hesabın var mı? giriş yap

  • is cikis saati zincirlikuyu'dan metrobuse binmeye calismamis kisilerin nankorluk yapiyosunuz dedigi hede.

    lan erkek halimle uc cocuk dogurdum metrobus sayesinde. devlet de yardim etmiyor. cocuklarin babalarini bile tanimiyorum amk.

  • canım benim ya. ne kadar babacan insanlar görüyor musunuz? evet, bundan sonra oyum size. işte aradığım huzurlu, şefkatli yönetici.

  • bilgiyi tekelinde tutanlarin, bu gucu ellerinden kacirmamak icin geri kalanlarin bilgiye erisimini zorlastirmak veya imkansiz kilmaya yonelik cabalarina, bilginin anlasilmasini zorlastirmalarina verilen ad.
    meshur orneklerinden biri ortacag avrupasinda dini ve entellektuel sahada olu bir dil olan latincenin kullanilmasi. boylelikle eski yunan ve roma'dan miras kalan bilgi, katolik kilisesinin tekelinde kalmistir, ronesans'a kadar.
    cemil meric'in cok sik ustunde durdugu bir konudur.

  • polise rağmen böyle davranabiliyorlar artık.
    bu ülkede can güvenliğinin kalmadığının çok güzel bir örneği. otobüs durağında beklerken de bu tipler musallat oluyor. para istiyorlar 3 kişi etrafını sarıp. ne yapacaksın amk. ülke ülke değil dağ başına döndü. döl israfı yaratıkların terörüdür. bunları öldürsen insan sayarlar senin başın belaya girer.

    0.

  • kerem alışık yüzünden gönül rahatlığıyla okuyamadığım kitap olmuştur.

    kitabın iki ana karakterinden biri olan ada'nın kerem alışık olma ihtimali yüzünden bir türlü odaklanamadım. kumral ada; ünlü bir aktör ve aktrisin kızı, dayısı da ünlü bir şair. türkiye'de bu tanım yapılınca aklıma sadece kerem alışık geliyor.

    ve tüm kitap ada'nın genç, güzel bir kadın olduğunu hissedemeden okudum. bu benim aklımın bana pisliği olabilir. siz bana aldırmayın. okuyun.. hatta mümkünse gidip kuzguncuk'ta okuyun. kendinizi mabel'in yerine koyarak okuyun.. kırılın gönlünüzce, tüm farklılıklarınızla sizi koruyup kollayacak birileri varmışcasına yaşayın/yaşamaya çalışın..

    "ah mabel, hep güçlü olmak zorunda kalmamız ne yorucu..."

  • 10 yıl karate, 8 yıl boks, 3 yıl okul öncesi öğretmenliği yaptım; milletvekili tanıdığı olan herkesi döver.

  • daha onu tanımayan hiçkimseye rastlamadım, herkes tanıyor. ama tabi herkes arkasından ağlamıyor.
    arkadaşlarım artık alıştı, babamlar gülüp geçiyorlar, bir tek kardeşim anlıyor beni, neden ağladığımı...

    5 yaşında sahneye babası tarafından dövülerek zorla çıkartılmış, çocukluğunu yaşamasına asla izin verilmemiş, 50 küsür yaşında bile çocukluğuna özlem duyup, çocukluğunu yaşamaya çalışan bir insan.
    çocuklara olan aşırı sevgisi yüzünden adı pedofiliye çıkmış, hiçbir zaman kanıtlanamayan (ancak öldüğünden sonra iftira olduğu itiraf edilen) iddialarla boğuşmuş bir insan.
    hastalığıyla dalga geçilmiş, burnunun büyüklüğüyle dalga geçilmiş, dalga geçmesinler diye burnunu küçültmesiyle dalga geçilmiş bir insan.
    ve tüm bunların üstüne, o yaşayamadığı çocukluğunu dünya üzerinde rengine, ırkına, dinine bakmadan bütün çocuklar yaşayabilsin
    ve o çocuklar gitgide daha da kötü bir yer olan bu dünyayı kurtarabilecek kişiler olarak büyüsünler, umudumuz olsunlar diye ömrü boyunca bütün gücünü, parasını, vaktini, popülaritesini harcamış bir insan.

    bakın sanatından ve dünya üzerinde şu ana kadar gelmiş geçmiş en büyük eğlendirici (saçma biliyorum ama entertainer'ın daha mantıklı bir türkçe'sini bulamadım) olmasından falan bahsetmiyorum. doğuştan gelen yeteneklerinden falan bahsetmiyorum. 35 yıl boyunca her çıkardığı albümle farklı farklı insanlara hitap edebilmesinden falan bahsetmiyorum. aynı anda "pop, rock & soul"un kralı sayılabilmesinden bahsetmiyorum. aldığı ödüllerden ve rekor kırma rekortmeni olmasından bahsetmiyorum. yaşarken dünya üzerinde yaşayan en ünlü insan olmasından bahsetmiyorum. 10 milyon satıştan aşağı düşmüş albümü olmamasından bahsetmiyorum. dünya üzerinde "ölün" dese ölecek milyonlarca insan olmasından bahsetmiyorum.

    kendisine, kıçının üstünde klavye başında cahilce ama küstahça "pedofili" demekten, "rengini beyazlattı" demekten başka hiçbir vasfı olamayan insanlar daha fazla eğlensin diye yarım asıra yakın yaptığı şeylerden bahsetmiyorum.

    onlar bile daha güzel bir dünyada yaşayabilsinler diye yaptıklarından bahsediyorum.

    bugün, dünya üzerinde eğer hala umut varsa, bu dünya daha güzel bir yer olsun diye didinen insanlar varsa, hala çocukları seven insanlar varsa, ve onların geleceği için çalışan insanlar varsa; bunun nedenlerinden biri de senin bu insanların yapabilecek güçlerini farketmesini, bir şeylerin farkına varmalarını, iyi çocukluk yaşayıp iyi birer insan olmalarını sağlamandandır.

    o yüzden, rahat uyu michael!

    fans love you! your majesty, my king!

  • bir yerlerde aşı olan pozitif çıkmaz diye bir şey yazıyordu da ben mi kaçırdım lan? bir aşı bu kadar yanlış anlanır mı?

  • twitch streaminde yorumlari izlemesi de cok eglenceli.

    o anki haliyle guzel gorunen resme yeni bir kisim eklemek icin vurdugu ilk firca darbesinde:
    -ruined
    -ruined this time
    -ruined

    birkac dakika sonra o karalti guzel bir agaca donusunce:
    -saved
    -omg it's magic
    -saved
    -saved
    -i told u guys

    arada palette renkleri secerken birisi anliyor cikiyor bagiriyor:
    -tree incoming!!!

    resim bitene kadar bunlar bir dongu halinde devam ediyor. resim bitip de bob ross hadi gorusuruz haftaya diyince 10 bin kisi arka arkaya gg yaziyor.

    streamde ara olmadigi icin hemen arkasindan diger bolum basliyor. bob amca hi welcome diye girince yine 10 bin kisi ayni anda:
    -hi
    -hi
    -hi bob
    -hi

    bir ekranin basinda bekleyen binlerce kucuk minyon gibiler. bob ross hi diyor. dalgalanarak arkalara dogru giden bir hiiiiiii dalgasi basliyor.

  • bir mehmet şimşek açıklamasıdır.

    "maliye bakanı mehmet şimşek, devlet kurumlarındaki araçlara harcanan paranın türkiye'nin milli gelirinde ve bütçesinde çerez parası bile olmadığını söyledi.

    maliye bakanı mehmet şimşek, gaziantep'te, şehitkamil belediyesi tarafından yaptırılan aydınlar oto sanayi sitesi'nin açılışına katıldı. açılışta konuşan bakan mehmet şimşek, muhalefetin, devlet kurumlarındaki araçlara harcanan parayı eleştirdiğini anımsatarak harcanan paranın türkiye'nin milli gelirinde ve bütçesinde çerez parası bile olmadığını kaydetti. devlet kurumlarındaki araçlara yönelik konuşan şimşek, şunları söyledi: "araç saltanatı diye ortalıkta bu işin istismarını yapanlar, topu topuna genel müdür ve üstünden bahsediyor. taş çatlasa 2 bin genel müdür var. hadi 40 müsteşar ve 100 müsteşar yardımcısı olsa abartıyorum, 26 bakan bunların hepsini toplasanız türkiye'nin milli gelirinde, bütçesinde çerez parası değil, çerez. bakın 2014 yılında türkiye'deki bütün araçların satın alınması, kiralanması, bakımı, onarımı ve yakıtı 3 milyar 300 milyon liradır. türkiye'nin bütçesi 473 milyar liradır. binde 7'de bahsediyoruz. bakın, şu anda bütün siyaset indirgenmiş, binde 7'ye indirgenmiş. niye? çünkü vizyon yok, program yok, proje yok. kusura bakmayın bunları söylemem lazım, çünkü programları olsa, vizyonları olsa bunları konuşurlardı. gelip burada yapılmış bir cumhurbaşkanlığı yerleşkesinden, efendim araç konusuna bütün sermayeleri bu olmazdı."

    konuşmaların ardından bakan şimşek, beraberindekilerle birlikte açılışını yaptığı siteyi gezdi."

    kaynak: http://www.cumhuriyet.com.tr/…rasi_bile_degil_.html

    edit: video geldi.

  • abimler üniversitedeyken:
    küçük abim: abi geçende sen ödedin bu sefer ben ödeyeyim
    büyük abim: olmaz koçum burada senin paran geçmez
    küçük abim: abi ölümü öp bu sefer ben ödeyeyim
    büyük abim: tamam neyse bu sefer sen öde haftaya ben öderim.

    diyalogu yaran diyalog yapan detay şu: ikisi de babamın kredi kartını kullanıyor.

  • sakız adasında kaldığımız otel dolu idi. yunan, türk ve amerikalı turistler. arap yok, keko yok. türkler de genelde çocuksuz veya 1 çocuklu çok efendilerdi.

    sokaklarda afgan yok, mülteci yok, keko yok, insanı rahatsız eden unsur yok.

    kafeler ve restoranlar tamamen dolu. taverna cumartesi gecesi tamamen dolu. rezervasyonu olmayanlar geri dönmek zorunda kaldı. garsonlar genç kız, ter kokulu keko garson yok, sürekli masana gelip rahatsız etme yok. fiyatlar euro’nun bu haline rağmen türkiye’ye göre uygun.

    sonra kos adasına gittik. en kötü yanı bodrumdan gitmek zorunda kalmamız oldu, limanda kekoluğa, kazıkçılığa maruz kaldık, çok şükür kekolara bir liramız gitmedi.

    kos adası oteller dolu, cafeler, restoranlar dolu saatlere göre. sürekli rahatsız eden keko garson yok. fiyatlar sakıza göre biraz daha yüksek .

    genelde yunan ve avrupalı turist var. arap yok, afgan yok, keko , barzo yok.

    yine de hiç kazıklanma korkusu yaşamıyorsunuz. amerika’da yaşayan bir yunan aile ile arkadaş olduk. türk olduğumuzu öğrenince çok samimi davrandılar. genelde sakızda türkçe bilen çoktu.

    her sene yunan adalarına gidiyoruz pandemi hariç. euro’nun durumundan dolayı gidemeyiz sanıyordum, türkiye’den daha ucuz. mülteci, sapık olmaması açısından daha da güzel göründü gözümüze.

    gece eşinle çocuğunla sokaklarda güvenle gezebiliyorsun. kimse kimseyi rahatsız etmiyor. sırtlan ve çakal yok. slimfit keko yok. sanırım insanları rahatsız edenler tutuksuz yargılanmıyor.
    her kuruşunu helal ettiğim bir başka yunanistan tatili oldu.

    ekleme: garsonlara bahşiş vermezsen surat yapmıyorlar. 1-2 euro bahşiş verirsen teşekkür ediyorlar. türkiye’de en son 30 lira bahşiş verdim diye sürat yapıp yüzümüze bakmayan ter kokulu , barzo garsonu hatırlayınca insan ülkesi adına üzülüyor