hesabın var mı? giriş yap

  • istediği dili konuşmakta özgürdür. mahkemeye çıkıp kendi anadilinde savunma yapabilir. bunları ayrı bir not olarak yazalım. ancak;

    tbmm, resmi dili türkçe olan bir ülkenin meşru meclisidir. bu nedenle; vekillerin yeminlerini türkçe etmesi ve meclis konuşmalarını türkçe yapması gerekmektedir. ingiltere'nin lordlar kamarasına giren bir türk ablamız vardı. onun çıkıp türkçe konuşma yaptığını gören oldu mu?

  • benim ruh ikizinden anladığım: aynı hayallere ve aynı düşünce yapısına sahip olduğun insandır.

    o sebepten ruh ikizinle tanıştığını anlaman için önce bi merhaba demelisin.

    geçenlerde bir herifle denk geldik. herif herif konuşuyoruz işte. lan baktık her konu hakkındaki görüşlerimiz aynı. kız arkadaşlarımız yakın arkadaş, hayallerimiz aynı. ikimiz de children of men'deki orman içinde olan eve hastayız. o evi, o yaşam düzenini istiyoruz. ikimiz de hayatı bi şekilde anlamlandırmaya, anlamlandırırken de düşünceye batmamak adına üretmeye çalışıyoruz.

    ruh ikizi olduğumuzu anladığım anda adama şöyle dedim: "her bok hakkında aynı şeyi düşünüp aynı hayalleri kuruyorsak konuşacak pek de bir şeyimiz yok aslında."

    haklısın dedi. evlere dağıldık.

  • biraz önce takriben yirmi dakika kadar babamınkini dinlediğim günlük.

    önce biraz önbilgi verelim. mahkemenin verdiği kararı yargıtay'da temyiz ediyoruz ya, işte yargıtay o kararı bozarsa eğer, "al bu dosyanın şuralarını tekrar incele" deyip aynı mahkemeye geri gönderiyor. mahkeme bu sefer, ya yargıtay'ın bu dediğini yapıp dosyayı tekrar inceliyor, ya da "hayır, yazılanları okudum ve ben haklıyım" deyip önceki kararında direniyor.

    fakat bu direnme kararını almak zordur. mahkemeler genelde yargıtay'a direnmez. şimdi konuya dönelim.

    babamın herhalde 17 senedir filan uğraştığı bir davası var. uzun hikaye. özetle, babam kazanıyor karşı taraf başka bir yoldan yenisini yapıyor. böyle böyle derken işte yıllar oldu. hatta bu yılların birinde, mahkeme babamın aleyhine bir karar aldığında bizimki duruşmada elli saat laf anlatmış, hakimle şöyle bir diyalog geçmiş aralarında:

    - avukat bey, siz bu davanın üzerine çok düştünüz herhalde?
    - hakime hanım, iki çocuk okutuyorum ben!

    nihai karar yine babamın lehineydi, karşı taraf yine temyiz etti, dosya yine mahkemeye döndü. bugün duruşması vardı, ya bozmaya uyma ya da direnme kararı verilecek.

    direnme kararı verilmiş.

    babam o kadar mutlu ki, telefonda yirmi dakika boyunca bu davadan ve mesleki tecrübenin öneminden bahsetti. ki ben istanbul'da olmama rağmen, kendi davam kadar biliyorum artık meseleyi. beş yüz kere filan dinledim çünkü herhalde.

    ve şöyle dedi:

    - kızım, o kadar heyecanlandım ki, duruşmadan sonra kimseyle konuşamadım, müvekkile bilgi bile veremedim. gittim bir bankta oturdum, nefes aldım, ayakkabım da rahat değildi ama te oradan ofise kadar yürüdüm. ancak açıldım. ben bu heyecanı, ancak işte annen evlenme teklifimi kabul ettiğinde filan yaşamıştım.

    42 yıllık avukat bu adam.

    allah bana da yaşatsın.

  • bu listede yer alacak atıklar hemen hemen herkesin geri dönüşümü olduğunu düşünerek "ama ben bunları hep geri dönüşüm kutusuna atıyorum." diyeceği atıkları içermektedir.

    - her plastik geri dönüşüm ile son bulmaz.
    plastik torbalar – geri dönüştürülemez.
    pipetler – geri dönüştürülemez.
    kağıt bardaklar / kahve bardakları – geri dönüştürülemez.

    - plastik poşetler, yapısından kaynaklanan esneme özelliğiyle geri dönüşüm tesislerindeki makinelere takılıp çalışmalarını engelleyecek hasarlar verir. geri dönüşüm istasyonları poşetin içine koyduğunuz geri dönüşümlü maddeleri açmayacaktır. plastik poşetlere sardığınız geri dönüştürülebilen ürünleri geri dönüşüm kutusuna attığınızda sadece çöpe atmış olacaksınız.

    - kağıt bardaklar, kağıt gibi görünüp aslında tamamen kağıt olmayan atıkları oluşturmaktadır. kabın dış kısmı kağıttan yapılırken, içi ince bir plastik tabakasıyla kaplıdır. pp (polipropilen) film sıvının kağıda sızmasını önler. iki farklı malzeme olduğundan, kaplar malzeme ayrılmadıkça geri dönüştürülemez. bu nedenle, geri dönüşüm için en kolay ürünler, tek bir malzemeden üretilen ürünlerdir.

    - termal kasa fişleri: plastik içerik olan bpa ile kaplı bu fişler diğer kağıtlarla birlikte geri dönüştürüldüğünde bu maddeye ait kirlilik daha da yayılıyor. bpa östrojen gibi hareket ederek sağlığımızı olumsuz yönde etkiliyor.

    - farklı türde materyallerden oluşan paketlemeler: meyve suyu ve süt kartonları karton, alüminyum ve plastikten, diş macunu tüpleri alüminyum ve plastik katmanlardan oluşuyor. yukarıda bahsettiğim kağıt bardak ile aynı şekilde farklı malzeme kullanılması geri dönüşümü engellemektedir.

    - içini tamamen temizleyemediğimiz plastik paketler : deterjan veya yiyecek, içecek kaplarını geri dönüştürmek için hiç kalıntı kalmayacak şekilde temizlenmiş halde göndermemiz gerekiyor. aksi durumda bunlar geri dönüşüm tesisleri tarafından yıkama işlemine tabi tutulmak zorunda bunlarda uygun prosese sahip olmayan tesislere ulaştığında geri dönüşüm yerine çöp olarak sonuçlanacaktır.

    -kağıt pipetler: içecek kalıntısı tam olarak arındırılamadığı için tesislerde geri dönüştürülemiyor ama kendi kompostunuzda gübreleşebilir. eğer plastik kaplamalı değilse.

    -cips, çikolata, kuruyemiş paketleri : bu paketler alüminyum kaplı polypropylene materyalinden üretildiği için geri dönüştürülmemektedir.

    -kağıt havlu ve mendiller kağıttan yapıldığı için geri dönüştürülebilen maddeler olarak düşünülür. fakat geri dönüşüm tesislerinde yer alabilmek için standart ölçülerin altında kalan küçük maddelerdir. bu yüzden bantlara takılıp sistemin bozulmasına neden olmaktadır. ayrıca kâğıt havlu ve mendil günlük hayatta sık kullanılan materyaller olduğundan üzerleri yağ ve yiyecek kalıntılarıyla kaplı haldedir. bu da diğer geri dönüşümü gerçekleşebilecek potansiyeldeki kağıt atıkların kirlenmesi ve geri dönüşümün gerçekleşememesine sebep olmaktadır.

    -bant ve yapışkan içeren her tür kağıt, post it: yapıştırıcılar ayrıştırılamadığından geri dönüştürülemiyor.

    -streç film: ince bir plastik olan streçler de makinelere sıkışarak bozukluğa sebep olduğundan geri dönüştürülememektedir.

    - bilinenin aksine her plastik petrol ürünü değildir. sadece pla etiketli plastikler mısırdaki şekerlerden veya manyok gibi diğer bitki nişastalarından yapılır. ayrıca, 2 tip plastik vardır: termoset ve termoplastikler. termoplastikler, yeniden eritilebilen ve yeni ürünlerle yeniden kalıplanabilen ve dolayısıyla geri dönüştürülebilen plastiklerdir. bununla birlikte, termoset plastikleri “geri dönüşü olmayan bir kimyasal bağ oluşturmak için çapraz bağlanan polimerler ”içerirler. yani ne kadar ısı uygulamış olursanız olun, bunlar yeni materyale dönüştürülemez ve dolayısıyla geri dönüştürülemezler.

    görüldüğü üzere geri dönüşümü olacağını düşündüğümüz her atığın arka planda gerçekleşen süreci aslında geri dönüşüm ile sonuçlanmamaktadır. bu yüzden atık ayrıştırma bilincimizi en doğru şekilde oluşturmamamız çok mühim. geri dönüşüme bu kadar önem verip, yanlış ayrıştırma sonucunda geri dönüşümü sağlanacak her materyalin, çöp olmasına neden olmak en büyük facia olur.

    yanlış sınıflandırma nedeniyle geri dönüşüme gönderilen atıkların yalnızca %9’u başarılı bir şekilde işlenebilmektedir.

  • haklı olan yazardır. çocuktur yapar şımarıklığı arkasına sığınmayın. çocuğa kimse bir şey demiyor zaten ailesi bir şekilde çocuğu susturabilmeli. mahalledeki köpek değil ki bu insan. yanında ailesi var. bir şekilde kontrol altına alınması gerekir. kimsenin kimseye rahatsız etmeye hakkı yok.

  • adı bilinmeyen kahramanlar listesinde ilk sıradadır heralde kendisi. genelde atv sıkça filmlerini yayınlamasına rağmen adı bilinmez, şişko adamın maceraları tadında izlenip gülünürdü. "muz co"* adlı mükemmel filmini babamla beraber izleyip her sahnesinde yerlere yatışımızı hatırlarım da, bu filmin babamla ortak beğenimizi kazanan tek komedi filmi olması adamın kendisi kadar geniş bi çevreye hitap ettiğini gösterir kanımca.

  • bugünkü yazısında; "yaşadığım son bir ayı düşünüyorum; bana verilen armağanı..." demiş.
    acaba armağandan kastı ali taran mı? yoksa range rover mı?
    şahsen ben olsam range rover'ı düşünürdüm.

  • olay yerimiz kilyos ve civar sahilleri. halkın olması gereken ve öyle taahhüt edilen sahillerimiz; ekrem beyden başlayıp, sarıyer belediye başkanına, oradan kaymakam ve jandarmaya olan bir birliktelik oluşturuyor.

    cumartesi günü kilyos civarı hafif dalgalı olduğu icin, lisanslı dalga sörfçüsü olmam dolayısı ile antrenman yapmaya gittim. dalga dediğim de 50-60 cm yani dalga denemez ve yönü sahile doğru olan bir rüzgar.

    neyse efendim. kilyos merkeze aracımı park ettim. halk tarafından plaja girmek istedim. belediye ve kaymakamlık demirlerle kapamış. özel bir beach club masa koymuş. 70 tl sadece giriş icin istiyor. arkadaş kıyı kanunu ve halkın plajı diye tartıştım, 5-6 dövmeli serseri basıma toplandı. jandarmayı aradım orası onların kira veriyor dedi. kanundan bahsettim kanunda öyle demez mi.

    bakın kilyos'tan başlayıp, gümüşdere boyunca kilometrelerce sahile girmeniz imkansız. iğne deliğini bile kapamışlar. otopark ücreti mecburi, bir de giriş, en az 90 tl sadece sahile girmek.

    delirdim jandarmaya gittim. çavuşla konuşabildim. adam elimizde değil dedi. neler dönüyor bi bilsen diyebildi.

    neyde dedim hemen bir kaç km ötede ki halk plajı olan kısırkaya plajına geçtim. bir baktım ki binlerce kişiyi denizden kovalarcasına çıkaran jandarma. başlarının yanına gittim, düzgün bir üslupla konuşmaya başladım. hemen az ötede paralı bölgede denize girmek serbest. ki kilyos daha tehlikeli dalga olduğunda. ama parası olmayan denize girmesin öyle mi dedim. etrafımda da halk toplandı ve nasıl sinirliler. bu arada onlarca can kurtaran ve deniz sınırı da çizilmiş olmasına rağmen halki sokmuyorlar. bilin bakalım neden, park ücreti ve girişi ücreti ödenen bir yer yok!!

    bilin bakalım ailesi ile kırk yılda bir sahile gelmiş, çocukları denize sokamayan aileler nereye gitmek zorunda. yallah paralı bölgeye.

    sesli bir şekilde jandarmalara aynen söyle dedim. "ranta hizmet ettiriliyorsunuz. güvendiğimiz bir iki kurum kaldı. göz göre göre güvenimizi kaybediyorsunuz. " o sıcakta bana kızabilirlerdi ama yapmadılar, mahcup mahcup haklısınız ama emir yüksek yerden dediler.

    buna başta bu şehrin baskani olmak üzere göz yumanlar belli. isin içinde rant olunca partiler, hükumet falan nasıl da işbirliği yapıyorlar.

    not olarak yaklaşık 10 km sahile hic bir yerden giremiyorsunuz. bildiğiniz otluk bir yer ve yapı yok. zorladığınız da da mafyalari korumaya jandarma geliyor.

    kiralayan ve şartları belirleyen belediye. yasağı koyduran kaymakamlık. rantı bölüştüren mafyatik işletmeler. hepsini kollayan jandarma.

    not olarak dursun editi; hayatımın hiç bir aşamasında siyaset olmadı. çünkü siyasetin yekûnu pis. sevmem siyaset de konuşmam. su an ki belediye başkanı, istanbul'un yönetici kim. ayrıca senelerdir gittiğim bir yer de son girişi de kapanmışsa yani yeni gelen baskan ister uzayli olsun düzeleceğine sistem ranta daha da hizmet etmişse onu da konu bahse alırım. dikkat ettiyseniz devlet görevlileri belediyeler hepsi bir arada bu ısın içinde dedim.

    ayrica burası istanbul yaz turistinin ağırlandığı bir belde degil. cebinde sadece otobus parası olan gençler ve sevgililerin , ya da sadece piknik sepeti yapabilecek kadar bütçesi olan düzgün ailelerin , ömründe deniz görmemiş çocukların, garibanların da yaşadığı bir şehir. mavi bayraklı tüm hizmetleri belediyenin halka ücretsiz sunduğu plajlar gibi burayı ücretsiz yapabilirler. en azından bir kısmını. mis gibi tertemiz de kalır ve halk da mutlu olur. bazılarınıza kalsa insan olmanın şartı paran olması. yazık.

    ben durumu iyi olan bir birey olmama rağmen hak aradım arıyorum da. inanın dün tecrübe ettiğim şey çok üzücüydü. aile parası yok denize giremiyor. o çocukların yaşadığı hayal kırıklığını düşünemiyorum bile.

  • pederi kaybedeli 2 gün olmuş, yan apartmandan gelin alacakları için gelmiş ahali. zurna davul hepsi hazır. bizim apartmana giren çıkan kalabalığı görünce düğün sahiplerinden birisi kapıyı çaldı. hiç tanımıyorum ben adamı. (orda yaşamıyorum) rahmetli de sadece selam sabah o kadarmış. (sonradan öğrendik).

    komşu: oğlum selam, hayırdır bişey mi var? ayakkabılar, giren çıkanlar dikkatimi çekti de.

    ben: abi 2 gün önce babamı kaybettik, o yüzden birazdan kuran okunacak, * eş dost geliyor.

    k: ya başın sağolsun, bilmiyordum. kim ölen, adı ne?
    b:........
    k: hadi ya, köydeydik 2 haftadır, haberimiz yoktu. neyse, rahatsız ettim kusura bakmayın. bizim de kızı alacaklar, davul zurna vs gelmişti. söyliyim de çalmasınlar.
    o sırada annem gelir.
    a: aa hiç olur mu öyle şey, kız bi kere evleniyor. adet buysa iptal etmeyin. olmaz. biri ölecek, biri evlenecek, biri doğacak. biz camı kapıyı kapatırız.

    komşu teşekkür etti, ayrıldı.
    normalde yarım saatten fazla süren olay 5 dk da, kız babası tarafından bitirildi, tekrar kapıya gelip özür diledi ve gittiler.

    bazen böyle duyarlı komşuların, insanların olması güzel geliyor insana.

    aslında hep olması gereken bu ama birbirimizi o kadar umursamaz olmuşuz ki, bu güzel şeyler yaşanınca güzel geliyor insana.

    insanın cenazesi mi var, hastası mı var vs soran insanlar varsa sorun olacağını sanmıyorum. benim açımdan olmadı, üstelik acı bir günde.

    ama sormadan hurra diye başlayana ben de söverim.

    debe edit: ankarada maddi imkanı olmayan bir kardeşimiz için akülü tekerlekli sandalye ihtiyacı vardır.
    detaylar için