hesabın var mı? giriş yap

  • sanki bunca para, tek tek çocuk tedavisine değil de bu tedavi yönteminin ucuzlatılmasına harcansa daha fazla sma hastası çocuğun yararına olur gibi geliyor ama yine de emin değilim.

  • önce ülkenin en büyük hırsızları içeri alınmalı. sonra bu mahkumlar hırsızlık boyutlarına göre madenin katlarına yerleştirilmeli. o zaman bu kampanya tutar.

  • tus'ta asistan kontenjanı açmayan üniversitelerin, yunan hekimlere sınavsız uzmanlık eğitimi vermesini sağlayacaktır. insanlar senelerini veriyor tus'u kazanıp istediği bölüme asistan olabilmek için, madem asistan eksiği var tus'ta kontenjan açsanıza! isteyen gelsin çalışsın da sanki burada uzmanlık eğitimi almak isteyen hekim bulamıyorlarmış gibi açıklama yapılması çok komik.

  • buna ilk kez sahit oldugumda 18 yasindaydim sanirim. yaz tatilinde en yakin arkadasimin evinde misafirdim. bir sebepten dolayi arkadasima pantolon alinmasi gerekti; annesi bizi bir alisveris merkezine goturdu. ilk girdigimiz dukkanda birkac pantolon denendi, iki tanesi begenildi; uzerlerine gomlek secildi ve annesi tamam diyip odedi. ben olayin sokunu birkac gun atamadim; yalniz kaldigimizda dayanamayip arkadasima fiyata neden bakmiyorsunuz ya kaziklansaniz, baska yerde daha ucuz olsa gibi seyler sordum. "begendikten sonra cok zaman harcamaya gerek yoktu" dedi. ben de kendisine birkac yumruk ve tekmeyle cevap verip zenginligiyle dalga gectim. ergen aklimla yapacak baska birsey bulamamistim sanirim.

    ısin garibi, arkadasimin ailesinin cok zengin oldugunu biliyordum. ornegin; dev bir evleri vardi, annesi jeep cherokee, babasi s500 suruyor, babasinin soforu de var vs... ama bunlarin hic birisi 2 pantolonun fiyatina bakilmadan alinmasi kadar etkili olmadi zenginligin ne oldugunu anlamamda.

    simdi yas 30'u gecti; kazancim fazlasiyla iyi ama fiyata bakmadan koladan fazlasini soylemedim. biradan oteye gecebilecegimi de sanmiyorum.

    edit: bu arkadasimla yasadigimiz simdi aklima gelen baska bir mevzu: bu olaydan 1-2 yil sonra akmerkez'deki vakko'ya gittik; elemana gomlek veya tshirt alinacak. (zuppe degildir ama herif simdi bile alisveris canavari) bende de hayatimda ilk kez vakko'ya girmenin tedirginligi var. mal gibi duruyor olmamak icin tezgahtar abiye (vakko'daki abi/ablalara tezgahtar denmedigine eminim ama ne denir gercekten bilmiyorum) birsey sordum. adam bana cevap verip sonunda beyefendi diye hitap etti. 19/20 yasindaydim ve hayatimda ilk kez bir insan ciddi ciddi ve tum kibarligiyla bana beyefendi demisti. arkadasima donup "bana beyefendi dedi" diyecek oldum ama nutkum tutulmustu bile.

  • 4 yaşından daha büyük değilim. diş hekimi annem, ben küçük olduğum için evimizin bir bölümünü muayenehane olarak kullanıyor. bir gün yaşlı bir dede geliyor. elma şekeri yanaklarından yaşlar akıyor, belli ki çok ağrısı var. annem hemen gerekenleri yapıyor, ağrısını dindiriyor. ama dedenin gözleri kurumak bir yana, barajlar dolduruyor. çocuk aklımla çözemiyorum n'oluyor, acaba o da diğer hastalar, çocuklar gibi korkudan mı ağlıyor. peki neden gözleri-yaşları yerde, anneme dualar mırıldanıyor? sonradan öğreniyorum tedavi bedelini ödemeye gücünün yetmediğini. ve hatırlıyorum, yine gözleri yerde, bana, sattığı elma şekerlerinden verdiğini. ve unutmuyorum, ertesi sabah, ertesi hafta, ve onun da ertesi haftalar, kahvaltıda o dedenin köyünden gelen kar beyaz yumurtalar yediğimizi.

    aradan bir sene kadar geçiyor. televizyon izliyoruz. dışarısı kar fırtına. kardan adam yapmak için havanın az biraz durulmasını beklerken biz, kapı çalınıyor. kapı açma heveslisi ben, uça koşa kapıyı açıyor şaşkınlıkla bakıyorum. "aa o dede", yanaklarından tanıyorum. ellerinde yine elma şekerleri, bembeyaz köy yumurtaları. ama bir şey daha var bu sefer; bir çok insanın ödeyemeyeceği, kimisinin de ödeyebileceği halde, dişlerini yaptırdıktan hemen sonra kayıplara karıştığı için ödeyemediği o parayı, ak dede, pembe yanak dede, elma şeker satan, köyünden gelen yumurtalardan torunlarına üç-beş arttıran dede, gece gündüz demeden çalışıp, belki biraz daha ağarıp, biraz daha kızarıp biriktirmiş, parayı anneme uzatıyor. gözleri hala annemin gözleriyle buluşamıyor. ağlayacak gibi oluyorum, boğazımda yumruk var, beceremiyorum. anneme bakıyorum, gözlerinde renkler, resimler, kelimeler; ha düştüler, ha düşecekler. "ama ben o parayı sana helal ettiğimi defalarca söylememiş miydim ah amcacım" diyen annem değil, annemin sesi bu değil.

    hala elma şekeri yerken bir tuhaf olurum.

  • açılın hesaplayan adam geldi. marmaray'da 43 adet durak var. toplam mesafe 76,6 kilometre. mevcut şartlarda süre gebze halkalı arası teorik olarak 111 dakika. bu 111 dakikada trenler 43 kere duruyor. bununla beraber trenin max hızı teoride 100km/h ama ekonomik olması açısından 60km/h hızla hareket ediyor.

    referans olarak bu video'yu aldım. 3 tane durağı** * örnek veri aldım ve hesabımı yaptım.
    tren video'nun 03:37 anında osmangazi isimli durakta duruyor. 04:18'de tekrar hareketine başlıyor.
    fatih isimli bir sonraki durağa 05:41'de yanaşmaya başlıyor. tamamen durması 06:08'inci saniyede gerçekleşiyor. trenin tekrar harekete geçtiği an ise 07:02'de.
    çayırova durağına 08:15'de giriş yapıyor ve yavaşlayarak 08:43'te tam olarak duruyor. tekrar harekete geçmesi ise 09:10'da gerçekleşiyor.

    şimdi elimizde olan veriler şunlar:
    3 durak için tamamen durma süresi ortalama 41 saniye
    bir marmaray durağı yaklaşık 250 metre görsel
    bu 250 metrelik mesafe yavaşlarken yaklaşık 30 saniyede kat ediliyor.
    buna karşılık durak arası peronları katmadan ölçtüğümüz mesafe osmangazi fatih(gebze teknik) arası 1450 metre ve fatih çayırova arası için 1200 metre görsel

    yanaşırken kaybedilen süreyi de bu bilgiler ışığında hesaplayabiliyoruz.
    2650 metreyi marmaray normal hızında 156 saniyede alırken. (saatte ~60km/h) bunun yaklaşık onda biri olan 250 metrelik durak uzunluğunu 30 saniyede alıyor. düz bir oran orantı yapacak olsaydık tren normal hızında 250 metreyi (250*156)/2650= 14,72 yani yaklaşık 15 saniyede alacaktı yani yavaşlarken de 15 sanyiye kaybediyoruz..

    şimdi durakta bekleme süresi 41 saniye. hızlanma ve yavaşlamadan kaybımız da 15 saniye. trenler nispeten seri şekilde hızlanıyor ama hızlanırken de hadi düz hesap olsun, 4 saniyelik bir kayıp olsun ekstradan her durak 1 dakikalık bir zaman kaybı demek. toplamda 43 durak olan bir marmaray 42 kere değil de 21 kere durduğunda kazancımız toplamda 21 dakika. yani her iki durak başına 1 dakika .

    sefer sıklığının da hadi 8 dakika olduğunu varsayalım. standart normal dağılıma göre perona gelen yolcunun treni bekleme süresi ortalama 4 dakikadır. gelecek olan trenin bizim gitmek istediğimiz durağa denk gelmeme ihtimali de yarı yarıya olacağı düşünülürse %50 ihtimalle 8 dakika daha beklememiz gerekecek ve dolayısıyla ortalama bekleme süresi 4 dakika artarak 8 dakika olacak.

    her iki durakta bir dakika kazandığımıza göre 4 dakkalık ekstra tren bekleme/aktarma süremizi telafi edip bu sistemden karlı çıkabilmeniz için marmaray ile en az 10 durak gitmeniz gerekiyor. hadi ortalama bir marmaray kullanıcısı ataköy pendik hattının yarısı kadar (12 durak) seyahat ettiğini düşünürsek bu sisteme göre sadece 2 dakika kar ediyor.

    peki 2 dakika için bunca kargaşaya, kaosa değer mi? bence değmez?
    hatta çoğu insana sorsalar 10 dakika daha sürsün aktarma yapmayalım der. ayrıca marmaray'da ayrılıkçeşmesi, yenikapı gibi diğer ulaşım araçlarına aktarma yapılan ve bana göre her trenin mutlaka durmasını gerektiren duraklar var. araçların bu durakları atlaması da mantıklı olmaz. daha bunun arızası var osu var busu var. kısaca özetlemek gerekirse uygulamaya değmez bir fikir.

    diğer meseleler:
    soru: trenler sadece iki duraktan birinde durursa diğerini nasıl geçecek? orada vakit kaybı olmayacak mı?
    cevap: hayır teoride bir sorun olmaz. çünkü a treni 1.3.5.7 b treni 2.4.6.8 şeklinde ilerlediği vakit iki tren de durakları atlayarak daha hızlı hareket ettiğinden birbirlerine yetişmeyecekler.

    soru: peki sadece bazı trenler express olsa onlar durmasa olur mu?
    bu sistem ancak her tren iki durakta bir durarsa işleyebilir, diğer türlü hızlı olan trenin diğerini geçmesi sinyalizasyon açısından bir kabusa dönüşür. yht kazalarında ölenleri unutmadık.
    (bkz: 13 aralık 2018 ankara-konya yht kazası)
    (bkz: 8 eylül 2021 yht kazası)

  • milli takım için hayat memat maçıydı, tam uçurumdan yuvarlanırken can havliyle son bir dal bulup tutunmuşken son anda wesley'mizin acımasız bir darbesiyle aşağı yuvarlandığımız maç.
    teknik taktik bi tarafa da bu milli takım-fatih terim olayında çok fazla kötü enerji var. bu 90+'larda yenen, atılan goller filan hep bundan. yoksa şu maçı çok rahat alabilirdik, ben hayatımda bu kadar zayıf bir hollanda görmedim. yazık oldu, bundan sonra bu gruptan çıkarsak da ki hâlâ şansımız var ama gerçekten mucize olur, ve ünlü bir türk teknik direktörün deyişiyle, imkansız diye bir şey yoktur, mucizeler biraz zaman alır.

  • bu fotoğraf eğer gerçekten 1968 yılında bakırköy'de çekildiyse ilk gösterdiği şey beslenme alışkanlığımızın kötünün ötesinde bir yöne gittiğidir. fotoğrafta kilo problemi olan insan yok.

    sonradan edit: kilo problemi olan 1 kişi bile yok.