hesabın var mı? giriş yap

  • turist çocukları sahillerde otellerde her türlü eğlenirken türk çocuklarının parkta oynamasından rahatsız olanları gösteren başlık.

    siz var ya bu yasakçı zihniyetle bir gram ileri gidemezsiniz. akp tam sizlik bir parti.

  • "korona virüs çıktığından beri bir kere bile test yaptırmadım.halen de yapmış değilim.bu virüsün fazlaca abartıldığını; influenza'dan farklı olmadığını düşündüm"

    annesinin durumunun ağırlaşmasına ve iki defa hastaneye gitmek zorunda kalmasına rağmen halen şu zihniyette olmak gerçekten araştırma konusu olmalı.

    diyabet hastası ve muhtemelen yaşı ilerlemiş olan annen belki de şuan aşı sayesinde hayatta.

  • evde de beslenilebilen, ancak hiperaktif enerjisine insanlarin yetisemediginden cani sikilacak hayvandir. aslinda gercekten oyun oynamayi da cok sever. oldukca akillidir da.

    1 m yuksekliginde bir duvarla cevrili kulubesinden kacis hikayeleri biraz fikir verir sanirsam. yavru haldeyken bulunduktan sonra koyuldugu bolmeden ilk duvarin altindan tunel kazarak kacmis. kacinca da cok uzaklara gitmiyor bolgede geziniyormus. bunun uzerine duvarin temellerini derinlestirmisler. su kabini alip duvara dayayip ustune tirmanarak kacmis. su kabini alip yere betondan kucuk bir havuz yapmislar. bunun uzerine buraya su getiren pvc boruyu kemirip, kopartip duvara dayayip kacmis. bunun uzerine yer altindan metal boru ile su saglamaya baslamislar. bunun uzerine kulubesinin catisina cikip, duvara ziplayip kacmis. kulubesini duvarlarin orta yerine almislar. yakindaki bir agacin sarkan dallarina ziplayarak, tarzancilik yapip kacmis bunun uzerine. agacin dallarini kesmisler. bu sayede artik yuvasinda mutlu sekilde yasiyormus. (son siralarda haberini alamadim tabii)

    kacislarindan birinde yarali halde bulunmus. derisinde aslan dis izleri varmis. tahmin ettiklerine gore cok bol bir derisi olan bu hayvan (gercekten hayvan), aslanin agzinin icinde iken derisinin icinde donup, aslani isirmis, aslani kacirmis. rivayet tabii ama yine de inanip inanmamak konusunda supheye dusuyor insan.

  • (bkz: #118548917)
    "madem masumsun neden ülkende değilsin" diye sormuş birisi.
    kardeş; ergenkon balyoz zamanında da masumdu herkes. masumluğuna güvenip kaldı herkes ülkesinde. her birine en az 40 yıl ceza verdi erdoğan'ın ben bu davanın savcısıyım dediği mahkemeler.
    bu ülkenin genel kurmay baskanı 'silahlı terör örgütü kurmaktan müebbet hapse mahkum edildi!
    iktidar fetöyle köşe kapmaca yaşamasaydı onca insan hala suçsuz yere içerde yatıyor olacaktı. herbiri 5-6 yıl yattıktan sonra devran değiştide öylelikle tahliye oldular. sen ne ezberden konusuyorsun!

    muhalif gazeteciye atarlanamak en kolayı. milliyetçilik yapmak istiyorsan; ne istedin vermedik diyen cumhurbaşkanına, darbeden haberi olmayan mit mustesarina, askeri tarafindan rehin alinan genelkurmay baskina, "o gece bu devleti halk topladı sokaktan. dusman evimizin içine kadar girmiş siz ne is yaparsiniz" diye soracaksın...

    sonra hepimizden iyi anlayacaksın bu ülkede insaların neden kalamadığını!

  • hâlâ sağda solda nobel meselesinin tartışıldığını görüyorum, on iki yıl oldu ama bir arpa boyu yol ilerlenmedi. biraz nobel'in ve çağdaş edebiyatın nasıl olduğuna değinerek bu konuyu inceleyelim:

    birkaç farklı argüman var.

    1) nobel iyi bir ödül, ama pamuk sadece siyasi gerekçelerle aldı, yoksa alamazdı.

    neyse ki bunun ilacı var, varsa çevrenizde bunu söyleyen, hemen deneyebilirsiniz. hemen ölümcül soruyu soruyoruz orhan pamuk nobel edebiyatı ödülünü hak etmedi diyenlere: son on yılda, yirmi yılda nobel alan kaç yazarı okudunuz? yirmi yıl diye sınırlıyorum, çünkü edebiyat değişim halinde olan bir tür ve orhan pamuk'u çağdaşı yazarlarla kıyaslıyorum.

    mo yan, alice munro, kazuo ıshiguro, patrick modiano, le clézio, lessing, kertész, coetzee, jelinek, svetlana aleksiyeviç (romancı değil ama onu da koyabiliriz listeye), saramago, günter grass... bunlardan kaçı, neden orhan pamuk'tan iyi romancı? bana açıklayan olursa gerçekten çok sevinirim.

    romancıların neredeyse hepsini okumuş biri olarak, pamuk'u hiçbirinden daha aşağı koyamıyorum ve hatta içlerindeki en iyilerinden biri diyebilirim. en iyisi diye bir şey yok tabii, atıyorum mo yan ile (bence yaşayan en büyük romancılardan biri) orhan pamuk'u kıyaslayamazsınız, tamamen farklı tarzda yazarlar, ki romanlarını ele alış biçimi orhan pamuk'a en çok benzeyen yazar mo yan belki bu listede.

    nobel edebiyat, gözlemlediğim kadarıyla biraz da şu mantıkla veriliyor: bir öykücüyle modernist bir romancı rakip olmuyor, bunun yerine bir yıl öykücülerden birine ödül veriliyor; örneğin alice munro, çok hakim olduğum bir tür olmasa da gördüğüm en iyi öykücü gerçekten. onun karakter tahlillerine yaklaşanı bile görmedim.

    aynı şekilde, ıshiguro romanlarında gerçekliği kıran, insan algısını her şeyin önüne koyan ve tamamen bunu derinleştiren inanılmaz bir romancı. onun rakibi de ona benzer yazan romancılar. örneğin murakami. ıshiguro'ya verildiğine göre murakami'ye nobel verileceğini zannetmiyorum, ki ıshiguro çok daha derinlikli bir yazar zaten.

    bunu da şuradan çıkarabiliriz, üst üste aynı tarz yazan yazarlara ödül verilmemiş. yani tolstoycu ve büyülü gerçekçi mo yan ödülü almış, ondan sonra gerçekçi alice munro, sonra kısa romanlarıyla tanınan modiano, sonra inanılmaz edebi ve orijinal röportaj kitaplarıyla aleksiyeviç. belki bunun altında nobel jürisinin herhangi bir akımı veya türü özel olarak desteklediği algısının oluşması kaygısı vardır, bilemiyorum.

    bu bağlamda orhan pamuk'u kendi türü içerisinde değerlendirebiliriz, ki bunlar da ödülü alamayan yazarlar oluyor. mesela umberto eco, mesela salman rushdie. çok katmanlı tarihi hikâyeler anlatan romancılar ikisi de. ben ikisini de severim, eco'yu çok severim. eco uçlarda gezinen bir romancı ama pamuk'un romancılığı eco'dan kötü değil. bir "yazar" olarak pamuk'un daha iyi olduğunu kişisel fikrim olarak belirteyim, daha iyi bir denge, daha iyi bir yazarlık nedeniyle. pamuk gülün adı'nı da yazar istese, önceki günün adası'nı da, ama eco'nun yeni hayat'ı veya benim adım kırmızı'yı yazabileceğini sanmıyorum.

    sadece şuna dikkat çekmekte fayda var, nobel edebiyat genelde "star"a dönüşmüş yazarlara verilmez. hatta bu listedeki nobel almadan önce en ünlü yazarlardan biri de pamuk, ona rağmen ödülü almış.

    2) nobel eskiden iyi bir ödüldü, ama artık iyi bir ödül değil.

    eğer bu ikinci argümandaki gibi düşünüyorsanız, yine son yirmi yıla alternatif bir 20 yazar çıkarmanızı isteyeceğim. varsa bu listedekilerden iyi yazarlar, lütfen bana da söyleyin, zevkle okurum. bana kalırsa bu liste çok başarılı bir liste. itiraz edeceğim birkaç yazar var, örneğin modiano o kadar da büyük bir romancı değil bence, ama novella/kısa roman içerisinde bir değerlendirmeye tabi tutulduğunu düşündüğüm için çok bir şey diyemiyorum açıkçası.

    farklı bir şekilde şu söylenebilir, nobel değil, edebiyat bozuldu, artık öyle camus'ler, sartre'lar, hemingway'ler, faulkner'lar çıkmıyor. bu yaygın bir kanı. bunu kıyaslamak, ölçmek çok güç. ama orhan pamuk'un, mo yan'in, ıshiguro'nun, coetzee'nin de yıllar sonra anılacağını düşünüyorum.

    türkiye bir edebiyat ülkesi değil. orhan pamuk belki de çıkarabildiğimiz tek romancı ve okur, ki burada okurdan kastım (görece) nitelikli okur, genel olarak klasikleri ve ikinci dünya savaşı sonrası modernizmi kısa bir süre bastırarak ortaya çıkan geleneksel gerçekçileri okuyor, camus, orwell vb.lerini. en iyi ihtimalle kafka falan okuyor, ki kafka'nın romanları onlara ne ifade ediyor çok merak ediyorum. joyce, proust, faulkner gibi yazarlar fazla deneysel kaçıyor. postmodernist edebiyat bu yüzden henüz tam olarak kabul görmüyor, ki postmodernistleri okumak modernistleri okumaktan daha kolaydır.

    3) nobel edebiyat'ı verenler siyasi sebeplerle adam kayırıyor.

    gelelim bu iddiaya. önceki iki argümanı geçersek, bu argümandan şöyle bir sonuç çıkıyor: ödülü hak eden yirmi kişi varsa, siyasi söylemlere bakılıp biri seçiliyor.

    bunun da tam olarak böyle olduğunu düşünmüyorum. bir bakıma doğru, ona değineceğim. ama önce yine mo yan diyoruz. mo yan'in baskıcı çin hükümetini savunan, destekleyen açıklamaları var ve ödül ona verildiğinde ödülü verenler de eleştirildi. bunun bu düşünceyi çürüttüğünü düşünüyorum.

    bununla birlikte, bir yazar açıkça günün gerisinde fikirlerini romanlarına koysaydı, nobel edebiyat ödülünü alabilir miydi? bilmiyorum açıkçası, aklıma yakınlarda vefat eden anti-feminist philip roth geliyor, roth okumayı sevdiğim bir yazardı ama nobel'i alanların kalibresinde olduğunu düşünmüyordum. alsaydı çok şaşırır mıydım? hayır.

    ama diyelim ki, tolstoy gibi, onun kadar büyük bir romancı çıksa ve onun yaptığı gibi mükemmel romanlarının arasına zırva tespitler yerleştirse ısrarcı bir biçimde, ödülü alabilir miydi? emin değilim açıkçası.

    4) en fantastiği bu: orhan pamuk çeviri sayesinde ödül alabiliyor, dilini çevirmenler toparlıyor.

    bunu çok duydum ve her seferinde şaşırdım, şu an bunu yazarken bile şaşırıyorum. bir insan gerçekten bunu nasıl söyleyebilir? türkiye'de yazarlığın üslupçuluktan ibaret olduğu yönünde bir kanı var. bu yüzden esasen vasat yazarlar olan hasan ali toptaş ve ihsan oktay anar gibiler çok seviliyor (bunu başka zaman tartışırız). ve bu yüzden her yer öykücüyle dolu. çünkü üslupçuysan ha roman yazmışsın ha öykü, hünerin ikisine de sığar. romanın ne olduğu, nasıl bir yapı olduğu henüz çözülebilmiş değil, okurlar tarafından da yazarlar tarafından da.

    orhan pamuk romaları çok satılıyor, az okunuyor, ama neredeyse hiç anlaşılmıyor. buna değindim daha önce: (bkz: #81717638) kolay bir iş değil. ama eleştiri kültürünün bir şekilde gelişmesi, çağdaş edebiyatın da bir şekilde konuşulması lazım.

    burada şu soruya geliyoruz: dergiler ne yapıyor? varlık dergisi almış başını gitmiş, saçma sapan konuları irdeliyor. notos ondan iyi, modernistleri falan inceliyor, galiba son sayısında camus'yü incelemiş. kitap-lık desen türk edebiyatına gömülmüş vaziyette. diğer çöp dergilere değinmiyorum dahi. bu yüzden okurun büyük kısmı ne çağdaş edebiyat biliyor, ne de bu edebiyatın nasıl bir motivasyonla, nasıl araçlarla yapıldığını.

  • fatma girik'in söz fatoda 'nın bir bölümünde, atatürk hava limanı'nın güvenliğini sınamak için uzun fıstıklı lokumların etrafına turuncu el işi kağıdı sararak sözde "dinamit lokumu" yapması...

    akabinde dinamit lokumlarını hava limanı güvenliğinden kontrole tabii tutulmadan geçirebildiği için sinirlenmesi... hava limanı güvenliğine 2 saat boyunca "ne biçim güvenlik bu, fatma girik de olsam kontrol edilmeliydim" diye bağırıp onları epey bir azarlaması...

    bölümün sonunda da el işi kağıtlarını açıp hava güveliğiyle beraber lokumları yemeleri...

  • ruhuna sağlık ruhsarcığım ölmemiş
    elalem utansın o beni terk etmemiş
    gel şöyle otur ruhsar yanı yanı başıma
    görsün millet hayal gerçek yan yana

    not: bunu ezbere yazmak da varmış. üstünden yıllar geçmesine rağmen beynimin bir yerlerini hala dolduruyor olması çok acaip