hesabın var mı? giriş yap

  • ağlayabilirim bu habere.
    siz görmediniz; diyaliz merkezlerindeki, nefroloji poliklinikleri önündeki sarı siyah renkli, hali kalmamış insanları. içinizden hiç çığlık atarak ağlamak gelmedi onca insanın haline. organ nakli konusunda kimsenin bi dakika bile düşünmüyor oluşuna hiç dehşete düşmediniz.
    bu haber beni gerçekten mutluluktan ağlatır..

  • sadik han, londrada doğup büyümüştür. bir göçmen değil, ingilizdir kendisi. göçmen olan ailesidir.

    nitelikli göçmen ile, her bir sikimi yaparım ağğbi göçmenini ayırt edemeyecekseniz, bu işlere girmeyeceksiniz.

    adamlar öyle bir sistem kurmuş ki, içeri girebilmek için tanrı olmanız lazım alanınızda. ha yok mu, sistemi kırıp gidebilen, bir şeyler yapabilen elbette var. ama yine de aşırı kontrollü. bizde sınırı aç ağzına kadar, doldur ne var ne yok. sonra eee bunlar göçmen aga. nerden biliyorsun? ajan mı? terörist mi? sabıkası var mı? dökümanları ne kadar gerçekçi? geçmişine dair elinde ne var? nelere ulaşabiliyorsun?

    bunları bilmeden alınan herkes, potansiyel bir tehdittir. yoksa kimse kalifye olan, işine saygısı olan, topluma yararlı bir bireye hayır demez. ama onu satmanın yolunu bulman lazım.

    göçmen alan ülkelerin sistemlerine bak, kendi vatandaşlarına bu durumu nasıl tanıttıklarına, nasıl açıkladıklarına bak, ondan sonra başlık aç.

  • yarışmacıların marka isimlerini söylememek için onları komik bir şekilde sansürlemesi. şöyle diyaloglar çıkıyordu mesela ortaya;

    -zigros'tan meyve suyu alınması lazım. *
    -karkur'dan salatalık aldın mı? *

    yarışmayı show tv veriyordu ama kanal6'da ev içinden 24 saat canlı yayın yapılıyordu. bu kanal btv de olabilir, net hatırlamıyorum.

    ilk yarışmada eve viyana'dan bağlanmışlardı bir şey için. melike almanca tercümanlık yapıyordu. daha sonra "viyana'nın kapısına dayanmış osmanlı'nın çocuklarıyız" gibisinden bir söylemde bulununca alkış kıyamet inlemişti stüdyo :(

    ayrıca radyoda sırf bbg konuşulan bir kanal kurulmuştu. ev hanımları sürekli bağlanıp yarışmacılar hakkında dedikodu yapıyordu. annem de sık sık bağlanıyordu radyoya. babam uğraşmaktan vazgeçmişti bir yerden sonra.

    son olarak yarışmacıları sabah uyandırmak için evde alarm olarak çalan şarkı; http://www.youtube.com/watch?v=pov-3yipswc

    edit: patates sultan uyardı; almanca konuşan yarışmacı berra'ymış. teşekkürler.

  • sanırım yapması gerekeni yaptı. meydanı boş bırakmayıp mütemadiyen konuştu -hakaret etmeksizin- ve meydanı boş bulacağını düşünen kişinin duyulmasına müsaade etmedi.

    edeplice yapılacak tek şeydi sanırım.

    https://www.youtube.com/watch?v=hqs69slviq4

    yeğenlerim gibi kotalı filan kullananlar için:

    özetle, güzel güzel başladılar. mirgün bey "2. bölge 7. sıradan adaysınız. bu bazılarına göre keskin bir dönüş. baykal'ın istifa ettiği basın toplantısında sizin haykırışınız, gözyaşı dökmeleriniz, 'babamı kaybetmiş gibi oldum' diyerek bu durumdan duyduğunuz üzüntüyü dile getirmeniz, sonra kılıçdaroğlu'nun seçilmesinden önce baykal adına yaptığınız girişmler herkesin aklında. şimdi chp'nin bir numaralı rakibinden aday olduğunuz zaman bu yadırganıyor haliyle. bunu nasıl açıklıyorsunuz?" diye sorar sakince.

    "net bir şekilde açıklayayım. herhalde benim dönüşüm kılıçdaroğlu'nun cemaate yaklaşması kadar kesin bir dönüş değildir. paralel örgüte yaklaşması kadar keskin bir dönüş değildir. ikincisi, benim ağlamam, ben öyle bir aileden geliyorum ki, benim dava arkadaşlarımı, benim yol arkadaşlarımı makam ve mevki uğruna satmam. sayın kılıçdaroğlu gibi sayın baykal'ın evine gidip... benim ogünkü ağlamamın bir başka sebebi de vardı. ben o günkü şartlarda türkiye'nin geleceğini az çok okuyabiliyordum. sizin medya grubunun chp'nin eline geçeceğini bildiğim için, biraz da ondan dolayuı hıncımdan ağlıyordum. yani.."

    "savcı bey lütfen ithamlarımızda ölçülü olalım ve burada birbirimizi kırmak üzerine, yayına davet edildiğiniz yerde asgari etik kuralları çiğnemeden birbirimizle muhattap olalım" dedi mirgün bey ve adamın "siz doktor değilsiniz benim durumumu teşhis etmek neden bu kadar sizi ilgilendiriyor. çünkü siz yayın grubu olarak bu güne kadar türkiye'nin birliği beraberliği için hiçbir çaba sarfetmediniz ki. ne zaman ki bir nifak sokmak için işinize nasıl geliyorsa onu değerlendirdiniz..." dedi ve koptu mirgün bey.

    ben olsam ben de kopardım, yalan değil. ha o ağzını bozmadı, ben bozardım.

    not: cümlelerin kurulamamasının sorumlusu ben değilim, bizatihi kendisi. ben dediği biçimde yazıya döktüm.

    çok özür dileyerek bir not: gezi olaylarında polis şiddetine maruz kalan, gözü çıkarılan ve yakılan minibüs şoförü hakan yaman "2 çocuğum var, çalışmam lazım" diyerek iş arıyormuş. istanbul'da bir vicdanlı işveren arkadaş bulunur belki diyerek...

    (bkz: hakan yaman)

  • not: dizinin finalini izlemediyseniz lütfen okumaya devam etmeyin.

    --- spoiler ---

    saul goodman final bölümünde aslında kim wexler'den intikam alıp onu vicdan azabıyla baş başa mı bırakmak istedi ?

    jimmy mcgill, saul goodman ve gene takovic, hangi ismi kullanmalıyız ? o kendisini final bölümünde jimmy mcgill olarak kabullendi ve tüm hatalarının cezasını çekmeye karar verdi. walter white'ın kendisi olmadan hiçbir şey başaramayacağını, onun meth imparatorluğunu kuran kişinin aslında kendisi olduğunu çok iyi biliyordu ve bunu söylemekten çekinmedi. kulağa mantıklı geliyor gibi, peki ya böyle değilse ?

    saul'un gözünü bu kadar karartmasının ve "ne olacaksa olsun!" şeklinde suç makinesi haline gelmesinin sebebi kim wexler olabilir mi ? bence öyle! 5x10'da kim ve saul, sandpiper davasından kendilerine düşen payı nasıl daha hızlı alabileceklerine dair bir konuşma yapmışlardı ve hızlı alabilmelerinin tek yolu howard'ın avukatlık itibarının zarar görmesine bağlıydı. saul, kim'e "eğer bu işi yapacaksak howard'ın canını yakmamız gerekecek ve yaptığımız şeyden sonra belki bir daha avukatlık yapamayacak, bunu yapmamalıyız ve bu iş sana göre değil" demişti.

    kim wexler tam tersi bir şekilde bu işi yapmaları gerektiğini ve başaracaklarını söyledi ve duşa girmek için kalktı, saul "kim, benimle kafa buluyorsun değil mi ?" şeklinde bir şaşkınlık yaşarken, kim wexler meşhur finger gun hareketini yaparak aslında bu işi ne kadar çok yapmak istediğini ve şaka yapmadığını belli etmiş oldu.

    howard hamlin'in kim ve saul'un oyunlarıyla itibarsızlaştırılması, kokain bağımlısı gibi gösterilmesi ve son olarak fotoğraf tuzağıyla şizofren konumuna getirilmesi hem howard hem de jimmy'in sonunu hazırladı. howard'ın bir nevi içini dökmek ve "size yenilmeyeceğim" demek için yanlış zamanlamayla gelmesi ve lalo salamanca tarafından öldürülmesi, kim wexler'i avukatlığı bırakıp sıradan bir hayata mahkum olmasına, jimmy'in ise saul olma sürecini başlattı.

    jimmy, kim wexler'e çok saygı duyuyordu ve kim'in yanında olabilmek onun için her şeyden önemliydi, kim wexler'ı her anlamda hayatında istiyordu ve motive kaynağı olarak onu görüyordu, birlikte avukatlık ofisi açmak ve wexler tarafından herhangi bir şekilde takdir edilmek, saygı görmek istiyordu, barney stinson'un "bu hayatta ne yaparsanız yapın, arkadaşların orada bulunup bunu görmüyorsa efsanevi olmaz." mantığı gibi düşünebilirsiniz jimmy'in gözünde kim wexler'ı.

    kim, boşanma dilekçesini imzalamak için saul'un ofisini ziyaret ettiğinde saul "seni hiç önemsemiyorum" mesajı vermeye çalıştı, fakat aslında sonunun başlangıcı olduğunu ve kim olmadan kendi hayatındaki hiçbir başarısından mutlu olamayacağını ve en çok saygı görmek istediği insanın artık onunla olmak istemediğini ve gözünde her anlamda bittiğini biliyordu. howard hamlin'i bitirme sürecini başlatan kişi kim wexler olduğu halde bu yükü taşıyamayıp jimmy'i terk etmesi ve o gittikten sonra walter white'ın meth imparatorluğunu kurması, dolaylı yoldan ölümlere sebep olması ve kendi deyimiyle "bu işten zevk aldım" demesinin tek sebebi artık kim'in yanında olmamasıydı, jimmy'in gözünde wexler yanında kalsaydı bunların hiçbiri yaşanmayacaktı.

    peki saul kim wexler'dan intikamını nasıl aldı ?

    mahkeme salonuna gelmesini ve tüm suçlarını nasıl itiraf edeceğini görmesini istedi, aslında suçlarını itiraf ederken ve walter white'ın o olmadan hiçbir şey yapamayacağını söylerken bile, kim tarafından bir hayranlık bekliyordu, dönüştüğü adamın gücüne saygı duyulmasını istiyordu ve kim'e "bunların hepsi sen gittin diye oldu" demeye çalışıyordu. cezasını 86 yıldan 7 yıla düşürmüşken bu anlaşmayı bozdu ve 86 yıl cezayı kabul etti, aslında bunu yapmasının sebebi bile artık ne yaparsa yapsın kim wexler ile dışarıda hayatlarının olamayacağını biliyordu.

    final sahnesinde, kim ve jimmy görüştükten sonra kim wexler ayrılırken jimmy'in yaptığı finger gunhareketi aslında kim'e çok açık bir mesajdı;

    vicdan azabından kurtulmak için beni hayatından çıkardın fakat kendini cezalandıramayacak ve kaçacak kadar korkaktın, howard'ın eşine tüm suçlarını itiraf ettiğin dilekçenin bile seni asla hapsetmeyeceğini de biliyordun, senin istediğin yola girip howard'ı dolaylı yoldan bitirdik ama bu yolda kendini kaybeden, gerçek anlamda cezalandırılan ben oldum..
    --- spoiler ---

  • sevgili esmer kız! saçlarını sarıya boyatınca maalesef marilyn monroe'ya değil, trabzonsporlu ibrahim yattara'ya benziyorsun.

  • edit : link uçmuş diyenler için yeniden, ayrıca en sona yazıyı da kopyaladım ama orijinal yazının sonunda foto da var. dh link

    iddia bana ait değil sadece dh'den buraya ilettim .

    donanımhaber yazarı, covid-19 ölümlerinin gizlendiğine dair iddiasını, kız arkadaşının babasının ölümü ile delillendirmiş.

    sosyal medyada paylaşılmasını da özellikle istediği için linki aşağıya bırakıyorum.

    ne kadar doğru bilemiyorum, ben sadece iddiayı taşıdım.

    dh link

    --- spoiler ---

    herkese sağlıklı günler dileyerek yazıya başlıyorum. şimdiden yazının gidişatını kestiremiyorum fakat biraz uzun olabilir, okuyun ve okutturun lütfen. bizzat tecrübelerimi içerir.

    6 ağustos 2020 günü kız arkadaşımın babası corona şüphesiyle apar topar ambulans ile hastaneye kaldırıldı. çekilen ciğer filmi sonucunda buzlu cam görünümü mevcuttu ve hasta istanbul'da bir hastanede karantinaya alındı. yapılan test sonucu 9 ağustos 2020 günü covid-19 pozitif tanısı kesin olarak koyuldu ve hasta istanbul sancaktepe'deki pandemi hastanesine sevk edildi. hastayla irtibatımız hiçbir şekilde mümkün olmadığı için elimizden geldiği kadarını yapıp enabiz'dan uygulanan tüm işlemleri, tahlil ve raporları takip ediyorduk. bu süreçte hastane personeli de bizi her gün arayıp durum hakkında bilgilendiriyordu.

    günden güne durumu kötüye giden ve yoğun bakımda tedavisine devam edilen hastamızın 24 ağustos günü enabiz da tahlillerini kontrol ederken, ne hikmetse bir kez daha covid testi yapıldığını ve test sonucunun negatif olduğunu görmem üzere vefat haberini alacağımızı düşünmeye başladım. nitekim öyle de oldu. bir-iki saat içinde hastaneden arandık ve negatif covid sonucunun sisteme girildiği gün vefat haberini aldık.

    bu hastanede covid yüzünden vefat eden hastaların naaşı sancaktepe cenaze işlerine gönderilip burada cenaze namazı kılındıktan sonra defin işleminin yapılacağı yere naklediliyor. ve covid yüzünden ölen merhumun yanına hiçkimse alınmadığı için naaşı tanıma işlemi fotoğrafı çekilip yakınlarına gösterilmek suretiyle yapılıyor. biz sancaktepe cenaze işlerinde geçirdiğimiz yaklaşık 1 saatlik süre içerisinde 5 naaş buraya getirildi ve hepsinin ölüm sebebi covid idi.

    şimdi nasıl oluyor da sadece istanbul sancaktepe de 1 saat içinde 5 covid vakası defin ediliyorken, türkiye genelindeki günlük ölüm sayısı 15-20 arası lanse ediliyor?

    covid yüzünden vefat eden hastanın pozitifden negatife çevrilmesine dair kanıt:
    --- spoiler ---

  • birisi sizi evlendiğiniz, çocuğunuz olduğu ya da iyi bir mevkiye geldiğiniz gibi sebeplerle tebrik ediyorsa, ona cevaben "teşekkür ederim." demek.

    "darısı başına" oldukça kısıtlayıcı, kaba ve karşı tarafı küçük düşürmeye yönelik bir cevaptır.

  • ucundan kenarindan benim bu. sariyer'de karsidan karsiya gectim. trafik neredeyse durma noktasinda.
    beyaz bmw'nin icinde iki tane su gibi kiz. soforun yaninda oturan kafasini disari cikarip adres sordu, ben de ona dogru egildim tabii. belimi dogrultmadan sadece kafami gidecekleri yone cevirip adresi tarif ettim. kisa bir tesekkurden sonra sofor kiz eliyle arabasinin on tarafini gostererek tamam gec diyip yol verdi.

    gidecegim yone degilde az once geldigim yone dogru tekrar geri dondum. lan az once gectin zaten ne geri donuyosun be amina kodugum geri zekalisi sirf kiz tamam gec dedi diye. kiz yol verdi ben de degerlendirdim. ulan bir de izlediklerini dusundugumden ne geri donebildim ne de bakabildim o tarafa. gozlukcu gorup daldim iceri. gozluk bezi aldim ciktim. gozlugum yok olm benim.