ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
internet kafelerin internet kafe olduğu yıllar
-
sanırım bu yıllar 90'ların sonları ile 2000'lerin ortaları arasında yaklaşık 10 yıl devam eden bir dönemdi. sonra herkes kendi evine bilgisayar almaya başlayınca o güzel dönem de artık mazide kalmış oldu.
o zamanlar şimdiki gibi kafeler sinek avlamazdı. misal biz oturacak masa bulabilmek için öğlen 12'den önce kafeye ulaşmaya çalışırdık. öğleden sonraları ise kafeler o kadar kalabalık olurdu ki kafe sahibinin tuttuğu sıra kağıdına ismimizi yazdırırdık. sırada bekleme süresi bazen 2 saati bile bulurdu. kafelerin bazıları atariler, normal oyun bilgisayarları ve sadece internet kullanımlık bilgisayarlar olarak bölümlere ayrılırdı.
yine bu dönemin başlarında kulaklık diye bir icat pek yaygın olmadığı için internet kafelerin içinde son ses açık bilgisayar ortamı mevcuttu. fareler, klavyeler desen kirden kabuk bağlardı tabiri caizse. hele o toplu mekanik fareler... az sinir etmemişti bizi.
"32 kişilik dust kuruldu, isteyen girsinnn", "pusmak yok", "ekran yapma aq", "rest çek", "impulse'yi aç" gibi efsane counter-strike replikleri inletirdi salonları. 4-5 kişi ile yapılan age of empires ii the conquerors multiplayer'ların ise tadından yenmezdi. tat demişken; o klavyenin yanına serilen gazete parçasının üzerinde yenilen simit ise internet kafe atmosferinin en hoş ayrıntılarından biriydi.
the settlers'lar, heroes might and magic iii'ler, delta force'lar, red alert'lar midtown madness'lar, cm serileri, fifa 99-2000'ler, vs. en kral oyunlarıydı buraların.
son olarak leş gibi sidik kokan tuvaletleri de unutmayalım.
demem odur ki ben bile en az 3-4 yıldır bu yerlere hiç uğramadım. çocukluğumuzun eğlence merkezi olan buraları bu şekilde görmek biraz üzüyor beni. çoğu kafe de zaten playstation salonlarına çeviriyor kafeleri.
neyse başkan bağırıyor: "17 bittiiii." kalkmam lazım...
erkeğin kezbanı
-
v yaka dar t-shirt giyer kılları filan çıkar böyle böğründen, eski sevgilisine kaşar der, yeni sevgilisine prenses. serdar ortaç, demet akalın dinler, ''kardeşim'' yerine ''karşim'' diye hitap eder, en sevmediğim: eşofman'ın altına parmak arası terlik giyer. ne kitap okur ne de adam akıllı film izler. direkt gözümün önüne geldi şu an tiksindim sözlük.
plaza dili ve edebiyatı
-
(bkz: cuma namazı kaç seans)
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"başarı hamile kalmak gibidir. herkes tebrik eder ama kaç kere bipildiğinizi kimse bilmez."
kaynak: incicaps
not: voltaire'in torunları inciciymiş beyler!
george best
-
arkadaşımın bir dergide okuduğu makaleden bir anısını bana anlattığı ikimizinde gözlerimizi dolduran büyük mü büyük futbol efsanesi amca.
kariyerinin son demlerinde hollanda ile kuzey irlanda karşılacaktır. basın toplantısında kendisine gazeteciler birazda iğnelercesine "artık futbolunuzun eskisi gibi olmadığı açık sanırım sizde johan cruyff'un dünyanın en iyi futbolcusu olduğunu kabul ediyorsunuz" tadında bir sonu yöneltmişlerdir. best'in cevabı ise "maçta topu onun beşliğinden geçirdiğimde kimin daha iyi futbolcu olduğunu hep beraber görecez sizi zibidiler" tadında bir ayar vermiştir. velhasılı maça çıkılır maç esnasında bir pozisyonda best iki futbolcuyu çalımlar ve bomboş kanatta ilerlemeye başlar önü açıktır gol pozisyonu vardır fakat birden dönüp tam ters cruyff'un olduğu kanada doğru ilerler topu cruyff'un beşliğinden geçirir ve sağ elini tribünlere doğru kaldırarak durmadan yoluna devam eder...
sanırım hakkındaki tribünlerin sloganı herşeyi en güzel şekilde özetliyor;
maradona is good, pele is better, george best
filmlerde dumanı içine çekmeden sigara içen oyuncu
-
eroinman junky rolunu oynayip gercekten damardan almayanla aynidir allah belasini versin onun iki dakka eroin caksan olur musun sanki. sonra oyle gozleri cevirmeler eblek ifadeler filan yarraam o oyle olmuyo hemen anlasiliyor.
ev ve araba almanın mucize olduğu garip dönem
-
içinde bulunduğumuz dönem. eskiden insanlar emekli ikramiyeleriyle adam gibi bir semtten ev alabiliyorlarmış. şimdi ancak orta sınıf bir araba alabilirsin o parayla.
uykuya dalamayan çocuk
-
- eee peki sonra ne olmuş
- işte onlar da şatoya gitmişler hep beraber
- hangi şatoya
- olm masalın başında dedim ya, büyük şato hani
- kim gitmiş
- hepsi
- kim yani
- yavrum gözünü kapat dinle sen böyle soru sorunca uyuyamazsın ki…
…
- sonra kötü kraliçe çıkmış dışarı
- en kötü olan mı?
- soru yok!!!
yemek yemeyi bilmese, yedirirsin; okuyamasa, okursun; kalem tutamasa, öğretirsin; oyun oynayamazsa, oynarsın da uykuya dalmayı bilmeyen çocuğa ne yapılır bilmiyorum. kaç masal okuduğumu kaç ninni söylediğimi unutuyorum bazen. yeri geliyor çocuk gelişimi kitaplarının çalışma kampını andıran, odasına kilitleyin bırakın ağlasın nasıl olsa uykuya dalacaktır türünden insanlık dışı önerilerini uyguluyorum ama bana mısın demiyor çocuk. uykuya dalmak nedir bilmiyor, öğretemiyorum.
uykuya gidip de yarım saatte dışarı çıktım mı evde zafer turu atıyorum. uykudan ölen çocuğun nasıl olup da 1 saat yatakta beni soru yağmuruna tuttuğunu anlayamıyorum. gözünü kapatır uyursun, bunu çocuğa öğretemiyorum. sanırsız yarın iki vizesi var, sanırsın senedinin günü geldi, sanırsın çeki karşılıksız çıktı da sıkıntıdan uyuyamıyor. lan çocuksun, kafa pırıl pırıl devrilip uyutsana?!
bir saat sonra, 10 dakikalık sessizliğin ardından…
- kraliçe hani o siyah giysili olan mıydı?
- ………
- ………
- o prenses değil miydi ki?
- la uyusan ya!!
selçuk inan
-
oyun komutu cok basit olan fulbolcu,
if burak yilmaz yilmaz bos,
pas burak yilmaz
else
pas yandaki adam
ekleme: arkadaslar selcuk'ta oyun sirasinda gözlemlenen 3 saniye gecikmenin sebebi de bu program. su komutu calistirmasi 3 saniye aliyor. komut cökerse selcuk da cöküyor ve arkasini rakibe dönüp faul yapiyor. olay bundan ibaret.
başbakanın arkadaşının çocuğunun başına gelen olay
evlat edinme rezaleti
-
haklı bulduğum serzeniştir…
burada ahlaki ve etik olarak şöyle bir haklılık var.
“öz anne çocuğu istiyorum demiyor” yani o gün olduğu gibi bugün de sorumluluktan kaçıyor ve buna rağmen çocuğun hayatında aktif olarak yer almayı talep ediyor. yani bir anlamda çocuğuna onu çok seven bakıcılar tutmuş gibi davranıyor.
dolayısıyla çocuğunu geri istemeyen ama annesi olarak kalmak isteyen bu kadın haksızdır.
yurt dışından türkiye'ye gelince fark edilenler
-
salam sosis gibi et ürünleri kalitesinin çok düşük olduğu.
pastaların çok kalitesiz ve lezettsiz olduğu.
araba kullanırken yolların çok bozuk olduğu.
gerek kamu gerekse özel sektörde kimsenin işini doğru düzgün yapmadığı.
yasaların kanunların zayıf olduğu.
toplumun bencil biribirine saygısız olduğu
gerçekleridir.