hesabın var mı? giriş yap

  • 6 yaşında göz kanserine yakalanan, 4 yasinda losemiye yakalanan el kadar bebeleri "kul hakki yemek" ile suçlayabilen şahsiyet. hayvanlarin da kansere yakalandigindan ayrıca bihaber.

    elhamdilillah müslümanmis. çocuğunu da ensara ver bari oldu olacak.

    edit: hesabini aktrollere satmis diyolar. oyle ise bilemicem, eskiden boyle degildi bu adam hatta tarzi bu degil. bunu yazan kişi hem müslümanım diyor hem de kul hakkı yiyenler allah katında değil bu dünyada cezalandırılır diye islama yeni bir şart getirmeye çalışıyor. entry absurd çünkü şahsen tanıdığım tüm kanser hastaları gariban kimseler idi. kul hakkı yiyenler 100 yıl yaşıyor. acı patlıcanı kırağı çalmazmış diye nenelerimiz boşuna dememiş. fakat her iki görüş de yanlış, carl sagan'in kaos teorisi doğru. evrende her şey rastgele oluyor. sorry to break the news.

  • ne başarısı kardeşim. sürü bağışıklığı. salgının ilk ve orta periyotlarında her iletişime geçtiğimiz pozitif çıkıyordu. bahsettiğim dönemlerde rekor seviyede vakalar vardı burada. 500 daireli sitemizde olmayan 40-50 hane kalmıştı. eğer mutasyon mevzusu etkili olursa veya antikorlar zamanla kaybolursa bu rekorlar kırılmaya devam eder.

    edit: yukarıda halk bilinçli, hukuka ve devlete saygılı falan yazan kişiye patlamalı kahkaha attım ahahahahha....

  • köyüne dön mercedes yorumu beni benden aldı. asıl togg’un üretileceği gemlik köy gibi bir yer ama neyse...

    zorunlu edit: gemlik’te birçok liman, fabrika varmış; çok cahilmişim. cahilliğimi doğma büyüme gemlikli oluşuma veriniz. çünkü yaşayan insanlar hala köy zihniyetinde. ne kadar fabrika kurulsa da zihniyet değişmedi maalesef.

  • az önce radikal'de gördüğüm haberle hayatı yeniden sorgulamama sebep olan olay. milano üniversitesi sik sok bölümünden mezun olan 23 yaşındaki oğluna 12 milyon liraya bina almış ablamız. ablamız bu hareketi üzerine sinan abi* durur mu içini de ben döşiycem amk demiş o da bastırmış 4 milyon.
    iş kuracakmış bu mezun ve başarılı arkadaş. adam hayata 1-0 değil 1000-0 önde başlıyor. sonra fırsat eşitliği. heee fırsat eşitliği hee. son olarak zenginin malı züğürdün çenesini yorar
    edit: lira değilmiş dolarmış. biz fakirler böyleyiz işte yabancı para birimini hayal bile edemiyoruz.

  • bir rte beyanı. öyle değil aslında ama olsa şurda şaşıracak bi insan evladı da çıkmaz sanırım rte böyle açıklama yapsa.

    "görüyorum bazı yerlerde yumurtayı çok pişirip getiriyorlar. bakın özellikle kadınlarımıza sesleniyorum yumurtayı çok pişirirseniz bişeye benzemez hafif kayısı kıvamında olacak ki güzel olsun. biz evde hep böyle yiyoruz siz de öyle yapın. bunu sağlamak için dışarda kahvaltı yaptığınız mekanlara talimatı veriyorum bundan sonra yumurta hep kayısı kıvamında gelecek"

  • tarihin ilk kredi kartının tarihçesi: diners club ve diğerleri!

    kredi kavramının tarihi, tüccarların mal ve hizmet karşılığında müşterilere kredi verdiği eski uygarlıklara kadar uzanmaktadır. ancak resmileştirilmiş ilk kredi sistemleri çok uzun bir süre sonra, 19. yüzyılda büyük mağaza ve otellerin, müşterinin adının ve hesap numarasının kazındığı küçük metal kartlardan oluşmasıyla ortaya çıktı. bu kartlar, müşterilerin krediyle alışveriş yapmasına ve faturayı daha sonra ödemesine olanak tanıdı, ancak günümüzde bulunan manyetik şeritler veya gömülü mikroçipler gibi güvenlik önlemlerine sahip olmadığı için, kısa süre içerisinde dolandırıcılığa açık hale geldi. ayrıca, metalden oluştuğu için hasar görmeye veya kaybolmaya yatkındı. üstelik, her satıcının kendine özgü bir kredi kartı vardı ve bu da tüketiciler için her alışveriş yapılan yerin kartını almaya ve ciddi bir karışıklığa yol açtı.

    yıllar sonra, iş adamı frank mcnamara 1949'da new york'ta bir restoranda yemek yerken cüzdanını evde unutmasıyla diners club kartını ortaya attı. mcnamara insanların üzerlerinde nakit taşıma gereksinimi olmadan, kolay alışveriş yapmasına olanak sağlayan bu kartı 1950 yılında piyasaya sürdü. bu kartın başlangıçta yalnızca anlaşmalı restoranlarda kullanılması amaçlandı, ancak kısa süre sonra diğer kuruluşlarda bu işlemi takibe alarak olaya dahil oldular. 1951'e gelindiğinde diners club 42.000 üyeye sahipti, 1953’e gelindiğiyse kanada, küba, meksika ve birleşik krallık'ta kabul edildi. yalnız diğer kredi kartlarının aksine, diners club kartı başlangıçta sadece bir ödeme kartıydı, yani bakiyenin her ay tam olarak ödenmesi gerekiyordu. yıllar içinde, sadece restoranlar gibi belirli yerlerde geçerli olması ve sektörün büyümesiyle, yerini 1958'de bank of america tarafından üretilerek geniş çaplı kullanılan ilk kredi kartı bankamericard’a bıraktı. 1966'da ise bir grup banka, daha sonra mastercard adını alacak olan bankalararası kart birliği'ni kurdu. mastercard da kart sahiplerinin kredi kartlarını kullanabilecekleri bir satıcı ağı oluşturmayı amaçladı ve bu başarı günümüze kadar gelmeyi başardı.

    yıllar yılı kovaladı ve kredi kartları kronoloji olarak şu şekilde gelişimine devam etti: daha hızlı ve daha güvenli işlemlere olanak tanıyan manyetik şerit teknolojisi ortaya çıktı. birkaç sene sonra, kullanıcıların doğrudan banka hesaplarından fonlara erişmelerine olanak tanıyan banka kartları popüler hale geldi. 21. yüzyılın başlarındaysa çipli kartlar olarak da bilinen akıllı kartlar, manyetik şeritli kartların yerini almaya başladı. akıllı telefonların yükselişiyle apple pay, google pay ve samsung pay gibi hizmetler, kullanıcıların temassız ödemeler yapmasına olanak sağladı.

    işte günümüzde herkesin cebinde bulunup, kimisinin hayıflandığı kimisinin ise severek kullandığı kredi kartının hikayesi böyleydi. gelecek ne getirir bilinmez, fakat birkaç yıl sonra çok daha ilginç gelişmeler görürsek şaşırmayın :)

  • kemirgen dışkısı, idrarı ve salyasıyla bulaşan ölümcül bir virüsmüş bu.

    belirtiler şiddetli karın ağrısı ve bunu takiben ishal ile başlıyormuş. dışkıda kan olması ise bir sonraki belirtiymiş. başlangıçta dizanteriyle karıştırılan bu virüs, böbreklerde fonksiyon bozukluğu oluşturması sebebiyle araştırma konusu olmuş. ayrıca, virüsün insandan insana bulaşmadığı söyleniyor. kesin bir tedavisi olmamakla birlikte, herhangi bir temas halinde, o bölge dezenfekte edilip en kısa sürede doktora başvurulması öneriliyor. ve dahi, uygulanabilecek en basit korunma yöntemi ise ellerin sıkça ve iyice yıkanmasıymış.

    edit: fareler yalnızca taşıyıcılarmış, yani virüsten etkilenmiyorlarmış.

  • bence kendi potamizin ustune bir oyuncu oturtalim rakip sutlarini kaleci gibi cikarsin. boylece hic sayi yemeyiz. sen bence bunu bir dusun.

  • bunun görgü ile değil tamamen karakterle ilgisi vardır. bir çok hatunla yeme içme takılma fırsatım oldu. bazıları buluşma yerine gelirken mesajda "aa cüzdanımı evde unutmuşum eve dönsem mi ?" diye mesaj atacak kadar yüzsüzken, bazıları ise tuvalete diye gidip çaktırmadan ödediğin hesabı kabul etmeyecek kadar gururlu oluyor.

    mesela para, görgü değil. imkanı olmayıp 2 çay içip kendi hesabını ödeyen kadın ile masaya bi yanarlı dönerli meyve tabağı söylemediği kalmayan ve hesap geldiğinde numaradan çantasını ağır ağır karıştıran kadın arasında bariz "asalet" farkı vardır.

  • kürtajı yaptıracak kişi dışında kimsenin söz hakkı falan olmadığı eylemdir efendim. o bebek dediğiniz şey annenin vücuduna tamamen bağımlı bir varlık. anne olmazsa yaşayamaz ve sen de kalkıp anneye bu varlığı beslemek zorundasın deme hakkını nerden buluyorsun merak ettim. kısacası o varlığın anneden bağımsız bir "hayat"ı yok ki zaten bu hayat konusunda annenin daha üstünde bir makamın söz hakki olsun. ha varsa öyle bir teknolojiniz, 2 aylık fetusu anne karnından alıp başka yerde büyütebiliyorsanız, buyrun sunun kürtaja alternatif olarak. yoksa kesin sesinizi bi zahmet.