ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
direksiyon sınavında mala bağlayan kız
-
kız desen dalgınlıktan uçmuş kaptırmış gidiyor, yanındaki gözetmen ne kendi tarafındaki frene basıyor ne el frenini çekiyor ne de direksiyona müdahale ediyor. kaza oluyor ona rağmen kıza sağa çek diyor. * toros desen ayrı bir değişik, yolun ortasında naptığı belli değil.
kısaca nerden tutsan elinde kalıyor.
ayda 140 dolar ile dünyayı gezmek
-
oncelikle ,
(bkz: #48557197)
ekleme : daha fazla fotograf ekleyebilmek adina bir facebook sayfasi actim. takip etmek isteyenler icin buyrun link asagida.
zaman zaman orda da yazacagim.
facebook
ekleme : bir baska röportaj daha ekliyorum.
onedio röportaj
ekleme : ikinci bir röportaji ekliyorum. ılgilenenler bakabilir
gaia dergi röportaj
ekleme : bir sosyal medya gezi dergisi ile yaptigimiz soyleyisi de ekliyorum.
https://gezimanya.com/…ve-onu-da-kendim-kazaniyorum
ekleme : basligin altinda guncel yazilari yazmaya devam ediyorum ve edecegim. takip etmek isterseniz bakabilirsiniz.
ekleme : fotograflarin bir kismi baslik altina eklenmistir. ikinci sayfada zenci susam nickli arkadasin entrysinde.
ayrica sozlukten "kendihalindebiradam" nickli arkadas bir sonraki duragim olan buenos aireste benim icin 2 gece hostel rezervasyonu yapip odemesini yapti. gercekten ne diyecegimi bilemedim tekrar cok tesekkur ederim kendisine.
pesin not : yazim hatalari klavye kaynaklidir, fazla internet ve bilgisayar bulma sansim olmuyor, zamanim olursa tek tek duzeltecegim.
yaklasik 6 aydir yasadigim hayat, tum yasam harcamalari, ulasim, saglik vs akliniza gelebilecek her sey dahil aylik harcadigim para 140 dolar ve o 140 dolari da kendim kazaniyorum, soyleki;
bir kac ay bir hostelde calistim gonullu olarak gunde 4 saat karsiligi yemek ve ucretsiz konaklama, bundan zaten bahsetmistim onceki yazilarimda. insan bu kadar turistin gelip gittigi bir ortamda ister istemez para kazaniyor. bira firmasinin bedava dagittigi sorf tahtalarini aldim yaklasik 4 tane ve sorf yaparken kullanilan wet suit diye tabir edilen kiyafeti satin aldim 3 tane ikinci el toplam maliyeti 500 tl oldu bana ve hostelde gelenlere kiralamaya basladim, sorf tahtasinin saati 20 tl ve sorf tahtasinin saati 20 tl, gunde ortalama 4 veya 5 er saat kiralama imkanim oldu, bir sure sonra ikinci el bisiklet satin alip yine gunluk 20 tl den kiralamaya basladim ve bir kac ay rahatca yasayacak para kazanmis oldum. ayrica sorf yapmayi da ogrendim ve keyifle devam ediyorum.
harcamalarimi en dusuk seviyede tutmak icin mumkun mertebe buyuk sehirlere gitmiyorum, ulasimi otostop ile yapiyor, yemek icin kendim karsilimam gerekiyorsa bol bol pirinc tuketiyorum, konaklamayi ise bahsettigim gibi insanlara yardim karsiligi evlerinde, hostellerinde konalarak karsiliyorum. tabii ki her zaman her sey yolunda gitmiyor bu gibi durumlar icin ise cadir ve uyku tulumum var. su ana kadar hic para vererek hostelde kalmadim.
bundan yaklasik bir kac ay once yazi ve fotograflarin yayinlanmasi karsiliginda dusuk bir ucret talebi ile belli basli gezi dergi ve internet siteleri ile iletisime gectim fakat kimi basta heycanli ve ilgili gorunse de sonucta ya maillere cevap vermediler yada odeme yapamayacaklarindan bahsettiler. radikal gazetesinin gezi eki editoru ise roportaj yapabilecegimizi ve bu roportaj sayesinde finansor veya yardim bulabilecegimi soyledi fakat kararlastirdigimiz gun ve saatte malesef herhangi bir geri donus alamadim. ben de alternatif yollar arayisina girdim ve bu sekilde ilerliyorum.
ayrica dunyanin dort bir yanindaki insanlara kart postal gonderiyorum. ortalama 10 veya 15 tl gonderiyolar karsiliginda ise nerede isem ordan bir kart postal gonderiyorum adreslerine, bu sekilde cok olmasa da gunu gecistirecek kadar para kazanabiliyorum.
seker kamisi topluyorum yol kenarlarindan ve suyunu sikarak satmaya calisiyorm; bardagi tl olarak yaklasik 3 lira maliyeti ise tamamen fiziksel guc ve 20 tl ye aldigim sikma makinasi.
hindistan cevizi suyu satmayi da dusundum sahilde ama cok fazla yer kapliyor,agir ve kesmesi ugrastirici oldugu icin vazgectim.
iyi de neden bunlardan bahsediyorsun derseniz sebebi olur da dunyayi dolasmak isteyip cesaret edemeyen veya maddi sikintilari dusunen insanlara cesaret vermesi.
su anda hala brezilya uruguay sinirina yakin bir bolgedeyim, pazartesi gunu uruguaya gecmeyi planliyorum. kendi elleriyle topraktan insa ettikleri kerpic evlerden ekolojik hostel yapip isleten bir ciftin yaninda olacagim bir sure. bulundugum ortama gore sekillenecek neler yapilabilecegi.
bu bolgede olup gorusmek, iletisime gecmek isteyen kisiler varsa memnun olurum oturup sohbet etmekten.
yazinin biraz daginik oldugunun farkindayim fakat kisitli zaman ve emanet bilgisayar ile anca bu kadar oldu, bahsettigim gibi daha rahat bir zaman bulursam duzenleyecegim ve her firsatta yaptiklarimi buraya ekleyecegim.
not : internet erisimim cok kisitli, mesajlara gec cevap verirsem affola.
ekleme : supheye dusen arkadaslar olmus sanirim, ilk firsatta bir kac fotograf ekleyecegim hatta dileyen olursa mail adresini yazabilir, bir kac fotografi mail atabilirim onumuzdeki gunlerde.
artibir nick li aradasa bir kac fotograf gonderdim. zaman bulunca buraya ekleyecek.
ugurlar olsun.
imamoğlu'nun yırtık ayakkabılı çocuk için ağlaması
-
ben 31 yaşındayım ve yaklaşık 3100 tane insan tanımışımdır. timsah gözyaşları ile vücudun salgıladığı hormonlar yüzünden oluşan gözyaşlarını çok iyi ayırt edebilirim. bu adam gerçekten vücudunun salgıladığı hormonlar yüzünden ağlıyor ve bu bana çok samimi geliyor.
anadolu insanının çok da saf ve temiz olmaması
-
yıllarca bize yutturulmuş yalanların en başında gelir.
çok büyük bir kısmında merhamet duygusu yoktur, sapıktır, sözde namus bekçiliği yapar, hayvanlara işkecede önde gelir, karşısında kibar gördüğü kişiyi ezmeye çalışır. gücü yetmeyeceği ya da çıkarı olan kişiye ses etmez, ama fırsat bulunca ya da 3-5 kişiyi çevresine toplayınca kendini adam sanır güçsüze her türlü saldırıyı yapar.
hayvanlara işkence:
konya'da yakılarak öldürülen köpek yavruları
köpeğin araba ile sürüklenerek öldürülmesi - zonguldak
koruma altındaki oklu kirpinin dövülerek öldürülmesi - şanlıurfa
yavruları olan köpeğin öldürülmesi - sivas
yavru kedilerin yakılarak öldürülmesi - antalya
bacakları ve kuyruğu kesilen köpek - sakarya
zehirlenip poşetle ormana atılan kediler - denizli
ayıyı öldürüp cesedini dövmek - trabzon (of)
tilki yakalayıp işkence etmek - ardahan
hamile köpeği öldürüp traktörle sürüklemek - bursa
.
kadına, çocuğa yönelik şiddet ve tecavüz
özgecan aslan cinayeti - mersin
8 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz - sivas
kuma istemeyen eşe şiddet - adana
11 yaşındaki erkek çocuğa tecavüz - erzurum
12 yaşındaki kıza aile içi tecavüz - konya
dışarı çıktı diye 7 aylık hamile kadının dövülmesi - karaman
torununa tecavüz eden üstelik torununun biolojik babası çıkan dede - mersin
.
farklı inanç ve görüşlere saygı:
alevi öğrenciye namaz kılmıyorsun dayağı - sivas
alevilerin kapısına boya ile çarpı işareti yapmak - malatya
engelli erkek memura küpe tutanağı - gaziantep
dövmesi var diye adam bıçaklamak - karaman
yolda ele ele yürüyen çifte saldırı - diyarbakır
.
corona virüs - special edition
karantinayı delmeye çalışan umreciler
kızını karantinadan kaçırmaya çalışan gurbetçi çomar
maske ve dezenfektandan vurgun yapan esnaflar
umreciler dönüşte kontrollerde yakalanmasın diye ateş düşürücü verilmesi
polis de hasta olsun diye polise türüren umreci
deprem - special edition
yardım görevlisi kılığında hırsızlar
malzemeden çalan müteahhit
afyonkarahisar'da alkol yasağı
-
alkolün yasaklandığı ilin adının afyon olması ne kadar da ironik.
şaka maka covid-19 aşısını türkler'in bulması
-
gurur duyulması gerek olay. fakat burda konuşulması gereken şey bu insanların neden çalışmalarını türkiye’de değil de yurtdışında sürdürdükleri/sürdürmek zorunda oldukları. bu da bizim utancımız olsun. hükümet utanacak değil ya.
denizde ölmek türkiye'de yaşamaktan daha iyi
-
bu cümle spiker ile suriyeli mülteci arasında geçen aşağıdaki diyalog içerisinde kurulmuştur. utanarak izliyorum.
- neden avrupa'ya gitmek istiyorsunuz? bu dalgalı denize şişme botla girmek bile bile ölüme gitmek demek değil mi?
+ ne yapalım abi, para yok, iş yok, açız.
- nereden geliyorsunuz?
+ istanbul'dan. istanbul'da herkes çalıştırıyor, kimse para vermiyor, yemek vermiyor abi. günde 14-15 saat çalıştırıyorlar, kullanıyorlar. suda ölmek burada kalmaktan daha iyi abi.
hani nüfusunun %99'ı müslüman olan türkiyemiz var ya. hah. işte o türkiye'den bahsediyorlar.
merve büyük'ün sirenle emniyet şeridini kullanması
-
futbolcu adem büyük‘ün eşi merve büyük’ün adeta bir milletvekili gibi çakarlı, sirenli araç kullanıp emniyet şeridini ihlal etmesidir.
video
trafikteki herkes enayi ama bu ablamız akıllı. umarım şu olay gündeme girer de yüklü bir ceza alırlar.
haber
güneş kremi
-
"yakın zamanda öğrendim ki ki 50 faktör bir güneş kremiyle 15 faktör bir güneş kremi aynı koruyormuş. aradaki fark koruma zamanıymış, yani 15 faktör krem 3 saat korurken 50 faktör 10 saat koruyormuş. ulan 10 saat güneş mi var da insanlara bu ürünleri iteliyorsunuz." (sic) şeklinde eleştirilen, "tipik kapitalist dolandırıcılık hadisesi" olduğu iddia edilen krem. kaynak, en iyi ihtimalle çok izlenmiş youtube videoları, ya da tamamen yanlış anlaşılan ürün tanıtımları. hayır, azıcık araştırmak bu kadar mı zor geliyor? gerçi okuduğunu anlamıyorsan araştırma ne işe yarayacak, o da ayrı mesele.
spf'in anlamı koruma zamanı değildir. hatta tam tersine, spf arttıkça koruma süresinde biraz düşme olur, kremi daha sık yenilemek gerekir. spf'in anlamı, en kaba haliyle, normalde 1 dakikada alıncak uvb miktarının, krem kullanıldığında 'spf' dakikada alınacağıdır. (niye kaba haliyle dedim, çünkü güneşten gelen enerji gün içinde sabit değildir, dolayısıyla direkt zamanla oranlamak doğru olmaz. nitekim, spf özünde güneşte kalma süresiyle değil, güneşten gelen enerjinin miktarıyla ilgilidir. ama kolaylık olsun diye sürekli sabit miktarda enerji geliyormuş varsayalım.) örneğin spf 15 krem sürüldüğünde güneşte geçirilen 15 dakika, kremsiz 1 dakikaya denktir. (aynı şekilde, güneşte kremli 15 saat, kremsiz 1 saate denktir. kremli 150 saat, kremsiz 10 saate denktir. anlamak zor olmasa gerek. evet, kutuplarda yaşamıyorsanız 150 saat gündüz olmuyor, ama bunun konuyla bir alakası yok.) bu da şu demektir: spf 15 krem, uvb'nin 14/15'ini (%93,3'ünü) bloke eder, 1/15'ini (%6,7'sini) geçirir. spf 50 krem ise uvb'nin 49/50'sini (%98'ini) bloke eder, 1/50'sini (%2'sini) geçirir. spf arttıkça koruma oranı artar.
hal buyken, "15 faktör de aynı koruyor 50 faktörde" (sic) demek saçmalamaktır, denildiği üzere 'dümbük'lüktür. hatta aradaki fark çok fazladır, zira spf 15 kremlerin cilt kanserine ya da yaşlanmasına pek faydası yoktur, ancak güneş yanığına karşı etkili olduğu gözlemlenmiştir. amerika'da spf 15 ve altındaki kremlerin üzerinde kansere karşı etkili olmadıklarına dair bir ibare yer alması zorunludur. dolayısıyla eğer çok esmer değilseniz en azından bir spf 30 kullanmakta fayda var. ha ama şu var, spf 50 uvb'nin %2'sini geçirecek, spf 100 %1'ini geçirecek, spf 200 %0,5'ini geçirecek. spf arttıkça fark, yani getirisi gittikçe azalıyor. bu durumda, eğer irlandalı kızıl saçlı yeşil gözlü beyaz tenli çilli kız değilsen gidip spf 100 krem kullanmak senin dümbüklüğün, spf 30, olmadı 50 neyine yetmiyor. (yok irlandalı kızıl saçlı yeşil gözlü beyaz tenli çilli kız isen zaten boşver bunları, sen beni bul yeter.) spf çılgınlığı, "spf ne kadar yüksek olursa o kadar iyidir" mantığı da yanlış. cildine uygun bir kremi, gerekirse bir uzmana danışıp, kullanmak lazım.
lütfen zerrece bilgimiz olmayan konularda insanları yanlış yönlendirmeyelim, özellikle de sağlıkla ilgili konularda. hakikaten de (bkz: tonla salak var)
1 temmuz 2004 karnımın acıkması
-
u n u t u r s a k
m i d e m i z
k a z ı n s ı n
adam aç aç, dağılın.
caz tarihinin en iyi performansları
-
latino ama mükemmelo :
michel camilo, valla dinleyin es geçmeyin, sevmezseniz megabyte'ınız iade:
https://www.youtube.com/watch?v=aln0buko5uy
yurt dışında yaşanan dumur olaylar
-
kötü bir dönem geçirmiş ve sevilen kişiden ayrılmış bir şekilde ailemi ziyaret etmek üzre uçağa bindim. duygular tavan. tek yapmak istediğim kulaklığımı takıp müzik dinleyerek uyumak. fakat koltuğuma oturur oturmaz başladım ağlamaya. zaten ağlak bir insanım ama insanların içinde genelde ağlamam. tutamadım kendimi, iki gözüm iki çeşme ağlıyorum. yalnız hıçkırık yok, damla damla gözyaşlarım süzülüyor. ama nasıl, dur durak bilmiyor. ben bir tane siliyorum, ardından iki tane daha geliyor. önce yolcular soruyor ne var diye, bir şey yok diyorum. sorular arttıkça hostesler olaya dahil oluyor. ne var diyorlar, bir şey yok diyorum ama damlalar aksini söylüyor. uçağın bir bölümü durmuş beni izliyor artık ve yolcular aralarında konuşmaya başliyor, neden ağladığıma dair teori üretiyorlar. bu arada yer görevlileri de olaya dahil oluyor. iyiyim diyorum, kimse inanmıyor. uçak bir türlü kalkmiyor, herkes ağlamama yoğunlaşmış şekilde bana bakıyor. yanımdaki norveçli kadın yolcu, uçuş boyunca elimi tutabilirsin diyor. iyiyim, teşekkür ederim diyorum. o da inanmıyor. sonradan hollandalı olduğunu öğrendiğim bir adam yanıma gelip bir paket cips uzattıyor. "iyi gelir ye," diyor. durumun saçmalığına gülümseyip cipsi kabul edip uçuşa hazır olduğumuzun sinyalini verince herkes alkışlıyor ve gözler üzerimden çekiliyor.
sorunlarımı cipsle aşmama yardımcı olan hollandalı amcaya "büyüksün" diyorum.
koskoca yanardağın adını hasan koymak
-
(bkz: hasan dağı)
aslında düz mantık gibi görünse de bence çok akıllıca bir hareket. atalarımızın ne kadar ileri görüşlü olduklarını gösterir hatta. eyjafjallajökull, tungurahua gibi yanardağlar, cafcaflı isimlerinin baskısına dayanamayıp patır patır patlarken baksanıza hasan dağı ne kadar sakin, mülayim.. ismi hasan olan bir dağın patlama ihtimali var mıdır sorarım..
burak yılmaz
-
bu adamı oynatmak yerine bir masör koyun takıma. melo ve sneijder'e oyun durdukça masaj yapsın . takımın performansı 2 katına cıkar .