hesabın var mı? giriş yap

  • mutlu etmiştir. niyeyse mutlu oldum. amcanın dikkatle dinlemesi, sonra heycanla evet ben de ordaydım demesi. ne güzel. oynadığı maçın hatırlanmış olmasının verdiği mutluluk da güzel.

    bu arada ne güzel ülkeler var lan dünyada. mutlu edicek şeyler de oluyor bazı ülkelerde.

  • iyi de bu zaten böyleydi.
    migros üreticiden aldı bir dönem. sebze meyve fiyatları daha makul oldu.
    e baktılar piyasa karışıyor. aracı para kazanamıyor.
    malum bu işin de bir mafyası var.
    hoop engel koyuldu.. hale çevirdiler olayı. fiyatlar arttı..
    mafya kim? kendileri..
    hiçbir şey masum değil.

  • mal olduğumun küçükten belli olduğunun ispatı olacak ama bunlardan biri de benim.

    yanlış hatırlamıyorsam sene 88 veya 89 ilkokul 2 veya 3'e gidiyorum, ankara'daki tanıdıklarımızın yanına gelmişiz yazın, tanıdıklarımızın kızı da benim yaşımda ve ted'e gidiyor, atakule'nin inşaatının bittiği ama açılmamamış olduğu zamanlar, susam sokağı'nın meşhur jenerik çekimleri yapılacak, kızla beraber ben de oraya gittim, hatta bizi atakule'nin tepesine falan çıkardılar, nasıl mutlu oldum anlatamam. sonrasında ise bizi toplayıp koşturmaya başladılar, nerden baksan 1 saat mal gibi koşturdular. en sonunda "şimdi şemsiyeler açılacak, onların etrafında koşacaksınız" denildi, yüzlerce çocuk üstünde susam sokağı'nın her harfi bulunan şemsiyeler etrafında koşarken, ben arasından geçmeye başladım, hatta şemsiyelere çarptığımdan harfler falan döndü. senelerce bu görüntüyü izleyip kendimin mal olduğu gerçeğiyle yaşadım.

    [http://www.youtube.com/watch?v=ckgl9qxgicu http://www.youtube.com/watch?v=ckgl9qxgicu]

    12 ve 13. saniyede şemsiyelerin arasından geçen beyaz şapkalı mal benim.

    edit: link düzeltildi.

  • araplar cezayir örneği gibi bir sömürgeye karşı mücadele verseler suriye'ye silah gönderilmesi ile bir tutabilecegim hadisedir efenim.
    ama araplar yıllardır bagımsız olan devletlerini sömürgeleştirmek ve kendi halklarını din ve mezhep ugruna katletmek ugruna silah alıyorlar. ve biz de buna bu başlıgın ilk entrysinde söylendigi gibi ortak oluyoruz.
    bunu suriye meselesi ile bir tutmak biraz da silah gönderilmesini kabul etmek olmuş oluyor.
    silahların kime gittigi ve kimleri katlettiği de belli zaten. türkmenlerin silahı olsaydı durumları böyle mi olurdu acep?

  • kendime sürekli olarak "oğlum, sen türkçe biliyorsun; alt yazıları okumana gerek yok" diye telkinde bulunsam da aksini yapamadığım yarışma.

  • 9 ekim 1978 günü, akşam 22:00 suları. bahçelievler - ankara.

    serdar alten.. mide ve bağırsaklarına isabet eden üç kurşun yüzünden yaşamını yitirdi.. 23 yaşındaydı..
    hürcan gürses.. kalp ve böbreğine isabet eden üç kurşun yüzünden yaşamını yitirdi.. 26 yaşındaydı...
    efraim ezgin.. başına isabet eden dört kurşun yüzünden yaşamını yitirdi.... 23 yaşındaydı
    osman nuri uzunlar... ilk önce askıdan bozma tel ile boğulmaya çalışıldı, katili* başarılı olamayınca banyodan aldığı bir havluyu yüzüne bastırarak öldürdü.. 20 yaşındaydı
    latif can... akciğerine isabet eden iki kurşun yüzünden yaşamını yitirdi.. 20 yaşındaydı..
    faruk erzan... kafasına isabet eden üç kurşun yüzünden yaşamını yitirdi.. 24 yaşındaydı..
    salih gevence... kafasına isabet eden üç kurşun yüzünden yaşamını yitirdi.. 26 yaşındaydı..

    gelelim katliam korosunun şefi ve solistlerine
    abdullah çatlı (katliam korosunun şefi) katliamın sabahında büyük bir keyifle hiç birşey olmamış gibi kahvaltısını yaptı. ölü göründüğü garip bir kazada hayatını kaybetti. hayatını kaybettiği kaza türkiye'de devrim yaratabilecek türden bir kaza idi. ama kimsecikler anlamadı.

    haluk kırcı, nam-ı diğer idi amin; insan canına kıyabilmek konusunda ne kadar yetenekli(!) olduğunu sevgili ülküdaşlarına kanıtlamış insan evladı. bahçelievler katliamında bir insanı* boğarken çıkardığı garip sesler ve yüz hali nedeniyle bir ülküdaşının midesini bulandırmış, hatta kusturmuştur. hayatta. dört duvar arasında. bir ara pişmanım diyordu, hala aynı duygular içerisindemi bilinmez.

    ahmet ercüment gedikli; katıldığı katliam korosundaki görevinin bedelini 10 yıl hapis yatarak ödedi. bir kitabı var şimdi islam asabiyye milliyetçilik isimli. kitabın açıklaması ayrıca çok ilginç. şöyle diyor sayın koro görevlisi "dün kanımız, canımız, hürriyetimiz pahasına yiğitçe savunduğumuz değerlerin yozlaşmaması için verilen mücadeleyi haksız çıkarmak, boş göstermek için bugün yapılan karalama çalışmalarının temelini 'ülkücülerin davası islami değildir' suçlaması teşkil ediyor(...)" hayatta.

    mahmut korkmaz; katıldığı katliam korosundaki görevinin bedelini 1986 yılında yakalanarak, 15 yıl hapis cezasına çarptırılarak ödedi, lakin bu bedel az bulunduğu için * yargıtay ceza genel kurulu kararı bozdu. yargılama sürerken mahmut korkmaz 1991 yılında şartla salıverme yasası dikkate alınarak tahliye edildi ve kayıplara karıştı. en son 27 şubat 2002 tarihinde erzincan'ın refahiye ilçesinde yakalandı.

    kadri kürşat poyraz; katıldığı katliam korosundaki görevinin bedelini fransa'da yaşayarak(!) ödüyor... kadri kürşat poyraz'a ilişkin türkiye'nin iade talebi poyraz'ın idamdan yargılanması nedeniyle fransa istinaf mahkemesi tarafından reddedildi.

    ömer özcan; katıldığı katliam korosundaki gözcülük görevi nedeniyle 15 yıl hapse çarptırıldı. lakin infaz yasasından yararlanarak serbest kaldı... hayatta.

    duran demirkıran; katıldığı katliam korosundaki gözcülük görevi nedeniyle 15 yıl hapse çarptırıldı. lakin infaz yasasından yararlanarak serbest kaldı... hayatta.

  • nehir'in annesi beşiktaşlıdır ve kızıyla tezahürat yapmaktadır.

    anne: siyah!
    nehir: beyaz!
    anne: siyah!
    nehir: beyaz!
    anne: en büyük!
    nehir: beşiktaş!
    anne: hadi bir daha. siyah!
    nehir: ya ben pembe demek istiyorum artık!