hesabın var mı? giriş yap

  • üşengeç insanlar için tek hamlelik muadilini yazıyorum:

    oda topla = parfümü odaya boca et
    duş al = parfümü vücuda boca et
    saç yap = parfümü saça boca et
    diş fırçala = parfümü ağz... sakız çiğne sakız
    parfüm sık = parfüm sık

  • başıma birsey gelmeyecekse kars /selim ilçesinde öğrencilere yaptırdik bu robotları biz. meslek lisesi öğrencisi bunlar sadece. ki sen zamanında iş başvurusu yaptığımda bana aselsan'a mühendis alıyormuş gibi mülakat ayini duzenleyen bir şirketsin. fakir ama gururlu bilişim öğretmeni kız serzenişi değil bu. liselerarasi bilim fuari minvalinde robot yapmışsın. bari step motor kullanmasaydın da hızlı hareket edeydi.

  • ordu ve giresun sehirlerinin ortasina yapilan havaalanina devlet buyuklerimizin uygun gordugu isim. koca devlet erkaninda ingilizcenin slangindan anlayan bir kisinin bulunup da durumdan killanmamasi asil enteresan olan.

    kullanima acilmasini takiben sahane diaoglara meze olacaktir..

    - nedesin hafiz?
    - usta orgiye gidiyorum yoldayim, ordan ucacagim..
    - e orgi bu ucurur tabi ehehe

  • gates- hangi dilde bu sözlük?
    ssg- türkçeden türkçeye
    gates- pek güzel. (adamlar kendi dillerini anlamıyor yahu, yanlış seçim mi yaptık?)

  • sınıf başkanı olduğum için derslere giremediğim ve ucundan dahil olduğum nesil. çünkü albayımız "bir sınıfta iki rütbeli olmaz sen derslere girme, kafadan 5'ini vereyim" diyerek beni kantine yollardı.

  • ss'e ''kendinizi yalnız hissediyor musunuz?'' yerine ''bu aptalca sistemi neden kurdunuz?'' diye soracak gazeteci olmadığı için gerçekleşendir.

  • kişisel bilgilerinize ulaşmak isteyen birtakım dolandırıcıların yeni yöntemi, sahte bir karekodu orijinalinin üzerine yapıştırmak hiç de zor değil. haliyle güvenli bir yöntem değil. onu da geçtim belki tuşlu telefon kullanıyorum, belki karekoda erişecek telefonum yok. haliyle sanal menüye mecbur bırakan işletmelerin tercih edilecek bir yönünü göremiyorum.

  • bedeli ödenen bir hizmetin asıl amacına uygun bir şekilde uygulanmamasına karşı haklı bir tepkidir. yarın senin başına da geldiğinde usul usul yarım saat beklersin o zaman arabanı.

  • thomsen kolları sıvayıp, metni çözmeye kalkıştığında, yazıtlarda geçen metnin türklerle ilgili olduğunu biliyordu. yazıtta çözülmeyi bekleyen metnin yanı sıra, çince bölümler de vardır ki çince bölümler sayesinde içinde türk kağanlarının adları belirlenmişti.

    ilk olarak 38 harf sayıyor. ve harfler, tıpkı çince yazıtlar gibi üst kısımlarının sola, alt kısımlarının sağa yatırıldığını saptıyor. sözcükler birbirlerinden iki nokta (:) ile ayrılmış.

    ilk sorun yazının hangi yönde okunacağı ile ilgiliydi. sağdan sola mı, tersi mi, yoksa yukarıdan aşağıya mı? sözkonusu harfler, yenisey yazıtları'yla benzerlik gösterse de yenisey yazıtları'nda karşılatırma yapabileceği yeterince veri yoktu. karşılaştırmayı, orhun yazıtlarının 1. ve 2. anıtlarıyla yapabileceği kanısına vardı. ve satırları birbiriyle karşılaştırarak yazının doğrultusunu çıkardı. tıpkı çincede olduğu sözcükler yukarıdan aşağıya yazılmış, sütunlar sağdan sola dizilmekteydi.

    yazıtlarda iki dilin yer alması sayesinde bilinmeyen dil ile çince sözcükler karşılaştırılarak kolayca bulunabilirdi. ancak bilinmeyen alfabenin metin uzunluğu, çince yazılardan 4-5 kat fazlaydı. bu durum da karşılaştırma yolu ile çözümü geçersiz kılmaktaydı. (sonradan belirlenmiştir ki yazıtlardaki iki dilin üslup ve özgün biçimleri karşılaştırma yapılmasına olanak bırakmayacak biçimde birbirinden ayrı.)

    metnin türkçe olacağı sanısından yola çıkarak türkçenin yapısını göz önünde bulunurdu. türkçe sözcüklerde genel olarak iki sessiz yan yana gelmediği için ard arda dizili üç harfi, örneğin xyx gibi bir dizideki x harfinin ünsüz olması halinde y'nin ünlü ya da tam tersi şekilde olması gerekmesinden yola çıkarak hareket etti ve üç harfin ünlü olduğunu saptadı.

    bir harfin sık sık sözcük sonlarında yer aldığını gözlemledi. tükçede 3. kişi eki ve eylemlerin geçmiş zaman 3. kişi eki olarak ı-i ünlü harflerinin sözcük sonlarında çok kullanıldığından, thomsen bu işarete ı-i harflerini uygun buldu. (son dört cümlemin üçü, ı ve i harfleriyle bitiyor örneğin)

    artık bilinmeyen dilin türkçe olmadığı kuşkusu ortadan kalkmıştı. dil, türkçeydi. ve türkçedeki ünlü uyumundan yola çıkarak a-e, ı-i, u-ü ve o-ö seslilerinin hangi hecelerde yer alabileceğini göz önünde bulundurarak her biri ikiz değerli dört harf belirledi. ve buradan ünlünün şekline göre değişik şekilleri olan ünsüzlerin yer aldığını saptadı.

    belirli bazı sözcüklerin anlamını bulmak için çince metinlerden de yararlanarak özel adları araştırdı. yazıtlarda ilgisini iki sözcük çekti.

    ilk sözcüğün, başka sözcüklerin önüne de eklendiğini görerek bunun bir san olduğunu düşündü ve onu kağan (k ğ n) şeklinde okumak istedi. ancak sözcüğün ortasındaki ğ'nin başka sözcüklerde baş harf olarak yazıldığını görünce, türkçede ğ sesiyle başlayan sözcük olmadığından bir süre çalışmalarına ara verdi.

    ikinci sözcüğü ele alarak çalışmalara yeniden başladı. bu sözcükte tanrı değerini gördü. türkçe metinlerde sık sık kullanılan bir sözcüktü bu.

    bir başka sözcüğü çince metinden yararlanarak okumaya çalıştı. çince metinde bu sözcük k'iueh-ti(k)k şeklinde yazılıydı. çincede hece sonlarında l bulunmadığı için kültigin şeklinde yazamamıştı çinliler, onun yerine t harfini kullanmışlardı. örneğin çinliler bilge sözcüğünü de pit-kia şeklinde yazmışlardı. bu harf thomsen'i uzun süre uğraştırdı.

    kültigin sözcüğünde geçen k ve ü(ö) harflerini, köktengri şeklinde okumak istediği sözcükte de görünce, gerisi çorap söküğü gibi geldi.

    bir başka sözcüğün türk olduğunu buldu ve türk sözcüğündeki harflerin yardımıyla tört(dört), kün(gün) sözcüklerini ortaya çıkardı.

    bir sözcüğe yigirmi(yirmi) değerini verdi ve y harfininin doğruluğunu yir(yer) şeklinde okuduğu bir başka sözcükteki y ile denetleti. sonra bir başka yerde geçen yigirmi sözcüğünün bitişiğinde bulunan sözü altı şeklinde okumak isterken ltı biçiminde yazılmış olduğunu gördü. önceden kağan sözcüğü şeklinde okuduğu sözdeki ğ harfinin başka sözcüklerde başladıkları için şaşırmıştı. ğ ve r(tıpkı ğ sesi gibi r ile başlayan türkçe kökenli sözcüğümüz yoktur) ile başlayan sözcüklerin türkçe ile olan uymazlığını anlamış ve orhun alfabesinin kendine özel bir kuralını bulmuş oldu: sözcük başlarındaki ünlüler sezilmeleri kolaysa yazılmayabilirdi. örneğin altı, erti, ağı sözcükleri anıtlarda ltı, rti, ğı olarak yazılmıştı. ilk olarak okuduğu ve çözüme ulaştıramadığı kağanı doğru okumuştu.

    ***

    bu giriyi vilhelm thomsen'in 15 aralık 1893 tarihli oturuma sunulan metninden ve agop dilaçar'ın türk dil kurumu tanıtma yayınları'ndan çıkan thomsen adlı kitapçığından yararlanarak (özellikle son bölümlerden fazlasıyla yararlanarak) tamamladım. tıpkı thomsen'e, nasıl yazıtlardaki çin metinleri bazı yerlerde yol gösterdiyse, bana da kimi yerlerde agop dilaçar, thomsen'in metnini daha iyi anlamama yardımcı olması gibi yol gösterdi.

    iki yüce kişi de sonsuzlukla var olsunlar.