ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ankara'nın fransa'ya benzemesi
-
sadece cografi acidan degil, dil bilimi acisindan da gecerli olan bir onermedir.
(bkz: la bebe mal la)
5 nisan 2015 yds
-
kremlin sarayı'nda öğrenilen ingilizce ile girilmesi sanırım pek akıllıca olmayacak sınavdır.
buckingham sarayı olsa neyse..
ramazan ayında yemekli içmekli entry girilemesin
-
(bkz: sen oruç tutma lan ayı)
nikola tesla
-
insanlığın sınırları dışına çıkmanın sonucunun anlaşılmamak ve dışlanmak olduğunun bir başka örneği.
şimdi nikola ve thomas bizim bir üniversitenin elektrik bölümündeki iki profesör olsun. bütün öğrenciler "hacı nikola manyağın teki amk, thomas çok kafa hocadır. hem thomas piyasayı çok daha iyi bilen bir adam, onu dinle bak çok faydalı şeyler öğrenirsin, çevresi falan da çok geniştir ileride iş bulmanda da yardımcı olur" geyikleri falan yapacaktı ikisinin hakkında. "nikola'nın derslerinden de bi bok anlamıyorum amk, bir şeyler anlatıp duruyor saçma sapan, herif ne içiyorsa amk hayal aleminde yaşıyor resmen" gibi yorumlarla nikola'yı üniversite kantinlerinde taşak malzemesi yapıyor olacaktık. ama tabi şimdi the prestige gibi bir filmde karizmanın önde gideni bir dahi olarak gösterilip, underground halk kahramanı bir dahi olduğu anlatılınca ancak adama ilgi gösterebiliyoruz.
umut sarıkaya'nın uykusuz'dan ayrılması
ilker yasin
-
27 mayıs 2009 fc barcelona manchester united maçında yine inciler saçmıştır.
"manchesterlılarla aynı otelde kalıyorum, çok gerginler cidden, yüzlerinden belli oluyor. sordum onlar da bi' şey diyemediler." gibi bir cümle sarf etti.
aga adamlar seni iplemiyor olabilir mi? hiç ters açıdan baktın mı? hıı
kirpi metaforu
-
hava çok soğuktur ve iki kirpi vardır. kirpiler ısınmak için birbirlerine sokulurlar. bedenleri ve nefesleriyle birbirlerini ısıtırlar. çok sokulduklarında, dikenleri birbirlerine batar; uzaklaşırlar. bu sefer de üşümeye başlarlar. tekrar sokulurlar, tekrar dikenleri incitmeye başlar; tekrar uzaklaşırlar.
kirpiler böyle yakınlaşıp uzaklaşmaya devam edip dururlar, ta ki en uygun mesafeyi bulana dek...
öyle bir mesafe olmalıdır ki bu kirpilerin arasındaki; ne dikenleri birbirine batacak kadar yakın, ne de donacak kadar soğuk olmalıdır. ve en sonunda bir mesafe bulurlar, hem ısınıp hem de dikenlerden yaralanmayacakları...
bu mesafe ikilemi insanlarda da aynıdır. insanları da diğer insanlara çok yakınlık rahatsız ederek incitir, çok uzaklıksa yalnız bırakarak ruhunu üşütür. ne insanlarla yapabilirler, ne de yalnız kalabilirler. onlar da tıpkı kirpiler gibi en uygun mesafeyi bulana dek mutlu olamazlar. işte hayat genelde bu doğru mesafeyi bulmaya çalışmakla geçer. ilişkilerdeki bu doğru mesafeyi ayarlamaya çalışmanın adı da kirpi metaforu'dur.
vodafone arena için 85 tl biriktiren çocuk
-
kendisi açken milyon dolarlık takıma üzülen bir çocuk. kapitalizmin görmek istediği canlılar bunlar. cahil bir baba ve onun yetiştirdiği çocuk.
jaguar'la çankaya köşkü'ne giden öğrenci
-
"lüks araçların yüksek vergilerinden yakınan öğrenciler cumhurbaşkanı abdullah gül ile görüştü. bu sırada dışarıda eylem yapan öğrencilerle ilgili konuşan cumhurbaşkanı; 'kim bu fakirler yahu!' dedi"
editorial: gelen yoğun mesaj sonucu, bakanlar kurulu kararıyla son cümle değişmiştir.
öğretmenden cumhurbaşkanı olur mu sorunsalı
-
iett biletçisinden oluyorsa öğretmen âlâsı olur
yazarların şu an duymak istediği söz
-
" o nasıl bir kabusmuş öyle! hadi yıka yüzünü de gel! yıl hala 2007! "
delirmemek için edinilen basit alışkanlıklar
-
"akşam haberlerini" izlememek.
alaattin çakıcı'nın schengen vizesi isyanı
-
versinler mafyama bir yeşil.