hesabın var mı? giriş yap

  • sonucu yazalım
    -akp ve mhp oyları ile kabul edildi.

    eğer cinayetlere, tacizlere, tecavüzlere dair bir şey sunulursa sonuç:
    -akp ve mhp oyları ile reddedildi

    arkadaşlar bunları artık ezbere biliyoruz.

  • geçenlerde çalıştığım şirkette, eşi fransız vatandaşı olan bir abimizle muhabbet ederken kot kumaşının orijinal adı olan denim adının, fransa’nın nimes şehrinden geldiğini öğrendim.
    ilk olarak 17. yüzyılda, orada çalışan madenciler için üretilmiş olan kumaş; kalın ve leke göstermemesinden dolayı tercih edilirmiş ve o kumaş ile yapılan pantolonlara ise serge de nimes derlermiş. oradaki “de nimes” , “nimes şehrinden gelen” anlamına gelirmiş. sonrasında “de nimes”, “denim” olarak evrilmiş.
    bir parantez açmam gerekirse; prof dr. halil inalcık’ın tezine göre bu kumaş ilk olarak denizli ve akhisar yörelerinde üretilip, hindistan’dan gelen çivit boyası ile maviye boyanmıştı ve çiftçiler ile köylüler tarafından kullanılmaktaydı. aynı zamanda bu kumaşlar ilk defa 16. yy’da fransa’nın marsilya kentine ihrac edilmişti. tam olarak emin olmasak da; nimes ile marsilya’nın birbirine yakın olmasından dolayı meşhur denim kumaşları ilk olarak bizim ülkemizden gitmiş olabilir, bilemiyoruz. bulunduğumuz topraklarda yıllardır tekstil yapıldığı için ve bu işte gerçekten çok iyi olduğumuz için bu durum bana mantıklı geldi.

    ok devam edelim. peki bu pantolonlar dünyada nasıl meşhur oldu?

    dünyaca ünlü levi’s markasının yaratıcısı levi straus; 1850’li yıllarda çadır bezi üreticisidir. bir gün madenlerde çalışan işçilerden birinden pantolonlarının çok çabuk yırtılmasına dair bir söylem duyduktan sonra konunun üstüne gitmeye karar verir ve bir kaç çadır bezi parçasını dikerek, işçilerin 2-3 kullanmadan sonra harap olan pantolonlarına bir çözüm getirmeyi dener. yaptığı ürünler beğenilir ve kendi firmasını kurar. bu sayede amerika’da kot üretimi başlamış olur. şöyle bir ayrıntı verelim, levi fabrika’yı kurduktan sonra üretimini fransa’da ki denim kumaşından yapmaya başladı.

    denim pantolonlar o zamanlar kovboy’lar, madenciler, çiftçiler tarafından tercih ediliyordu. yüksek kademeli zengin insanlar bu pantolonları giymezlerdi.

    peki ne oldu da denim pantolonları herkes tercih etmeye başladı?

    pantolonun zengin ya da fakir tüm amerika’da meşhur olması 1950'lerde james dean'in “devlerin aşkı” (rebel without a cause) filminde bir kot pantolon giymesi ile başlar. james dean’ı bilirsiniz, genç yaşına ve kısa film kariyerine rağmen kitleleri sürüklemiştir. bu dönemden sonra pantolon ilk olarak amerikan okullarında yasaklanıyor ve o dönemde, bu giyim tarzına sahip kişiler asi, isyankar bir akım yaratıyor.

    işte işin en enteresan kısmına geldik dostlar,

    bu kumaş fransa’da denim, italya’da bludi genova’dan türeyerek “blue jean” yine amerika’da jean olarak anılıyor. peki neden biz “kot pantolon” diyoruz?

    hemen cevap vereyim “kot” aslında, bu kumaşı fransa’da keşfedip, ülkemize getiren terzi ve girişimci muhteşem kot’un soyadı.

    muhteşem kot fransa’da terzilik okuluna gitti ve o yıllarda fransa’da üretilen denim kumaşlarını çok beğeniyordu ve bu kumaşları ülkemizde üretmek istiyordu. sonrasında muhteşem kot, konu ile ilgili olarak girişimlere başladı. amerika’dan denim kumaşını üretmek için kullanılan makinelerden getirtti ve kendisinin ilk ürettiği numune pantolonu o zamanlar 3 yaşında olan oğlu aytaç kot üzerinde denedi.

    muhteşem bey bu pantolon için etibank, kömür işletmeleri gibi kurumların ihalelerine girdi. sonrasında 1958 yılında singer ile bir makine anlaşması yaparak üretime başladı. kendisi izmir fuarında yapılan anlaşmadan bir süre sonra vefat etti ve aytaç kot işleri eline aldı.

    işte “kot” markası ilk o zaman meydana geldi. aytaç kot, “kot” markasını tescilletti ve ilk olarak, karaköy necati bey caddesinde, ankara'da samanpazarı denen yerde işçi ve köylülere giyim kuşam satan dükkânlarda satılmaya başlandı.

  • twitter'daki bilgilere göre yumruğu atan herif sorgudan sonra salıverilmiş. ışid militanları salınıyor, ramazanda sigara içen adamı öldürseler n'olacak. tv'de bile haber olmayabilir maalesef.

    hepiniz geberseniz de rahat etsek artık ya.

  • burger king'i küresel bir krize sokacak gelişmeler zincirinin ilk halkası olacak şube. lan burger king sende hiç akıl yokmuş. açgözlü burger king! civelek burger king! tuza, ranch sosa, bir buffalo sosa, bir ballı hardal sosa ekistradan para almaya başladın, sözlükçü dostlar başta olmak üzere ülke gençliğini perişan ettin, sonra da gittin odtü'de şube açtın. yedirmezler artık sana o pastayı koçum burger.

    verirler mi sanıyorsun sana o ranch sos için acı sos için ekistra para ha? verirler mi? abooovvv düşününce bile tüylerim diken diken oluyor. hele tuza 10 kuruş fazladan iste bakalım, "hocam senin ne hakkın var ya" diye bir başlar hak ve özgürlükten girer odtu-kızılay dolmuş hattının saatlerinden çıkar yaman odtülüm. hey yavrum hey... sonra da gelsin isyanlar.

    oh olsun size. açın da odtü'de şube şirket politikanız değişsin. inanıyorum ki bu şube bir isyan ateşi yakacak ve bu ateş büyüyecek büyüyecek önce yurt geneline sonra ecnebi ülkelere yayılacak. ve inanıyorum ki burger king artık sosları bedavaya da verecek dostlarım. hatta istemeyene de verecek. hatta burger yemek istemeyene bile "olmaz dost olmaz, gel eşitçe dostça yiyelim bu whooper'ı, yan yana birarada kardeşçe dişleyelim steak house'u" diye diye zorla yedirecekler burgerları.

    evet... inanıyorum ki yıllar sonra burger king'in şirket tarihinde şu cümle yer alacak:

    "2011 yılında odtü'de açılan şubeye gösterilen tepkilerin büyümesi sonucunda önce soslardan para almaktan vazgeçtik, ardından da şirketi kamulaştırdık". sonra da gelsin yeni menüler:

    - iyi günler burger king'e hoş geldiniz.

    - iyi günler, bir proleter menü alacağım.

    - 50 kuruş farkla ekmek arası helvanızı büyük seçim yapalım mı?

    - yap emekçi dost... varsın büyük seçim olsun ama hakça koy helvayı hakça böl ekmeği... hakça böl ki yedikçe güçleneyim, güçlendikçe vurayım düzenin bekçilerine, uşaklarına yumruğumu...

    - bir büyük seçim proleter menü lütfeeen!!!

    odtü'de şube açmak ha? yanlış strateji, terso seçim burger king. ateş şimdi seni çağırıyor...

  • çocuklarımdan biri, yılda 1000 lirayı ailesi denkleyemeyeceği için çok istediği bir bölümün (normal öğrenim kazanması da muhtemel ama risk var) ikinci öğretimini yazamıyor ve istemediği bir bölümü yazmak zorunda kalıyorken, onun yarısı kadar puan alan bir başka çocuğum "özel yazalım hocam, sorun değil" diyor. öğrencimin başı düşüyor...

    sıçayım böyle adalete.

  • asıl mesleği hakimlik ve sonrasında avukatlık olan, türk televizyon ve radyosunun trt'nin joker adamı sunucu-spikeri. herkesin sevdiği, saygı duyduğu insanlar vardır ya, halit kıvanç o insanlardan biriydi.

    sahnede adeta bir şovmen, maç anlatımı ise tadına doyulmazdı. boks maçından, futbol maçına, pazar eğlencesinden, yarışmaya, çocuk programından, haber programına görevini en başarılı şekilde ifa etmiş trt'nin koca çınarıydı.

    tarafsız spor yazarlığı, yorumculuğu ise eşi benzeri görülmemiş bir örnekti. cenk koray ile karşılıklı yaptığı programları izlemek büyük bir şanstı. türkiye'nin gülen yüzüydü.

    puskas, pele'ya kadar futbol dünyasında hemen hemen tanımadığı kimse olmayan gazeteciydi.

    macarların ünlü yıldızı ferenc puskas ile tuvalette, yan pisuvarda ihtiyacını giderirken tanışıp röportaj yaparak ne kadar mahir bir spiker olduğunu göstermiştir.

    1958 dünya kupasında kimsenin yüzüne bakmadığı, fakat o kupada yıldızı parlayan 17 yaşındaki pele ile yaptığı röportajla ismini dünyaya duyurmuştur. pele ise kendisine "sinyor istanbul" ismini takmıştır.

    bir önceki 1950 dünya kupasına maddi imkansızlıklar ve dişli rakiplere rezil olma korkusuyla katılmama kararı alan türkiye'nin ilk katıldığı 1954 dünya kupasını yazmakla görevli olarak gönderdiği ilk spor spikeri 29 yaşında henüz 2 yıllık spor spikeri olan halit kıvanç'tı.

    1966 dünya kupasında akreditasyon problemi yüzüne maçı türkiye'ye radyodan telefonla anlatarak bir ilke imza atmıştır. fifa dünya kupasını televizyonda anlatan ilk türk spikerdir ve bir sene kadar ingiliz yayın organı bbc'de çalışmıştır.

    türk radyo televizyonunun, basınının beyefendisiydi. trt televizyonu adeta o ve arkadaşlarının kucağına doğmuştur. türk sporunun yaşayan efsanesine tanrıdan rahmet, sevenlerine baş sağlığı diliyorum.

  • patronuyla yaşadığı şu diyalogla cool tavrını ortaya koymuştur:

    -bundan sonra haracı bana vereceksin. ben seni koruyacağım.

    -sahi beni koruyabilir misin?

    -koruyamazsam ölürsün. bu kadar basit.