hesabın var mı? giriş yap

  • herif adam oldurup kacmis, gunler gecmis teslim olmamis; halen empati yapin diyen okuzler var. sizin empatinizi insaniyetinizi esekler siksin.

    normalde daha agir kufrederdim ama akli selim yazayim: hadi diyelim ki olay gercekten kaza, cocuk da ne yapacagini bilemeden korktu kacti; saklanmaya devam etmesi nedir? ailesinin saklamaya devam etmesi nedir?

  • beyaztv ve ülketv’yi azaltması gereken bir yazarın gördüğü hezeyanları bize anlatması durumu. kanka istersen bulutlara da bak, nimbus bulutları da haarptan etkilenip pütür pütür olmuş o gün diyorlar. şinşek gibi bişi olmuş hatta maraşta. allahım millet deliye hasret biz akıllıya.

    edit: arkadaşa aktrol dediğimi düşündüğü için biraz sitem etmiş. sol görüşlü kişilerde de büyük resimciler var. (bkz: cemre demirel)

    edit2: arkadaşlar lütfen! simpson falan demeyin bana. 25 küsür yıldır yayınlanan dizi, zorlarsak benim doğum tarihimi bilebiler.

    edit3: ne cemre sevdalıları varmış ya!

    edit4: tamam arkadaşlar cemre’nin karl hakkındaki yazılarını okudum. alın size yeni düşman veriyorum has solcu (bkz: sezgin tanrukulu). cemre demirel hakkındaki görüşlerim değişmedi.

    edit5: bu entry’i de debeye sokmamak. neyse!!!

  • açılın kargocu geldi.

    olmayan çökmedir. biz ona sektörde şubeler patladı deriz. yani dağıtım kapasitesinin üzerinde çok sayıda kargo gelmesi sebebi ile teslimatların gecikmesi olayıdır.

    malumunuz covid-19 önlemleri nedeni ile belirli günler sokağa çıkma yasağı getirilmiş ve bu yasaktan kargo sektörü de muaf tutulmuştur. sağolsun halkımız evde kaldığı günleri internetten alışveriş yaparak değerlendirmiş ve şubelerin kargo sayıları iki katı üç katı gibi rakamlara ulaşmıştır.

    bir aracın kendi muhitinde bir gün içerisinde maksimum teslimat yapabilme ve aynı zamanda müşteriden kargo alımı yapabilme sayısı ortalama olarak bellidir. buna bir de yasal çalışma saatlerini de eklediğimiz zaman devir sayılarının yüksek olması çok normal.

    covid-19 siz değerli müşterileri etkilediği kadar çalışan kargo elemanlarını da etkilemektedir. girip çıkmadıkları yer kalmayan dağıtım personelleri de alınan tüm tedbirlere karşı corona virüsten etkilenebilir ve dağıtım yaptığı mahallenin teslimatlarında gecikmeler yaşanabilir.

    ek önlemler tabiki alınmaktadır ancak takdir edersiniz ki corona virüs dünyadaki hiçbir sektör için öngörülemezdi. öngörülemeyen nedenler için hiç bir şirket de arkasında destek olmadan araç ve personel yatırımları yapamaz.

    tüm olumsuzluklara rağmen bu global çapta salgının ortasında ekmek parası için canla başla çalışan kargo personellerinin de en az sağlık çalışanları kadar alkışı hak ettiklerini düşünmekteyim.

    edit : özelden çok sayıda destek ve alkış geldi. varolun, çok teşekkür ediyorum ve hepsini tüm kargo çalışanlarına armağan ediyorum.

  • marsın kutuplarında buz bulunduğu biliniyordu. ancak bu su buzu değil, karbondioksitten oluşan (bkz: kurubuz) idi. 25 seneden beri mars'ın çevresini turlayan çeşitli uydular, bu karbondioksit buzunun altında su buzu da bulunduğunun işaretlerini yakalamıştı. örneğin mars odyssey adlı uzay aracı, 2002’de mars’ın güney kutbuna yakın bir bölgede geniş bir alanın altında bol miktarda hidrojen olduğunu keşfetmişti. bu hidrojenin yüzeyin altında donmuş haldeki suda (h2o) bulunduğu düşünülüyor.

    mars ve dünya 4,56 milyar yıl önceki aynı gaz ve toz bulutunun -benzer- içeriğinden oluşmuştur. oluşumlarından sonraki bir milyar yıl boyunca iki gezegen de asteroit ve kuyrukluyıldız bombardımanına maruz kalmıştır. bu sayede ikisine de uzaydan bol miktarda su gelmiştir. ancak mars'taki su miktarı dünyanınki ile karşılaştırılamayacak kadar azdır. (tüm gezegeni ancak 11 m derinlikte bir su tabakası kaplar, oysa dünyanın %71'ini kaplayan okyanus ve denizlerin ort. derinliği 3400 metredir.)

    yine de bir zamanlar mars bugünkünden çok farklıydı. az miktarda da olsa, gezegende bulunan su, su nehirleri ve denizleri oluşturabilecek kadardı. ancak oluşumundan 1 milyar yıl sonra manyetik alanını yitiren kızıl gezegen, güneşin kavurucu rüzgar fırtınalarına karşı korumasız kaldı. yüzeyinde bulunan bu su da adeta uzaya savruldu.

    mars'ın yüzeyinde bulunan şekiller de, gezegenin bir zamanlar sıvı su tarafından 'oyulduğunu' gösteriyor. yani gezegen gerçekten de, bir devrinde su nehirlerine ve denizlerine ev sahipliği yapıyordu. ancak bu su sonradan uzaya saçıldı. güneş ışınlarından kurtulabilen bir miktar sıvı su ise kutuplarda bulunan kurubuz yataklarının altında uzaya savrulmadan kalabildi.

    sonuç olarak bu önemli ancak beklenen bir keşiftir. mars'taki su ile dünya'daki karşılaştırılabilecektir. böylece suyun dünya'ya hangi yoldan geldiği, mars'taki suyun dünyadakinden ne gibi farklar barındırdığı, bu farkların nelerden kaynaklandığı öğrenilebilecek.

    not: entrydeki birçok paragrafı çağlar sunay'ın '50 soruda evren' kitabına bakarak yazdım. muhteşem ve astronomiye giriş yapmaya uğraşanlar için uygun bir kitaptır.

  • flört dönemi her türlü angaryaya en açık olduğumuz dönem. evlenme niyeti ve vaadi olmasa da, erkeğin kadına aile babası rolündekini başarısını, kadının erkeğe ev hanımı potansiyeli hakkında ilk intibaı vermeye kastığı stajerlik dönemi gibi bir şey. zaten sözlükte de aratın stajer (stajyer?) asistan angaryaları gibi örnekleri bulacaksınız. özetle bu örnekten de anlaşılacağı üzere en güzel angarya, karşılıksız iş ve emek olduğu kadar, karşılığı verilecek olsa bile mahiyetinin ne olacağı belirsiz bir takım umut ve hayaller sırası ve sayesinde de yaptırılan angaryadır.

    hayatımda bu tip flört dönemlerinde en az iki kere ev taşıdım, nereden baksan 200-300 kilometre yol gittim, toplamda 20-30 saat hiç bir alakam olmayan yerlerde bekledim, bir düzine kadar hiç bir şekilde muhatap olmamam gereken adamla 'böyle' (elimle iç içe geçmiş kanca hareketi yapıyorum) oldum. ne oldu sonuç? sıfır.

    yani o flörtlerden beklentim, flörtlerin sevgilimleşmesiydi, olmadı. koliyi taşıdığım, yatağı, şilteyi sırtlandığımla kaldım. terli terli 'ne önemi var canım?' derkenki sahte babacanlık ifadelerinden öte yüzüme bir ifade konduramadı bu işler. o kadar kolisini, kaya gibi sofasını, masasını taşıdığım bir kişiden de ne bir hayır duası aldım, ne başka bir şey.

    bunu niye yazıyorum? şundan. bir kaç vakit evvel bir kızlan tanıştım. öyle 'maksatlı' tanışma da değil, normal tanıştım. kız sürekli beni arıyor, ne yapıyon, ne ediyon. dedim, 'vay yazış'. sonra bugün öğlen saatlerinde aradı, dedi ki 'otis ev taşınacak.'. yaaa. işte o an böyle bir sevindim anlatamam. iyi ki flörtleşmemişim. flörtleşeydim yine taşıyacaktım koli koli, bali bali, koli baliyi. ya çok yorgunum hastayım, bir yetiştirmem gereken iş var dedim, oturdum bu entry'i yazdım. şimdi buradan bana eşyasını taşıtmış olan diğer iki kıza sesleniyorum: sağa sola eşgalimi mi dağıttınız ulan? otis bıraktı artık o işleri. kendini zor taşıyor. yallah.

  • - biz bir ankara arıyorduk
    - secereli iran kedisiyim ben. işte bonservisim ve evraklarım.
    - peki farsça bir şeyler söyle bakalım
    - kem küm
    - biliyordum. evrakların da sahtedir senin. çomar çıkar şunu dışarı.
    - yürü ahbap