ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
türkçe futbol tezahüratlarının ingilizceleri
-
one father turkey
oooh my god
got on cimbom
oooh my god
got off cimbom
oooh my god
got on kartal
oooh my god
my god my god oooh my god
my god my god oooh my god
asena atalay
-
yerli sol bek bulmuşsun, şu yaptığına bak, demek istediğim.
20 temmuz 2021 sela işinin cılkının çıkması
-
üstteki deli ne anlatıyorsun anasını satayım. ezan kaldırılsın dedik sanki. yüzyıllardır bayram oluyor bu memlekette ben bir kere bile duymadım bayram öncesi sabah 4te sela okunup üstüne 2 tur tekbir getirildiğini. update mi geldi dine? işiniz gücünüz mağduriyet amk.
bir oturuşta okunan kitaplar
-
(bkz: semerkant)(bkz: amin maalouf)
hayata dair gülümseten detaylar
-
hayatim boyunca gosteri sanatlarina ilgi duydum.
kendimi hep bir tiyatro sahnesinde ya da nefis bir filmde sahane bir performansla hayal ettim.
kucuk bir ilkokul ogrencisiyken, okul koridorlarinda kollarindan cekilerek siniflara sokulup bir seyler anlatmam icin israr ederdi insanlar.
bir keresinde bir sinifin onunde sadece durdugumu hatirliyorum ve onlarin katila katila guldugunu.
ilk defa 4. sinifa giderken bir tiyatro oyunu icin ogretmenimin hic dusunmeden secmesi, sinif arkadasimin annesini canlandirmak filan, bunlar hep gulumseten detaylar olarak aklimda kaldi.
iyi bir taklitciydim. hala, arkadaslarim herhangi bir sey izledikten sonra, telefonla arayip.
"bak bunu iyi izle, senden de izlemek istiyoruz" derler.
liseye giderken en buyuk hayalim konservatura gidip egitim almakti. ama ailem ve hatta sulalem yuzunden bu hayali gerceklestirmem mumkun degildi.
oyle icimde patladi yani sahne hayali.
seneler sonra kizimin okulunda hazirlanan, egitim amacli dans ve drama gosterisinde izledim ilk once arkadaslarimi.
oldukca amator bir girisimdi ama ayni olcude buyuleyiciydi.
sozlukten de ve yillarca ayni apartmanda komsuluk yaptigim bilge hatunu cok kiskandim mesela o gosteride izleyince.
bir sonraki sene yine gerceklesecegini duyunca da biraz tereddutle ben de katildim.
sifirdan basladik. aylarca on calisma koregrafi calistik gec saatlere kadar.
gercekten butun yoruculuguna ragmen muthis bir duyguydu.
ve sahne gunu geldi catti.
yuzlerce insan karsisina cikacak olma heyecani, becerebilecek miyim korkusu ile..
ve sahne !
benim gosterimde; hayatin hizi, mekaniklesmesi insanin ama sonunda elimdeki kagittan okudugum insan oldugumuzu hatirlama ani...
sadece kopan buyuk alkisi hatirliyorum.
tabi ki, ozne degildim. zaten dans dramada ozne yok. bir butunun parcasisiniz. bir sorunun, bir cozumun.
hayatimin en buyuk hayalini gerceklestirmistim. titreyerek ciktigim sahnede baktigimda isiklardan baska bir sey gormuyordum.
ta ki kizimla birlikte selamlamaya ciktigimda salonda kopan alkis tufanina kadar.
sanirim, gercek anlamda mutluluk buydu...
sonra, oyun cikisi bir ogretmenimizin;
-kizim sizinle tanismak istedi. bir turlu veli oldugunuza ikna edemedim.
demesiydi o gece ve belki butun hayata yayilacak kuvvetteki gulumseten detay.
hayatta her sey mumkun...
kadınların dışarıya çıkma takıntısı
-
bu takıntının asıl sebebi yıllarca bekarken eve tıkılmak zorunda bırakılmalarıdır. kadınlar evlenince özgürleşir, erkekler evlenince özgürlüğünü yitirir. maalesef orta doğu toplumlarının kronik sorunu budur. bekarken yıllarca babasından izin almadan adım atamayan, arkadaşlarıyla içtiği çay burnundan getirilen, kırk yılın başı eğlenceli bir ortama girip biraz alkol alması imkansızlaşan kadın evlendiği ilk anda kocasının arkasında durma güvencesiyle kendini deli gibi dışarıya atmak isteyecektir. bekarken gününü gün eden erkek kişisi ulan zaten evlendik ne gerek var evden çıkmaya artık modunda takılırken bir diğer tarafta kadın kişisi, erkek kişisinin saçlarını dökmeye devam edecektir.
out to lunch
-
eric dolphynin en popüler albümüdür. artık nebiçim bi öğle yemeği ise bu, herifi diyabetik komadan öldürmüş üç ay sonra. çok ilginç ve tasvir etmesi zor bir albümdür. bir o kadar da çekicidir. ilk şarkı hat and beard bildiğim kadarıyla thelonious monk onuruna kaydedilmiş bir şarkıdır. *dolphy son iki şarkı hariç saksafon çalmaz, bas klarinet ve flütleri üstlenir. trompetlerde freddie hubbard*** çok başarılıdır. davullarda da tony williams olduğunu söylemezsem çok yanlış olacak.
edith piaf: hadi onu geçelim, sen o kadar şeyi söyle sonra git vibrafonda 76 beat edebiyatı gücünde cazcı olan bobby hutcherson çaldığını belirtme. iğrendim lan kendimden. net diyorum.
game of thrones
-
üstad aemon'u, diyetlerin efendisi karbonhidrat ve gezen tavukların düşmanı canan karatay mı oynuyor. yoksa sadece bana mı öyle geliyor.
(bkz: canan karatay)
cinci hoca seansı
-
doktora gitseler yok karımın saçını gördü yok şöyle oldu böyle oldu diyecek ve arıza çıkaracak, belki de doktora saldıracak tipler bu hocalara hiç seslerini çıkarmıyorlar. adam, kadına başka bir şey yapsa hiç itiraz edecek gibi görünmüyor. cidden şu zihniyeti anlamak mümkün değil.
zengin buzdolabı
-
açtığında yumurtalık kısmında ortadan ikiye kesilmiş limon göremeyeceğiniz buzdolabıdır.
yaran sevgili diyalogları
-
-napiyosun ask?
-seni dusunuyorum.
-gunun nasil gecti?
-seni dusunerek
-annen napiyo?
-ailecek seni dusunuyoruz.
sincan'da türbanla otobüse binmenin yasaklanması
-
ulan bi an mallaşıp ankara sincan sandım, ne kerizim be!
bay bayan yan yana oturamaz
-
uçaklarda geçerli olmayan uygulama. sanırım gökyüzünde allah'a daha yakın olduğumuzdan olsa gerek bir tehlike arz etmiyor yakınlaşmak. ok.