hesabın var mı? giriş yap

  • "büyük başkan" sıfatını layıkıyla taşıyan belki son adam. kendisiyle ilgili naçizane bir anımı paylaşmak isterim.

    mecidiyeköy'den kabataş istikametine doğru yoldayım. otobüs gümüşsuyu yokuşundan inerken itü'nün önünde şöför frene asılıyor. meğer süleyman seba yol kenarında karşıdan karşıya geçmek üzere bekliyormuş. şöför tanıyınca durup yol verdi. seba başkan geçerken dönüp başıyla selam verdi, gülümsedi. boyu posu, koltuk altı çantası, pantolonu gömleğiyle tam bir eski istanbul beyefendisi. otobüste bütün yolcularda bir kıpırdanma, neredeyse kalkıp esas duruşa geçeceğiz.

    böyle de güzel bir adamdı, nur içinde yatsın.

  • kanuna aykırı yapılan, sigara içme bölümündeki müşterilerin denize uçtuğu balıkçı.

    okuduğuma göre, yetkililer burayı iki kez mühürlemiş. fakat işletme, kanunu siklememiş ve mührü kırarak hizmet vermeye devam etmiş. mekanın süresiz kapatılması gerekiyor. sadece istanbul'da değil, ülkenin en ücra yerlerine kadar, kural tanımazlık hüküm sürüyor. bu kural tanımazlığa karşı duruş sergileyebilecek kafa yapısında hiç bir parti yok. yarın akp gider, chp gelir ama bu sistem kırılamaz. çünkü burası ortadoğu. ideolojilerimiz farklı olsa da kafa yapımız, kanun,
    kural tanımazlıkta, hak yemede, hırsızlıkta, işgalcilikte birleşiyor.

  • alman disiplininin tum dunyaya naklen yayinlandigi mac.

    almanya milli futbol takimi oyuncularina bakiyoruz; hepsi trasli, efendi, isinde gucunde cocuklar.

    brezilya milli futbol takimi oyuncularina bakiyoruz; abuk subuk-karman corman sac modelleri, vucut gelistirmeye bulasip orantisiz kas yapmis, lakayit, karaktersiz, nereden geldigi belli olmayan bir ozguvene sahip, hemen hepsi ustun yetenek(!) pic kurulari.

  • atatürk'ün şıklığının dikkat çektiği görüntüler. öyle böyle giymiyormuş adam, her giydiği ayrı güzel. görüntüler çok değerli. halkın liderinin nasıl halkla beraber iç içe olduğu görülebilir. o zamanlar bile o kadar düşmanı varken deniz kıyısında sadece bir çocukla denize girebilmek her lidere nasip olmaz. keşke o dönemlerde yaşayıp kendisiyle tanışma şerefine erişebilseydik.

  • sanılan,

    -güzellik
    -naz niyaz eda işve sahibi olmak

    gerçekte olan,

    kafasına göre bir insan. eninde sonunda herkes kafasına göre bir insan arar. kimisi bunu geç fark eder o kadar.

    not: mesaj atmayın. erkek değilim. kadın da değilim. masa lambasıyım.

  • "deckard bir replicant mıydı değil miydi?" sualini sonsuza gömecek muhteşem bir film.

    1. deckard bir insansa eğer, onun unicorn hayalinden kimin nasıl haberi olabilir? en son sahnede, yerdeki unicorn deckard bir replicanttı diyor.
    2. roy niye deckard'a insanların görmediği şeyleri gördüğüne ve ne gördüğünü bilse nasıl şaşıracağına dair bir belagatta bulunuyor? demek ki kendi türünden olmayana yabancı bir dünyayı anlatıyor. deckard bir replicant değil!
    3. altı replicant kaçtı, diğer beşini gördük. bir tanesi nerede? deckard bir replicant!
    4. deckard bir replicantsa eğer, niye diğerleri kadar güçlü değil. ve ayrıca düşmemek için tutunduğu sırada roy ona korkunun içinde yaşayan bir insan olmanın bir köle olmaktan farksız olduğunu söylüyor. demek ki deckard bir replicant değil.
    5. piyanonun üzerindeki resimler ve racheal'in piyano karşısında resimdeki kadına benzer bir vaziyete bürünmesi, diğer replicantlara benzer bir fotoğraf anıştırması yapıyor. demek ki deckard replicant!
    6. deckard'ın bütün hareketleri insani. koşarken, korkarken, kavga ederken, ateş ederken*... kavga sahnelerinden sonra acı çekiyor, vücudundaki yaralarla ıstırap içinde kıvranıyor. diğer replicantlarla mukayese edildiğinde, hepsinden fiziksel olarak daha güçsüz ve çelimsiz bir karakter. deckard replicant değil!

    sevgili dostlar bu böyle gider ve zaten bu böyle gitsin diye de yapılmış bir filmdir blade runner. çelişkileri, bilhassa filmin içinde kuvvetlendirilmiş ve seyircinin beyninde muğlak taraflara taşınmak istenmiş. beynimizde varoluşçu sualler uyandırmış ve çelişkinin doğasına surreal göndermelerde bulunulmuş. deckard hem replicant, hem değil. hepimiz gibi yani! son sahnede bryant'ın yankılı sesi açıklıyor: "yaşamayacak olması çok yazık! hem hangimiz yaşıyoruz ki!?"

    filmin aşkın güzelliğine birkaç göndermede daha bulunacak olursak: müzikler yarmış, renk inanılmaz yerinde..çekimler muhteşem, kamera açıları beni izle dedirtiyor. ama bunların ötesinde filme dair beni etkileyen/vuran en mühim şey: şehir tasviri! cisimleştirilmiş bir mimarinin içinde, konuşan eşyaların arasında, sanki yaşamayan insanları izliyoruz. şöyle ki; insanların konuşturduğu ve sade fon teşkil ettiği bir yaşayan, kokan, sınırlanan* şehir imajı bir başyapıt ortaya çıkarmış. çekenin de, yazanın da oynayanın da eline, gözüne, dizine sağlık! tüm zamanların en iyi filmlerinden.

  • yine yazılanlara ek olarak söylenmelidir ki;

    köşk ve bahçesinde "13" rakamıyla alakadar bir çok şey olduğu rivayet edilir. yanlış hatırlamıyorsam; havuz 13 metreden 13 cm azdır, oda sayısı 13'tür, köşk kuşbakışı 13 rakamını andırmaktadır ve bahçedeki ağaçlarla ilgili bir çok şey de 13 rakamıyla ilişkilidir.

    askeri bölge olarak faaliyette olduğu için bu bilgileri paylaşan asker arkadaş hala 13 ile ilgili araştırmalar yapıldığını söyledi. belki kendi buldukları bir uğraş bu ama benim ilgimi çekmişti.

    http://herkonuda.net/…vi-kosk-the-blue-house-cyprus

  • utanın lan ekşiciler. elin yufkacısı 2 kadını birden ayağına kadar getiriyor, siz yıllardır buradasınız bi kız düşüremediniz hahhahahahha

    tanım: garip eltiler.

  • -hiç üzülme duygucum şimdi senin için başlık açıcam.
    ........
    ........
    -bak
    +aa tatlı kız da demişsin :)))

  • güzel kızın alışık olduğu bir harekettir. asıl çirkin kıza yol ver de gününün güzel geçmesine vesile ol. belki seni uzun süre unutamaz çünkü bana da bir keresinde, sanırım 2002 kışıydı, birisi yol vermişti de hala bazen onu düşünür mutlu olurum.
    (bkz: you made my day)