ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
gökyüzündeki esrarengiz parmak izi
-
videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
bkz: esrarengiz parmak izi
edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.
2 kilobayt ram ile aya gidildiğine inanan insan
-
apollo 11'de 16 bit mimari kullanildi, toplamda 71kb'lik bir hafiza vardi. ayrica otonom bir sistem de degildi, yani dunyadan yonetiliyordu. oyle gta 5 calistiracak bir sisteme gerek yoktu. saniyede 85.000 komut isleyebilen bir islemcisi vardi.
insanlara cahil demeden once en azindan google'da arama yapmak cok zor olmamali.
edit: başlık başa kalmış.
atatürk'ün ayakkabısız çocukla fotoğrafı
-
paşanın elinde bir baston var ya hani fotografta, hah iste o baston... dedigim fotograf. anladin sen onu.
başlık başa editi: ulan ne var da yazıp sonra siliyorsunuz afedersin. başlık başıma kalmış. hırtın biri gaziye laf ediyordu işte. caps veren yazarlar olmuş fotoğrafla ilgili, merak edenler baksın.
çıkma teklifinden sonra her şeyi hayra yormak
-
bir umut ve iyimserlik uzerine kurulu savunma mekanizmasi.
kiza cikma teklif edilmi$, takilma teklif edilmi$, yatma teklif edilmi$, her ne teklifi edilmi$se edilmi$tir. eger burada net bir "- hayir olmaz..." yaniti alinmami$sa, her sinyal, her kelime, her tavir, her mimik hayra yorulur.
"- ne oldu abi, tamam mi i$?"
"- bir du$uneyim dedi, $a$irdi biraz galiba..."
"- o ooo, tamamdir hocam, yenge hayirli olsun, oyle du$unucem falan dediyse tamamdir."
"- nasil baba konu$tun mu kizla dun?"
"- hiii konu$tum, ben seni arkada$ olarak goruyorum ama sen iyi bir cocuksun" dedi.
"- o bitmi$tir tamam, iyi cocuksun dediyse bitmi$tir."
"- sinemada yav$adin mi lan kiza, tuttun mu elini falan, tutabilir miyim falan dedin mi, efendi yapsaydin?"
"- ooo kolumu sirtina attim, oyle izledik, cok guzeldi."
"- guzel, yakinda yersin sen o kariyi bitti bu i$, kolunu attiysan tamamdir."
"- dun cikma teklif ettim elif'e olm, elektriklenme var, gel olsun bu i$." dedim.
"- eee o ne dedi?"
"- benim ciktigim ve sevdigim bir cocuk var dedi..."
"- oooo tamam o zaman, hemen oyle dediyse ondan ayrilip sana gelecek demektir ivedi olarak." (bkz: oha)
otobüste yaşanan dumur olaylar
-
bugün 28 ocak 2010 ankara'da kar yağışı olayı ile bir arada düşünüldüğünde yalnızca dumur değil, sinir, stres, soğuk ve nihai son (başta ayaklar olmak üzere komple) uyuşukluk olarak başımdan geçti bi tane. böyle de iğrenç bir girişi olur entry'nin. utançla devam:
aslında servise binmek üzere çıkmıştım evden. şoför, yollar kapandığından gecikeceğini ve zahmet olmazsa biraz yukarıda beklememi, bu yağışta aşağıya inemeyeceğini söyleyince tamam dedim, ağzımı da şu güzel ortamı da bozmayım diye mutlu mesut başladım yokuşu tırmanmaya. sanıyorum ki, ben gidene kadar servis de gelmiş olur, binerim hemencecik ısınırım. dayan yalnızlığım. çıktım baktım yollar felaket, trafik kilitlenmiş, servis mervis hak getire. bekledim biraz daha, aradım, kaza yapmış ama 10 dk 'ya geliyorum dedi. kafamda bu iki veriyi bağdaştıramadım. başımın çaresine bakayım, ne gelirse binip gideyim diye durağa doğru yürüdüm ya da süründüm. bu ikisinden biri, zira bilincim bulandı soğuktan. yıllarca görmediğim arkadaşlarıma gülümsemem bu yüzdendi ulu orta...
başıboş bi otobüs geldi. üzerinde semt, gideceği yer filan yazmıyor: ego genel müdürlüğü yazıyor. kapılarını açtı bekliyor. normal olarak sordum: "abi, bu otobüs nereye gidiyor?" abim sinir yapmış, muhtemelen egosuna da, belediyesine de, karına da trafiğine de giydiriyor içinden. diyor ki bana:"arkadaşım, etrafına bi bak ne görüyosun?" (yıllarca görmediğim arkadaşlarımı?) "hiç bi tane otobüs gördün mü?" (sen varsın ya, yiğidim?) "sence bu yoldan otobüs iner mi?" (pas?) sıralıyor soruları. yahu tamam da sen nereye gidiyorsun? abi yalnızca gidemeyeceği yerlere odaklanmış inatla cevap vermiyor! nihayetinde, ben de allah'ın bi kuluyum der gibi "ben ring için geldim." lafını alabildik ağzından. ama bununla bitmedi tabii, ring de nerenin ringi? hangi yöne gidecek? abi düğmesine basmış gibi başa sarıyor: bu karda kışta ilerlemenin zorluklarından bahsediyor. baktım anlaşmanın imkanı yok, en azından ayaklarım ısınsın diye bindim otobüse. istisnasız her yolcu ile aynı diyalog yaşandı, otobüs nereye gidiyordu ve evrensel ahlak yasası var mıydı? ikincisini ben uydurmuş da olabilirim çünkü buzu çözülen ayaklarımın sızısı inanılmazdı. sessizce izledim ve doyurucu bir cevap alamamalarına rağmen otobüse binen insanlarımıza hayret ettim... insanları gerçeklerle yüzleştirmeye and içen belediye şoförünün hiç de spesifik sayılmayan "gidebildiğim yere kadar gideceğim..." cevabı üzerine hakkımızda denilebilirdi ki: (bkz: bindik bir alamete)
- ulus'tan geçecek mi?
- geçer diyemem.
hayır öyle bi boyutta ki, şoför bizi çok alakasız bir yerde de bıraksa cümlesi belli: "ben size mutluluk vaadetmedim."
sonunu bilmediğim bir yolculuğa çıkmayı hep istemiştim de, bu kadar da ucuz değildi be abi.
kurtla babaannesini ayırt edemeyen kız
-
babaanneyi görmeden yargılamak doğru değil.
tuzla'ya 25 milyon turist gelecek
hesap makinesiyle sözde indirim hesaplayan esnaf
-
net söylüyorum bu işin ustası kuyumcudur.
sene 2011 evlilik teklif edeceğim için antalya'da kuyumcuları dolaşıyorum, bir tanesine girdim bir yüzük beğendik fiyat sordum 3800 tl dedi ama dedi eğer akşama kadar almaya karar verirsen, hesap makinesiyle ilişkisine başladı işte o an. 1,5 dakikalık işlem sırasında nasıl yaptı nasıl etti bilmiyorum ama 3800 tl'yi 1650 tl'ye indirdi.
işin ustasının kuyumcu olmasının bir sebebi de işin içinde çok parametre var, kar marjı, altın fiyatları, altının döviz karşısındaki durumu, maliyet gider çizgisindeki yeri. türkiye ekonomisi bence bir kuyumcuya teslim edilmeli o hesap makinesiyle altından kalkacağına eminim.
21 ocak 2015 burger king dayak rezaleti
-
bu iş sadece burgerda değil malesef bir çok restoranda böyle.şöyleki geçen yaz şu tavukçulardan birinde yemek yiyorum, yol kenarında bi masadayım.bir tane çocuk yanaştı abi bir lira vercilerden, daha küçük belli.dedim abisi para vermem ama yemek yersen gel alayım ne istiyosan.çağırdım geldi, masaya oturdu, bu tepsi üstüne konan menüden baktık işte, bu acılı dedim, bu kemikli neyse seçti bi tanesini.sen otur burda dedim ben alıp geliyorum.gittim işte söyledim kasadakilere, hani o arada böyle sağa sola bakınırsınız ya bi baktım servis elemanı çocuğu çekeliyor kolundan.çıktım dışarı ve diyalog şöyle gelişti g:garson b:ben
b:ne çekeliyon lan çocuğu bıraksana
g:abi sen bunları bilmiyosun bikbikbik
b:olum neyi bilcem ben oturttum masaya, bana yok sıkıntısı.
g:abi hergün böyle yapıyolar bunlar bikbikbik
b:parayla değilmi olum aldım bende yiycek çocuk bırak.
g:abi müşteriler rahatsız oluyo bikbik
neyse döndüm ben rahatsız olan varmı dedim, herkes sorun yok gibi kafa salladı.verdim çocuğa yedi bi güzel saol abi dedi gitti.sığır garson ya sanki dük soyundan geliyoruz hepimiz, sinirlendim yine akşam akşam.
rus isim sistemi
-
açılın beyler ve bayanlar; rus yazarlarını okurken geçirdiğiniz delilik nöbetlerine ve nereden çıktı bu 120 +kişi serzenişlerinize cevap olmaya geldim. rusların isimlendirme sistemini öğreniyoruz:
örneğimiz: avdotya romanovna raskolnikova.
1. rusçada istisnasız her kişinin 3 ismi vardır: isim + babanın ismi + soyad.
örneğimizde avdotya kızın ismi, roman babasının ismi, raskolnikova ise soyadı oluyor.
2. bu isimlendirme biçimi ise erkek ve kıza göre değişiklik gösterir:
erkek ise, babanın ismi -oviç ile biter.
kızlarda ise -ovna olarak biter:
avdotya + roman(ovna)
radyan roman(oviç)
3. yine soyadlarda da erkek ve kıza göre ufak bir fark vardır, kız soyadları sonuna -a alır. erkek soyadları almaz.
avdotya romanovna raskolnikova
rodion romanoviç raskolnikov
bu ikisi kardeşler bildiğiniz gibi.
-------------------------------------------
4. peki rus film ve edebi eserlerinde neden sürekli iki isim görürüz?
avdotya romanovna şunu yaptı, radyan romanoviç bunu yaptı vs gibisinden.
çünkü ruslarda bizdeki gibi - bey, -hanım kullanılmaz.
bunlara denk düşen gaspadin ve gaspaja var ama kullanılan yere göre şöyle oluyor: konuştuğunuz kişi rus ise ve sizden yaşça büyükse veya yeni tanıştırılmışsınız aranızda bir konuşma geçiyor ise veya aranızda belirli bir saygı mesafesi var ise, bu kişiye "avdotya hanım" yerine geçen "avdotya romanovna" şeklinde seslenirsiniz. türkçede sanki saygı göstermeniz gerek ama siz bu kişiye ismiyle sesleniyormuşsunuz gibi bir hava oluyor ama öyle değil. dediğim şekilde kullanılır ve abartmadan ama mümkün olduğunca konuşurken bu isim dile getirilir.
- avdotya romanovna, geçen gün bir makale okudum, bu konuda size bilgi vermek isterim.
gibi.
------------------------------------------------
5. şimdi gelelim zurnanın zırt dediği yere.
siz bu insana avdotya romanovna şeklinde hitap ediyorsunuz, fakat rusçada kişinin yakınları, kendisine asla formal ismiyle hitap etmez. o ismin mutlaka kısaltılmış ya da sevimlileştirilmiş bir versiyonu vardır.
elena: lenoçka
maria: maşa
anna: aniçka
daria: daşa
natalya: nataşa
ivan: vanya
dimitry: dima
gibi. ve fakat bazı isimlerin bu hali, ismin kendisine benzemeyebilir:
alexander: saşa
avdotya: dunya
gibi.
bu hadisenin kötü tarafı ise, bu şekildeki isimlerin tek versiyonu yoktur, ismi mariya olan birine arkadaşı: maşa, annesi marunya, kardeşi maruşka diye seslenebilir.
---------------------------------------------------------
dolayısıyla, avdotya romanovna raskolnikova'nın maceralarını okurken:
avdotya romanovna raskolnikova
avdotya romanovna
dunya
dunechka
aynı kişidir.
bir rus kitabında ortalama 50 karakter olduğunu düşünürsek, işte bu edebiyatı takip etmek isteyip delirenlere yol gösterecek olan kılavuz budur.
sonuç: not alınız)
a101 ve bim'lerin küçük esnafa verdiği zarar
-
1 liralık ürüne 3 lira fiyat belirten, fiş istediğinde kavga çıkaran, ürünü iade etmek istediğinde kabul etmeyen, müşterisine bayat, tarihi geçmiş ürün satmaya çalışan, dükkanına işine bir gram yatırım yapmayan küçük esnafa verilen zarardır. hemen hemen her ilde a101 ve bimler açıldıktan sonra küçük bakkal olarak işe başlayıp onlarca şubeyle devam eden marketler var.
işini düzgün yapamayan insanların para kazanamaması serbest piyasaya aykırı bir durum değil.
edit: imla. hatamı düzelttiği için @collision course'a teşekkür ederim.
ingiliz erkeğine şak diye telefonunu veren kız
-
aynı iltifatları sen ben etsek, ne abazanlığımız kalır ne de sapıklığımız. elin oğlu stylish dediğinde kızın ağzı kulaklarında iki tur attı mk.
üstüne bir kelime daha edemeden ağzımıza burnumuza biber gazını sıkar polisi, jandarmayı, belediyeyi, akutu, sahil güvenliği arardı. harbiden coğrafya hem kader hem de kederdir sevgili hemcinslerim.
acıgöl'de hayvanseverleri protesto eden yerel halk
-
"gusül abdestini bilmeyenler bize hayvan sevgisini öğretemez" yazılı pankartın acı acı güldürdüğü halk.
cehalet, cehalet, cehalet.