hesabın var mı? giriş yap

  • bu cümleyi o zamanlar lise öğrencisi olan abime kurmuş olan babadır.
    adam öss'de %1'e girip tıp fakültesini bitirmiş, bir kaç sınavı kazanıp harvard'da uzmanlığının bir kısmını yapmış ama amerika'yı beğenmeyip burda mutlu değilim diyip geri dönmüş bir adamdır. 31 yaşında da çalıştığı hastaneye başhekim olmuştur.
    oysa bu sözü bana söyleseydi kanımın son damlasına kadar haklı çıkaracaktım kendisini. dağ gibi adamın sözleri havaya gitti.

  • türk düşünce dünyasını da çok etkilemiş olan bir harp. osmanlı imparatorluğu'nun "düşüş"ü üzerine düşünen, kaygılanan pek çok aydın ve devlet adamı için heyecan verici bir gelişme sayılmıştır japonların ruslar'ı yenmesi. kafalarda bir "japonlar koskoca rusya'yı hacamat etti... ulan yoksa?" sorusu yaratmıştır. bir de örnek verelim bu heyecan dalgasının osmanlı üzerindeki etkisini anlamak için.

    efendim, japonların muzaffer amiralinin adı togo'dur. o dönemde osmanlı topraklarında, özellikle de istanbul'da pek çok çocuk "togo" adıyla çağrılmaktadır. pek çok kaynakta karşımıza çıkan ve "böyle isim mi olur müdür?" diye düşünmemize yol açan halide edip adıvar 'ın ikinci çocuğunun adı "zeki hikmetullah togo"nun kaynağı işte bu harp ve bu harbin muzaffer amirali togo'dur. bu harp, halide edip adıvar'ı da heyecanlandırmış ve zeki hikmetullah, o dönemde mahallesinde doğan diğer erkek çocuklar gibi "togo" namıyla çağırılmıştır.

  • bi kaç sene önce bi hayalim vardı. elde avuçta ne var ne yok satıp dolar yaptıracaktım. sonra doların çok değerli olduğu, insanların elli yüz dolar maaşla geçindikleri üçüncü dünya ülkelerinden birine yerleşecektim. büyük bi arazi alırım, çiftlik kurarım atlarım falan olur diyordum. hatta at sütünden kımız üretmek gibi bir fantazim bile vardı. çiftlikte işleri koştursun diye sekiz on tane de eleman tutup kral gibi yaşayacaktım. şimdi bizde dolar olmuş bilmem kaç. elimizdeki paranın dolar karşılığı kalmış kuş kadar.
    biz o üçüncü dünya ülkesine gidemedik. üçüncü dünya ülkesi bize geldi.

    teşekkürler göklerden gelen reis.

  • en etkili çözümlerinden biri liste yapmak. ama aklınızda değil kağıda yazarak yapmak.

    liste yaparken de bir kaç parçadan oluşan işi listeye öylece kütle gibi tek iş olarak yazmaktansa işin içindeki bu elemanların her birini ayrı maddeler halinde yazmak. zira bu, işi çözümlemeye ve ne yapacağını bilememekten, kaybolmaktan kaynaklanan ertelemeyi önlemeye yarıyor.

    bu elemanları yaptıkça da yapılanın üstünü çizmeyi kesinlikle atlamamak lazım. bir de listede belki halihazırda başlanmış ya da hatta az önce bitirilmiş işi de yazıp üstünü çizmek de iyi olabilir. bu da hiç yapmadığınız bir işe girişmek değil de bir kısmı halledilmiş bir şeyin devamını yapmak hissiyatı veriyor. yani halihazırda bir şeyleri yapmış olmak geri kalanı da yapmayı kolaylaştırıyor.

    ayrıca işi parçalarına ayırıp o şekilde listelemek o parçalardan birini yaptıkça üstünü çizme imkanı da verdiğinden ilk madde ikinci maddeyi destekliyor. öbür türlü işe başlasanız da bir şey çizemezsiniz, aslında yaptığınız şeyler olmasına rağmen parçalara ayırmadığınız kütle iş bitmediğinden tamamlama hissi de yaşanmaz. böyle olunca da yapma isteği kaçar gider.

  • - eee peki sonra ne olmuş
    - işte onlar da şatoya gitmişler hep beraber
    - hangi şatoya
    - olm masalın başında dedim ya, büyük şato hani
    - kim gitmiş
    - hepsi
    - kim yani
    - yavrum gözünü kapat dinle sen böyle soru sorunca uyuyamazsın ki…

    - sonra kötü kraliçe çıkmış dışarı
    - en kötü olan mı?
    - soru yok!!!

    yemek yemeyi bilmese, yedirirsin; okuyamasa, okursun; kalem tutamasa, öğretirsin; oyun oynayamazsa, oynarsın da uykuya dalmayı bilmeyen çocuğa ne yapılır bilmiyorum. kaç masal okuduğumu kaç ninni söylediğimi unutuyorum bazen. yeri geliyor çocuk gelişimi kitaplarının çalışma kampını andıran, odasına kilitleyin bırakın ağlasın nasıl olsa uykuya dalacaktır türünden insanlık dışı önerilerini uyguluyorum ama bana mısın demiyor çocuk. uykuya dalmak nedir bilmiyor, öğretemiyorum.

    uykuya gidip de yarım saatte dışarı çıktım mı evde zafer turu atıyorum. uykudan ölen çocuğun nasıl olup da 1 saat yatakta beni soru yağmuruna tuttuğunu anlayamıyorum. gözünü kapatır uyursun, bunu çocuğa öğretemiyorum. sanırsız yarın iki vizesi var, sanırsın senedinin günü geldi, sanırsın çeki karşılıksız çıktı da sıkıntıdan uyuyamıyor. lan çocuksun, kafa pırıl pırıl devrilip uyutsana?!

    bir saat sonra, 10 dakikalık sessizliğin ardından…
    - kraliçe hani o siyah giysili olan mıydı?
    - ………
    - ………
    - o prenses değil miydi ki?
    - la uyusan ya!!

  • maruz kaldığım ve hiç hoşlanmadığım tuhaf gelenek. zaten şoktayken insanı daha bir dumur eder. ama annemin bu geleneği uygulama amacı, tokat atınca regl süresinin daha kısa olacağına inanılmasıymış. yani bunun altında çok şey aramamak lazım. tabi ben annemin iyi niyetine inandığım için böyle düşünebilirim, asıl amacını bilemem fakat gelenek işte, çoğu gibi tuhaf ve anlamsız bir gelenek.