hesabın var mı? giriş yap

  • bunlardan biri bana uçakta denk gelmişti. hem de 10-11 yaşındayım; ilk defa uçağa biniyorum, annemlerden ayrı oturcam, gökyüzünü seyredicem falan hepsinin heyecanıyla girmişim uçağa. geliyorum koltuğa, yerimde yaşlıca bi emmi oturuyo. hostese söyledik geldi uyarmaya, amca kulağım duymuyor ayağına yattı, anlamazdan geldi, kem küm etti kalkmadı ya la. hostes de ezikledi beni "kalkmıyor napym" falan diye uğraşmadı. tarrak gibi koltuğa kalmıştım. ulan aynı sıra bile değil, nasıl bi yüzsüzlükle oturdun anlamadım. uçakta dolmuşçuluk yapmanı geçtim ufacık çocuğun hayalleriyle oynamak nedir amk. travma resmen. bütün yol ağlamamak için zor tuttum kendimi. belki pilot olacaktım şimdi, uçaklara küstürdün beni. belki insan sevecektim biraz, soğuttun amk. o zaman da emindim duyduğundan, hala da eminim dayı. sen gençsin daha çok oturursun cam kenarına diye mi düşündün bilmiyom ama yakışmadı bro, hiç yakışmadı.

  • -askerliğini yapmış olması
    -benzer pozisyonlarda çalışmış olması
    -seyahat engeli bulunmaması

    bazen iş tanımı yapılırken aranan şartlarla benzeşebilen üç niteliktir.

  • yaşayan en büyük ikinci sanat eleştirmeni ertuğrul özkök'ün - en büyüğü için (bkz: hıncal uluç) - hürriyet'in pazar eki'nde yer alan söyleşisinde yaptığı açıklama. rec by saatchi'den çıkan "arta kalan zamanda" albümünde sevdiği 15 aryayı derleyen özkök'ün kendisiyle bu vesileyle yapılan söyleşideki açıklaması gerçekten düşündürücü:

    "ikinci yeni şiiri gırtlağına kadar arabesktir. alın ikinci yeni ’den bir şiir, doğuş ’un şarkı sözlerinin yanına koyun, fark görebilecek misiniz bakalım. sezen aksu’nun şarkı sözlerinde de aynı tat vardır."

    bu açıklamadan sonra hafif bir içim geçmiş, uyumuşum. rüyamda sezai karakoç, ece ayhan ve cemal süreya'yı gördüm. aralarında doğuş ve hilal cebeci ayrılığı hakkında tartışıyorlardı. daha sonra turgut uyar geldi ve "size genç şair doğuş'un şiirlerini getirdim, haydi birlikte okuyalım" dedi. okumaya başladılar:

    eserin adı: uyan (doğuş adlı albümünden)

    zordu bu anı beni yordu
    yokluğun beni vurdu
    zordu bu anı beni yordu
    ayrılık beni vurdu

    düşünmeden uğra bana
    kapım açık hala sana
    ayrılığın vurdu aya
    yansıdı odamın duvarına

    uyan uyan uyan
    gönlüm uyan
    dayan dayan dayan
    ruhum dayan

    seni de bir gün severler
    sevda yüklü trenler
    boş raylarda ilerler
    sevenleri üzenler
    hep o yolda giderler

    eserin son bölümünde sezai karakoç ağlamaya başlamıştı. "ben neden böyle yazamadım hiç?" dedi. turgut uyar, diğer esere geçti:

    eserinin adı: bebişim (hadi hızlandır albümünden)

    dayanir mı bedenim bu acıya
    alısır mı ruhum sensizlige
    yüreğimde gözlerimde nefesimde
    kaderimsin duam yeminimsin
    kalbim kalbini görmediği zaman
    atar mı sence bir daha

    bebişim bebişim teninin kokusunu özlemişim
    bebişim bebişim bebişim
    canımdan bile sevdigim herşeyimsin...

    "bebişim" kısmında ece ayhan sigarasından derin bir nefes aldı... "hiçbir zaman doğuş gibi yazamayacağız, hiçbir zaman..." dedi. turgut uyar devam ediyordu okumaya:

    eserinin adı: uh uh (denge albümünden)

    şimdi sana söylüyorum
    içimdeki aşkı çıkar onu
    çıkar onu çıkar onu bebeğim

    vazgeçilmez terkedilmez
    içimdeki tutku
    al al al al al al
    uva uva oh oh

    kaldır üstündeki kara bulutları
    serbest bırak alev alsın

    özellikle "al al al al uva uva oh oh" bölümünden sonra, şairler "olmaz böyle şey" nidalarıyla "doğuş şiirlerindeki imgelem zenginliği" hakkında hararetli bir tartışmaya giriştiler. hatta sezai karakoç ile ece ayhan neredeyse birbirine girecekti. o sırada ertuğrul özkök geldi ve "ikinci yeni şiiri gırtlağına kadar arabesktir. alın ikinci yeni ’den bir şiir, doğuş ’un şarkı sözlerinin yanına koyun, fark görebilecek misiniz bakalım. sezen aksu’nun şarkı sözlerinde de aynı tat vardır." dedi. sezai karakoç "ne demek fark görebilecek misiniz? doğuş bizden milyon kat iyi...dalga mı geçiyorsun bre?" dedikten sonra koşup irice bir budaklı meşe odunu kaptı. .. tam o anda uyandım. bilgisayarımı açıp, doğuş’un resmi sitesinden fan clup bölümüne girdim ve hemen üye oldum. çok mutluydum. üstelik nickim de uvercinka ‘ydı.

    http://www.hurriyet.com.tr/…791.asp?gid=59&sz=15434

  • geri donusu olmayan yoldur. "insanlarla iletisim kurarken ozen gostermeyen insanlarin daha kimbilir nelere ozen gostermedigi" dusuncesi dolasir beyin kivrimlarinda... yer adami, bitirir.

  • 31.05.2013 cuma : gitme oğlum ne işin var eylemde, ya bir şey olursa, hakkımı helal etmem bak

    01.06.2013 cumartesi: dün gittin yeter işte,daha yeni geldin eve, her gün her gün ne işin var, anarşist misin sen?

    02.06.2013 pazar: tamam git ama polise bulaşma. taksime git, orada kavga gürültü yok

    03.06.2013 pazartesi : nasıldı dün? işten sonra gidicek misin yine?

    04.06.2013 salı : akşam sen taksimdeyken biz de burada dışarıdaydık. görmeliydin ortalığı, gurur duyuyorum hepinizle. nebahat teyzenler bile vardı.

    05.06.2013 çarşamba : bugün tüm öğretmen arkadaşlar işe gitmiyoruz, taksime gideceğiz. akşam gelince ara beni

  • paris'te sıradan bir gece, bir taksinin içindeyiz:

    taksi şoförü: körler genelde siyah gözlük takmazlar mı?
    kör müşteri: öyle mi? bilemem, ben hiç kör görmedim ki!

    night on earth

  • aynı zamanda bir elektrik terimidir.

    elektrik şebekeleri birbiriyle iletişim halinde bağlanır. şemasını da çizelim;

    [og] ---------[1. trafo]----------(tüketim merkezi)----------[2.trafo]------/ -------[og]

    şemadan da göreceğiniz üzere bir tüketim merkezi iki orta gerilim merkezinden beslenebilecek şekilde bağlantı yapılır. sizin evinizi besleyen trafo ya da aradaki hat arızalanırsa, 1. trafoya giden kesici ve ayrıcılar açılır ve 2. trafoya giden kesici ve ayırıcılar kapatılıp eviniz 2. merkezden beslenmeye başlanır. bu sırada 1. hat üzerinde meydana gelen arıza onarılır. böylece siz arızanın onarılması sırasında elektriksiz beklemezsiniz... işte bu birinci merkezin devreden çıkarılıp ikinci merkezin devreye alınması işlemine manevra denir.

  • valla kökeninin arabistan mı olduğu, hindistan mı olduğu beni çok ilgilendirmiyor. sonuçta elimizin altında var mı? var.
    köktencilik yapmadan rahatlıkla söyleyebilirim ki; hurma diyet yapanların ve diyabetiklerin baş tacıdır. olması gerekir.

    öncelikle içinde hem demir, hem b12, hem a vitamini olan tek meyvedir kendisi. diyet yapanların sıklıkla yaşadığı yetersiz beslenmeye bağlı vitamin eksiklikleri için birebirdir.
    sonra kalorisine gelelim. ortalama olgunlukta bir hurma 15-16 kaloridir. tadı bu kadar güzel olup, bu kaloride başka hiçbir şey yok canlarım. 55 kilo vermiş ve hala vermeye devam eden bir insan olarak araştırmalarıma güvenebilirsiniz.

    gelelim glisemik indeksine. hurmanın glisemik indeksi çok düşüktür ve kan şekerinizi hayvan gibi zıplatmaz. kana geç karışır, delicesine insülin ihtiyacı doğurmaz. bu yönden de hem diyettekiler, hem diyabetikler, hem şekeri düşenler için mucizedir. aynı zamanda direk glikoza değil dekstroza dönüştüğü için de ayrıca ayrıca avantajlıdır.

    diyettekilerin ve diyabetiklerin sıklıkla başına gelen şeydir tatlı aşerme. bunun sebebi temelde kan şekerimizin hızla düşmesidir. bunu komplike bir diyetle aslında kontrol altına alabiliriz ancak diyelim diyetiniz harika, yine de şeker atağı yaşadınız. evinizde-işyerinizde bir minik kase hurma sizi dünya kadar kalorili atıştırmalıklardan kurtaracak ve en yakın arkadaşınız olacaktır. (bir baklavanın 250 kalori, ortalama 1 stick gofretin 78 kalori olduğunu düşünürsek hurmaya olan sevgimi sanırım anlayabilirsiniz.)

    diyet yapanların fazla bilinmeyen bir kabusu da kabızlıktır. allahım o ne fena şeydir, çeken bilir. hurma burada da imdadımıza koşar ve lifli bir yiyecek olduğu için bağırsaklarımızı çalıştırır.

    ayrıca ayrıca şu an öğrendim ki anne sütünü de arttırıcı etkisi varmış.

    dışarıdaki pazarlama tarzına lütfen takılmayın. domatesin kökenine bakıyor musunuz? hayır. bunu da önemsemeyin zira hurma; gerçekten de insanlığa armağan tadına bir meyvedir.
    ay lav hurma, ay veri veri love hurma! <3

    edit: yaş hurma değil arkadaşlar, kuru meyve olarak tüketilen hurmadan bahsediyorum elbette. ramazan hurması olarak bilinen şey yani. :)
    önemli edit 2: rasyonel kupaj 145 uyardı. piyasadaki hurmaları daha güzel gözüksün ve daha tatlı olsun diye glikoz şurubuna bulayıp paketleyebiliyorlarmış. en iyisi organik marketlerden ya da emin yerlerden alın.

  • hayır yunanlılar bunu bize yapamazlar. o beşiktaş'ın en değerli oyuncusu. umarım hakkında çıkan olympiakos'a gidiyor haberleri doğru değildir. nobre kalitesinde bir santrafor bulmamız için en az 10 milyon euro harcamamız lazım.

    şmdi braya byle yzdım ki gogle trnslte'ten çevri yaprkn.... anladnz sz onu.

    not: türkçe'yi katlettiğim için özür diliyorum. fakat bunu yapmak zorundayım.

  • "adam pide kuyruğunda -abi ben alıp çıkayım, iftara yetişeceğim! diyor. biz hobi amaçlı mı bekliyoruz lan. yatıya mı kalacağız fırında. "

  • normal bir durum.

    herkes müslüman değil ya da dinini yaşamıyor. rahatsız olan arkadaş listesinden çıkartır ya da profiline bakmaz.

    bu yapılan benim ya da bir başkasının 'bu sıcakta aç susuz kalınır mı sağlığını düşünmüyor musun?' demem kadar ahlaksızcadır. herkes kendi tercihlerinden mesuldür.