hesabın var mı? giriş yap

  • annemdi. babamla olan evliliğinde en iyi şartlarda yaşamış, çok iyi bir geliri olan ama kumar tutkusu nedeniyle eve uğramayan kocası yüzünden bir dönem kuru ekmeği ıslatarak yemiş, kocasının iyi kazancına rağmen borç yüzünden elektrikleri kesik evde oturmuş, sonrasında üzerine yapılan evleri boşanırken geri vermiş, rulet ve poker masalarında bir servet bırakan, iflas eden bir kocadan sonra 3 genç kızla tek odada oturmuş, kilidi bile olmayan kapıyı iple bağlamış, geceleri korkuyla sabahlamış ve yoksulluğun dibine vurmuş bir kadın.

    lüksünü bir tarafa bırak, ihtiyaçlarını bile göz ardı ederek, çocuklarını okutmak için didinmiş, bir an önce kurtulmak için boşanırken nafaka bile istemeyecek kadar canından bezmiş, bir zamanlar yaşadığı ihtişamda gözü kalmamış, arkasına bakmamış, ikinci evliliğinde de gülmemiş, paraya pula, takılara, güzel kıyafetlere önem vermemiş, durumu iyiyken bile azıcık bir bükmeyle eğrilebilen çatallar kullanmış, gösterişi hiç sevmemiş, kitap okuyup bulmaca çözmek en büyük zevki olmuş, dedikodulardan, insanlardan uzak durmuş, evli çocuklarının yüklerini bile üzerinden atmamış, daima bir kale olmuş ve 10 yıl savaştığı kansere rağmen gülebilmiş ve kimseyi üzmeden, kimseye ağlamadan, yüzündeki hiç değişmeyen vakur ifadeyle hayata veda etmiş güzel kadın.

  • bence herkesin en sinir olduğu şey kapatılsın, sonra hep beraber ülkenin göbeğinde toplanıp ıssızlıkta birbirimize şarkılar söyleyelim.

  • dunyadaki en guzel seylerden biridir. bunu, dun aksam saclarimi maşa ile bukle bukle yaptigi icin diyorsam n'olayim.

  • sanırım erkeklerin kabul etmeseler de hoşuna giden hilelerdir. zira timsah gözyaşları dökmeyen, zengin koca bulmak gibi bir amacı olmayan, bebek sesi çıkarmayan ve çözemedikleri durumların üstesinden kendisi gelmeye çalışan, makyaj sevmeyen ve topuklu ayakkabıyı gündelik yaşamda tercih etmeyen kadınların başka başlıklarda "bizim mahmut abiden ne farkı var yaaa ekieki" şeklinde incelendiğini görebilir ve pek revaçta olmadıklarını söyleyebiliriz.

  • taksim polis merkezi'nde calisan bir trafik polisinin sarfettigi bir cumle. hurriyet gazetesindeki yazida soyle bahsediliyor:

    karakola uğrayan, 24 yıllık trafik polisi, sürücülerden yakınıyor. karşısına her gün "sen benim kim olduğumu biliyor musun" diyen birçok kişinin çıktığını anlatıyor: "lüks otomobiller kullanıyorlar. çoğunun mesleği, işi yok. ikinci cümleleri genellikle haritadan kendine yer beğen, olur. olmazsa rüşvet teklif ederler." ardından geçenlerde yaşadığı ilginç bir olayı naklediyor: "gece vakti yolda zikzaklar çizerek gelen bmw'yi durdurdum. adam sarhoş. konuya doğrudan girdi. kim olduğumu biliyor musun, deyiverdi. bu sırada telefonum çaldı. kızım arıyordu. üniversiteye hazırlanıyor. bilgisayarın karşısında ders çalışıyormuş. google'a gir ve ahmet b. kimmiş bir bakıver, dedim. iki dakika sonra aradı. hiçbir bilgi çıkmamış. adama döndüm. google'a baktık beyefendi, siz bir hiçmişsiniz, dedim..."

    yazının aslı:

    http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/…8&tarih=2006-06-11

    canım türkiyemden muhteşem bir hadise...

    edit: hadiseyi sozluge benden once tasiyan varmis: (bkz: #9668819)

  • nike'ın logosunu 35 dolara çizen üniversite öğrencisi. hikayesi şöyle:

    "swoosh" olarak da bilinen nike logosu, 1971'de carolyn davidson adlı bir grafik tasarım öğrencisi tarafından tasarlandı. 1964'te kurulan nike (o zamanki adıyla blue ribbon sports), ürünlerinde kolayca yeniden üretilebilecek basit ve akılda kalıcı bir tasarım istiyordu ve davidson da farklı fikirler denedikten sonra, şimdilerde herkesin aşina olduğu swoosh'u buldu. carolyn davidson bu çalışma için nike'tan 35 dolar ödeme aldı ve swoosh o zamandan beri dünyanın en tanınmış ve ikonik logolarından biri haline geldi. (35 dolar günümüz parasıyla yaklaşık 260 dolar falan ediyor.)

    carolyn davidson, nike'ın kurucusu phil knight'ın da hocalık yaptığı portland eyalet üniversitesi'nde bir öğrenciydi. phil knight, nike'ı japon koşu ayakkabılarını ithal eden ve satan küçük bir şirket olarak kurmuştu, şirket için bir marka kimliği yaratmak istiyordu. knight, üniversitede verdiği muhasebe dersi esnasında davidson'un yağlı boyaya parasının yetmediği bir sohbete kulak misafiri oldu ve ondan şirketin ürünleri, ambalajları ve pazarlama malzemeleri üzerinde kullanılabilecek bir logo tasarlamasını istedi.

    davidson, tasarım üzerinde çalışarak, farklı fikirler ve eskizlerle denemeler yaparak birkaç hafta geçirdi. sonunda, sivri uçlu tik işareti şeklindeki bir çizgiden oluşan basit bir tasarım olan swoosh'u buldu. phil knight tasarımı beğendi ve resmi nike logosu olarak kullanmaya karar verdi. davidson, çalışması için 35 dolarlık bir ödeme aldı ve swoosh, o zamandan beri dünyanın en tanınmış ve ikonik logolarından biri haline geldi. davidson'un da bu başarıdan sonra önü açıldı ve grafik tasarım alanında birçok işe imza attı.