hesabın var mı? giriş yap

  • halam dan geliyor
    ‘yanlış insana değer vermek gömleğin düğmelerini iliklemek gibidir yanlış yaptığını sona gelince anlarsın’

    altına enişteden yorum : evde ne yemek var ?

  • - ne okuyorsun?
    - hukuk.
    - ya siz gerçekten o kalın kalın kitapları tek tek ezberliyor musunuz?

    dipnot: soran bizzat ben. ezberlemiyorlarmış.

  • mülteciliğin, sürgünün ne demek olduğunu bilmeyen ahlak yoksunları gelip ukraynalı kız şakası yaparlar şimdi. lokasyon vermek istemiyorum ama gördüğüm mültecinin dudaklarından kan gelerek param parça olmuş elleri, kıyafetleri ile 20 metreden gelen yoğun kokusunu hissederken hüngür hüngür ağlamasını gördüm.

  • tefsirini de yapayım tam olsun:

    her şeyden önce bu bir kefenini sırtında taşıma hikayesidir.

    eskiden dervişler kefenlerini sırtında taşırlarmış ki ölüm, dünyanın geçiciliği aklından hiç çıkmasın, herkes de bu hakikati hatırlasın. kefeni sırtında taşıma hikayelerinin en ünlüsü de ortaokul tarih derslerinde öğrendiğimiz üzere 50 bin askeriyle 400 bin kişilik orduya saldırmadan önce kefenini sırtlayan alparslan'dır*. kısacası bu bir "ölüme hazırım" mesajıdır.

    bu geleneğin 20. yüzyıla uyarlanmış hali de sıcak havada bile ceketle gezen, dervişvari yaşam tarzından dolayı kul lakabı takılmış bir kişidir. insanların anlam veremediği bu ceketin hikmeti ortada kalan cesedin üstünü kapatmakta kullanılınca cümle alem tarafından anlaşılmakta, ceketin sırta gömlekle takım olsun diye değil kefen vazifesi görmek üzere giyildiğinin farkında varılmaktadır.

    ya kısmet, ya nasip meselesine gelirsek; kısmet ile nasip arasında şu fark vardır: kısmet belki olacak belki olmayacak olay için, nasip ise kesinlikle gerçekleşecek olan ama kime veya ne zaman denk düşeceği belli olmayan olaylar için kullanılır. o zamana kadar yatmadan önce "sabaha ya kısmet" demesinde 'uyuyup da bir daha uyanmamak var' hikmeti, her sabah kalktığında "ya nasip" demesinde de hem gün başlayınca rızkını çıkarmak için çalışmaya başlama besmelesi hem de 'bakalım ölüm bugün kimin kapısını çalacak' sorusu vardır.

    münzevi bir hayat süren kul ahmet'in yatmadan önce ve uyandıktan sonra ne söylediği mahalleli nereden biliyor orasını ben de çözemedim yalnız.

  • ölüm tanrısı. eski mısırlılar hayatın ölümle bittiğine inanmak istemezler, insan son nefesini verdiği anda ruhunun uzun bir yolculuğa çıkıp ölüm tanrısı osiris ile yargıçlarının huzuruna vardığını düşünürlerdi. onlara göre, ölen bir insanın ruhu öteki dünyaya gidiyordu. diriler ve ölüler ülkesi arasındaki korku ülkesini geçince, büyük yargıcın karşısına, anubis veya horus tarafından getirilirdi. orada bir tören düzenleniyor, bu törende ölenin kalbi tartılıyordu. bu tören sırasında yeraltı tanrısı anubis elinde bir terazi tutardı. ölünün kalbi bu terazinin kefelerinden birine konurdu. öteki kefede ise adaleti ve doğruluğu ölçebilecek bir tüy bulunurdu. eğer ölü adil ve dürüst bir yaşam sürmüş ise kefeler dengelenirdi. eğer kalp tartıda eksik gelirse, yemesi için ament adlı canavara verilirdi. bütün bu olup biteni tanrıların katibi thoth kayda geçirirdi.

  • kısmen haklı.

    doğru olan şu, bisikletle işe gitmek doğrudan medeniyt değildir.

    bisikletle işe gitmek istediğinde sorunsuz bir şekilde "gidebiliyorsan" işte o medeniyettir.