hesabın var mı? giriş yap

  • blokflütünü alıp ona yedirmek isterdim. ki zannedersem bu o kadar da zor olmazdı; zira helvacıoğlu markaydı flütü. parçalarına ayırıp ayırıp, temizleme çubuğuyla boğazından aşağı ittire ittire yedirmek isterdim ona.

    çünkü bu komşu çocuğu ne zaman canı sıkılsa blokflüt çalışırdı. çalardı demiyorum bakın, hakikaten "çalışırdı". ve ben onun bir kat üstünden, seneler senesi ılgaz anadolu'nun sen yüce bir dağısın'ı dinledim. süper baba'nın müziği millet için nostaljik ve hoş bir hatıra olarak kalmışken sinir yaptı bende, stres yaptı hep.

    flütünün içinin ne zaman tükürük dolduğunu bile anlar hale gelmiştim, sesin o ıslak, detone ve kontrolsüz kayışından...

  • bununla ilgili şöyle bir güncel örnek vermek isterim.

    dün, yoğun toplantıların olduğu bir gündü. evden çalıştım. sabah 8.15'te uyandım. 8.30'da ferah bir şekilde işime başladım. yoğun bir günü bile yıpranmadan tamamlayıp 18:00'de işimi bitirdim.

    bugün ofise gelmeyi tercih ettim. yol normalde 20 dakika civarı sürdüğü için ve toplantım saat 9'da olduğu için 8'de evden çıktım. insanlar -haklı nedenlerle- toplu taşımadan kaçındıkları için korkunç bir trafik vardı. 1 saatte ofise ancak ulaşabildim. koştura koştura masama oturdum. saat 9.05'te, 1 saat araba kullanmış ve yorgun bir şekilde işe başladım.

    ev yerine ofise gelerek;

    -dönüşle birlikte- 2 saati yol için kaybettim
    1 saat daha az uyudum
    eve yorgun döneceğim için muhtemelen yemek yapamayacağım.
    daha verimsiz çalıştım
    en az 1 litre benzini doğaya saldım.
    bu benzin tutarı kadar kaynak boşa gitti.
    işveren açısından elektrik, su, kahve, havalandırma gibi ek maliyetlerim oldu.
    1 günlük pantolon ve gömlek yıkama, ütüleme masrafı oluştu.

    ben hibrit modeli destekleyen bir insan olarak bu fikrimden de caymaya başladım. hele ki pandemi korkusu hala bu kadar yoğunken imkanı olan herkes evden çalışmalı.

  • kurtlar vadisi pusu'yu izleyenler bilirler ki
    tamamen güncel olaylara göre dizayn edilmiş bir düzlemde çekildi o dizi.polat alemdar'da fetönün tetikçisi olup ergenekoncuları teker teker temizliyordu.pala karakterinin pusu'daki dengi iskender büyük'tür.ikisi de devlet için özel operasyonlar icra etmiş ve derin devletle çok sıkı ilişkileri olan büyük savaşçılar.pala, fetöcü polat alemdar'ın asla sahip olamayacağı bir karizmaya ve savaş becerisine sahiptir.adam koskoca güneydoğu'yu , ırak'ı arşın arşın gezmiş, apo'ya suikast için suriye'ye yollanmış birisi.polat alemdar ise 3.katip olarak görev yaptığı kosova'dan özel kodla davet edilerek istanbul'a geliyor ve kendisine tevdi edilen kurtlar vadisi operasyonu görevine başlıyor.dizi gösterilen flashback sahnelerinde polat alemdar'ın 1-2 kere kosova'da tatbikatlarda yer aldığını ve iyi bir fiziksel/mental eğitimden geçtiğini anlıyoruz.ama pala gibi hayatın tedrisatından geçmiş birisi değil.hüsrev ağa kendisine diyor ya " ben de insan tanıyorsam almanya'dan hariciyeci olarak gelmişsin elin tutsa tutsa kalem tutar" işte polat alemdar özünde budur.aynı hüsrev ağa ise pala ile konuşurken başlarda çok rahat ve sakinken daha sonraları işler biraz karışınca pala'nın ağırlığı altında eziliyor.hatta pala'nın " bu listede senin bildiğin tanıdığın adamların ismi vardı, biz bu listeyi sana verecektik ki gölgen altındakiler ateşimizden yanmasın.madem gölge tepeden vurdu güneş ayağımızın altıdır." dediği kısımda pala ile göz( daha doğrusu gözlük ) teması bile kuramıyor.bana göre konseyin karahanlıdan sonra en bilge adamı bile ezim ezim eziliyor pala karşısında.belki bir nebze karahanlı hariç ( o da her şeyi iş olarak düşündüğü için kendisine ve konseyine rakip istemiyor) kimsenin şüphelenmediği polat alemdar'ın devlet ajanı olduğunu ufak bir ikili diyalogdan sonra anlıyor.eğer pala, polat alemdar'la istanbul'da değil de türkiye'nin başka bir kentinde carpışsaydı engin saha tecrübesi, her türlü çetin koşula ayak uydurabilme becerisiyle kazanan taraf olurdu.istanbul pala'yı değil ama paranın cazibesine kapılan ortakları kral faruk ve bedir'i bozdu.bu adamlar sonuçta yıllardır dağ bayır gezerek terörist avlayan bunun neticesinde cebine 3 kuruş para girmemiş adamlar.memati dediğiniz adam, kofti kabadayı çakır'ın sağ tahsil işleriyle ilgilenen bir külhanbeyi.muhtemelen pala, kral faruk ya da bedir'in görmediği kadar çok parayı çakır'ın sağ kolu olarak idare ediyordur.abdülhey ise farklı bir kişilik, bence kgt değil de sadece istihbaratla bağlantısı olsa pala'nın ekibine katılıcak sadece susup işini yapacak türden birisi.yine de pala'nın kulak kestiği sahnede nasıl irkildiğini hatırlarsak bu ekibin abdülhey üzerinde kalıcı hasar bıraktığını söylemek yanlış olmaz.özetle pala, ekibiyle birlikte kurtlar vadisine gelmiş en mert, vatansever tiplemedir.kendisine reva görülen bu sonu hiç hak etmemekle birlikte polat alemdar'dan çok daha kudretli bir karakterdir aynı zamanda çok daha sağlam temelleri olan bir ekibe sahiptir.

  • ortaokuldayken almanya'da yaşayan ama okumak için anne ve abisi ile türkiye'ye gelen bir arkadaşım vardı ki benim ve ailemin zihninde tam olarak bu kategoride yer etti.
    bir yaz tatili bitiminde beni evine davet etti. sohbet, muhabbet devam ederken birden "aa sana ne göstereceğim?" diyerek yerinden fırladı ve çalışma masasının (üstü kitaplıklı olanlardan) en ücra köşesinden bir kucak çikolata çıkarttı. hepsini tek tek nereden, ne kadara aldığını anlattı saatlerce, tabi bu arada bende ikram etmesini bekliyorum. anlatması bitince "çok güzeller değil mi?" diyerek hepsini yerlerine kaldırdı. böylesini ve bunu o günden sonra hiç görmedim.

  • birazdan ssg gelecek; o zamanlar 8 yaşındaydım yanlış kod yazmışım o kodu düzeltene kadar sıkıntıdan yarım kilo zeytin yedim ama sonunda düzelttim, o hatalardan ders almasaydim ekşi sözlüğü kodlayamazdım diyip, debeye giricek.