bıçak
-
kesmek anlamındaki "bıç" köküne (ki, biçmek de buradan gelir), fiilden 'nomen instrumenti' yapan -ak eki eklenerek türemiş bir kelimedir.
-
-
sırtta unutulanları vardır. yıllarca taşır insan kalbinde.
-
(bkz: yaran başlıklar)
-
sırtının dengeyi, ucunun ve keskinliğinin ölümü temsil ettiği tuhaf mutfak gereci.
-
yolgezer adlı grubun hoş bir parçası
diyorsun ki yıllar yıprattı bizi
yordu çok artık anlamıyor
gözlerinden belli hala seviyosun
gitme bir anlamı yok
gitme ihtiyacım var sana,
gitme alıştım varlığına,
bir veda var sözlerimde
sebebsiz bir öfkeye
birkaç damla gözlerimde
gitme bir anlamı yok
gitme ihtiyacım var sana,
gitme alıştım varlığına,
gitme ihtiyacım var sana,
gitme alıştım varlığına,
içimdekileri tüm hayallerimi
hepsini sen çaldın
inandırdın kandırdın
ama sensiz olamıyorum
sen beni aşağı iten,
kadehime zehri döken
karanlıktaki bir bıçak gibi
seni özledim -
çatalın yan tarafı.
-
tek başına olduğunda, çok yaşlı bir adamdır. ama bir o kadar da tehlikeli bir deli....
metal aksamı değildir adamı öldüren, sapıdır. sapa sorarsan da kınıdır:
saplanan tarafı tutmaçına demiş ki:
- beni sen mi sapladın buraya?
sap da cevap vermiş:
- kınıma sor. -
"ey bilene bilene tükenen bıçak!..
bir şeyler yap,
eskimeden gökyüzünün kutlu maviliği...."
(bkz: turgut uyar) -
her ne kadar sırtta hançer imgesi daha çok tercih edilse de, "bin bıçak var sırtımda, biniyle de adaşsın. her biri hayran sana.." dendiğinde acıtandır. yeni yaralar açmak için de kullanılır, açılmış yaraları sağaltmakta da..
velev ki o bıçak tedavi amaçlı kullanılsın.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap