hesabın var mı? giriş yap

  • (bkz: kübra eken)
    guzel ulkemizin ata sporlarindan biri.
    bir defa da tecrube etmistim.
    20 gunluk lohusayken.
    hatta oncesinde, hamileligimin cesitli evrelerinde alistirma manasinda da yedigim olmustu.
    dogum sonrasi ilgi, sevgi, anlayis beklerken dayak yemek.
    ha bakin yemek fiil de enteresan. yiyip, hazmetmeye de calismak.
    hayvanlik diyecegim ama degil.
    sabah sabah butun sinirlerim zipladi.
    bakin; bacilarim, kizkardeslerim, abilerim, erkek kardeslerim !
    burada yazan bir suru kadin yazarin o veya bu sekilde siddete maruz kaldigini biliyorum.
    kendi hayatimla ilgili paylastigim entryler sonrasi bir suru mesaj ve agit aldim bu konuda.
    inanin, korktugunuzdan cok careniz var.
    bunu yasamaya mecbur degilsiniz.
    basima ne gelir diye korkmayin.
    daha kotusu yok bunun.
    sizin sabir gosterdiginiz her atak, daha sonra katlanacak ve buyuyecek.
    siz dur demezseniz durmaz.
    komsum, anam, babam ne der demeyin.
    kapinizi kapattiginizda ne yasadiginizi, ne hissettiginizi sadece siz biliyorsunuz.
    buna izin vermeyin.
    lutfen !
    daha cok sey soylemek istiyorum ama, inanin ellerim titriyor sunlari yazarken.
    korkmayin !

  • benim bulduğum bir test yöntemi. herhangi bir yerleşim alanının medeni olup olmadığını öğrenmek istiyorsak, oradaki sokak kedilerine bakıyoruz.

    eğer kediler sizden kaçmıyorsa oranın insanı medenidir.

  • yurtdışında pasaportumuzu kaybedersek o ülkede yaşama hakkı elde edeceğimizi iddia eden bir sırma saçlı beyanı.

    (bkz: geçici seyahat belgesi)
    (bkz: geçici pasaport)

    herkesi kendi seçmeni gibi cahil ve bilgisiz sanıyor.

    edit:

    'türkiye'de suriye konsolosluğu olmadığı için bu belgeler alınamaz' içerikli mesajlar aldım.arkadaşlar ben tc pasaportumla kıbrıs rum kesimine girdim,eğer orada pasaportumu yırtsam kalabilecek miydim? bırakın tc konsolosluğunu,birbirimizin varlığını bile tanımıyoruz.

    edit 2: sayısız mesaj aldım pasaportunu yırtıp başka ülkeden deport edilemeyen örneklerle ilgili.tek tek cevap verdim ama buraya da yazayıp..münferit olaylar başka bu derece büyük akında durum başka..evet dayınız,arkadaşınız ingiltere'de fransa'da pasaportunu yırtıp kalmış olabilir lakin -olmaz da- 3 milyon paki,suriyeli ingiltere'ye girip pasaport yırtsın bakalım ne oluyor.

  • babam bakan olsa sakız aldırmazdı be dünyayı burnumuzdan getirirdi. allah'tan böyle bir sıkıntı yaşamadık.

  • bir aydır yazayım diyorum. yok arkadaş yazamıyorum. aslında tanımlayamıyorum desem daha doğru olur.

    çocuğu eline verdiklerinde hemen anlamazsın baba olduğunu diyorlardı. aslında anlaşılacak bir şey yok. tamamen doğal bir şekilde bambaşka bir hale bürünüyorsun.

    ne oluyor diyorsanız; mesela doğduğunun ilk günü bütün gün bakıyorsunuz evladınıza. sıkılmadan, yorulmadan. öyle bakıyorsun. yapabileceğin bir şey de yok aslında. derdi annesiyle onun, ama bakmaktan kendini alamıyorsun.

    annesini emdi mi? karnı doydu mu telaşı başlıyor. sonraları gazı çıktı mı uykusunu aldı mı telaşı başlıyor. hele bir de hastalanırsa falan insanın içi parçalanıyor. yanınızda olmasa da kokusunu duyuyorsunuz. arada bir resmini açıp bakıyorsunuz. gün içinde annesi aranıyor bir kaç kere.

    baba olmak önceliklerini değiştiriyor insanın. para harcarken "bu gerçekten gerekli mi?" diyorsunuz, diğer taraftan onun bir ihtiyacı varsa fiyatına bile bakmıyorsunuz. aylardır, yıllardır yapmaktan zevk aldığınız şeyleri geride bırakıyorsunuz. en azından bir süre. o süre ne kadar bilemiyorum. bebek bakıcılığı rolüne alışsam iyi olacak.

    kısacası başka bir hale bürünüyorsun. varlığını devam ettirmesi için annesine babasına muhtaç olan bir varlığın sorumluluğu biniveriyor üstünüze bir anda. bu durum ister istemez kendini sorgulamana da neden oluyor. geleceğimden emin miyim? ileride çocuğumun isteklerini karşılayabilecek miyim? ona iyi bir gelecek sunabilecek miyim? bu sorular içini yemeye başlıyor.

    benim için hayat şimdi başlıyor. iliklerime kadar hissediyorum bunu. resmen bir milat bu. güzel bir his ama bir yandan da altından kalkmak için olgun olmak gerekiyor. sadece maddi olarak değil mental olarak da hazır olmak lazım. velhasılı "çocuğum olsun çok tatlıaaaa" diyerek bu işe girilmez. gerçekten sorumluluk sahibi olmak lazım. bakalım ben becerebilecek miyim?

  • kırktan fazla aşının geliştirilmesine katkıda bulunan mikrobiyolog. 1957 asya gribi salgınında, bir toplumun kurtarıcısı, kahramanı olmuştur.

    17 nisan 1957'de maurice hilleman, bir salgının abd'ye doğru geldiğini fark etti. o gün, new york times, hong kong'da büyük bir influenza salgını olduğunu duyurmuştu. özellikle bir detay, doktorun gözünden kaçmıyordu: rapor, klinik önündeki uzun bekleme kuyruklarında,''kadınlar, camsı gözlü çocukları sırtlarında taşıdılar'' diyordu. doktor, hızlı bir şekilde çalışmalara başladı ve 'bir pandeminin geldiğini ve sonbaharda okullar açılana kadar aşı geliştirmek gerektiğini' ortaya koydu.

    salgının ilk vakası, 1 şubat 1957'de güneydoğu çin'in guizhou bölgesinde görüldü. hilleman, nisan 1957'de raporu okuyana kadar, times, hong kong'da yaklaşık 250.000 kişinin veya bölge nüfusunun %10'unun tedavi gördüğünü rapor etmişti. hilleman, 'aşı yapım projesini' hatırlayana kadar 'hepimiz bunu gözden kaçırdık' diyecekti. sonra düzeltti; 'askerler bunu kaçırdı, dünya sağlık örgütü bunu(salgını) gözden kaçırdı.'

    raporu okuduktan bir gün sonra hilleman, japonya'nın zama şehrindeki 'ordu tıp genel laboratuvarı'na bir telgraf gönderdi ve personelden hong kong'da neler olup bittiğinin araştırılmasını istedi. bir sağlık personeli, birleşik devletler donanmasının bir üyesinin hong kong'da enfekte olduğunu tespit etti ve personelin tükürüğünden aldığı bir örneği hilleman'a incelemesi için gönderdi.

    philadelphia çocuk hastanesi'nde aşı eğitim merkezi'nin direktörü olarak çalışan ve 'aşı: bir adamın, dünyanın en ölümcül hastalıklarını yenmek için yaptığı araştırma' adlı eserin yazarı olan çocuk doktoru paul a. offit, washington dc'deki walter reed ordu araştırma enstitüsü'nde solunum hastalıkları şefi olan hilleman için 'önceki yıllar ve on yıllar boyunca çeşitli yaşlardaki insanlardan elde edilen çok sayıda serum elde etti' demiştir.

    hilleman, walter reed'deki çalışmasında, kritik bir gözlem yaptı ve 'grip virüsünde, mevsimler arası geçişlerde ufak değişikliklere uğrayan 'hemagglutinin ve neuraminidase' adlı iki anahtar protein' olduğunu fark etti. bu gözlem, ona yıllık grip aşısı ihtiyacını tahmin etmesinde yardımcı oldu.

    donanma personelinin sahip olduğu virüs ile daha önceki grip virüsle karşılaştırıldığında offit ''hilleman'ın bulduğu şey virüste büyük bir değişim olduğuydu'' demişti. ''iki protein de daha önce incelediğimiz proteinlerden tamamen farklıydı'' bu yeni virüs, grip türlerinden tamamen farklılık gösteriyordu.

    hilleman, popülasyonun bu yeni virüs türüne karşı bağışıklığı olduğuna dair herhangi bir kanıt bulamadı. bunun üzerine, bulduklarını onaylamaları için virüsü, diğer sağlık örgütlerine gönderdi. bu organizasyonlardan çok önemli bir bilgi gelecekti. uzmanlar, bu virüse karşı antikora sahip olan insanların, yalnızca 1889-1890 yılları arasında gerçekleşen 'rus gribi' pandemisinde hayatta kalan 70-80 yaşlarındaki hastalar olduğunu tespit ettiler.

    bu bilgi üzerine hilleman, basına yaptığı bir takım açıklamalar ile yeni grip virüsü salgınının yayıldığını ve 1957 eylül ayında bireşik devletler'e ulaşacağını söyledi. bir takım direnişle karşılaşsa da hilleman, 1957 eylül ayına kadar aşının hazır olması için, şirketleri aşı üzerinde çalışmaya ikna etti. döllenmiş tavuk yumurtaları bu üretim için gerekli olacaktı, bu sebeple şirketlerden, çiftçilerin kuluçka döneminin sonunda horozlarını öldürmemelerini hatırlatmalarını istedi.

    yeni bir grip türü için aşı üretmek, covid-19 gibi tamamen yeni bir şey için aşı üretmekten çok farklıdır. doktorlar ve bilim insanları geçerli grip aşısını ilk olarak 1940'lı yıllarda geliştirmişti. yani 1957 grip aşısı çalışmaları bir başlangıç çizgisinden değil, bu temelden devam etmişti. yine de hilleman, aşı çalışmalarını ilerletmek için düzenleyici kurumları atladı. bu kurumların aşı sürecini yavaşlatacağından endişe ediyordu.

    grip amerika'yı vurduğunda, aşı hazırdı:

    yeni virüs türü, hilleman'ın tam da tahmin ettiği gibi eylül ayında birleşik devletleri vurduğu zaman, ülke aşı ile salgına hazırdı. virüse, 'asya gribi' adı takıldı ve yaklaşık 70.000 amerikan vatandaşını, dünya genelinde ise 1-4 milyon kişiyi öldürdü. uzmanlar, eğer aşı olmasaydı bu sayının çok daha fazla olacağını söylemişlerdir. hilleman'ın doğduğu zamanlarda, ispanyol gribi(detaylı bir entry) 1918-1919 yılları arasında yaklaşık 675.000 amerikalının ve dünya genelinde yaklaşık 50 milyon insanın canına mal olmuştu.

    washington, d.c. smithsonian ulusal amerikan tarihi müzesi tıp ve bilim bölümü başkanı alexandra lord, hilleman için; ''işler iyi, çok iyi gittiği zaman, 'bir çok hayat kurtarıldı' demek çok zordur.'' çünkü onsuz neler olacağını bilmiyorduk. kaç tane insanın kesin olarak kurtarıldığıyla alakalı kesin bir şey söylemek imkansız olsa da hilleman, salgını dramatik bir şekilde tersine çevirdi'' demiştir.

    2005'deki ölümünden önce, hilleman, 40'dan fazla aşının geliştirilmesine yardım etti. bu aşıların çoğu çocuk hastalıklarıyla alakalı aşılardı. bu çalışmalarından dolayı uzmanlar, onun milyonlarca hayatı kurtardığını söylediler ve kendisine 1988 yılında halk sağlığına katkısından dolayı 'ulusal bilim madalyası' verildi.

    kaynak : how the 1957 flu pandemic was stopped early in its path.

  • babam tarkan'ı gördükçe tayfun'u hatırlar. her defasında "bak tarkan meşhur oldu gitti, elinde şey olan çocuk nerde?" der.

    elindeki şey saksafon efenim, babamın böyle demesinin nedeni de tarkan'la aynı dönem çıkmalarıymış. hatta benden duymuş olmayın ama tayfun tarkan'dan daha ünlüymüş.

    hatırlamayanlar için: "hadi yine iyisin, iyisin, iyisin. sen işini bilirsin bilirsin, bilirsin" der kaçarım.