hesabın var mı? giriş yap

  • bugun ustsuz guneslenenlere hallenecekler. yarin "bunun bikinisi cok kucuk, avucici kadar" diye kovacaklar. obur gun "hasemadan dizinin yukarsi gorundu aboooov" diye kovacaklar. bu isin matematigi, bunlarin sistematigi bu. hic sasmaz.

  • tabi yapacak ulan. siz burayı özgür ve adil bir platform mu sandınız? lan ülkenin insanı ne ki internet sitesi ne olsun?

    edit : @four994 nickli arkadaşımız olayı haberleştirmiş. burada bulunsun. kendisine teşekkür ediyoruz.

    edit : link yenilendi.

  • malumunuz "de, ki" eklerini doğru yazan veya doğru yazmaya uğraşan kişi sayısı azınlıkta. artık gazetelerde bile bu yanlışlarla karşılaşıyorum ve bir gün bu yanlışların kalıcı hale gelmesinden korkuyorum. topluluğa sunduğumuz yazılarımızdaki kurallara uymamızla gurur duyuyoruz, fakat okuyanların bizim yanlış yazdığımızı sandıklarını farketmiyoruz. kendileri yanlış bildiği için bizi yanlış yazıyoruz sanıyorlar.

    konuyu uzatmadan direkt geçmek istiyorum. ben bazı imla kurallarını akılda kalıcı hale getirecek saçma örnekler vereceğim. sizin de eklemek istediğiniz varsa ister bana mesaj atın ekleyeyim, ister siz alta entry girin.

    - seray sever diye bir kadın var bilirsiniz. biliyorsunuz isim ve soyisim ayrı yazılır. işte sadece bu kadının soyadı ayrı yazılır, diğerseverler birleşik yazılır. örnek hayırsever, yardımsever.

    - şey kelimesi, günlerimizi yirmi kelimeyle idare ettiğimiz için herkesin imdadına yetişen, öyle bir şey ki her şey olabilen bir kelimedir. her şey olabildiği için bu kelime son zamanlarda popülerliğin verdiği duyguyla şımarmaya başlamış ve ayrı, tek başına takılır olmuştur. yani şey kelimesi çok şımarıktır, hep ayrı takılır. kelimelerle hiç birleşmez. örneğin her şey, bir şey.

    - de bağlacından iki tür vardır. bazıları şey gibi şımarık bazıları sevecendir, canayakındır, hep sırnaşır, evinize gelir gitmez mesela. orada olur hep. orada bulunur. mesela kitabınız onlarda (orada bulunuyor) kalmışsa arar sorarsınız, kitap nerede (orada) lan dersiniz, abi kitap bizde (onlarda) kalmış gel al der size.

    - ayrı yazılan de'de ise durum tam tersidir. yani bulunma durumu yoksa o ayrı yazılır. kitabınızı unuttuğunuzda (unutma durumunda bulunuyorsunuz) de'yi aradığınız zaman size artistlik yapıyor, madem kitabı unuttun kendini de (bakın orada bulunma durumu yok) unutsaydın evladım diyorsa de ayrı yazılır.

    - ki'de de durum aynıdır. kitabın onlarda kalıp kalmadığını sorduğunuzda yok lan bu benimki (ona ait, orada, onun) diyorsa kitapla aynı yerde oldukları için birleşik yazılır. tersi durumda ise ayrı yazılır. yine kitabın kalıp kalmadığını sormak için aradığınızda bu kitap senin mi ki beni arıyorsun, seninki olsa söylerim diyorsa ayrı yazılır.

    bazı kelimeler ise kalıplaşmıştır, bunları ezberlemekten başka çareniz yoktur. bu kelimelerle ki eki hep birleşiktir. klasik sınav ezberi şeklinde vereceğim. som bahçemi diye ezberleyeceksiniz, baş harflerini de hatırlayacaksınız. yapacak bir şey yok.

    sanki
    oysaki
    mademki
    belki
    amcanınki (yok tabi, şaka)
    halbuki
    çünki, çünkü
    ebeninki (şaka)
    meğerki
    illaki
    ( a ve e'de bir kelime yok, boş kalmasın diye yazdım)

    biraz saçmalamış olabilirim, ama belki aklınızda kalır da (orada olma, bulunma durumu yok, ayrılar yani orada değil) bir işe yarar.

  • bu hareketin içinde barındırdığı hayvanlığı, bencilliği ve kabin kalabalıklaşacağı için daha çok sıkışacaklarını öngöremeyecek kadar düşünme tembeli olunmasını geçtim; işin en ilginç tarafı dünyaya 2 gram katkı yapmamış ve yapmayan bir halkın bu kadar aceleyle nereye gittiği.

    her gün;
    herhangi bir icat, buluş? yok.
    dünya insanlarına katkı? yok.
    doğaya katkı? sırf zarar.
    çevresine katkı? mümkünse zarar.
    işinde iyileştirme? o da yok.
    öğretim? ne öğrenmişler ki öğretsinler.

    peki bu aceleyle allah'ın her günü nereye yetişiyorsun sen hacı dayı?

  • 2000'li yılların başında deli dana hastalığı (bse-bovine spongioform ensefalopati) denen hastalık hortlayınca millet danasını itlaf etti ve korkudan et yiyemez oldu. bunun üzerine tavuktan döner yapılmaya başlandı ve zaman içinde de tuttu çünkü görünüşte dönerdi, etten yapılıyordu ve fiyatı da uygundu. ondan önce türkiye'de tavuk döner pek bilinen bir yiyecek değildi.

    bugünse heryerde tavuk dönerci var. tavuk olayına biraz temkinli yaklaşmak gerek çünkü tavuk eti çok hızlı bakteri üretebilen bir ettir. bu bakterilerin en tehlikelilerinden biri salmonella olup kümes hayvanları ve yumurtadan bulaşabilir. çiğ ette de bu bulaşma riski yüksektir. maruziyet sonrası 12 ila 48 (bazen de 72) saate kadar bir sürede mide krampı, baş ağrısı, bulantı, kusma, gibi şikayetler başlar. ağır seyredebilir. bir diğeri de campylobacterdir. bu da benzer şikayetler oluşturabilir.

    bu nedenle tavuk etinden üretilen döneri güvendiğiniz yerden yemeniz önemlidir, yeterli hijyenin olmadığı bir yerden yediğiniz tavuk döner başınıza olmadık işler açabilir. bunları et de yapabilir ama tavukta bakterinin daha hızlı üremesinin sebebi şudur:

    bakterilerin yaşamak için suya ihtiyaçları vardır ve en az 0.85'lik bir nem ortamı olması gerekir. birçok taze et gibi tavuk etinin 0.99'luk bir su aktivitesi vardır. salmonella, campylobacter ve e.coli gibi bakteriler tavukla birlikte yaşar ve hayvan öldükten sonra da etinde bir süre yaşamaya devam ederler. tavuk eti dana etine oranla daha delikli (poröz) bir yapıya sahip olduğu için bakteriler de daha derine yerleşebilir ve nemi daha uzun süre muhafaza edebilirler. uygun soğuklukta muhafaza edilmemiş, yeterli ısıda yeterli miktarda pişmemiş bir tavuk etinde bakteriler daha çabuk üreyeceği için daha tehlikelidir (tekrar belirteyim ki benzer tehlike tüm çiğ etlerde mevcut ancak tavuk etinin yapısı bakteri üremesine daha uygundur). özellikle bol sosa bulanmış (etteki bozulmaları göstermez, kokuyu engeller) etlere dikkatli yaklaşmakta fayda vardır. he ama iyisi varsa da lezzetli, ona da birşey demem, afiyet olsun:)

    dip not: tavuk yumurtasına dokunduktan sonra bile ellerinizi yıkamanız, tavuk eti kesmek için kullandığınız bıçak ve aparatı çok iyi yıkamanız yukarıdaki sebeplerden ötürü şiddetle tavsiye edilir.

  • teoman'ın 2000 yılında çıkardığı "onyedi" adlı şarkısında bahsi geçen kızların bugün 30 yaşında olması durumu.
    acı gerçek hatta acımasız gerçek.

  • filmde barinan en büyük mantik hatasi meger yilmaz erdogan´mis.
    yeni farkettim.

    behcet necatigil´i canlandiriyor bu adam; necatigil 1916 dogumlu, film 1941´de geciyor, yani sair 25 yasinda.
    yilmaz erdogan 50 yasinda bir adami canlandirir gibi. bir de genc sairler hocam diye hitap ettiklerinden kendisine, aralarinda cok büyük bir yas farki varmis gibi aktarilmis; fakat muzaffer tayyip uslu 1922, rüstü onur da 1920 dogumlu. yani üc sair neredeyse akran.

    46 yasindaki adam 25 yasindaki bir sairi canlandirirken, 30 yasindaki karisi da 17 yasindaki bir karakteri canlandiriyor.
    ailecek bir sorun var.

  • izledik stres olduk tamam. gittim içeri tabi dizinin etkisindeyim düşünüyorum neler oldu diye. lan dedim o anda "evreka"

    burada gerçekten son zamanlarda gördüğüm (hatta hayatımda gördüğüm) en iyi ürün yerleştirmeyi kullanmış vodafone'a bir tebrik iletiyorum.
    bence ödül almalı (ciddiyim)
    neden mi?

    hatırlayalım: (hafif spoiler)

    kuzey'in telefonu çalışmaz ve taksiciden telefonunu ister. taksicinin telefonunda cemre'yi arar. cemre numaraya uzun uzun bakar ve açıp açmamakta tereddüt eder. ekranda 3-4 saniye boyunca kocaman bir 0549 lu numara gözükür (vodafone).
    cemre'nin açmamasını anlarız çünkü o anda kuzey'in onu çağırması onu büyülü bir dünyaya çağırmıştır. hiç bir şeyin bu anı bozmasına izin vermez.
    sonunda açar telefonu.

    ama asıl olay burda kopar: taksici arkasına döner ve der ki: "tünele giriyoruz" (yani telefon çekmeyebilir anlamında)
    sen, ben, evdeki herkes, nilgün teyze, fatma yenge hepimiz "ayayaaaa aaaaay ayy gelme diyemicek beykoz korusuna.. ay ay ay kız ölecek" diye tırsarız. ve gerçekten de doğal bir şekilde tırsarız.
    ama gel gör ki vodafone her yerde, tünelde bile çeker.

    tünelin içinde bile çok net duyar kuzey'i cemre.
    zeynep'i arar, haber verir.

    vodafone'a alkışlar gelir kanımca.
    bu kadar güzel reklam yerleştirme yapınca da alttaki hashtag'li saçma twitter mesajlarını da artık çekebilirsin vodafone.

    elini sıktık. tebrik ettik.

  • vosvoslu başkan jose mujica'nın bugün bir yerde çay içerken herkesin samsung'larıyla onun fotoğrafını çekmesi üzerine yaptığı espri. adam tek cümleyle teknolojik kalkınmadan dışa bağımlılığa, üretimsiz tüketimden gereksiz lüks sarfiyatına öyle bir eleştiri yapmış ki, insan hayret ediyor.

    türkler kapıyı tok sesle kapatıyor, almanlar kazanıyor.
    türkler kanepeyi monte ediyor, isveçliler kazanıyor.
    türkler bombalıyor, amerika kazanıyor.
    ulan hatta türkler evlenmeye niyetleniyor, bulgarlar kazanıyor.