hesabın var mı? giriş yap

  • bu başlığı yıllar önce açan fanatik dune sevdalısı arkadaşımın, sözlük yöneticisinin nişanlısının kaprisini protesto etmesi nedeni ile uçurulmuş olması ne üzücü!

  • 8 saat mesai fazla, o yüzden mesai saatini 10 saate indiriyoruz. hayırlı olsun.

    şeklinde devam etse şaşırmaz kimse artık.

  • alip almamakta kararsiz kalmisken, barometre ozelligini duyar duymaz almaya karar verdigim telefon. yanimizda barometreyle dolasmaktan gina gelmisti artik. cunku biz gittigimiz her yerde basinc olcen ruh hastalariyiz.

  • eurovision'da puan vermeyen ülkelerin turistleri bana sormayacak mı sultanahmet nerede? diye, karaköy'e yollamazsam adam değilim!

  • başlık: ronaldinho bjk ile anlaşmış beyler beylerrr

    entry: şimdi trt sporda altyazı geçti..bi daha beni rahatsız etmeyin demiş ronaldinho... bjklilerde tamam demiş. anlaşmışlar

  • üniversite yıllarının ekseriyetle bitmesi ve hiç nefes almadan işe başlamam ile evrilmiş olduğum insan. yani tabii ki arkadaşlar var fakat zamanla aramamaya ve sormamaya başladıkça bağlar kopuyor ve kayboluyor. bir de üstüne istanbul ve iş hayatının yoğun temposu büyük faktör bu durumlarda. bu durumu sorun olarak görmüyorum çünkü, kitap - müzik - film - bomonti gibi etmenlerle hayatımı kısmen stabil bir düzeyde tutuyorum. çoğu zaman rahatlatıcı oluyor. çünkü insanlarla anlaşmak kolay değil, özellikle kolay anlaşılabilir bir yapıda değilseniz. böyle bir duruma alışıp, tekrardan eski arkadaşlarla görüşmeye başladığınızda, kimseye eyvallahınız olmuyor artık. herhangi bir blöf ya da naz ile falan hiç uğraşmıyorsunuz. direkt bağlantıyı koparıyorsunuz. çünkü böyle zamanlar size çok açık bir şekilde tek başına yaşamanın rahatlığını öğretmekte. süreç her ne kadar biraz kaotik olsa da.
    çok takılmamak lazım yani, herkes bir süreç için bu duruma düşüyor.

  • devletlerden ve uluslararası oluşumlardan "dürüstlük" bekleyen saf tipleri şaşırtmıştır. tüm bunlar çıkar ilişkisidir ve türkiye diplomatik hataları yüzünden yalnızlaşmıştır. kimsenin "bize karşı" olduğu yok. siz gerçekten eğitilmezsiniz. kurtuluş savaşı'nda ülkenin dört bir yanı paylaşılmışken direnç gösterdiğimizde ve mustafa kemal atatürk'ün önderliğinde klasik tabirle "henüz ölmediğimizi" ispat ettiğimizde ülkemizi işgale gelmiş olan italyanlar ve fransızlar dahi bir anda taraf değiştirirek ya bize yanlamış ya da toz olarak yunanları yalnız bırakmıştı. bugün sorsan herkes fransa'ya, italya'ya söver... e işlerine gelince yunanlara karşı bizi desteklediler ama? neden? bizi çok sevdikleri için mi arka çıktılar? bizi çok seviyorlarsa neden bir sene öncesinde ülkemizi bölmeyi ve paylaşmayı amaçlıyorlardı?

    uluslararası ilişkilerde bunlar yok. diplomasi var. çıkar var. türkiye de bu konuda inanılmaz zayıf, cahil, beceriksiz kişiler tarafından yönetiliyor. ülkenin büyük bölümünün gazla çalışan, geçmişte yaşayan karbonhidratçı kitleler olması da tabii ciddi bir sorun.

    ulan "bunlar karşı olduğuna göre iyi yoldayız" nasıl bir kafa, böyle saçma bir zihniyet olabilir mi? açıp baksanıza kaç senedir bu ülke ab yardımı alıyormuş, kaç yıldır çeşitli ab programları kapsamında belirli standartlar geliştirmiş ve birliğin önemli dış ortaklarından biri olarak yatırım almış?

    ab kimseyi seviyor ya da sevmiyor değil. günü gelir ab türkiye'yi savunurken yunanları itin bir tarafına sokar. olmamış şeyler değil bunlar. yunanistan'a giderseniz onlar da ab'den ve diğer güçlerden şikayet edecektir türkiye'ye "hak ettiği ceza" verilmediği için. yani yunana sorsanız o da "bizi eziyorlar, türklere arka çıkıyorlar" diyor.

    velhasıl bırakın bu suçluyu daima dışarıda arama zihniyetini, biraz yüzleşin kendinizle. yüzleşelim. petrol çıkarıyorsak çıkaralım da şu "tüm dünya bize karşı" saçmalığını bırakalım.. inanın kimsenin o kadar da umrunda değiliz. olsak dahi bu "türk düşmanlığı" kaynaklı değil, tamamen siyasi ve diplomatik bir mesele. sen bugün yunanistan'ın güçlenmesini istemiyorsun çünkü komşun. senin için risk oluşturabilecek bir ülke. di mi? "yunan" olmasıyla alâkası yok bunun. orada senin açından tehlikeli olabilecek başka bir ülke olsaydı yine aynısını söyleyecektin.

    neyse ya sıkıldım. aynen kanka, ab karşı çıkıyorsa doğru yoldayızdır. böyle devam.

    ***

    edit: "dürüstlük beklemeyecekmişiz ama hep türkiye mağdur oluyor" diyenler oldu, "hadi akdeniz'i açıkladık da fırat'ın doğusundakiler ne olacak" yazanlar oldu... açıklamaya çalışayım.

    arkadaşlar öncelikle türkiye'nin hep mağdur olduğu yok. öyle bir dünya yok. bunu neye dayanarak söylediğinizi anlamıyorum gerçekten. türkiye cumhuriyeti neredeyse 100 yaşına basacak. öncesini de sayarsanız 700 küsür yıllık osmanlı devleti var. siz tüm bu süreçlerde hep bizim mağdur olduğumuzu ve düşman bellendiğimizi mi düşünüyorsunuz? öyleyse kusura bakmayın ama bu sizin cahilliğiniz oluyor, şimdi size 1299'dan beri "türklerin avantajlı çıktığı ve uluslararası kamuoyu tarafından haklı görüldüğü" konuları mı yazayım? sorun tam olarak bu işte: millet bizim arkamızdaysa, "biz zaten haklıydık!" deyip işin içinden çıkıyorsunuz. iyi de başkaları öyle düşünmüyor. bu konuda da yunan "biz haklıyız zaten" diyor mesela, bizse "avrupa birliği ikiyüzlülük yapıyor" diyoruz. bu tamamen bakış açısıyla ilgili bir durum. objektif değerlendirirseniz bu tarz onlarca, yüzlerce ve hatta belki binlerce "türk yanlısı" ve "türk karşıtı" tutum bulabilirsiniz. inanın bunların neredeyse hiçbiri türk olmamızla ilişkili değil, tamamen çıkar kaynaklı. açıp bakın o nefret ettiğiniz "emperyalist dıj güçler" son 200-300 yılda osmanlı ve türkiye'yi yerine göre nasıl desteklemiş. bunu büyük devletleri savunmak adına söylemiyorum. okuyan herkes abd'den ölesiye nefret ettiğimi bilir. demek istediğim şey sadece şu: "dünya bize karşı" düşüncesi gerçek sorunu görmezden gelen yanlı bir tutumun sonucudur.

    hadi burası böyle, fırat'ın doğusunu ne yapacağız, adamlar resmen bize karşı diyen oldu... ben diplomasinin her şeyi çözeceğini söylemiyorum. bazen her şeyi doğru yapsanız da acı çekersiniz. biz öyle bir durumda değiliz. biz her şeyi yanlış yaptık. suriye'yi, iran'ı, amerika'yı, rusya'yı... hepsini kızdırmayı, kendimize düşman etmeyi başardık. böyle bir tabloda kimseyi durduramazsınız. abd süper güç olabilir ama bir halkı ve yönetim kadrosu var. vietnam'da neden boğuldular, güçsüz oldukları için mi? alâkası bile yok. siz de iyi ilişkiler geliştirir, iyi kozlara sahip olursanız amerikanlar size "çıkın gidin lan burdan" diyebilecek olsa dahi en azından iki kez düşünür bunu. "biz burada türkiye'yle bozuşursak iyi olmaz" diyebilir. sonuç itibariyle dünyayı yöneten bu haydutlara diplomasi zaten sökmez ama bunlar diplomasi olduktan sonra tartışılacak şeyler. bizde o yok. yalnızız ve bunu kendimiz yaptık, bu kadar basit.

  • bir çok açıdan yeni moda oyun akımı yaratma gücüne sahip, zekice düşünülüp basit kurgulanmış bir board game. catan, 1995'te almanya'da yılın oyunu, 1996'da abd'de yılın oyunu seçilmiştir. 10 seneyi aşkın yolculuğunda türlü dillere çevrilmiş, bir sürü expansion pack'leri, add-on'ları çıkmıştır. nedendir inceleyelim:

    1) oyunun ana kurgusu:

    oyunda önemli olan, yerleşim merkezleri kurmak, bu yerleşim merkezlerine yollar ile bağlantılar yapmak ve haritanın olabilecek en uzak yerlerine ulaşmaktır. her yerleşim merkezi ayrı bi puan ve her turn ayrı bir kart hakkı tanır diyebiliriz kabaca. oyunda şans faktörü zarlarla sağlansa da, bu bir baharat olarak konmuştur. kazananı belirleyen, daha ziyade yerleşim yerlerinin stratejik konumudur.

    2) oyunun zayıf yönleri:

    ilk oynadığımda haritanın küçüklüğü, kartların çeşitli olmayışı gibi detayların oyunu bir süre sonra sıkıcılaştıracağını farkettiysem de, ne mutlu benden önce farkedenler olmuş, hem deniz hem de kara temelli türlü türlü haritalar ve grafikleri birbirinden güzel kartlar piyasaya sürülmüştür. telafi edilmiştir yani.

    3) oyunun güçlü yönleri:

    hızlı öğrenebilmek, kolay oynayabilmek, kurallarının karmaşık olmaması, grafiklerinin ortalamanın çok üzerinde oluşu ve değişik oyun seçenekleri olarak sayabilirim. risk'teki bir süre sonra rutine binen saldırma meselesi ve monopoly'deki aldım verdim ben seni yendim yaklaşımı burada daha farklı işlenmiş, hoş da olmuş. bu oyuna dinamizm katmış.

    kısaca böyle.
    (bkz: ben kısa konuşmayı seve)