hesabın var mı? giriş yap

  • an itibari ile şu şekilde beklemektedir.

    şimdi aradım genel merkezi, dedim ki; kapınızın önünde haber var beyler, bu sefer kaçırmayın.

  • (bkz: bilimsel demagoji)

    --- spoiler ---

    ulan o değil de herif 50 yıl sonra zibilyon ışık yılı uzaktan geldi "benim koç gibi bi oğlum vardı lan o nerde?" demedi ya ben ona bittim. kızıyla biraz aforizma parçalayıp direk manita peşine galaksilere yelken açtı hıyar. o çocuk bakar mı şimdi sana yaşlanınca?
    --- spoiler ---

    editto: spoiler ver dediler geldik.

  • zerre kadar samimiyeti hissettirmemiş reklam, yok efendim “çayımı aldım karşınızda içiyorum” yok “ipad’im yanımda”, yok “kronik hastalığınız var, dikkat edin” bir de kucakta çocuk falan hani sanırsın yardım kuruluşunun reklam filmi.

  • 1946 yilinda italya'nin piemonte bölgesindeki alba sehrinde pietro ferrero hazretleri tarafindan kurulan, nestlé'den, sprüngli'den bile cok sevdigim cikolatavebilumummisseylerüreticisi.

    öncelikle tarihinden bahsedelim:
    savastan sonra avrupa'da kakao maddesi* "bulunmaz hint kumasi" konumuna gelince, pastane sahibi olan pietro bey zor durumlara düsmüs ve piemonte'ta bol bulunan findik bahceleri arasinda gezinip, kara kara düsünürken, birden "buldum!" diye haykirmis (birazcik uydurdum burasini). buldugu sey su olmus: "madem elimizde bir dolusu findik var, saf cikolata kremasi yerine bunu findikla karistiralim, böylece kakao'dan tasarruf etmis oluruz." ki bu süper olay'i biz bugün "nutella" olarak ekmeklerimize sürüyor*, hatta direkt kavanozundan kasikliyoruz* - allah pietro beyden razi olsun. o yillarda kremanin ismi "pasta gianduja" imis; nutella ismi ise "nut" (ingilizce olan) + italyanca kücültme eki "ella"dan olusturulmustur.

    yillar gectikce nutella'ya yeni ürünler eklenmis: 50li yillarda mon chéri, 60li yillarda tic tac, 70lerde kinder schokolade ve kinder surprise, 80li yillarda ferrero rocher ve 90larda kinder bueno ve kinder pingui. diger ürünlerinden örnekler icin: giotto, kinder country, duplo, maxi king, raffaelo, kinder milchschnitte, hanuta ve daha bayagi gider bu liste, zira ferrero'nun an itibariyle 50 kadar cesitli ürünü varmis. icecek olarak "estathé" isimli ice-tea benzeri bir soguk cay icecegi piyasaya sürülmüs, ben hic görmedim ve icmedim, degerlendirme yapamayacagim, cayseverlere sormak lazim.

    ferrero hala (ve artik ücüncü jenerasyonda) bir aile sirketidir; cirosu yilda 5.6 milyar euro'yu geciyormus! böylece cikolata ve sekerleme sektöründe dünyanin en büyük ücüncü grubuymus (amerika piyasasi masterfoods tarafindan fazlasiyla ele gecirilmis gözüktügünden, ferrero daha cok avrupa pazarina yogunlasmakta; burdaki en büyük rakiplerinden biri ise - tahmin edebileceginiz üzere - nestlé). bu konuma sadece internal growth sayesinde ulasmislar: ferrero tarihi boyunca hicbir rakibini satin almamistir.

    ferrero'nun ürünleri tüm dinlerin yiyeceklerle ilgili kriterlerine uygun olarak üretiliyorlarmis, bu sirketin bir ilkesiymis (dogru mudur bilemem). diger bir siarlari ise, her zaman üstün kalite standartlarina uyacak ürünler üretmektir. ayrica üretim esnasinda gen teknolojisi kullanilmiyormus.

    birazcik da trivia sunalim ki tam olsun:
    mon chéri icin kullanildigi iddia edilen, pek asil, pek soylu "piemonte kirazi" aslinda var olmayan bir kirazmis. yanlis anlasilmasin, mon chéri'nin icinde kiraz var tabi ki, ama bildigimiz kirazmis yani, bir bölümü almanya'dan ithal ediliyormus örnegin. "piemonte kirazi" ismini ferrero'nun cin fikirli reklam/pazarlama departmani uydurmus, yok böyle bir sey.

    ayrica nutella'nin hazirlanisi her yerde ayni degilmis! iki cesit tarif varmis: "kuzey nutella" almanya ve saz arkadaslarina dagitiliyormus, daha sert, kati ve mat renkteymis (kakao payi daha fazlaymis) ve "güney nutella" (güney avrupa'ya dagitiliyor) - kuzey nutella'dan daha parlak renkli ve yumusak ve ayrica daha tatli ve findikliymis.

    kinder surprise icin su ana dek 4500 farkli hediye tasarlanmis! ki bu esnada özel kampanyalar icin örnegin lord of the rings veya snoopy temali paketler hazirlanmis. ayrica sözlükteki kinder surprise cilginligina göz atmak icin lüfen:
    (ara: kinder* surpriz* yumurtadan* cik*).

    globalizasyon esnasinda tabi ki ferrero da serefsizlik / hainlik yapip, örnegin bati afrika'daki fabrikalarinda - cok büyük ihtimalle - cocuklari calistiriyorlarmis; söyle ki sirket politikasinda "cocuk calistirmak yasaktir" ilkesi gecmesine ragmen, bunun böyle olup olmadigini kontrol etmemektelermis. ayrica kakao'yu brezilya gibi fakir ülkelerden, fair trade yolunu kullanmadan satin aliyorlarmis, bir arkadasim anlatti - bu elestirilerin dogru olup olmadigi kanitlanmamis, ben bilemem.

    dünyada en cok sevdigim üc cikolatadan birini üretmesiyle* kalbimde yillardir kurdugu tahti hala korumakta olan ferrero'yu delicesine sevdigimi belirterek bu entry'min sonuna geliyorum. yine de bu sirketle kafami sirf eglence olsun diye bozmadim: bir case study esnasinda toplanilan bilgilerin** (pazartesi günkü sunum icin hazirlik olarak) sözlüge aktarilmis halidir. ben bir seyleri yazdigimda daha kolayca aklimda tutabiliyorum. tesekkürler sözlük!

    "good food, good life."

  • adam 5000 tl kredi karti limitini yüksek bir limitmis gibi anlatmis. yazik la, troll de olsa o da insan lan. fakir diye yüklenmeyin fazla.

  • "ilk üç gün akp'nin sonrasında da ananın suçu evlat" şeklinde cevaplandırılması gereken vitaminsiz suali!

  • aklıma komutanımızın "bir kişi de demiyor ki adam orrospu çocuğudur belki." lafını getiriyor.

    yukarıdaki sözü tabii ki de çocuk için kullanıyorum. olayın öncesini bilmiyoruz.

    * belki öğretmen on beş defa uyarmıştır çocuğu,
    * belki oraya gidince çocuk öğretmene onur kırıcı bir laf atmıştır.
    nasıl olsa ses yok sadece görüntü var. bir de kalkıp "öğretmenlerin psikolojik tedaviden geçmesi lazım." diyor lan.

    lan oğlum benim öğretmenlik yaptığım okulda sınıfça bonzai kullanıyorlar lan? evet hep birlikte okul çıkışı bonzai partisi yapıyorlar oğlum? sen bunlara ne anlatacaksın? servet-i fünun mu?

    edit: okulda eğitim yüzünden dayak kalmadı beyler. o eskide kaldı. eğer bu zamanda bir öğretmen öğrenciyi dövmüşse bilin ki öğretmenin sabrı taşmıştır. bilin ki “öğretmenlik kıymeti” yerle bir edilmiştir. bilin ki gururu incinmiştir fedakâr öğretmenin.

    ve şunu da unutmayın: aileler bir çocuklarıyla baş edemiyorlar, biz o öğenciden 40 kişiyle bir sınıfta muhatap olmak zorunda kalıyoruz. annesi değiliz, babası değiliz. adam öğretmeni, bilgiyi, toplumsal değerleri sikine takmıyor. çünkü ona bir şey olmayacağını biliyor.

    yazacak çok şey var aslında ama ne önemi var. nasıl olsa 3 ay tatil yapıyoruz.

  • 10 ocak 1961'de gerçekleşen ve gazetelerin 3 gün çıkmadığı hadise.

    basın mesleğinde çalışanlarla işverenler arasındaki ilişkileri düzenleyen, ''5953 sayılı kanunun bazı maddelerinin değiştirilmesine ve bu kanuna bazı maddeler eklenmesine dair kanun'', milli birlik komitesi'nce 4 ocak 1961'de kabul edildi. 10 ocak 1961 günü resmi
    gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren yasa ile gazetecilerin bazı sosyal hakları güvence altına alındı.

    bugün ''212 sayılı yasa'' olarak bilinen düzenleme, iş sözleşmelerinin yazılı olarak yapılması, sözleşmelere işin türü ve ücret miktarının yazılması gibi gazetecilerin sosyal ve yasal
    haklarını belirleyen hükümleri içeriyor.

    212 sayılı yasa'nın çıkarılışı, bu dönemde yaşanan ''babıali'de dokuz patron olayı'' ile de türk basın tarihine geçti.

    işverenler ve çalışanlar arasında gerginliğe, gazetelerin kapanmasına ve çalışanların ''basın'' adında yeni bir gazete çıkarmasına neden olan olaylar, şöyle gelişti:

    10 ocak günü gazetelerini ellerine alan okuyucular, ''gazetemizi üç gün kapatıyoruz'' başlığıyla karşılaştılar. başlığın altında, 9 gazete patronunun imzasıyla yayınlanan, 212 sayılı yasa ile basın ilan kurumu'nun oluşturulmasıyla ilgili 195 sayılı yasaya yönelik
    tepkilerin dile getirildiği, yasaların mesleki sakıncalar doğuracağı iddia edilen ortak bildiri yer alıyordu.

    gazete sahiplerinin bu ortak tepkisi karşısında, çalışanlar da bir araya geldiler. istanbul gazeteciler sendikası, çalışanlara ait bir ortak bildiri yayınlayarak, kapanma kararının gazete sahipleri tarafından verildiğini, diğer çalışanların ise bu durumu tasvip etmediklerini açıkladılar. gazeteciler aynı gün, sendika önünden başlayan sessiz bir yürüyüş gerçekleştirdiler. ayrıca, sendikada gerçekleştirilen olağanüstü toplantıda, patronların üç günlük boykotu sırasında ''basın'' adlı bir gazete yayınlanmasına karar verildi.

    gerekli girişimlerin ardından çalışanların ortak ürünü olan ''basın gazetesi'', 11 ocak günü yayınlandı. basın gazetesi, gazete patronlarının üç günlük boykotu sırasında düzenli olarak yayın hayatını sürdürdü.

    patronların boykotuna karşılık, ankara ve izmir'de de çalışanlar, gerçekleştirdikleri yürüyüşler ve yayınladıkları bildirilerle tepki gösterdiler.

    basın gazetesi'nin son sayısında yer alan başyazıda, basın emekçilerinin elde edilen hakların korunması amacıyla elbirliğiyle mücadele edecekleri kaydediliyordu.

    14 ocak 1961'de boykot sona ererek, gazeteler yeniden yayına başladı ancak üç günde yaşanan olaylar, türk basın tarihinde yerini aldı.