hesabın var mı? giriş yap

  • düşünsenize maraşlı bi kızı istemeye gidiyorsunuz babası kızı kapıdan uzatıp uzatıp çekiyor.

  • isim olarak tartışmasız roberto carlostur ki oyun olarak alex'tir, istatistik olarak da alex'tir, fenerbahçe'ye bağlılığa göre alex kusura bakmasın ama lefter'dir. fenerbahçeli olmamı sağladığı için okocha'nın bende yeri de ayrıdır. ayrıca kaçıp giden orteganın da amk

  • eski çalıştığım yerin genel merkezine eğitime gitmiştik. yanımdaki arkadaş tanıdık birini gördü, "dur x'e selam vereyim" dedi. onlar konuşurken ben uzakta kaldım. x'e baktım, boylu poslu, son derece hoş bir adam. ama bunlardan çok bakışları etkiledi beni. hayır bana hiç bakmadı orada, sadece başka biriyle havadan sudan iş konuşurken bile gözlerinden ne kadar iyi kalpli ve merhametli biri olduğu hissediliyordu sanki. "böyle biri bana asla bakmaz" diye düşündüm. o dönem özgüvenim sıfırın da altındaydı. eğitim bitti, geldiğimiz yere döndük, sonraki iki yılda hiç görmedim onu. aynı şirkette birbirimizi hiç tanımadan çalıştık. ben arada bok gibi bir ilişki yaşayıp ayrıldım ama o ilişkinin özgüvenime az da olsa faydası oldu. 2 yıl sonra bizim departman onun olduğu yere taşındı ve biz de nihayet tanışma şansı bulduk. şimdi ise evliyiz, hehe. ilk izlenimim doğruymuş, gerçekten dünyanın en iyi kalpli insanıyla evliyim ve çok mutluyum.

    edit: efenim o çok sevdiğim bakışları klonladım, aynından minik bir tane daha yaptım*.

    büdüt: son derece iyi kalpli iki keçim var efendim. beyim çok iyi ama keçilerle yarışır bir inadı var. neyse ki ben inatçı değilim ama çocuğu klonlarken inadını da klonlamışım. şimdi bir köprüde karşılaşmış inatçı iki keçi şarkısının canlı bir izleyicisi olarak hayatımı sürdürmekteyim. biriyle 13 öbürüyle 6 senedir birlikteyiz, halen çok sevmekteyim.

  • bencokgec: lan iniyorlaaarrr en az 100 tane çevik var orda hişşşş beyleeer
    çarşılı: en az üç tane toma getirmemişlerse protesto ediyoruz kankalar bugün o kadar dedik iki tane sarmıyor diye.
    öbür çarşılı: anlayışsız bu herifler ya.

  • fragmanda gördüğümüz bu arkadaşın (görsel) kar trolü (snow troll) olduğu belirtilmiş.

    empire magazine'de yayınlanan yeni bir görselde, dizinin trollerinden birine ilk kez yakından bakma şansı buluyoruz. franchise'da daha önce troll'leri görsek de bu seferki troll diğerlerinden farklı olarak kar trolü olarak tanımlanıyor.

    franchise'da ilk kez görülen troll, peter jackson'ın yüzüklerin efendisi: yüzük kardeşliği'nde, moria madenleri'nde görülen mağara trolü (cave troll)'ydü. troller daha sonra the hobbit an unexpected journey'de de görüldü ancak bu yeni görüntü, henüz ekranlarda görülmemiş yeni bir trol türüne ait. dizide kar trolünün ne zaman ve nerede gözükeceği bilinmiyor ancak ismi bu trolün kış mevsiminin hakim olduğu bir yerde yaşadığını gösteriyor.

    fragmanda galadriel'in bir kutup manzarasında gezinirken gösterildiğini (video) düşünürsek, fragmanda elinde meşale ile kar trolü ile mücadele eden karakterin galadriel olduğunu varsayabiliriz. görsel - görsel

    kar trolünün dizide önemli bir role sahip olup olmayacağı bilinmiyor ancak jackson'ın ilk filminde trolün neredeyse frodo'yu öldüreceği göz önüne alındığında kahramanlardan birinin yolunun önemli bir anda bu troll ile kesişeceği de aşikar.

    kaynak

  • yeni atandağım okulda seminer haftasında dolmuşa ve atandığım yerin sakinlerine alışmaya çalışırken ben dolmuşta tanımadığım bi öğrencimin tanımadığım velisiyle yan yana denk gelirim. kadının sorularından sonra tabi öğrencinin hangi sınıfta olduğunu ve velim olduğunu öğrenirim ancak soruların ardı arkası kesilmez. cevap vermeye çalışırken tabi bir taraftan ineceğim yeri kaçırmamaya çalışırım. en son ineceğim yere yaklaşınca ve "inecek var" diye seslenmek üzereyken kadın da bekar mısın diye sorunca şoföre "bekarımm" diye seslenirim. devamı yok kısa süre için ölmüş olmalıyım.

  • orhan pamuk'un, "ışıkçı" soyadını verdiği aileyi konu edinen romanı. başta romanın ismini "karanlık ve aydınlık" koymayı düşünse de hem karanlığın hem de aydınlığın doğu-batı ekseninde değerlendirmesini okuyucuya bırakıyor.

    tarihsel olayların konu olmasının da tıpkı ailenin üç kuşak seçilmesi gibi sebepleri mevcut. her şeyden önce, "modernlik" denilen şeyin bizde nasıl içsel bir çelişki yarattığını açıklamak üzere cevdet bey, refik ve ahmet karakterlerini okuyucunun önüne atmış pamuk. bu bakımdan her ne kadar tanpınar'ın saatleri ayarlama enstitüsü'nü andırsa da cevdet bey ve ailesi orta sınıftan seçiliyor ki "batılı olmak" denilen şeyin nasıl algılandığı eleştirilebilsin.

    iletişim kopukluğundan bireysel yaşama övgüye, modern mimariden dini unsurlara kadar hayatın her alanının nasıl yüzseysel yaşandığı; maddi anlamda modern olsa da manevi açıdan tatminsizliğin nasıl içsel bir çelişkiye dönüştüğü özellikle refik'le anlam buluyor. manevi hazzını tamamlamak isteyen refik, özellikle iç sesini susturabilmek ve "faydalı olabilmek" için ne yaparsa yapsın başarılı olamamışsa bunun suçlusu ne refik ne babası ne de cumhuriyettir deniliyor okuyucuya. orhan pamuk, buradaki hatanın aslında tüm topluma mal edilmesi gerektiğini inci gibi işliyor.

    öyle ki cevdet bey anlam veremese de hazzetmese de sırf modern diye hayatını, evliliğine varana kadar, belirli bir yönde dizayn ediyor ancak kendisine modern olmanın, batılı tarzda bir hayat sürmenin ne demek olduğu sorulsa cevaplayabilecek kapasitede biri olmadığı gözler önüne seriliyor. özden yoksun olan modernliği başlatan cevdet bey, şüphesiz bu durumu ailesinin diğer kuşaklarına da yansıtmış ki paranın, konakta oturmanın, yalnızca nişantaşı gibi bir bölgede hayat geçirmenin refik'e anlamsız gelmesiyle; "arayış"a, erzincan kemah'a gidiyor.

    refik'in arada kalmışlığı ahmet için de geçerli. ahmet ressam, ahmet sanatçı sanatçı olmasına ama yaptığı "şey"ler "eser" değil, taklit. hem de kötü birer taklit. refik'le içten içe dalga geçmesine rağmen kendisinin de aslında ondan farklı olmadığını anlaması uzun sürmüyor. sosyalist düşüncede olmasına rağmen herhangi bir faaliyeti söz konusu değil ki bu duruma "bağımsız sosyalist" olduğunu söyleyerek kılıf da uyduruyor.

    her üç kuşağın da hayatları anlamsız bir arayış içinde geçen, kapitalist cevdet'ten başlayıp sosyalist ahmet'e kadar uzanan bu hayat"lar" hikayesinde asıl sorunun cumhuriyet, devrimler ya da modernleşme çabaları değil; batılı olmayı ve modernleşmeyi türk toplumunun yanlış anladığı sıkıntılı bir şekilde gösteriliyor.