hesabın var mı? giriş yap

  • herkes için farklı olabilecek detaylardır. bu detaylar sayesinde evinizi ve evde vakit geçirmeyi daha çok seversiniz. özellikle yeni ev satın almak isteyenler, yeni ev kuran evliler, yaşamlarında köklü bir değişiklik arayanlar için faydalı olmasını umduğum, tecrübelerim üzerinden derlediğim bazı detaylar şunlar:

    - güneş alan eve doktor girmezmiş. insan gün içinde aydınlık bir evde yaşarken bu insanın psikolojisini de etkiliyor. güneşin yerini hiçbir yapay aydınlatma ürününün tutmayacağını düşünüyorum. o nedenle bir evin günün olabildiğince fazla saati, olabildiğince geniş bir açıdan güneşi görmesi bence önemli bir detay. özellikle mutfağın ve oturma odasının güneş alması gerçekten önemli. gündoğumu ya da günbatımını görebiliyorsanız bu da ekstra avantaj. gün ışığından olabildiğince faydalanın.

    - evin yerleşim planı benim çok önemsediğim bir konu. örneğin tuvalet, mutfağın ya da yemek masasının bulunduğu alanın görüş açısının dışında olmalı. hatta tamamen ayak altı olmaktan uzak bir lokasyona sahip olmalı. aynı şekilde yatak odası da evin en kıyısında, köşesinde; fakat iyi güneş alan, nemsiz bir oda olmalı.

    - direkt evin salonuna açılan kapılardan hoşlanmıyorum. bugün bir çok 1+1 daire bu şekilde malesef. kapıya biri geldiğinde kapıdan evin en çok vakit geçirdiğiniz alanlarını görebiliyor, ki bu benim mahremiyet anlayışıma ters düşüyor.

    - mutfak geniş olmalı, siz ya da eşiniz mutfakta çokça vakit geçiriyor olacak. orası ne kadar geniş olursa o kadar az kıstırılmış hissedersiniz kendinizi. çoğu zaman yemek yapmak rahatlatıcı bir eylemdir.

    - mutfağın açıldığı geniş bir balkon olması güzel bir detay. özellikle kahvaltıları balkonda yapmanızı kolaylaştıracak bir detay.

    - eğer bir apartman dairesinde yaşıyorsanız, geniş ve manzaralı bir ya da bir kaç balkona sahip olmak evi daha yaşanılabilir kılıyor.

    - kiler odası, çamaşır odası, kıyafet odası, ebeveyn banyosu gibi süreklilik arz eden ihtiyaçlar için özel bölümler de aynı şekilde. evdeki fazlalıkların ya da dönemsel ihtiyaçlar için kullanılan malzemelerin konulacağı bir yer olması bakımından bir bodruma sahip olmak çok önemli bence.

    - açık ya da kapalı bir oto garajına sahip olması da bir ev için önemli bir avantaj. imkan varsa kesinlikle bunlara sahip olunmalı.

    - ev içinde iki veya üzeri sayıda tuvalet/banyo bulunması da her zaman önemli. böylelikle tuvalet/duş sırası beklenmiyor.

    - prizlerin doğru yerlerde olması ve ihtiyaca yönelik olarak sayıca yeterli olması önemli. bazı evlerde lambayı açtığınız anahtar o kadar alakasız yerde ki, ışığı açmak için odaya girip yürümeniz gerekiyor, oysa bence anahtarların bulunduğu yer kapının hemen yanında, kol uzunluğu kadar bir alanda olmalı.

    - bir diğer teknik detay, banyo ve wc kapılarının penceresiz olması. eskiden daha yaygındı, buzlu cam da olsa, hala tuvalet kapılarında cam bulunan evler görüyorum. bence bu iki mekanın kapılarında cam bulunmamalı. fakat içeride birinin olduğunu gösterir bir gösterge olabilir, mesela eğer wc'de biri varsa, wc lamba anahtarının aktif olduğuna dair bir led göstergesi olabilir.

    - wc'nin ve banyonun kapı kilitleri klasik anahtarlı değil, topuz tipi çevirerek açılan türden kilitler olmalı. sırf bu nedenle hala misafir olarak gittiğimde tuvaletin ya da banyonun anahtar deliğine bir şey asarım içerisi gözükmesin diye.

    - banyoda havluluk şeklinde bir kalorifer peteğinin olması önemli. eski evimde malesef yoktu. hatta koridora da koymamış müteahhit. kışın odalar ısınırken soğuk banyoda duş almak zorunda kalıyordum.

    - kişisel tercihlere göre değişir, ama bana göre küvet güzel bir şey. çok stresli bir günün akşamında içine uzanarak stres atabileceğiniz bir şey. o nedenle bence küvet olmalı bir evde.

    - musluk ve duş armatürleriniz mutlaka işlevsel olmalı. gerekirse sağlam bir para harcayın, ama duşa girdiğinizde size istediğiniz formda, istediğiniz basınçta, istediğiniz sıcaklıkta su veren bir duş başlığınız olsun. aynısı mutfak için de geçerli. bence bu yaşamınızı kolaylaştıran önemli bir detay. nihayetinde her gün duş alan insanlarız.

    - yalnız da yaşıyor olsanız, kaliteli ve iki kişilik bir yatak önemli bence. tek kişilik yatak yerine iki kişilik yatak kullanın. hafızalı visco bir ürünü kesinlikle tavsiye ederim.

    - dev ekranlı bir televizyon. fazla tv izlemeyen birisi iseniz bile, haftasonları ya da akşamları sinema ya da belgesel keyfi için dev ekranlı iyi bir tv ve ses sisteminiz olsun. bu insana kendini iyi hissettiriyor. en az 55 inchlik, en az full hd, ısınma yapmaması ve daha az elektirik yakması bakımından led bir tv'niz olsun derim. bu yoksa, en azından bir projeksiyon cihazınız olabilir.

    - daha fazla elektrik yakıyor galiba, ama aydınlatma anahtarlarınız dimmer şeklinde, ışığın ölçüsünü belirleyebileceğiniz bir şekilde olursa evin içinde kendi atmosferinizi yaşamanıza izin verecektir. bu yoksa da, özellikle oturma, yatak ve çalışma odalarında bol abajur kullanımı evde güzel bir ortam sağlar.

    - yüksek bir apartmanda oturuyorsanız binada çift asansör olması hayatı gerçekten kolaylaştıran bir detay.

    - apartmanda oturuyorsunuz güzel bir manzaraya sahip olmak ruh sağlığınız için oldukça faydalı bir detay.

    - geniş bir balkonunuz varsa, mutlaka katlanır cam pencere ile kapatılmalı. önceden bun yapanlara çok gıcık olurdum. estetik de bulmazdım; ki hala da çok estetik durduğunu söyleyemem. ama çok işlevsel. böylelikle içeri toz girmiyor, ses girmiyor ve balkonu hemen her mevsim kullanabiliyorsunuz. bahçeli, müstakil bir evde oturmuyorsanız balkonu hayatın daha çok içine çekmeniz sizi psikolojik olarak olumlu etkileyecektir, katlanır cam pencereler de buna katkı sağlıyor.

    - ve pek tabi ki, her akşam koşar adım eve dönmenizi sağlayacak tatlı bir eş, pet ya da çocuklar da ev yaşamını güzelleştiren en önemli şey olsa gerek. zira ben şu an çok geniş, ferah ve manzaralı bir evde oturuyorum, ama yalnızlık bütün tadımı alıyor. benden çok daha güzel evlerde yaşayan, hatta kimisi evli olan bazı insanların sırf ruhlarını yatıştıran bir yaşam arkadaşları olmadığı için sahip olduğu hiç bir şeyin kendilerini teselli edemediğini biliyorum. mutluluk aslında çok kişisel bir şeydir, ve bunun pek azı müdahale alanınız içindedir. iyi bir yaşam arkadaşınız, haftasonları yemeğe çağırabileceğiniz dostlarınız varsa, bu evi ya da hayatı yaşanılır kılan detayların en önemlisidir.

    edit:

    bu editi yapmamak için uzun süre direndim, ama aldığım bir mesajda "istanbul'da 3 milyon dolara ancak hallolur senin iş" gibi bir mesaj alınca dayanamadım yazayım istedim.

    arkadaşlar şu an oturduğum ev yukarıda yazdığım maddelerin maddi külfet getiren bölümünün %90'ına sahip. ne mi yok, bodrum yok, giysi ve çamaşır odası yok, kiler yok. fakat oturduğum ev yaklaşık 140 metrekare olduğu için, bodrum hariç, diğer odalara ihtiyacı yok. kocaman bir banyonun yanısıra, bir de ebeveyn banyosu var. biri alaturka tuvalet olmak üzere 3 adet tuvalet var. onun dışında çok güneş alan, içinde parkı bahçesi olan güvenlikli bir sitede, sıfır bir binada oturuyorum ve bu evin fiyatı taş çatlasa 300.000 tl. yani üç milyon doların 35'te biri. evet, istanbul'da yaşamıyorum, ama yozgat'ta da yaşamıyorum. avm'si, halk pazarları, sinemaları olan bir şehirde yaşıyorum.

    önceliklerinizi belirleyin; bağcılar'da zemin kat ya da yüksek girişte, berbat bir muhitte, 80 metrekarelik 2+1 bir evde mi oturmak istersiniz, yoksa yaklaşık aynı maliyetlere; görece nezih, ferah, temiz bir muhitte mi. eğer istanbul'da, anadolu'da kazanacağınız paranın -bırakın 35 katını- 5 kat daha fazla kazanıyorsanız ve istanbul'un tüm nimetlerinden düzenli bir şekilde faydalanıyorsanız, buyrun orada yaşamaya devam edin. ama yok "ben kullanmadığım nimetler için bedel ödemeye hazırım, trafiğini de çekerim, insan yoğunluğunu da çekerim, insan kalitesizliğini de çekerim, pahalılığını da çekerim, ek maliyetlerini de çekerim, yollarda geçirdiğim zaman kaybına da razıyım, işe gitmek için sabah 06'da kalkmaya da razıyım" diye düşünüyorsanız, bir sahil kasabasına taşınmanız bile, kağıthane'de güneş görmeyen bir eve 800 tl kira vermenizden inanılmaz ölçüde mantıklı. tercih meselesidir tabi.

    diğer yandan, yukarıda saydığım maddelerin hepsine birden sahip olun demiyorum, olabiliyorsanız yine de olun, zaten olacaksınızdır da, ama olamıyorsanız da bunlardan bir kısmına sahip olarak evde geçireceğiniz vakti daha yaşanılır kılabilirsiniz. ve bütün bunları yapmak için milyon dolarlara ihtiyacınız yok. sadece yaşamınızı nasıl geçirmek istediğinize dair doğru seçimler yapmanız ile alakalı. ve herkesin doğrusu kendine elbette.

  • o güzel atlar o guzel gökyüzünün yeşil cayirlarında kosturuyor şimdi.

    atın eşşeğine jokeyin picine kaldik

  • şahsımı namüsait kederlere sürükleyen rezalettir.

    nakliyye-i yurtiçi denen şirket-i bihayriyye evime gelib zili çalmadan kapıya "zatı-ı alinizi ziyaret ettik ama namevcuttunuz" belgesi yapıştırmışlar. hemen umumi merkezlerine telgraf çektim, 3 aydır bekliyorum hala cevab vermediler. ziyadesi ile mağdur olmuş durumdayım. bir daha asla nakliye için kendilerini tercih etmeyeceğim.

  • uzun süreli ciddi bir ilişkinin en güzel yerinde er kişi sevgilisi tarafından “ailem seninle tanışmak istiyor” denilerek ilk yemeğe davet edilir. kahramanımız, gülşen bubikoğlu’nu istemeye giden tarık akan kıvamında hazırlanır, en güzel elbiseler giyilir. güzel de bir kanyaklı pasta alınıp ebeveynlerin huzuruna çıkılır. ilk salaklık anı atlatılıp ortama ısınılır. yemekler güzeldir, muhabbet koyudur, baba da beşiktaşlıdır hatta. ilk yemek için mükemmeldir her şey. yemek biter anneye “elinize sağlık” içerikli birçok övgü dizilir. baba da “hadi ellerini yıka da bir tavla atalım, kızım arkadaşına banyonun yerini göster elini yıkasın” der bu sırada. bunun üzerine er kişi ortamın sıcaklığı ve samimiyetin verdiği salaklıkla şu cümleyi sarfeder:
    - zahmet etmeyin efendim biliyorum.**

  • "ajda pekkan, şarkıda "arada sırada aklıma geliyor." diyor.

    bu yaşta, o kadar geldiğine dua et. babaannem senin yaşındayken, kenan evren'i kocası sanıyordu..."

  • 2023 yılında gerçekleşen zam oranıdır, sözcü gazetesi erdoğan süzer haberidir,

    son bir yılda milletvekili emeklilerine yapılan zam yüzde 176'yı buldu.
    emekli vekillerin aylığı 51 bin 970 lira oldu.
    halen hem milletvekilliği yapan hem de emekli milletvekili olanların aylık geliri ise 125 bin 349 liraya çıktı.

    asgari ücretin altında maaş alan emeklilerin maaş düzeltme teklifi akp-mhp oyları ile reddedildi.

    link sözcü

  • filmde barinan en büyük mantik hatasi meger yilmaz erdogan´mis.
    yeni farkettim.

    behcet necatigil´i canlandiriyor bu adam; necatigil 1916 dogumlu, film 1941´de geciyor, yani sair 25 yasinda.
    yilmaz erdogan 50 yasinda bir adami canlandirir gibi. bir de genc sairler hocam diye hitap ettiklerinden kendisine, aralarinda cok büyük bir yas farki varmis gibi aktarilmis; fakat muzaffer tayyip uslu 1922, rüstü onur da 1920 dogumlu. yani üc sair neredeyse akran.

    46 yasindaki adam 25 yasindaki bir sairi canlandirirken, 30 yasindaki karisi da 17 yasindaki bir karakteri canlandiriyor.
    ailecek bir sorun var.

  • kaliteli bir öğretmen sınıfındaki öğrencilerden hediye beklemez, zaten zor geçinen insanların masraf yapmasına izin vermez. nerde cicili bicili hediyeler ile mutluluk pozu satan öğretmen varsa işini layıki ile yapmayan gösteri budalası tiplerdir. hediye konusunda çok değerli bir hocamız "aileleriniz sizi maddi olarak güç bela okula gönderiyor bu yüzden bana sakın hediye almayın bana en büyük hediye sizlere bir şeyler katmak, vatana millete faydalı bir insan yetiştirdiğimi görmek derdi. "

  • bir kız, başka bir kıza (erkek arkadaşı ile birlikte) işkence yapıyor ve erkek arkadaşının o kıza "külodunu indir" demesini normal karşılıyor. inşallah o erkekle evlenirsin sana edebileceğim en büyük beddua bu olur.

    edit: mağdur kız 15 yaşında, fail olan kız 17 yaşındaymış. videoyu çeken şahıs ise 30 yaşındaymış. evet 30 yaşında evli-çocuklu bir adamın 15 yaşında bir çocuğa "külodunu indir" dediği bir video izledik. senin ben sıfatını s... her iddiasına varım ki bu olayı kurgulayan ve böylesine çirkinleşmesine neden olan da bu pedofili sapıktır.

    edit2: mağdur kızın da kendisine bunu yapanlardan pek bir farkı olmadığına dair ikinci haber. anlaşılan şu olaylardaki tek mağdur insanlar bizleriz. böyleleriyle aynı toplumda yaşamak zorundayız. çocuklarımız onlarla aynı kaldırımda yürümek zorunda ve hatta belki aynı okula gitmek zorunda. yine de o 30 yaşındaki sapığın bu olaylardaki rolü diğer hepsinden farklı. hadi bu ikisi hala kanun önünde çocuk sayılır, sana ne oluyor? zaten boşanacaksın ve çocuklarını bir daha göremeyeceksin (yani umarım) yine de bir yerde karşılaşacak olsan nasıl bakacaksın yüzlerine? nasıl bir adamsın lan sen? bu çocuklarla yakınlaşırken onların yetim-öksüz olmasından faydalanıyorsun değil mi? allah senin belanı versin.

  • ben öğretmenim.
    iki tane 7.sınıfım var.
    7.a şubesinin dersleri genel olarak hep sabah saatlerine denk geliyor. 7.b hep öğleden sonra...
    birinde hepimiz taptazeyken ders işliyoruz, diğerinde hepimiz yorgunuz...
    hak geçmesin diye 7-b ye tenefüs zili çalmadan, pür neşe, motivasyon giriyorum.
    ekstra testler hazırlıyorum. fotokopiler havada uçuşuyor!
    sonra diyorum 7.a kendimi istedi sabah derslerini, onların suçu ne! dururmuyum, orda da havada uçuşmalar!!!

    birine bir kelime eksik anlatsam, huzursuz oluyorum. dengeyi kurmak için çırpınıyorum.
    allahtan korkuyorum. gerçi insan olanın hakkaniyetli davranması için kimseden korkmaya ihtiyacı da yok...

    şimdi sana soruyorum:
    ben bir kelimenin hesabını bile yaparken, sen geceleri nasıl rahat uyuyorsun?

    cidden hayret ediyorum...