hesabın var mı? giriş yap

  • prim için euro 2016'da takım satanlar, şimdi asker selamı verdi diye vatansever oldu ya, ben de buna tutuluyorum.

    o kişi daha mı çok vatanını seviyor şimdi?

  • beşiktaşlıyım. adımı bile efsanelerimizden birisinden aldım.

    okur okumaz aklıma gelen ilk şey "mahalle yanarken bazılarının yaptığı şeyler" oldu.

  • başlık: kopacak olan kıyametteki mantık hatası

    1. lan şafak vakti kopacak diyolar kıyamet. nereye göre şafak vakti. dünya yuvarlak değilmi lan a. koduklarım ? bize şafak vaktiyken diğer tarafta gece oluyo.

    5. hacı sırayla kopuyolar
    mesala türkiye için kıyamet vakti

  • mevzu bahis oyuncak ördekler, the first years adlı şirket adına çin'de üretildikten sonra hong kong limanından amerika birleşik devletleri'ne doğru yola çıkan gemiye konteynerler halinde yüklenirler.

    ancak gemi amerika'ya doğru ilerlerken beklenmedik bir gelişme yaşanır ve 10 ocak 1992 tarihinde büyük bir fırtınaya yakalanırlar. bu fırtına öyle güçlüdür 12 adet konteyner, gemiden kayarak büyük okyanus'a düşer. bu 12 adet konteynerlerin birinin içinde çoğunluğu oyuncak ördek olmak üzere tam 28.800 oyuncak bulunmaktadır. içinde bir sürü oyuncak bulunan bu konteyner denize düşerken diğer konteynerlere çarpar ve içindeki tüm oyuncaklar bir anda okyanusun yüzeyine saçılır. üzerlerinde herhangi bir delik vs. de olmadığı için batma riskleri bulunmayan oyuncaklar büyük okyanus boyunca yol almaya başlar.

    bu olay kısa sürede duyulur ve seattle eyaletinde yaşayan iki okyanus bilimci curtis ebbesmeyer ve james ingraham, okyanus yüzeyi akıntılarıyla ilgili bilimsel araştırmalar kapsamında konuyla bir hayli yakından ilgilenmeye başlarlar. bu olay belki de birçok kişi için pek bir anlam ifade etmezken, bir anda on binlerce nesnenin okyanus yüzeyine dağılması bilim adamları için bulunmaz bir fırsattır.

    kazanın üzerinden 10 ay geçtikten sonra oyuncaklardan bazıları alaska kıyılarına ulaşmaya başlar. tarihler 16 kasım 1992'yi gösterirken alaska sahillerinde yaklaşık 10 adet plastik oyuncak bulunur. bu olay ebbesmeyer ve ingraham için bulunmaz bir fırsattır ve hemen oyuncakların bulunuduğu bölgeye intikal ederler. yaklaşık 1 yıl boyunca 850 km'lik şeridini kontrol eden ikili, toplamda 400'e yakın oyuncak bulur. oyuncakları buldukları yerleri de sisteme kaydederler.

    bu iki okyanus bilimcinin geliştirdiği modelleme sayesinde oyuncakların nerelere doğru sürükleneceği tahmin edilir. buna göre bir kısmı japonya'ya doğru ilerlerken bir kısmınında kuzeye ilerleyerek bering boğazı civarlarında, buzulların arasında sıkışacağı öngörülür. kuzey kutup bölgesinden yavaşça geçeceği ve buzulların erimesiyle birlikte atlantik okyanusu'nun kuzeyine ancak beş altı yılda geçecekleri öngörülür. bu öngörüden hareketle kanada ve izlanda bölgelerinde plastik ördek oyuncakları bulanlara ödül vaat edilir. 2004 yılında sahillere vuran çok sayıda oyuncak bulunmasıyla bu öngörüler doğrulanır.

    ayrıca olayla ilgili çok sayıda eser ve çocuk kitabı yazılmış. günümüz koleksiyoncularının en çok aradığı nesnelerden biri olmuş bu oyuncaklar.

  • öğrenci evlerinde makarna, yumurta en standart yiyecektir. kiminde vakitsizlikten, kimin de üşengeçlikten kiminde de parasızlıktan pişer. ancak bu durum evladının güzel yiyeceklerinden mahrum olduğunu düşündüp zaten üzülüp duran anneye söylenmez.

    - ne yediniz evladım bugün
    - köfte yaptık anne
    - kuru kuru mu yediniz onu
    - yo be anne yanına salata da yaptık
    - oyy oyyyy bi salata köfteyle mi duruyorsunuz
    - yok be anne, çorbada yaptık...
    - ah be evladım pilav, garnitur bişiler de yapsaydınız yanına
    - yaptık annem, pilavda yaptık, patateste kızarttık. yoğutta koyduk masaya, üzerine de puging yaptı selami onu yedik.
    - ay evladım kıyamam ben size, dün sınavın vardı ama uğraşamamıssındır. ne yedin kurban olduğum
    - eee ,eeee ay aman anne kafa mı kaldı ne yediğimi nerden hatırlayım, kurduk gene sofrayı merak etme

    telefon kapatılır, ev arkadaşları sayılan yiyeceklerden bi tuhaf olmuştur.

    - puding ne lan baklava aldık deseydin,
    - inegöl köfte olduğunu söyleseydin şöyle parmak parmak, yanında da turşu vardı hatta
    pilaki bile yaptık deseydin,
    - pilav da öyle sıradan pilav değildi, özbek pilavı deseydin...

    sonra herkes birbirine bakar cepte paralar sayılır, yakındaki dürümcüye gidilip gidilemeyceği hesaplanır. ehh be anne akşam akşam yaptırdığın masrafa bak bize denir.

    ben nedense hep dolma ve sarmayı özlerim, diğer yemekler bir şekilde marketten bile alınır yapılır da ya bunlar.. anneme hep sarma, dolma yediğimizi anlatırım, benim yapamayağımı bildiği için sürekli meçhul ev arkadaşı bu işi yapabilen insandır. annemde neden merak etmez bilmiyorum koca istanbul'da ev arkadaşlarımın hep dolma yapabilen insanlar olmasını...
    belki ve büyük ihtimalle onlar da bilir o yemekleri yemediğimizi, karşılıklı bir mutlu yalanı paylaşıyoruzdur.. ne yapalım bile bile bir anne evladının makarna ve yumurta ile beslendiğine razı olmayacaktır hiçbir zaman.

  • senin o muhabbetini yaptığın kız ana kucağından ayrılıp allahın unuttuğu dağın başında köpek bağlasan durmayacak köy lojmanlarında kalıyor.

    senin o muhabbetini yaptığın kız sen evde kombiden çıkan sıcak havayla mayışmışken kömür taşıyıp ısınmaya çalışıyor.

    senin o muhabbetini yaptığın kız her gün soba zehirleyecek korkusuyla yaşıyor.

    senin o muhabbetini yaptığın kız sen pc başında yayılıp ekşide takılırken tipi eşliğinde kapı önünde bekleyen kurt sesini dinliyor.

    senin o muhabbetini yaptığın kız sen kıçı kırık köpek gibi gezerken köy yolunun açılmasını bekliyor.

    senin o muhabbetini yaptığın kız sen her istediğinde kombini açıp duşa girerken suyun gelip banyonun sobayla ısınmasını bekliyor.

    senin o muhabbetini yaptığın kız cahil bırakılmış bir toplumun içinde insanlara bir umut olmaya çalışıyor.

    o yüzden böyle bütün gün bilgisayar başında yayılan vasıfsızların ağzına alırken bir destur demesi lazım, e mi canım benim.

  • ilhan berk'in bir şiiri:

    evet hep açık gidip gelen ağzın içindi,
    gökyüzünün o huysuz maviliği içindi,
    elma kokan bir türkçeyle konuştuğun içindi
    ölümün sefil, kötü belleği içindi
    her gün pazar kurulan o sokaklar içindi
    saçında uykusu kaçmış çiçekler ıslattığın içindi
    çocuklar okuldan dönüyormuş gibi sesin içindi

    işte bütün ama bütün bunlar için sana teşekkür derim