hesabın var mı? giriş yap

  • çocukken; büyüklerin sokakta saklambaç oynamamasına, doktor adlı oyunla birbirini kovalamamasına, boş boş sokaklarda takılmıyor olmasına çok ama çok şaşırır sürekli bunu sorguladım. içimdeki dışarıda oyun oynama isteği o kadar yoğundu ki büyüdüğümde de sokakta aynı oyunları oynayacağımı düşünürdüm. babama sorduğumda benim oyun çağımda olduğumu tadını çıkarmam gerektiğini büyüdüğümde zaten içimden gelmeyeceğini zevk almayacağımı söylerdi. inanmazdım tabii ki. zamanla zevk aldığım her şey ben anlayamadan değişti. bir bakmışım ve ben büyümüşüm.
    yaşlandıkça sadece bilgisayar oyunlarından aldığımız zevk kaybolmuyor. ben kendim için hangi zevklerimin azaldığını zamanla tecrübe edeceğim. bakalım neler değişecek?

  • burada yaşayan biri olarak her 2-3 günde bir en az 1.5-2 saat boyunca mola vermeden yüzüyorum. tek başıma yüzdüğüm için haliyle çok eğlenceli geçtiği söylenemez.

    ancak uzun zamandır önceki entryde de olduğu gibi denizden çöp topluyorum. evde, açıkta dalarken topladığım elden büyük kabukları kavanoza koyuyorum süs olsun diye.

    çöp olarak çıkan şeyler gerçekten garip. tuborg gold, yenmiş mısır, namet dilimlenmiş salam paketi, çeşitli plastik parçaları, saç tokaları, maske, sigara paketi, soda şişeleri, gözlük, şarap şişesi, anahtarlık, telefon kabı gibi şeyler çıkardım bugüne kadar. petleri ve envai çeşit kutuları saymıyorum.

    elbette gelen insanlar denizin altını görmüyor bi gözlük falan yoksa ama bu kutu kolalardan biri gözlük olmasına rağmen son gidişimde sol ayak parmaklarımdan birini fena çizdi. bunu çocuklar dahil herkes yaşayabilir. suyun içinde bildiğiniz vücudu çizecek maddeler var. o taşlık alanı geçmeyenler fark etmiyor pek ama tehlikeli olabilir herhangi biri. kırık cam şişe sadece bir tane gördüm ama suyun altında gerçekten ayağınızı keser, tatiliniz zehir olur.

    eğer varsa benim gibi kişiler böyle, buluşup deniz içinden çöp toplayabiliriz. yeşilimi yakmanız yeterli. bende bir ekipman olmadığı için sadece gözlükle elime ne kadar çöp alabilirsem plaja git gel yapıyorum. palet de getirebilirim isteyene.

    buralar bizim denizimiz yani bu kadar pisletmenin kimseye faydası yok.

  • efendim oyunu taze bitirip detaylı incelememi yazmaya gelmiş bulunmaktayım.

    öncelikle oyunu uygun fiyata oynamak isteyenler xbox pc yahut xbox konsol üzerinden ubisoft + üyeliği satın alıp oyunu bitirdikten sonra iptal edebilirler, şuan için aylık 170 tl.

    yazım hikaye açısından spoiler barındırmamaktadır, gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz.

    öncelikle oyunu ilk gördüğümde rastalı kahramanı görüp yine bir woke işi diye düşünüp beklentiyi epey düşürmüştüm. ama yiğidi öldür hakkını yeme, rasta saçlar dışında hiç bir woke ögesi görmedim oyun boyunca.

    oyun olmuş arkadaşlar, hakikaten ubisofttan beklenmedik derecede kaliteli ve dolu bir oyun çıkmış. harikulade savaş efektleri, enfes level tasarımı, son derece kaliteli grafikler, uğraşılmış oyunla yani.

    fars mitolojisini ilmek ilmek işlemişler, biraz hakim biri olarak tam anlamıyla sadık kalmışlar diyemeyeceğim ama oyunda gerek müzikler, gerek bulunan notlar, karakterler, boss isimleri, dekorlar vs. tamamen fars mitolojisi üzerine.

    oyunu benzetmek gerekirse iki başyapıt olan ori ve hollow knight serilerinin harmanı bir şey ortaya çıkmış. bu iki oyunu oynayıp beğendiyseniz mutlaka buna da bir şans vermelisiniz.

    çok daha fazla uzatmadan artılar ve eksilerden bahsedip yazımı sonlandırayım.

    artılar:
    + grafikler, müzikler, bosslar, sinematik efektler, hikaye şahane
    + oyunda zorluk seviyesi var. bu tip oyunlarda pek alışık olmadığımız şekilde en kolaya alıp rahat rahat ilerleyebilir yine de epey keyif alabilirsiniz.
    + çok zor platform puzzleları var oyunda. hani şu ori yahut hollow knightta gördüğümüz dikenler, dönen bıçaklar vs. bir yerden sonra sabrınız tükenirse, ayarlardan platform yardımını aktif edip platformun sonuna sizi ışınlayan bir portal açılıyor. böyle bi opsiyon koymaları defalarca deneyip çıldırıp kapatmayı engelliyor, çok güzel düşünülmüş. bunun yanında aim assist gibi bir kaç tane daha oynanışı kolaylaştıran etkenler mevcut.
    + devasa bir harita, yani merak eden google'dan haritasına bakabilir.
    + skiller ori'deki skilleri andırıyor, çok güzel tat katmış bence oyuna.
    + düşman çeşitliliği çok fazla, hiç yine mi bu düşman ya demedim hep farklı şeyler çıktı karşıma.
    + gizli odalar, easter eggler gırla

    eksiler:
    - seslendirmeyi(ingilizce) beğenmedim. npc'lerin de ayrı berbat sesleri. özellikle sinematiklerde falan inanılmaz ruhsuz ve hızlıca yapılmış hissiyatı verdi bana. sinematik grafikleri de sanki 2x e alınmış gibi fazla hızlıydı. bir diablo sinematiği kalitesi beklemiyorum ama sinematik oyuna olan hayranlığı arttıran bir şey. hala açar açar diablo sinematiklerini izlerim mesela.
    - gereksiz zorlu platformlar ve leş gibi ödülleri. bu oyunların olmassa olmazı zor platform puzzlearı kabul ediyorum. ama bari sonunda verdiğin ödül buna değsin arkadaş, yahut hiç olmazsa hazine haritamız olsun görelim bu yolun sonunda ne ödül var. xerxes denen bir para birimi için kabus gibi tuzaklardan sıyrılıyoruz, o parayla alınan şeylere değse bari.
    - oyundaki diğer immortalların lore eksikleri. kim bu adamlar, nası immortal oldular. atlamışlar bence bu kısmı.
    - yetenekler ori'ye benziyor demiştim, fakat cooldownu olan skillerden sadece 2 tane seçebiliyor olmak haksızlık olmuş.
    - yaratık çeşitliğinin çok olması fakat buna binaen aynı yaratığı oyun boyunca neredeyse 1 kere falan görebilmek. bu belki eksi değil ama oyun başında gördüğüm bi yaratık tekrar karsıma cıkınca yuh boyle bi yaratık vardı sahi diye şaşırttı beni.
    - bazı puzzle lar yahut itemleri bulmak için ipuçları olmalı. oyundaki haritacı ufaklık bize hint satıyor fakat bunlar ana hikaye hintleri, zaten görüyoruz nereye gideceğimizi, bunun yerine itemler için, puzzlelar için hintler olsa da googlelamak zorunda kalmasak her şeyi güzel olurdu.

    velhasıl, oyun kesinlikle oynanabilir ve final puanım olarak 8/10' u haketti.

    umarım ubisoft bu kalitesini farcry ve assasin's creed'e de yansıtır diyerek hepinize keyifli oyunlar diliyorum.

  • son derece basarili bir tespittir. dikkat edilirse dunyada hemen hemen her ulkede daha muhafazakar, anti-demokratik ve az gelismis insan topluluklari ulkelerin denizden uzak ic-karasal bolumlerinde bulunur. daha demokratik ve gelismis insan topluluklari akarsu kenarlari ve deniz kiyilarinda yasar. bunun herhalde en guzel ornegi turkiye ve abd'dir. tarihte insanoglunun gelisimine etki etmis, ilkleri yapmis veya gunumuzde en gelismis, modern toplumlarin yasadigi ulkelerin karasal yapisina bakarsak bunlarin hemen hepsinin denizle onemli olcude ic ice, hatta deniz uzerinde ince bir hat halinde salinir durumda bulunan (belki denize cok uzak bir bolgenin bulunmamasi ulkenin ic kisimlarinda digerlerinden kopuk anti-demokratik bir toplulugun olusumunu engelliyor olabilir), veya halkinin tamami kiyi kesiminde veya su kaynaklarinin etrafinda yasayan ulkeler oldugunu goruruz. bunlara ornek olarak antik yunan(demokrasi), italya(ronesans), ingiltere, irlanda, japonya, isvec, norvec, avustralya, guney kore, kanada ve abd'nin kiyi bolgelerini verebiliriz. gecmiste medeniyetin besigi olsa da su kaynaklarinin gelisime etkisinin azaldigi gunumuz dunyasinda col iklimine sahip olan mezopotamya ve antik misir basta olmak uzere, orta dogu, orta asya, cin, hindistan, rusya'nin ic kesimleri, sibirya, dogu avrupa, orta ve sahraalti afrika'ya baktigimizda genel olarak denizden uzak ve col ikliminin(sicak/soguk) hukum surdugu ve mayisip gelisemeyen veya gecmiste sahip oldugu gelismislik seviyesini kaybeden toplumlar goruruz. (yine de soguk havanin dinamizmi zorunlu kilmasi zaman icinde kuzeyi olumlu etkilemistir) tum bunlarin sebebi olarak muhtemelen mezopotamya ve antik misir dunyada medeniyetin m.o 5000 yillarinda besigi olmasini saglayacak en uygun kosullara sahipken (akarsu kenarlari, sicak iklim, tarima uygun topraklar, yeterli sayida insan toplulugu) o tarihte daha soguk bolgelerde teknik yetersizlikler sebebiyle medeniyet kuracak imkanin bulunmamasi ancak belli bir sure sonra guney'den aldigi medeniyetle gelisen kuzeyin bir ust seviye gelisim icim guneyin sahip olmadigi iklim sartlarina sahip olmasi dolayisiyla bayragi devralmasi ve guney'i geride birakmasi olarak gosterebiliriz. (nasi cumle lan bu)

  • cidden çok enteresan yıllardı.

    sonra turkcell telsim'e karşı bir kampanya yaptı. turkcell'den turkcell'e dakikası 4 kontör oldu, turkcell harici aramalar gene 10 kontör ücretle devam etti.

    sokaktaki adamın bu kampanyaya tepkisi ise şu oldu:

    - abi 1.5 dakikadır konuşuyorsun, girdi kol gibi.
    + abi turkcell kampanya yapmış, dakikası 4 kontör. girmiyor yani.
    - yürü git lan! nasıl 4 kontör oluyor?
    + vallaha bak!
    - vay amuğa goyyim.

    evet, beklentilerimiz buydu, düşüktü. sonra uzaklardan bir yerlerden aria ve aycell adlı iki kahraman çıktı.

    aria : "günde 10 kontör bedava" gibi akıl almaz bir kampanya yaptı. aklımızı başımızdan aldı.
    aycell : cüzi bir paraya öğretmen hattı sattı. sınırsız denen kavramı hayatımıza soktu.

    başlarda turkcell "zengin hattı" olduğundan, marka pantolon, ayakkabı giymek gibi bir şey olduğundan, bazıları kazık da olsa, hattını değiştirmeye kıyamadı ama o kitle de zaman içerisinde azalınca, turkcell pazarı kaptırmamak için kampanyalara başladı.

    o yüzden ne zaman avea ile ilgili sözlüğe kötü bir şey yazasım gelse, yazar, silerim. adamlar bizi nerelerden kurtardılar, ahde vefa denen bir şey var. turkcell'i ise geçmişten gelen kinle petrol milyarderi olsam kullanmam.