hesabın var mı? giriş yap

  • 15. ve 16. yuzyillarda portekizli denizciler, yeni adalar kesfetmek uzere bilinmeyene dogru yelken acarlar. binlerce sefer yapilir mechul rotalara, mechul enginlere dogru...binlerce denizcinin kimi gecim sikintisindan, kimi maceraperestliginden, kimisi ise vaat edilen hazinelerden pay almak icin geri donmeme riskini barindiran ve suresi kestirilemeyen bu seferlere katilirlar veya katilmak zorunda kalirlar, arkalarinda kadinlarini ve cocuklarini birakarak...

    kadinlar ve cocuklar ozlem icindedir. kocalari, ogullari belki de hic gelmeyecektir, belki cocuklarini yetim buyuteceklerdir ki o donemde pek cok portekizli cocuk babalarini bir daha gorememistir. portekizli kadinlar her gun sahile inip tanriya dua ederler, okyanusa adaklar adarlar kocalarini ve ogullarini onlara geri bagislasin diye...

    cogu onlari bir daha goremeyeceklerdir ve elbette bu hasret ve aci donemin sarkilarina da yansir...denize sarkilar soylenir, okyanusa agitlar yakilir ve fado dogar...seferlerin surdugu bu iki yuzyil, portekiz'e fado'yu armagan etmistir aldigi binlerce cana karsilik...bu yuzden aci ve ozlem, tedirginlik, olum ve herseye ragmen umut fado muziginin ozunde vardir.

    insanin icine icine isleyen, birkac dakika icinde mutlulugu huzne cevirebilen "damar" bir muziktir fado...yuzyillardir fazla degismemis oldukca sade bir yapiya sahiptir. gitar ve mandolin; kimi zaman da bir keman eslik eder fadistaya...ve herseyden once bir okyanus muzigidir...muzik size iber yarimadasinda bir yerde oldugunuzu hemen hissettirir; ama akdeniz kiyisinda degilsinizdir cunku muzik okyanusun uzakligini, korkusunu ve bilinmezligini de barindirir icinde...oysa akdeniz muziklerinde hep bir sicaklik, bir "deniz kadar yakin olma" hissi vardir...fado size bunu hissettirmez, olum, sogukluk ve uzakliktir; bir deniz muzigi degil, okyanus muzigidir...iberya'nin okyanus muzigi...

    cok yogun, saran ve sarsan bir muziktir kisacasi... en mutlu aninizda dinleseniz bile, sizi birkac saniye icinde uzuntusunun derinlerine ceker ve efkarlandirir; bir sise sarap acip ufuklara dalasiniz gelir...

  • alakası yoktur. kasacı kızın yakasında isim soyisminden hemen elindeki telefondan facebooka girip bakıp kızın manitası olduğunu gören suser, bir kac hafta sonra ayyyy kız benim önerilenler listemde kartıma bakmış bla bla.. sie.

  • olm siz siyasal islamci haramilerin ne zaman durust oldugunu gordunuz, ne zaman yagmada talandan uzak durdugunu gordunuz? ya da herhangi bir siyasal islamcinin yaninda ne zaman durust, namuslu birini gordunuz?

    simdi selcuk bayraktar’in siyasal islama yakinligini falan unuttuysaniz hatirlatayim. sumeyye’yi bildiniz mi, hani o kendisine 20 25 gibi gitmesi gereken. hah, selcuk bayraktar o sumeyye’nin esi oluyor. siyasal islama o kadar yakin bu bey.

    evet cok guzel laf sokmus yardim almadik diye, eminim almamistir. kesin almamistir.

  • pek çok kişinin neden pahalı olduğunu anlayamadığı yiyeceklerden biri makaron. detaylara inince neden bu kadar pahalı olduğu nispeten daha anlaşılabilir bir hal alıyor.

    1. malzeme: makaron, badem unu gibi normal kurabiyelerden daha pahalı olan malzemelerle yapılır. badem unu, yüksek protein ve yağ içeriğiyle lezzete ve dokuya katkıda bulunur. fakat maliyeti de diğer unlara kıyasla yüksektir.

    2. üretim süreci: makaron yapımı, özen ve hassasiyet gerektiren bir sanattır. mükemmel kıvam ve pürüzsüz kabuğu elde etmek için malzemelerin doğru oranlarda karıştırılması, hamurun dikkatli bir şekilde işlenmesi ve fırınlama süresinin hassasiyetle kontrol edilmesi gerekir. bu titiz ve zahmetli üretim süreci, makaronun pahalı olmasının önemli bir sebebidir.

    3. düşük üretim hacmi: makaronlar genellikle küçük fırınlarda, butik üretim şeklinde üretilir. büyük fabrikalarda seri üretilen ürünlere kıyasla bu durum, üretim maliyetlerini artırır. ayrıca, makaronların hassas bir ürün olması ve uzun raf ömrüne sahip olmaması da büyük ölçekli üretimi zorlaştırır.

    4. lüks algısı: makaronlar, özel günlerin ve gurme lezzetlerin sembolü haline gelmiştir. şık ambalajları ve estetik görünümleri ile lüks bir algı yaratmışlardır. bu algı da fiyatlarının yüksek kalmasına katkıda bulunur.

  • yanlış yaptığımız şeylerden sadece biri.

    bundan yıllar önce bir maç çıkışı, tümer metin ile denk gelmiştim bir otoparkta.
    akşam saati pek kimse yok ortalıkta. tümer, bir foto çekilelim felan, yanında yaklaşık on metre yürüdüm adam ne cavap verdi ne de döndü yüzüme baktı. açıkcası o maçı izlemeye gitmemin en büyük sebebi tümerdi.

    ben senin yanında o kadar rica minnet yürüyecem, hadi onu geç sen gol atınca sevinecem, sen sakatlanınca, üzülünce üzülecem, senin ekmek yediğin kapı için kendi ekmek kapımmış gibi dertlenecem, ama sen dönüp iki dakkanı ayırmayacan. tabiki de ayırmayabilirsin, bunu yapmak zorunda da değilsin ama insanda bir hayal kırıklığı oluşturuyor ister istemez. o kişi adına forman olsa daha giyer misin o formayı mesela?

    o zamandan bu yana ne bir futbolcu ne bir oyuncu, kim olursa olsun, tanımadığım muhabbetimin olmadığı hiç kimse ile, bırak sosyal medyadan güzellemeler yapmayı, ne bir fotoğraf çekinirim ne de dönüp iki kelime laf ederim, kafamı kaldırıp gülümsemem bile. gerek yok arkadaşlar gerek yok kimse sizden büyük değil kimse de sizden önemli değil.

    trabzon özelinde söylüyorum, siz fatih tekkeler, gökdenizler, yattaralar, kimler kimler oynadı bu takımda hepsi geldi geçti, ey sorloth sen kimsin ya...