hesabın var mı? giriş yap

  • 1991 yılında beşiktaşın galatasarayı 1-0 yendiği bir maçın ardından boynundaki juventus kaşkolu yüzünden linç edilen beşiktaş taraftarı. o sıralarda italyada çalışan bir mühendis olan oktay izin için türkiyeye gelmiş, maçın ardından iki arkadaşıyla birlikte gezerken, boynundaki juventus atkısı yüzünden 30-35 kişilik bir galatasaraylı grubun saldırısına uğramıştı. (bkz: haznedar)

    boynundaki atkıdan çekilip yerde sürüklenen oktay bu sırada kafasına aldığı sopa ve tekme darbeleri ile hayatını kaybeder. olayın failleri yakalandı mı bilmiyorum ama bir hafta sonraki galatasaray-bakırköy maçında aynı ekip ali samiyende yerini almıştı

    bu olaydan 1 hafta sonra uğur dündar'ın hodri meydan programında bu olayın üstüne gidilerek, 3 büyük kulübün fanatik taraftarları hakkında kapsamlı bir program yapılır. eğitim durumları, işleri, nerden beslendikleri vs vs.
    bu program türkiyedeki tribün terörü hakkında ilk kapsamlı araştırma sayılabilir.

  • evlenmeden önce kırmızı çizgilerimden biri de doğacak çocuğa çift isim ve ebeveyn ismi koymamaktı. çocuk doğmadan dedesi ölünce tutturdular dedesinin ismi de dedesinin ismi diye. çocuğu doğuracağım diye aylarca gözler tavanda yatalak olan ben, 9 ay boyunca 1 kere arayıp sormayan, bir ihtiyacın var mı demeyen tipleri çocuğumun ismine karıştıracak değildim. hâlâ bayramlarda falan hayatımda ilk kez gördüğüm tipler niye dedesinin ismini koymadınız diyor. bir gün birine çünkü eşşeğin sikinden ötürü deyip sıkacağım gırtlağını o olacak.

    debe editi:
    2 gündür mesaj kutumu ve beğeni butonunu patlatan arkadaşlara teşekkür ediyorum. aynı dertten muzdarip çok fazla insan varmış, yalnız değilmişiz.
    nadir de olsa hakaret edip bela okuyanlara ise tek lafım; devran dönüyor, geleneksel toksik aile yapınızın içinden geçeceğiz, bu daha ne ki ahahahaahasslkj ruh hastaları sizi :)))

  • milan baros (2014): "onun çok muhteşem bir hoca olduğunu söylerlerdi ama çalıştıktan sonra gerçeği gördüm. dünyada ondan daha iyi olan bir sürü hoca var. fatih terim'in maç öncesi taktik konuştuğunu hatırlamıyorum. sadece rakibi yıkmak, parçalamak gibi şeylerden bahsederdi"

    frank de boer (2008): "2000 yılında kazanılan uefa kupası'ndan dolayı bana göre başı hâlâ göklerde, bulutların arasında geziyordu. ama şunu söyleyebilirim ki, çok mükemmel bir antrenör değildi. kendisi futboldan çok dış görünüşüyle meşguldü. benim hiçbir yerde görmediğim bir şeydi. yarım sezonluk bir dönemde aynı kıyafetle diğer antrenmana çıktığını görmedim. bu gerçekten inanılmazdı. tam anlamıyla gerçek bir megalomandı”

    andrea pirlo (kitabından alıntılar): “dikkat çekici ve gerçekten tuhaf biriydi. kurallara karşı alerjisi varmış gibiydi. daha ilk başlardan uzun süre çalışamayacağı belliydi ve nihayetinde de kovuldu. milan öncesinde her istediğini yapabileceği daha küçük takımlarda çalışmıştı. milan’da ise atmosfer daha farklıydı. yemeklere geç gelir, resmi toplantılara kravatsız katılır, sırf big brother’ı (biri bizi gözetliyor) izleyebilmek için mr. bic’i (adriano galliani) masasında tek başına bırakırdı. parlak kıyafetlerle john travolta gibi gezerdi milanello’da.

    terim’in soyunma odasındaki sözlerini bize aktarmada sorunlar yaşıyordu. terim el kol hareketleriyle türkçe konuşur ve ‘çocuklar, sezonun en önemli maçlarından birini oynayacağız. birçok kişi bizi eleştiriyor ama ben size inanıyorum. şimdi vazgeçemeyiz. bizden beklentiler büyük, onları hayal kırıklığına uğratmamak görevimiz. bunu kendimiz için, kulüp için, başkan için, taraftarlarımız için yapalım. insanın kafasını kaldırması gereken bazı zamanlar vardır hayatında. o an bizim için geldi. haydi çocuklar, haydi’ derdi. ama tercüman neredeyse hareketsiz bir şekilde durur ve italyanca şöyle söylerdi: ‘juventus yarın geliyor. kazanmak zorundayız.’ biri 5 dakika konuşurken, diğeri 5 saniye konuşurdu.

    terim: ‘andrea, sen bizim için odak noktası olacaksın. oyunu sen yöneteceksin, ama acele etme, zorlama. durumu değerlendir ve etrafında en az rakip olan arkadaşına topu aktar. sana güveniyoruz. sen bu takım için ve oyun stilimiz için çok önemlisin. ama tekrar söyleyeceğim: zorlama. sakin ve soğukkanlı sözleri sloganımız. önce düşün, sonra pasını ver. doğru sonucu almak ve tüm italya’ya hala hayatta olduğumuzu göstermenin tek yolu bu. savaşmadan yenilmeyeceğiz. şimdi herkes sahaya çıksın. gerçek gücümüzü gösterelim ve bu yılın en iyi oyununu çıkaralım’

    tercüman: ‘pirlo pas at. hadi şimdi gidip idman yapalım.’

    bazı takım toplantıları, özellikle de en başlardakiler unutulmazdı. terim taktik panosunun önünde durur, bir tebeşir alır ve tahtaya 11 yuvarlak çizerdi. her yuvarlak bir oyuncuyu temsil ederdi ancak tahtada o kadar çok not ve karalama olurdu ki hangi oyuncu forvet, hangisi defans, hangisi orta saha anlaşılmazdı. tamamen kaos: sadece kaleci belliydi.

    bir noktayı gösterir ve ‘tamam, costacurta sen şuraya gideceksin’ derdi.

    ben de söze girmek zorunda kalırdım: ‘ama hocam o benim.’

    savunmacılarla golcüleri karıştırdığında iş iyice içinden çıkılmaz hale gelirdi. bunu bilerek yaptığından şüphelenmeye başlamıştım. sahada dört forvet ve yalnızca iki defans: berlusconi’nin yasak hayali.”

  • nikotin sadece sigarada değil, yediğimiz yemeklerde de vardır. hatta sigarayı bırakma sürecinde olan insanların kimisinde nikotin ihtiyacı için bu yemekleri aşerme durumu olabiliyor. öncelikle sigaraya bağımlı hale gelmemize sebep olan nikotin hakkında biraz konuşalım.

    nikotin bağımlılığı, kırılması en zor bağımlılıklardan bir tanesidir. farmakolojik ve davranışsal etkileri eroin ve kokain ile benzer olup uyarıcı ve depresan etkisi bulunmaktadır. bu nedenle strese girildiğinde veya kötü hissedildiğinde direkt sigaraya koşmak gibi bir refleks sergileriz.

    nikotin vücudun ihtiyacı olan bir madde ve sigara kullanmayan insanlar vücudunda bu maddeyi zaten üretiyor. sigara kullanıldığında alınan nikotin vücuda aşırı geldiği için vücudun nikotin üreten kanalları bir süreden sonra kapanıyor ve tamamen dışarıdan alınan nikotine muhtaç ediyor. aslına bakıldığında sigara kullanıcıları biyolojik birer nikotin hastası haline geliyor. bu nedenle doktor kontrolünde tıbbi destek alarak bırakmakta fayda var.
    1 dal sigaranın içinde 0,8mg nikotin bulunmaktadır. bu 1 paket sigara tüketen bir insanın günde 16mg nikotin alması anlamına geliyor.

    bırakma sürecinde sigara içme isteğinizi bastıracak nikotin barındıran yiyeceklere sırasıyla göz atalım:

    1. çaylar
    siyah çaylar 100 ng/g içerirken hazır çaylarda bu oran 285 ng/g'a kadar çıkmaktadır.

    2. patlıcan
    100 ng/g nikotin barındıran patlıcanın 8 kilosu 1 dal sigaradan aldığımız nikotine eşit oluyor.

    3. patates
    diğerlerine nazaran daha az nikotin barındıran patateste 15 ng/g nikotin bulunmaktadır. patates olgunlaştıkça nikotin miktarı azalmaktadır. yeşil ve filizlenen patateslerde ise nikotin miktarı 3 katına kadar artmakta olup büyük çoğunluğunu kabuğunda barındırmaktadır.

    4. karnabahar
    patlıcangiller familyasından olmamasına rağmen 16 ng/g nikotin içermektedir.

    5. domates
    7 ng/g nikotin barındıran domatesin de olgunlaştıkça nikotin miktarı azalmaktadır.

    6. sakız
    normalde nikotin içermeyen sakız, sigarayı ağızda bulundurmayı alışkanlık edinenler için güzel bir meşkaledir fakat eczanelerde 2mg ve 4mg nikotin içeren versiyonları da satılmaktadır.

    bu nikotin barındıran patlıcangiller familyasına ait patlıcan, patates, ve domates ile güzel bir türlü yemeği yapılabilir.

    kaynak: wikipedia
    testcountry

    düzeltme: imla.

  • rıza abi hatırlatıver de bir dahaki leopar saldırısında havaya sıkalım korkup kaçıyormuş hayvan. yav arkadaş tamam vallahi ben de çok üzüldüm o hayvanın öldürülmesine de yeminle ironi yok bak bu dediğimde, planet earth terbiyesiyle büyümüş insanım üstüne carl sagan cosmos kombosuyla hem de. ama yani arkadaşına leopar saldırmışken ki alışık değilsin böyle şeylere dur havaya sıkayım da korkup kaçsın şeklinde düşünecek, soğukkanlılığını kaybetmeyecek üç adam çıkmaz lan şu memlekette. harbi klavye başında yazmanın rahatlığı mı bilemedim. bak leopar dedim. saldırıyor dedim...

    neyse tanım gelsin... üzücü bir olay... yanlış yer yanlış zaman yanlış insan...

  • bir önceki çağda yaşanan bir olayın neden-sonuç ilişkisini şimdiki çağın dinamiklerine göre değerlendirmek aklın yüzerek yunan adaları'na kaçtığını gösterir.

  • sevdiğim kız ile ilk defa garsonlu bir mekana gitmiştik :) (daha önce hep starbucks ya da tabldot) garson geldi "ne istersiniz?" diye soruyor. ben hemen kendi siparişlerimi verdim. o sırada baktım alttan bir ayak bacaklarıma vuruyor. "lan kedi mi geçiyor ne oluyor" diye irkildiğim sırada bizim hatunun alttan peçeteye yazılmış siparişleri uzattığını gördüm. aldım hemen garsona okudum.

    sağolsun benim erkeklik gururum kırılmasın diye garsonla muhatap olmak yerine bana yazıp uzattı siparişlerini. hesap öderken de alttan kredi kartını uzatmışlığı vardır.

    şimdi o kadınla evliyiz, çocuk bekliyoruz <3

    -lan bi yürüyün gidin. ne büyük egonuz varmış. aman kız hesap ödemesin erkeğin gururu kırılır. yok kız garsonla muhatap olmasın erkeğin pipisi ufalır. geçin lan bunları geçin ya!