hesabın var mı? giriş yap

  • "avrupa'da yaşasam beni dinlemek için evime misafir olarak gelip dinlemek isterler" kısmından sonrasını okumadım. okumuş cahil gerçekten bir başka oluyor.
    piyanoya da klasik müziğe de bayılırım ama herkesten aynı yaklaşımı bekleme hakkınız yok. apartmanda yaşıyorsanız apartman hayatı kurallarına uyacaksınız ya da buyrun müstakil eve geçin.

  • öncelikle migros'taki l boy 30'lu yumurtanın fiyatını belirteyim:

    .....

    34,95 yani 35 lira.

    tabii bunun kalitesi tartışılır. o sebeple özellikle çocukların sağlığı için migros'a da " güvenerek " orvital'in 10'lu organik yumurtasının fiyatını belirteyim;

    .......

    21, 95 yani 22 lira.

    hem 10'lu hem de orta boy yani m boy bu yumurtalar l değil. genellikle m oluyor zaten.

    fakat 30 tane olsun isterseniz bu da 66 lira yapıyor!

    siz ve eşiniz sadece haftasonu kahvaltılarında yumurta yiyorsunuz diyelim, 16 yumurta yapar.
    tek çocuğunuz her sabah yese 30 da o olsun. düz hesap 45 yumurta. tabii minimumdan hareketle.

    yukarıda yumurtanın tanesi yaklaşık 2 liraya denk geliyor. organik olanı hesaplıyorum çünkü tavuk beslediğinizde yediğiniz yumurta organik oluyor.

    yani ayda 90 - 100 lira arası bir ücret yapıyor ki yılda da 1000 liradan daha fazla ediyor.
    tabii bu yumurtaları başka yemeklerde, kekte börekte falan kullanmıyorsunuz.

    şimdi gelelim bana. malûm tavuk bakıyorum kendimce.

    günde 20 - 25 arası yumurta alıyorum 30 tavuktan. bazen tam sayı da oluyor ama hadi 22 diyelim ortalamaya.

    günde 22 yumurta, eşe dosta akrabaya ikram, evde yedikleriniz vs. derken 10 yumurta kalsa günlük, onu da 1,25 tl'den sattığınızı düşünün. yine sayılar minimumdan hesaplanıyor.

    günde 12,5 lira.

    ayda 375 lira.

    bu kadar tavuk için buğday alırsanız ki ben az alıyorum çünkü mahalleli yemekleri ve ekmekleri çöpe atmaktan ise tavuklarıma getiriyor. buğdayın 10 kilosu 40 lira! çok zam geldi buna da.

    375'ten 40'ı düşelim 335 lira. hadi 35 lirayı da düşelim, 300 lira aylık ortalama kalan para.

    yani yılda 3.600 lira.

    minimum hesaplar bunlar. cins tavuk ve horozların alım - satım fiyatları bazen 3 bin küsüre kadar gidiyor.
    yumurta ile hiç uğraşmayıp cins tavuk yumurtalarını kuluçkaya yatıranlar ve ayda 10 bin ve üzeri kazananlar var bu işten.

    tabii tüm bunlar için müstakil ev gerekli.
    yine de görüyorum bazı sitelerde dahi bakanlar oluyor. millet bütün apartman birleşip kümes kuruyor*

    işin bir de psikolojik kısmı var tabii.
    civciv büyütmek, onların yumurtadan çıkışlarına şahit olmak, bahçede tavuklarla vakit geçirmek vs. paha biçilmez şeyler.

    imkanınız varsa üç tavuk bir horoz alsanız emin olun hem giderlerini karşılar hem de sağlıklı, günlük yumurta yersiniz.
    bu fiyatlar seneye daha da artar.

    umarım hesaplarda yanlışlık yoktur sözelciydim de*

  • amerigo bonasera - ekşi sözlüğe güveniyorum. karmamı ekşi sözlük sayesinde yaptım. ve entrylerimi de bir ekşi sözlük yazarı gibi girdim. aramaya inandım. forum yapmadım. anket başlıklara entry girmedim. gerektiğinde ayar verdim ama diğer yazarların onurunu zedeleyecek bir şey yazmadım. iki serseri iki gün önce bir entrimi kötülemişler. altına ayar bakınızları verip, mealini yazmışlar. sözlüğe girdiğimde gördüm ki entrim geçen haftanın en kötü entrileri listesinde. ben iyi bir ekşi sözlük yazarı gibi moderatörlere gittim. bana illegal hiç bir şeyin olmadığını söylediler. monitörün başında aptal gibi kalakaldım. ve o iki serseri bana smileyli mesaj gönderdi. o zaman dedim ki "adalet için don corleone'ye gitmeliyiz".

    vito corleone - neden moderatörlere gittiniz? neden daha önce bana gelmediniz?

    ab - benden ne istiyorsunuz? herşeye razıyım. ama sizden istediğim şeyi yapın.

    vc - neymiş o?

    ab - o iki serserinin sözlükten uçurulmasını istiyorum don corleone.

    vc- ben bunu yapamam.

    ab - size istediğiniz her şeyi veririm.

    vc - sen uzun zamandır badilistimdesin. ama sen ilk kez bana bir şey danışmak ya da yardım istemek için geliyorsun. başlığıma en son ne zaman entry girdiğini hatırlamıyorum bile. çaylakken sana kefil olmama rağmen. bence artık dürüst olalım. sen badiliğimi asla istemedin. ve bana borçlanmaktan korktun.

    ab - başımın derde girmesini istemiyordum.

    vc - seni anlıyorum. sen ekşi sözlük'te cenneti buldun. karman iyiydi. çok şükela alıyordun. moderatörler seni koruyordu ve sözlüğün kuralları vardı. benim gibi bir dosta ihtiyacın yoktu. ama şimdi yanıma gelip bana "corleone; adaleti sağla" diyorsun. ama bunu saygıyla yapmıyorsun. dostluğunu önermiyorsun. bana "baba" demek bile aklına gelmiyor. onun yerine bana geliyor ve benden sözlükten yazar uçurmamı istiyorsun. değil mi?

    ab - senden adalet istiyorum.

    vc - bu adalet değil ki. sen hala sözlükte yazarsın.

    ab - o halde entryleri kötülensin. benim gibi. bunun için ne ödeyeceğim?

    vc - bonasera; bonasera... bu kadar saygısızca davranman için sana ne yapmış olabilirim? eğer bana dostça gelseydin entrylerini mahveden o serserilerin entrileri kötülenmiş olurdu. eğer senin gibi dürüst bir adam tesadüfen düşman kazansa bile onlar da benim düşmanım olurdu. o zaman senden korkarlardı.

    ab - dostum olur musun? baba...

    vc - güzel... bir gün -tabi o gün hiç gelmeyebilir- senden benim için bişey yapmanı isteyeceğim. ama o güne kadar bu adalet meselesini bir armağan olarak kabul et.

    ab - grazie grazie baba!

    vc - prego

  • yine ibretlik bir tespitle geliyorum. kendini değersiz bulan, sevilmeye değer bulmayan insanlar, belki de kaba bir tabirle aşağılık bulan insanlar; onlara değer veren biri karşılarına geldiğinde bilinçaltından “ben değersizim, o zaman bana değer veren insan da değersiz” yargısı çıkıyor. o yüzden fark etmeden de olsa o değer veren kişiye bok gibi davranıyorlar. yok yaa diyeceksiniz ama böyle. yapılmaması gereken şey.

  • imzacılardan birisince "adam noel barış ödülünü hak etmiyor" yorumuyla desteklenmiş kampanya. ciddiyse üzücü ama şakaysa çok ince mizah içeren kampanya olmuş.

  • o muhteşem ses sonrası nedim şener'in mikro yüz mimiklerine bakılırsa, zanlının ortaya çıkacağını düşündüğüm hadisedir. ama günahını hükmen almayayım, belki o duyduğu sese verdiği sırıtma etkisi de olabilir.

    mete yarar'ı suçlamak zor, bir insanın öyle akıcı konuşurken çaktırmadan gaz çıkarabilmesi pek mümkün değil, mutlaka nefes alış verişe veya mimiklere yansıyacaktır.

    adil gür ise duyduğu bu sese şaşırıyor, tam konudan sıkılmışken bir anda dikkatini çekiyor. insan kendi osuruğuna bu kadar şaşırmaz.

    gürkan hacır ise bu sesi anca ağzıyla yapmış olabilir, dudakları buna müsait şekilde büzüşük duruyor. fakat sesin duyum şekline ve uğradığı baskılanmış filtreleri hesaba katarsak, bu sesin açık değil, kapalı, sıkışık, karanlık bir kaynaktan sızdığı belli.

    fakat veyis ateş'in derin bir nefes alıp, ortamı iyice hazırladıktan sonra, tam nefes veriş esnasında diyafram baskısından da faydalanarak akımı alt çıkışa doğru yönlendirme hareketi de gözlerden kaçmamaktadır.

  • açık açık halkın parasıyla kumar oynadığını itiraf etmiş.

    devamında “ peki bu modeliniz ya tutmazsa “ sorusuna
    “türkiye’ye zarar verdiğimi düşünür, üzülürüm”
    demiş . iyi mi …
    ponçikliğe bakar mısın, üzülürmüş…
    fıkralarla yaşıyoruz.