hesabın var mı? giriş yap

  • adının sandviç olmasıyla şaşırtmış sandviçtir. oysa "izmir'de sandviçe fikipört derler" gibi bir şey beklerdim ben.

  • evladım. tsunami o. napsınlar deniz kenarlarına 1 km yüksekliğinde tsunami geçirmez duvar mı örsünler. 9.5 depremde bina yıkılmıyorsa yapılması gereken yapılıyor demektir. biz de japonlar kadar hazır olmasak şuan 41000 insan yaşıyor olabilirdi.

  • bisküviyi çayın içerisinde haddinden fazla tutmak, akabinde kendisinin kopup çayın içine düşmesi. artık hiçbir şey eskisi gibi değildir.

  • fıstık gibi bir şey. çeşit çeşit yapabilirsiniz.

    en bilineni vişne. aslında yapımı en kolayı da vişne.

    o halde gelsin tarif...

    şöyle irilerinden bir kilo vişneye ihtiyacınız var. benim gibi deliyseniz tek tek seçmeye kalkıyorsunuz. ne kadar beresiz vişne, o kadar mükemmel likör.

    kabuk tarçınınızı da hazır edin. bir kilo vişneye iki ya da üç çubuk yeter. bıçakla ayırın ortadan çubuklarınızı, eğer kararma varsa kullanmayın. tadını bozabilir.

    biraz karanfil. mis gibi yapar karanfil likörünüzü.

    zencefil! o olmadan olur mu? olmaz!

    muskat da ekledim bu sene ben yaparken. valla harika oldu. o yüzden yazın oraya; "muskat"

    kakule pek bilinmiyor; değişik bir aroması var. eğer seviyorsanız biraz koyun. 10 - 15 diş yeter ama. çok yakışıyor bence.

    (kakuleyi daha önce denemediyseniz, küçük bir dişi demliğine atın. çay size tadı hakkında fikir verecektir.)

    azıcık da şeker. anneannem yarım kilo şeker koyardı bu tarife. ben şeker kullanmıyorum. eğer bir sebepten eve girmişse dayanamayıp çok az koyuyorum. şeker kullanıyorsanız koyun siz damak tadınıza göre.

    hani alkol? durun durun, yazacağım onu da.

    hazır mıyız? başlıyoruz o zaman...

    vişneleri yıkadık bir güzel. çekirdeklerini çıkarmadık, saplarını da atmadık. saplar hazır kıta bekliyorlar kavanoza girmeyi. sapları ve çekirdekleriyle birlikte bir kat vişne, bir kat şeker olarak kavanoza yerleştirdik.

    - malzeme listesine cam kavanoz yazmayı unuttum. 2 litrelik işinizi rahat rahat görür.-

    başladık yerleştirmeye…

    bir kat vişne
    bir kat sap
    biraz tarçın

    bir daha aynısı
    bu sefer tarçın yerine zencefil/karanfil/muskat/kakule.

    serpiştirin işte aralara. çok önemli değil bu kısmı.

    böyle böyle, şarkılar söyleye söyleye dizdik hepsini. kapağını kapattık kavanozumuzun, pek de kullanmadığımız bir dolaba yerleştirdik. karanlıkta olması lazım. çok sıcak da olmasın.

    bu kavanoz tam iki ay boyunca güzel likörümüze yuva olacak, ev rahatlığı sağlayacak…

    ama bu arada boş durmuyoruz, vişnenin suyu her yere dağılsın diye haftada bir kavanozumuzu sallıyoruz.

    of of of! iki ay sonra mis likör hazır!

    geniş bir kaba güzelce süzüyoruz. taneleri atmayın sakın, yiyin onları sevgi ile.

    içine biraz votka ilave ediyoruz. konyak da olur. bak, hangisinden istiyorsanız iyisinden alın mutlaka.

    zaten bunun ölçü birimi de sizin damak tadınızda. önce yarım su bardağı kadar koyup çok yavaş karıştırıp tadına bakın. sonra da azar azar ilave edin. her seferinde karıştırıp tadına bakmayı unutmayın. benim gibi bir kere de koca şişeyi boca etmeyin diye diyorum.

    sonra da alın likörlüğünüze, türk kahvenizin yanında afiyetle için her gece.

    ne kadar kolaymış di mi? :)

    afiyet olsun, pruvanız neta olsun! :)

  • tupac‘ın hayatını anlatacak bir filmde tupac‘ın beyaz bir aktör tarafından canlandırılması kadar saçmadır.

    edit: bazı arkadaşlar “neden tupac?” diye soruyorlar. siyahi bir örnek olsun istedim. muhammed ali, martin luther king, malcolm x de olabilirdi. bazı arkadaşlar ise “beyaz aktris” olsun diyorlar, işler o noktaya gelecekse o da olabilir yani.

  • galatasaraylıyım.
    parçalı bizim canımız.
    beşiktaş'ı ya da başka bir rakibimizi elbette sevmem.
    ancak kazanılan büyük başarıları da delikanlı gibi takdir etmesini bilirim.
    uzun lafın kısası her takımın içinde bulunabilen istisnaları ayıklarsak büyük galatasaray camiasının bir üyesi olarak tebrikler beşiktaş. yolunuz açık olsun.

    not: tineri bırakıp uçak benzini içmeye başladınız. yeter olm. bu nasıl beşiktaş... tekrar tebrikler dostlar.

  • gerçek hayattaki mealine örnek olarak şöyle bir olay geçmişti başımdan:
    3,5 yılı (acı-tatlı fakat kesinlikle fırtına gibi) birlikte geçirdiğim sevgilimden ayrılmıştım.
    sadece bir, iki ay sonra bir arkadaşla karşılaştım, şöyle bir diyalog geçti aramızda:
    ben: ee, napıyorsun, nasılsın?
    densiz: napalım ya, takılıyoruz. dün gece arkadaşlarla takıldık kordonda, selin* diye bir kız vardı. aa hatta seni de tanıyorumuş galiba, bir ara takılmışsınız....

    işte o noktada bende kayış koptu, görüntü gitti...."tanıyormuş galiba"... "bir ara takılmışsınız"..."bir ara takılmışsınız".
    ulan hayatımın fırtınasından bahsediyorsun. bu kadar mı çabuk eskiyor? daha iki ay oldu bu hale mi geldi bu konu? ulan 3,5 yıl ne zaman bir ara oldu? az daha evleniyordum ben onunla, adı nasıl takılmak oldu?

    işte onun gibi bir cümle bu: "poeple you may know" may!?

  • tık

    akp'li arkadaşlarını derin hüzne boğarak koronavirüs tedavisi gördüğü hastanede ölmüştür. vah vah, şimdi kimi çıkaracaklar trt'ye acaba?

    edit: ekleme