• "1526'da macar kralı lajos ii'nin, mohaç'ta ölmesinden sonra bazı macar beyleri, osmanlılar'ın da desteklediği erdel voyvodajanos zapolya'yı kral seçtiler ve osmanlı ordusu bu yeni kralın tahta geçmesinden sonra macaristan'dan çekildi. fakat, janos'a rakip olan macar beyleri, alman imparatoru karl v'in (şarlken) kardeşi ferdinand'ı kral seçtiler. aynı zamanda bohemya kralı ve avusturya dükü bulunan ferdinand, ölen kral lajos ile akraba olduğundan, macar krallık tacı üstünde miras yoluyla hak iddia ediyordu. şarlken de, ferdinand'ı gerçek macar kralı olarak tanıdı ve janos'u âsî ve din düşmanı ilan etti. osmanlı ordusunun macaristan'dan geri dönmesinden sonra ferdinand, budin üstüne yürüyerek kaleyi ele geçirdi, yenilgiye uğrayan janos kaçarak, kayınbabası olan leh kralına sığındı.

    ferdinand, kanunî sultan süleyman'a başvurarak, belgrad, sirem (srem) ve bosna'nın bir kısmını içine almak üzere macaristan'ın bazı bölgelerinin, vergi vermek şartıyla kendisine bırakılmasını teklif etti. osmanlı hükümeti, bu teklifi kabul etmedi ve budin'in, janos'a geri verilmesini istedi. kanunî sultan süleyman, macaristan'ın korunması ve almanya'nın baskı altında tutulabilmesi için viyana'nın ele geçirilmesi gerektiğini anladı ve viyana üstüne yürümeğe karar verdi. osmanlı ordusu, 10 mayıs 1529'da istanbul'dan hareket etti. edirne'de anadolu beylerbeyi behram paşa, anadolu eyaleti askerleriyle birlikte orduya katıldı. sofya'daki serasker ibrahim paşa ve emrindeki rumeli eyaleti askerleri, öncü tayin edildi. ordu, niş - alacahisar - belgrad - sirem yoluyla, 5 ağustos 1529'da eszek'e vardı. mohaç'a giren ordu, 5 eylül'de, budin kalesi önüne geldi. kaledeki avusturya kuvvetleri, 5 eylül'de kaleyi teslim ettiler. kanunî sultan süleyman, 12 eylül'de, kral janos'u tekrar tahta geçirdi. osmanlı ordusu, ileri yürüyüşüne devam ederek, 26 eylül'de viyana'yı kuşatmağa başladı. ferdinand, osmanlı ordusuna karşı koyabilmek için, viyana'yı tahkim etmiş ve komşu devletlerden yardım istemişti. kanunî sultan süleyman, kale kumandanı niklas zalem'e haber göndererek, kalenin teslimini teklif etti. kale kumandanı, bunu kabul etmeyerek, bütün kuvvetleriyle kale gerisinde savunma düzenine geçti. bu arada tuna yolundan gemilerle viyana'ya gönderilen 12 bölük kadar bir avusturya yardımcı kuvveti, 25 eylül'de sisten yaralanarak kaleye girdi. avusturyalılar, kuşatma süresince 30 000 kişilik kuvvetlerle kaleden yaptıkları karşı saldırılar ve baskınlarla, savunmayı aktif olarak yürütmek istedilerse de, büyük kayıplara uğradılar. viyana kalesine karşı şiddetli savaşların verildiği sırada, mehmed bey kumandasındaki osmanlı akıncıları, bavyera'da regensburg, çekoslovakya'da brün şehirlerine kadar akınlar yaptılar.

    yolların elverişsizliği ve mevsim şartlarının erken bozulması yüzünden, ağır kuşatma topları yollarda kalmış ve kale önüne getirilememişti. bu yüzden viyana kalesi yeteri kadar tahrip edilemedi. bu elverişsiz şartlara rağmen, 11 ekim'de viyana kalesine büyük bir saldırı yapıldı; fakat kesin sonuç alınamadı. daha sonra yapılan ikinci saldırı da sonuç vermedi. kışın şiddetlenmesi ve yiyecek sıkıntısının başlaması, ordunun moralini bozdu. askere büyük ödüller vaat edilerek, 13 ve 14 ekim'de yapılan saldırılardan da sonuç alınamayınca, kanunî sultan süleyman, 15 ekim'de, kuşatmayı kaldırarak dönüşe karar verdi. kuşatmanın kaldırılmasından sonra sadrazam ibrahim paşa, viyana kalesinin güneyinde gereken güvenlik tedbirlerini aldı ve böylece kaleden yapılacak düşman çıkış harekâtını ve saldırılarını önledi. ayrıca kasım bey kumandasında 12 000 kişilik akıncı kuvveti de, düşman baskısını önlemek amacıyla, almanya'ya ve steiermark'a akınlar yapmakla görevlendirildi. osmanlı ordusu, estergon üzerinden tuna yoluyla 25 ekim'de budin'e geldi ve kral janos tarafından karşılandı. buradan tuna üzerine kurulan köprüyle peşte'ye geçildi ve 29 ekim'de tuna'nın doğu kıyısı takip edilerek, istanbul'a dönüş yürüyüşüne başlandı."

    not: bu lise müfredatı tarih kitabı anlatımı el emeği göz nuru değil,direkt copy pastetir
  • kuşatmayla ilgili history channel yapımı '1529: the siege of vienna' adında tarihi film tadında bir belgesel bulunmaktadır.

    izlemek için: http://watchdocumentary.com/…a-video_314f40b25.html
  • (bkz: 1. viyana)
  • egemen bağış'tan, hakkında, "her ne kadar kuşatmayı başarıyla sonuçlandıramasalar da, emekleri için kanuni sultan süleyman ve ekip arkadaşlarına teşekkür ediyoruz" şeklinde bir açıklama beklediğim kuşatmadır.
  • takvimler 1526 yılını gösteriyordu ve türkler bir türlü durdurulamıyordu. osmanlı imparatorluğu bir zamanlar güçlü rakibi olan macaristan'ı haritadan silmişti. avrupa'da daha önce başka bir islâmi imparatorluktan çok daha fazla ilerleyen kanunî sultan süleyman ve seçkin yeniçerileri, katolik dünyası avrupa'da endişeye sebep oluyordu. ama batıya doğru genişledikçe, başka bir zorlu rakip olan avusturya'nın habsburg hanedanlığı ile karşılaştılar. bu iki süper güç arasındaki kapışmalar çok yakında daha da kızışacak ve bu durum türklerin kutsal roma impatatorluğu'nun kalbine kadar girmesiyle sonuçlanacak, avrupa'nın göbeğinde çok şiddetli çarpışma yaşanacaktı.

    viyana, türklerin iki kez kapısından döndüğü, uğruna nice şehitler verip ama fethine muvaffak olamadığı, osmanlı'nın hayali ve avrupa'nın kalbi olarak nitelendirilen güzel şehirdir. buranın fethi, avrupa kapılarını osmanlı'ya ardına kadar açacak olan bu şehrin ilk kuşatmasını en ince ayrıntılarıyla osmanlı'nın viyana için verdiğini ibretle okuyacak, tarihte osmanlı ordusuyla bir seferi başından sonuna kadar ayrıntılarıyla yaşayacaksınız. viyana kuşatmasını her yönüyle bulabileceğiniz gibi kasım bey'in ordunun dönüşünü kolaylaştırmak için askerleriyle beraber almanya içlerinde verdiği 12.000 şehidin kahramanlıklarına başından sonuna şahit olacaksınız.

    "gerçek şu ki, türkler dibimize kadar geldiler. henüz içimize kadar gelmeseler de halâ oradalar, silahlılar ve her an bize saldırmaya hazır durumdalar." -martin luther

    viyana'ya harp ilanı ve sebepleri
    mohaç savaşı esnasında türklerin muharebe meydanındaki galibiyeti üzerine kaçan macar kralı layoş, kaçarken bataklıklara düşüp ölmüştü fakat lui'nin hükümetine vâris olacak hiçbir kimsesi bulunmadığından dolayı macaristan krallığı tahtı, avusturya arşidüklerinden birinci ferdinand'ın eşi ve layoş'un hemşiresi anna'ya * intikal etmişti. kadınları hükümet olma hakkından alıkoyan kanunun macaristan'da uygulamada olmamadığı için anna'nın macaristan hükümdarlığına getirilmesi memnuniyetle kabul edilmiş, hatta lehistan kralı ladislas ile almanya imparatoru maximilian arasında yapılan bir anlaşma metninde verâset hakkı tamamıyla tasdik edilmişti.

    anna, habsburg hanedanlığı'na mensuptu. bu hanedanın siyasi kudretleri yanı sıra askeri kuvvetleri de çok gelişmişti. bununla birlikte osmanlıların ezici kuvvetleri ve kahramanlıkları karşısında bütün varlıklarını kaybeden macarların bu tesadüfi duruma memnun olmaları kolay bir şekilde düşünülebilinirdi. fakat bu memnuniyet macarları hiçbir vakit düşmüş oldukları bu felaket durumundan kendilerini kurtarıp düzlüğe çıkaramazdı. daha doğrusu, büyük bir çöküntü içerisindeki hükümeti tamir için macarlara bu kadar bir kuvvet kâfi değildi.

    macarlar, mohaç meydan muharebesi'nde iki saat devam eden bir şâirane muzafferiyet karşısında kesin bir mağlubiyete uğramışlar, siyasi teşkilâtlarını, askeri nizamlarını kaybetmişlerdi. osmanlıların askeri kuvvetleri önünde zayıf bir insan vücudu haline gelmiş olduklarından, cüzî bir kuvvetle osmanlılara karşı mukavemete asla muktedir olamazlardı. macarların sel suyu gibi ardı arkası kesilmeyen osmanlı akınlarına karşı koyabilmek için eski kuvvetlerinden daha büyük, daha muntazam bir kuvvete mâlik olmaları icap ederdi. avusturya hükümeti, o zamanlar daha ziyade avustuya'nın büyük bir kısmı ile, styria, bohemya, moravya ve silezya'ya hâkim bulunuyordu.

    ispanya ile müttefik bulunuşu deniz yönünden kuvvet kazanmasın temin ediyordu. fakat macarların bu konuda bakış açıları avusturya'nın müdahale teşebbüslerini kendi çıkarlarına ters düşecek şekilde telakkî kabul ediliyordu. işte bunun için macaristan'ın millî menfaatleri ve siyasi çıkarları birbirine son derece ters düşen bu ittifakı kabul edilemez olarak görüyordu. macarlar, macaristan kraliyet tahtına geçecek kişinin vatandaşlarından seçilmiş olmasını arzu ediyorlar, hürriyet ve istiklâllerinin avusturyalıların elinde kalmasını katiyen arzu etmiyorlardı.

    bu sebepten dolayı macarlar her türlü tehlikelere hedef olmayı avusturya mezâlimine tercih etmişler, harp meydanlarında sefil ve perişan kaldıkları halde avusturyalılar tarafından kendilerine dayatılan zorbalıkla idare edilme teklifini şerefli bir şekilde reddetmişlerdir. macarlar arasında istiklallerini muhafaza etmek için fikirler ileri süren, hür yaşama düşüncesinde olan, dirayet ve yetenekleriyle tanınmış bir kişi vardı, o da transilvanya prensi john zapolya idi.

    * avrupa muharrirlerinin hemen hepsi de dinî taassuba tâbi olarak, osmanlı fetihlerine karşı koymak için avusturyalılarla ittifak etmediklerinden dolayı macarları ayıplarlar. bunların bu gibi yanlış mütalaada bulunuşları, hiç şüphesiz macarların istiklal ve milliyetlerini nazar-ı itibara almamalarından ileri gelir. huber, avusturya tarihi isimli eserinde macarların avusturya idaresine girmesini tercih etmiş, albert lefaivre, osmanlı idaresinde macarlar, namındaki iki ciltlik eserinde her türlü tarihi hakikatleri hristiyan taassubuna feda ederek avusturyalılar için fevkalade tarafgir bir şekilde beyan etmiştir. albert lefaivre'nin yirminci asırda şu an bile bu gibi fikirlere tâbi bulunuşu dikkat çekicidir.

    zapolya, mohaç meydan muharebesi'yle neticelenen sefer esnasında kanunî sultan süleyman'ın iltifatına nâil olduğundan macarlarla avusturyalıların osmanlı ordusuna karşı çıkardıkları müttefik kuvvete katılmamış, avusturyalılara söz vermiş olduğu halde askeri harekâtı mükemmel bir şekilde başarılı olarak icra etmişti. zapolya'nın osmanlılarla mevcut dostane münasebetleri, avusturya mezâliminden kurtulmak için macarlara heyecan verici bir ümit gibi göründüğünden bütün macarlar zapolya'yı krallık tahtına geçirmeye karar vermişler. bu vesileyle osmanlı idaresi altına girmeyi avusturya idaresine tercih eylemişlerdi. zapolya'nın macar asilzâdeleri üzerinde de büyük bir nüfuzu vardı.

    zapolya'nın, macaristan'da zuhur eden birçok ihtilâfları cesaret ve kahramanlıkla halletmiş olması, macarların kendisini övücü ifadeleri halk arasında dilden dile dolaşmaya başlamıştı. bu ve diğer bazı önemli sebepler, zapolya'nın macar krallığına geçirilmesi için taraftarlar vücuda gelmesini temin ediyordu. istván werboczy de * bu taraftarlar arasındaydı. istván werboczy, layoş'un feci bir şekilde ölümü üzerine taraftarlığını bir kat daha artırmak suretiyle faaliyete başladı. macaristan için ilk olarak macar bir hükümdarın gerekli olduğunu, avusturya prenslerinden birinin macaristan krallık tahtına geçmesinin macarlar için felâketlere sebep teşkil edeceğini beyan etti.

    zapolya, bu suretle tahta geçmeye muvaffak olduktan sonra vatanlarını kurtarmak için ne suretle hareket etmenin lazım geleceği hakkında görüşlerini almak üzere bütün macar ve transilvanya ileri gelenlerini 14 ekim'de tokay'a * davet etti. macaristan'ın selametini arzu edenlerden pek çok kimseler bu davete icâbet etti. macaristan'ın košice *, leutschau *, bartfeld * ve transilvanya'dan gelen yetkili kişileri iki gün müzakere ettikten sonra macaristan'a bir kral seçmeye karar verdiler. istván werboczy bu müzakereler esnasında herkesin önünde hararetle doğru kabul ettiği sözleri sarf etti. zapolya'nın tahta çıkmasını, macarların selamet ve saadeti için daha münasip olacağını beyan etti.

    heyet bunun üzerine zapolya'nın tahta çıkmasına karar vererek resmî törenin kasım'ın 5. gününde istolni belgrad *'ta yapılacağını ilan etti. bu da john zapolya'nın imzası. zapolya, macar krallığını bu suretle temin eyledikten sonra, kral ikinci layoş'un ölümü üzerine dul kalan mary ile evlenmeye teşebbüs etti. mary çok güzel bir kadın olmakla beraber aynı zamanda fikrî terbiyeye sahip, şirin simasıyla da mümtaz bir kadındı. bu seçkinlik zapolya'nın kalbinde büyük bir hayranlık meydana getirmişti. fakat mary, zapolya'nın arzusuna karşılık vermek şöyle dursun, bu teklifi tam anlamıyla şiddetle reddetmiş, zapolya'nın hasmı olan ferdinand'ın düşüncelerini ve dileklerini daha fazla desteklemeye gayret etmişti.

    zapolya bu maksadına ulaşmak için pek çok vasıtalar araya sokmuş, fakat hiçbir suretle amacına nâil olamamış. kasım ayının 9. günü zapolya birçok piskoposlar, beyler ve mebuslarla beraber istolni belgrad şehrine geldi. burada parlak bir surette kral seçildi. ertesi gün de birinci john ünvanıyla resmî taç giyme töreni yapıldı. zapolya macaristan krallık tahtına oturur oturmaz avusturya'nın en birinci düşmanlarından sayılan fransa kralı birinci françois ile ingiltere kralına birer mektup gönderdi. bu mektuplarla macar krallığına geçmiş olduğunu resmî olarak haber vermiş oldu. aynı zamanda kanunî sultan süleyman'ın himâyesine iltica ettiğini anlatmak için dersaadet'e * iki sefir gönderdi.

    zapolya'nın osmanlı himâyesine girmek hususundaki teklifi memnuniyetle kabul edildi. macaristan'ın avusturya ittifakından ayrılması osmanlıların siyasi ve askeri menfaatlerine de uygundu. onun için osmanlılar zapolya'nın her iki sefirini de memnuniyetle kabul ettiler. zapolya'nın sefirleri almanya ve ingiltere hükümetleri tarafından da fevkalade bir surette karşılandılar. özellikle lehistan kralı sigismund * ile fransa kralı françois, bu krallık seçiminden dolayı açık bir şekilde memnuniyetlerini gösterdiler. sigismund, avusturyalıların doğu avrupa'ya doğru ilerlemesinden çok fazla endişe etmekte, buna karşı yegâne mâni olarak da macarları nazar-ı dikkate * almaktaydı.

    birinci françois'a gelince, françois en önemli hasını olan şarlken'den intikamını almak için kanunî sultan süleyman'a iltica etmiş, zapolya'nın macar krallığına seçilmiş olması ise şarlken'in kardeşi birinci ferdinand'tan intikamını almak için mükemmel bir fırsat meydana getirmişti. zapolya'nın kral seçilmesi ve dostane ilişkiler içerisine girmesi ferdinand'ı hayli düşündürmeye başlamıştı. o zaman 20 yaşlarında bulunan bu prens, gerçekten fevkalade zeki olsa da macarlar gibi cengâver bir kavim içinde faaliyet göstermeye yetecek kadar kabiliyette değildi. ferdinand bütün emellerinin bu suretle zir ü zeber * olduğunu görünce, silah kuvvetine başvurmayı uygun gördü. her taraftan toplayabildiği 12.000 kişiyle tuna nehrinin sol sahiline geçerek pressburg *, * şehrine geldi.

    burada hemşiresi ve layoş'un eşi mary ile görüş alışverişinde bulundu. mary, stephen báthory ve daha sâir zevatın * yardımıyla bir meclis toplattırdı. işte bu da fransız kralı birinci françois'ın imzasıdır. fakat ekseriyet zapolya taradında olduğundan mecliste çok az kişi yer aldı. piskoposlarla ileri gelen devlet adamları zaten daha önce mary tarafından kendi lehinde kabul edildiğinden bu mecliste eksiksiz hazır bulundular. macaristan'ın millî menfaatleri bakımından habsburg hanedanı gibi kuvvetli bir hanedana tâbi olmak gerekliliğini, macaristan'ın idare şekline ve macar ileri gelenlerinin ayrıcalıklı durumlarına dokunulmayacağım beyan ettiler. bunun üzerine zapolya'nın krallığını feshederek 27 şubat 1527'de ferdinand'ı kral olarak yerine atadıklarını ilân ettiler.

    hal böyle olunca ferdinand'ın kral seçilmesi zapolya'yı son derece üzdü. zapolya maiyetindeki * ordu dağılmış ve avusturyalılara karşı mukavemet edecek her türlü kuvvetten de mahrum bulunmuş olmasından dolayı içinde bulunduğu bu zor durumdan nasıl çıkabileceğini ve bu müşkülât * içinde ne yapacağını şaşırmıştı. ferdinand ise bu esnada halkın kendi lehinde olmasına gayret ederek bir kat daha kuvvetini artırmak istedi. kardeşi şarlken'in yardımıyla oldukça külliyetli bir ordu topladı ve üzerine kont nicholas salm kumandasıyla bu kuvveti zapolya üzerine sevk etti. tarçal * mevkiinde iki ordu arasında meydana gelen muharebede * zapolya mağlup olarak harp alanından transilvanya'ya çekildi.

    transilvanya arazisi yüksek dağlarla çevrili olduğundan ferdinand ordusu buraya giremese de budin şehrini almış ve zapolya'yı kesin bir mağlubiyete uğratmaya muvaffak olmuştur. zapolya kendi memleketi dahilinde yalnız kalınca, istván werboczy ve birkaç adamıyla beraber durumdan kurtulabilmenin çarelerini müşavere * etmeye başladı. györgy martinuzzi namında gayet zeki bir rahibin fikir ve tavsiyelerinden çok fazlasıyla istifade etti. györgy martinuzzi her türlü fedakârlığı göze alarak galiçya ve podolya'yı dolaştı. buralarda cesaretleriyle ön planda olan birçok askerler toplamaya muvaffak oldu.

    etraftan tedarik edilen bu kuvvet, françois maiyetinde olduğu halde macaristan içlerine doğru ilerledi. zips * ve vác vadisini takip ederek bratislava önlerine vâsıl oldu. avusturyalılar, zapolya ordusunun hareketini haber almış olduklarından bir araya getirebildikleri 35.000 kişiyle bunlara doğru ilerlediler. iki ordu eğri * civarında bulunan keresztes * * mevkiinde çarpıştı. zapolya ordusu burada da mağlup oldu fakat bu seferki mağlubiyet zapolya için pek elim bir felaketti. zapolya bu birbirini takip eden felaketler içinde ne yapacağını şaşırdı. mağlubiyetler silsilesi karşısında bütün manevî kuvvetini de kaybetti.

    hatta krallıktan feragat ve ferdinand ile dostane ilişkiler kurmak ve barış yapmak için müzakere akdine bile teşebbüs etti. fakat o esnada martinuzzi bir yaşama isteği olarak zapolya'nın karşısına çıktı, mavi ufuklar içinde muhabbetler saçan osmanlı toprağını gösterdi. zapolya'yı bütün ümitsizliklerinden kurtararak osmanlı padişahının himâyesine girmesinin en parlak bir kurtuluş vâsıtası olabileceğini anlattı.

    mohaç meydan muharebesinden beri osmanlılarla avusturyalılar ve macarlar arasında düşmanlığa sebebiyet verecek hiçbir mesele mevcut değildi fakat osmanlı hudut beyleri gerek stratejik noktaları ve gerek ganimetler elde etmek için ara sıra akın icrasından geri durmuyorlardı. o derecede ki icra olunan akınların ardı arkasının kesilmemesi sayesinde hırvatistan tamamen osmanlı idaresine intikal etmiş, udbina, murter, pozega kaleleri birer birer alınmıştı. osmanlı zikredilen bu dönemde en önemlilerinden sayılan dört akın icra etmişlerdir.

    birinci akın 9 mart 1528'de 1000 süvariyle bosna tarafına icra edilmiş, osmanlı akıncıları gottschee * mevkiine kadar ilerlemişlerdir. ikinci akın 5 temmuz 1528'de 6000 süvariyle laibach * hudutlarına, üçüncü akın 2 ekim 1528'de 5000 süvariyle otocac taraflarına, dördüncü akın da 3 kasım 1528'de kûpa havalisine doğru icra edilmişti. bu akınlar styria ve carinthia ahalisinin büyük miktarda zayiata uğramasına sebep olmuş, styrialılar, carinthia ve hırvatistan hudutlarında daimi bir surette muhafaza kuvveti bulundurmaya karar vermişlerdi.

    bunun üzerine ferdinand, carinthia'ya 1500 kadar ispanyol göndermiş, hududun değişik noktalanın büyük bir titizlikle tahkim ettirmişti. hatta o sırada osmanlılar tarafından fethedilen udbina kalesi de geri alınmak istenilse de, icap eden topların mevcut bulunmamasından dolayı bu fikirden vazgeçilmişti. ferdinand, hudut tahkimatını icra etmekle beraber mevkiini de tahkime çalışıyor, mutlak hâkimiyetini devam ettirebilmek için elden gelen gayreti sarf ediyordu. ferdinand'ın bu suretle işlerinin yolunda gitmesi, zapolya'nın intikam alma hissini bir kat daha artırıyordu. zapolya, osmanlı himâyesine girmeyi tam bir memnuniyetle kabul etmiş olduğundan ilk olarak polonya asilzâdeleri arasında yer alan hieronymus laski'yi sefir olarak istanbul'a gönderdi.

    *bu akınlar hakkında tarih-i osmaniye'de tafsilât mevcut değildir. bununla birlikte, kupelwieser'in eserinde * mükemmel bir teferruat vardır. o zamanlar bosna ile hırvatistan hududunu tuna nehri teşkil ediyordu. sisak'tan * adriyatik denizi'ne kadar birçok küçük kaleler vardı. ferdinand bu kaleleri daha 1526 senesinde tahkim etmiş, onları zaman zaman avusturya askerleriyle işgal ettirmişti.

    hieronymus laski gayet zeki ve faal bir zat olduğundan yolların eziyetlerini bertaraf ederek ve sıkıntılı yolculukta birçok badireyi atlatarak istanbul'a vâsıl oldu. padişahın huzuruna çıkmak için vesileler tahrir edildiği esnada layoş gritti'ye tesadüf etti. gritti, venedik hükümetinin istanbul'daki bir önceki sefiri andrea gritti'nin oğluydu. hieronymus laski evvel emirde gritti'nin vâsıtasıyla vezir-i azam ibrahim paşa, mustafa ve ayaş paşalarla mülakat etti. ibrahim paşa, bu mülakatlar esnasında tam olarak durumu ifade edebilecek ve stratejik olarak durum değerlendirmesi yapabilecek bir tavır takındı. budin'in ferdinand tarafından geri istenmesi osmanlıların kalplerinde bir an evvel ferdinand üzerine şiddetli bir sefer düzenleme fikrini doğurmuş bulunduğunu vb. bütün beyanatın harp üzerine tesis etti ve dedi ki:

    "hâkimiyet altun ve mücevherdi ile olamaz; ancak kılıç ile olabilir. kılıç hakkı olarak kazanılan bir memleket kılıç ile mu hâfaza olunur. bu âna kadar pek çok kısmı harâb olan macaristan'ın bizim içün bir menbâ-ı servet teşkil idemeyeceğine şübhe yok. fakat hükümdârınız pâdişâhımıza, dehalet itdiği takdirde, hasmınız olan ferdinand'ı perişân ider ve bütün memleketlerini atlarımızın ayakları altında çiğneriz. hatta gritti'nin müdâhalesi olmasa idi, şimdiye kadar hükümdârınızı da, ferdinand'ı da perişân iderdik. bu bizim içün pek kolay bir iştir. bir koldan ben, bir koldan ayaş paşa memleketinize yürümüş olsak, iki hükümdârın da perişân olacağına emin olunuz. mâmâfih ne zaman lüzûm görülürse, bunu yine icra ideceğiz. budin'i yeni bir istanbul hâline koyacağız. zannedersem, çok söz söyledim. biz osmanlılar az söyler, çok iş görürüz. zap dettiğimiz yerleri bir daha elden çıkarmayız. bunların bizden istirdadı içün kollarımızı kesmek icâb ider."

    hieronymus laski bu kahramanca hitap karşısında hayretler içerisinde kaldı. zapolya'nın padişahın himayesine dahil olmak arzusunda bulunduğunu beyan ettikten sonra alışılagelmiş merasim usulüyle padişah huzuruna kabul edildi. laski, kanunî sultan süleyman'ın huzuruna kabul edildikten sonra saygı ve hürmetlerini sunarak, "hükümdârım satvet ve celâdetinize iltica idiyor. necat ve selâmeti himâyet-i şâhânenizde arıyor." dedi. bunun üzerine sultan süleyman, "hükümdarınızın ilticâsını kemâl-i memnûniyetle kabul ideruz. zâten bütün memâliki, kılıç etmeyi * olarak kendi mülkümüzden sayılır. fakat mâdem ki sâye-i satvetimize de halet idiyor, bundan böyle kendine krallık itâ ittiğimiz gibi hasmı olan ferdinand'a karşı da irâe-i şevket ideceğimizi vaâd ederiz." dedi.

    hieronymus laski, kanunî sultan süleyman'ın huzurundan çıktığı esnada ibrahim paşa laski'ye hitaben "bundan böyle hükümdarına transilvanya beyi değil, macar kralı diyeceğiz. matbû-u mefhûmum, zapolya'nın hasmına karşı bizzat hareket buyuracaklarıdır." dedi. laski, istanbul'dan ayrılmadan evvel hil'at-i fâhire * ile 1000 akçe ihsâna nâil oldu. hatta avdet edeceği sırada padişahın huzuruna tekrar kabul olunduğu zaman sultan süleyman, "hükümdarın hakkındaki muhabbet ve muhâlasatımızı anladık. onun işlerini kendi işimiz gibi biliriz. kendisine söyle. önümüzdeki sene petrovaradin ile mohaç arasında ordumuza intizâr itsin!" suretinde düşüncesini belirtti. bu mütalaa avusturya'ya karşı kesin bir harp ilanı demekti.

    hieronymus laski, osmanlılarla macarlar arasında ilk defa olmak üzere bir anlaşma yaptıktan sonra büyük bir memnuniyetle 28 şubat 1528'de istanbul'dan ayrıldı. budin'in alınması esasen osmanlı'nın büyüklüğüne dokunmuş ve zapolya'nın istirhâmı ise bu teessürü bir kat daha artırmış olduğundan avusturya seferi için gerekli görülen şeylerin tedarik edilmesine derhal başlanıldı. hudut ve sancak beylerine gerekli emirler verilerek harp hazırlıkları casusluk suretinde icra edilmeye başlandı. zapolya, sadece padişahın himayesine kabul edilmekle iktifa etmedi. ayrıca ingiltere, fransa ve almanya ile de ittifak etmek teşebbüsünde bulundu.

    fransa kralı zaten öteden beri zapolya'ya nakden yardımda bulunduğundan bu teklifi tam bir memnuniyetle kabul etti. hatta macaristan'ın geri alınması için her ay 20.000 dolarlık altın verilmesini uhdesine * aldı. ferdinand, zapolya'nın bu muvaffakiyetlerinin hepsinden haberdar oldu. zapolya'nın türklerle ittifakını kendisi için büyük bir felaket olacağından bundan pek ziyade müessir oldu ve derhal osmanlı hükümdarıyla barış anlaşması teşebbüsünde bulunarak elçilerini istanbul'a gönderdi. elçilere verilen talimatta kanunî sultan süleyman'dan sadece barış akdi istirhâm olunmayıp, macaristan'da alınan yerlerin de talep olunacağı beyan edilmişti.

    ferdinand'ın gönderdiği heyet istanbul'a vâsıl oldu. hükümet tarafından olağan bir karşılama töreni istirham edecekleri ve büyük özverilerle sulh için vasıtalar arayacakları yerde cüretkâr ve hadlerini aşan beyanlarıyla padişahı gücendirdiler. birinci ferdinand'ın talepleriyse büsbütün padişahın hiddetlenmesine sebep oldu. bartholomaus hobordansky dokuz ay kadar istanbul'da kaldı. memleketine avdet edeceği sırada padişahın huzuruna kabul olunduğu sırada kanunî sultan süleyman dedi ki:

    "git hükümdarına söyle. biz macaristan'ı muzafferiyetimiz semeresi olmak üzere fethettiğimizden ânı ilelebet muhafaza ideceğiz. fakat o kendisine güveniyorsa budin'e gelsin, bizimle uzlaşsın. şâyet buna da cesaret edemezse, viyana'ya ideceğimiz yolculuk esnasında kendisini biz gelip karşılarız. o da bizi istikbâl içün tedarikâtta bulunsun."

    işte sultan süleyman hazretlerinin bu sert ve kesin hitabeti avusturyalılara karşı katı bir harp ilanı demekti.

    türklerin istanbul'dan yola çıkması
    kanûni sultan süleyman, viyana seferi için gerekli görülen hazırlığın yerine getirilmesine çok büyük ehemmiyet ve itina gösteriyordu. mohaç meydan muharebesi'nin galibiyet semeresi olmak üzere fethedilen macaristan arazisini elde bulundurmanın viyana'dan alınmasıyla müyessir * olacağına kanaat getiriyor, viyana'yı almak, ferdinand'tan intikam almak, sonra da kışı orada geçirdikten sonra gelecek ilkbaharda almanya'ya doğru sefere çıkma arzusunda bulunuyordu. bu kararın uygulamaya konulması, türklerin askeri kaynaklarına ve gösterdikleri kahramanlıklarına nazaran güç bir şey değildi.

    avusturya hükümeti esasen askeri teşkilâtı gayr-i muntazam mülki idaresi bozuk bir hükümetti. almanya taraflarındaysa mezhep kavgaları mevcut milletler arasında kuvvetli bir ihtilaf meydana getirmiş, askeri kuvvet namına osmanlı ordusuna mukavemet edecek mühim bir güç kalmamıştı. avusturya ve almanya'nın siyasi görüntüleri bu kötümser durumlar içinde bulunması, osmanlı hududunun bohemya silsilelerine kadar uzanması için parlak bir fırsat ortaya koyuyor, avusturyalıların budin'i zorla alması ve kral zapolya'yı firara mecbur etmeleri bu arzuyu zorunlu bir hâle getiriyordu.

    avusturya'da kanunî sultan süleyman'ın bu sebep ve görüşlerinin neticesi olarak sefer icrasına karar vermesinden sonra zapolya'nın istekleri de kabul edilmiş, seferberlik emirleri bütün sancaklara gönderilmişti. ilkbahar yaklaştığı sırada belgrad ve daha öteki hudut kalelerinde sefer tedarik tam bir titizlikle yerine getiriliyor, akıncılar ufak tefek akınlar icra ederek sefere fevkalade bir gayretle hazırlanılıyordu. ordû-yı hümâyunun * istanbul'dan hareketi hudutta bu harp faaliyetleri yapıldığı esnada davud paşa ordugâhında da gerekli görülen tedarikler gözden geçiriliyordu. bütün ordugâha çadırlar kurulmuş, fertlerin ve zabıtanın noksanlıkları ikmâl edilmişti.

    ibrahim paşa fevkalade bir yetkiye hâiz olmak üzere serasker tayin edilmiş, tertibât ve harp esnasında gerekli olan bütün ihtiyaçlar mükemmel surette ikmâl olunduktan sonra kanunî sultan süleyman büyük bir alay ile 10 mayıs 1529'da istanbul'dan davud paşa ordugâhına gelmişti. yağmurların şiddeti, yolların geçilemeyecek derecede düzensiz bulunması, askeri harekâtı gayet müşkül bir hâle getirmişti. sultan süleyman davut paşa ordugâhında iki gün kadar ikamet etmiş, sonra büyük bir şaşaa ile hareket ederek bir hafta sonra 20 mayıs'ta edirne'ye vâsıl olmuştu. ordû-yı hümâyun 5 gün kadar edirne'de istirahat etmiş, bayram şenlikleri bir kahramanlık gösterisi içerisinde icra edilmişti.

    fakat yağmurların şiddeti ordu mensuplarını son derece rahatsız ediyor, fertler arasında irtibatsızlık ve intizamsızlık meydana gelmesine sebep oluyordu. ordû-yı hümâyunun edirne'de ikâmeti esnasında anadolu beylerbeyi behram paşa, mevcut askerleriyle ordû-yı hümâyuna katıldı. orduda nizam ve inzibâtın yerine getirilmesini, yürüyüşlerin hangi şekilde yapılması gerektiğine son derece itina olundu. haziran'ın 5. günü sultan süleyman ordusu 150.000 piyade ve süvari, 300 top kuvvetinde olduğu halde filibe'ye * vâsıl oldu. bu esnada yağmurların şiddeti bilâkis düzenli yürüyüşü hayli sekteye uğratıyordu.

    hususuyla meriç nehrinin taşması askeri harekâtta bir bekleme mecburiyetini meydana getirdi. köprüler şiddetli sel baskınından yıkıldığı için ordugâh tamamen sular altında kaldı. efraddan birçoğu bu müthiş sel baskınları esnasında boğulmuş, bir kısmı da soğuğun şiddetinden büyük bir kuvvetle hareketin gayet müşkül olacağı düşüncesiyle gerek inzibat emrini temin ve gerekse iaşe emrini yerine getirmek için serasker ibrahim paşa mahiyetindeki askerlerle pişdâr * * makamında ileri sevk olundu. haziran'ın 20. günü ordû-yı hümâyun bilmaksan geçitlerinden geçerek sofya'ya vâsıl oldu. 30. günü niş'den geçerek temmuz'un 2. günü alacahisar * önüne azimet etti.

    *bazı yabancı tarihçiler osmanlı ordusunun mevcudunu 250.000 kişi göstermektedirler. wikipedia 125.000 olduğunu iddia ederken, şöyle 325.000 olduğunu iddia edenler de vardır. bir de şöyle 150.000 olduğunu iddia edenler de var.

    12 gün sonra sava nehrini geçip avala ile belgrad arasında ordugâh kurmaya muvaffak oldu. ordû-yı hümâyunun harekât-ı sevk-ül ceyş-iyesi * * * esnasında birçok engellerin yüz göstermesi, inzibatı mümkün olamayacak bazı keyfiyetler vukua gelmesi de muhtemel olduğundan ibrahim paşa ile maiyetindeki kumandanlarının gayretiyle inzibata son derece dikkat edildi. düşman mal ve mülklerine kesinlikle el sürülmediği gibi civarından geçilen tarlalardaki mahsullere de kesinlikle dokunulmadı. o derecedeki, ibrahim paşa bir sipahi neferinin ordunun geçtiği yol üzerindeki tarlalardan birinde atını otlattığını görmüş ve neferi derhal idam ettirmişti.

    ordû-yı hümâyun belgrad'ta bir müddet istirahat ederde icap eden hazırlıkların ikmâline gayret eyledi. ilan-ı harp yapılmadan evvel birçok top vesâire hazırlanarak ordû-yı hümâyuna ilhak edilmek istenildi. fakat yolların bozukluğu ibrahim paşa'nın büyük toplara ihtiyaç duyulmayacağı hakkındaki beyanatı, topların belgrad'ta bırakılmasına neden oldu. kanunî sultan süleyman, ordû-yı hümâyuna gerekli olan erzak ve cephâneyi gemilere yüklettirdi. tuna nehrinden askeri güzergâh ve kuvvetlerden istifade ederek bunların ordû-yı hümâyun arkasından hareket etmelerini emretti.

    sonra belgrad'tan macaristan arazisine geçmek için köprü kurulmasını emretti. seferberlik emri verildiği esnada köprü takımları belgrad'ta tam olarak hazır edilmiş olduğundan belgrad ile mitrovitsa * ve böğürdelen arasında müteaddit köprüler kuruldu. ağustos'un 3. günü geçiş harekâtı tam olarak sonuçlandırıldı. ordû-yı hümâyun ağustos'un 5. günü osijek civanna vâsıl oldu. suların yükselmesi drava nehri civarlarında bataklık içinde bırakmış olduğundan ordu osijek şehrinin yukarı taraflarından hareket ettirilerek geçirildi. ordû-yı hümâyun tam olarak geçtikten sonra köprüler kaldırıldı. sultan süleyman ordusu baranyavár'dan * geçerek, osmanlı'nın ezici kuvvet ve kahramanlığının sergilemiş olduğu yer olan mohaç ovası'na 9 ağustos'ta vâsıl oldu.

    ertesi gün osmanlı çadırlarını donatan allı yeşilli bayraklar mohaç ovasının berrak seması altında şanlı bir surette dalgalanıyordu. dört sene evvel elde edilen muzafferiyetin dördüncü sene-i devriyesi için övünç gösterileri yapılıyor zannediliyordu. zapolya, kasım ayı esnasında aldığı emir mucibince petrovaradin ile belgrad arasında ordû-yı hümâyunu beklemek istese de nehirlerin fazlaca kabarmış olmasından dolayı ileri gitmeyi başaramamış, ordû-yı hümâyunu mohaç ovası'nda beklemişti. fakat ordû-yı hümâyunun yaklaştığını haber alır almaz, maiyetinde 6500 süvariyle hieronymus laski bulunduğu halde ileri doğru hareket etti ve sultan süleyman'ı hürmetle karşıladı.

    ertesi gün mutad * * bir merasimle padişahın huzuruna kabul olundu. zapolya dostane bir karşılama merasimini yerine getirdikten sonra sultan süleyman'ın olağanüstü iltifatına nâil oldu. zapolya, sultan süleyman'ın bütün emirlerine amâde bulunduğunu beyan ettikten sonra padişahın huzurundan ayrılarak maiyetindeki orduyla peşte taraflarına doğru gitti.

    *yazarın "4 sene evvel" şeklinde ifade ettiği mohaç zaferi ile birinci viyana kuşatmasında arasında 4 değil, 3 yıl vardır. mohaç meydan muharebesi 1526 yılının ağustos ayının 29'unda vuku bulurken, birinci viyana seferi ise zikredildiği üzere 1529 senesinin mayıs ayında başlamıştır.

    tam bu esnada îzvornik * bosna beyi bali bey, macaristan kraliyet tacını * taşımakta olup zapolya taraftarları tarafından esir edilen peter penny'i getirmek üzere 5000 süvariyle hareket etmişti. ordû-yı hümâyun mohaç'ta icap eden tedarikleri yerine getirdikten sonra budin'e doğru hareket etti. eylül'ün 3. günü budin önüne vâsıl oldu. şehrin bağlar tarafı ordugâh tesisine daha uygun olduğundan osmanlı ordugâhı bu cihette tesis olundu. şehrin muhasarası daha lüzumlu olsa da evvel emirde etraf ve civarının keşfine lüzum görüldü. kanunî sultan süleyman ile ibrahim paşa şehrin etrafını keşif için surlarına kadar yaklaştılar. plogsberg ve kircherdesberg taraflarını daha zayıf gördüklerinden, şehrin bu tarafından topa tutulup tazyik edilmesine karar verildi.

    kanunî sultan süleyman ordugâha teşrif eder etmez muhasara fiiliyatının süratle icrasını emretti. budin civarındaki hâkim noktalar maddî ve manevî güçle istila olunarak şiddetle topa tutuldu. şehri muhafaza etmeye çalışan kuvvet gayet az olup alman generallerinden christoff pesserer ile hans traubinger kumandasındaydı. bu bâli bey meşhur bâli bey değildir. osmanlılar, şehrin en zayıf noktalarını topa tuttuktan sonra birbirini müteakip birçok hücumlar icra ettiler. muhasaranın 5. günü şehrin alt tarafındaki kapıyı fevkalade bir gayretle almayı başardılar fakat 6. günü icra olunan hücumdan bir muvaffakiyet elde edilemeyince, alan açmaya teşebbüs ettiler.

    müdafaa kuvvetleri, osmanlıların bu ardı ardına gelen taarruzları üzerine tamás nádasdy'nin maiyetine iltihak ederek şehrin müdafaaya uygun olan burçlarına çekildiler. şehrin ahalisi ekseriyet üzere alman olduğundan daha osmanlı ordusu gelmeden evvel firar etmişler, geriye kalanları da müdafaa kuvvetleri arasına iltihak eylemişlerdi. bunlar osmanlıların şiddetli hücumlarına mukavemet edemeyeceklerini anlayınca christoff pesserer ile tamás nádasdy'nin gayretlendirmeleri ve teşvikleri aksine şehrin teslim olmasını sulh yoluyla talep ettiler.

    içlerinden iki kişi şehir haricine çıkarak vezir-i azam ibrahim paşa'ya müracaat ve savunmacıların serbestçe şehirden çıkmasına müsaade olunmak şartıyla şehrin teslim olacağını beyan ettiler. ibrahim paşa, harp harekâtını sevk ve idare hususunda tek başına yetkiye sahip bulunduğundan düşmanın bu teklifini kabul etti. ertesi gün osmanlı sancakları budin surları üzerinde dalgalanmaya başladı. ibrahim paşa sulh müzakereleri gereğince savunmacıların serbestçe şehirden çıkmasına müsaade etti. fakat bunlardan bir kısmı avusturya taraflarına çekilirken osmanlı efrâdından bazıları üzerine taarruz ederek birkaçını da şehit ettiler. osmanlılar, yapılmış olan sulh akdinin aksine olarak icra olunan bu hareketten son derece kırgın olarak düşmandan istedikleri gibi öç almak istediler.

    *hammer, budin'den çıkan savunmacıların osmanlılar tarafından haksız bir şekilde telef edildiklerini yazıyorsa da peçevî hakikat-i hâli şu vecihle beyan ediyor: "melâ'in-i hâsifîn kuleden çıkub, nemçe taraflarına giderken bir mel'ûn ehl-i islam'dan birine kılıç çekmekle".

    kanunî sultan süleyman budin'i aldıktan sonra mükemmel bir divan tertip eyledi: "tabl-hâne-i hüsrevânî çalındı. şenlikler, şâdümânlıklar olundu". budin muhafızlığına 300 yeniçeriyle ilbasan beyi hüsrev bey tayin edildi. bu esnada zapolya da macar krallığının kendisine iadesini talep etmiş olduğundan sultan süleyman zapolya'ı macar kralı tayin ve müşavir sıfatıyla maiyetine ilhak etti. eylül'ün 10. günü vezir-i azam ibrahim paşa, tuna nehrinin sol sahilinde etrafı surlarla çevrili olan peşte'yi ele geçirdi. 14. günü ordû-yı hümâyun büyük bir muzaffer ordu haşmetiyle budin'den çıkarak viyana'ya doğru hareket etmeye başladı. osmanlı ordusu gran * civarına vâsıl olduğu esnada semendire beyi yahya paşazâde mehmed bey, semendire askerleriyle öncü kuvvet olarak sevk olundu. sonra ordû-yı hümâyun raab * yanıkkale yolunu takip ederek hareket etti. viyana'ya sınır olan istihkâmlar birer birer alındı. visegrád şehrinin tahkimatına dikkat edilmemiş olduğundan bu şehir osmanlılar tarafından suhûletle fethedildi.

    yahyapaşazâde mehmed bey, raab nehrinden geçeceği esnada paul bakits maiyetindeki süvarilere tesadüf etti. meydana gelen çatışma neticesinde hasmın köprüleri yıkmasına mâni olundu. hatta düşmandan aldığı esirlerden bir kısmına düşmana dair vereceği malûmatı anlattırarak otâğ-ı hümâyun'a * gönderdi. bu esnada mosonmagyaróvár da alındı. şehri müdafaa eden bohemyalılar can havliyle mukavemet ettilerse de neticede teslim olmaktan başka çare bulamadılar. yine bu esnada mihal-zâde mehmed bey maiyetinde 30.000 kişiden meydana gelen akıncı müfrezesi, eylül'ün 18. günü avusturya hududunu geçerek tuna'nın güneyinde bulunan yerlere akınlar düzenledi. bu müfreze harikulâde bir süratle hareket ederek eylül'ün 24. günü ebreichsdorf ve mauerbach, 25. günü kleinmariazell, 30. günü aştenen * mevkilerine vâsıl oldu.

    bu sırada ordû-yı hümâyun viyana'ya doğru yürüyüşe devam ediyordu. leitha nehrinin bruck önünden geçiyorlardı. eylül'ün 25. günüydü. ibrahim paşa fırkası, çeşitli zahmetler içerisinde bir yürüyüşten sonra viyana önüne vâsıl oldu. bir gün sonra da 120.000 piyade ve süvari ile 20.000 deveden müteşekkil olan sultan süleyman ordusu şehrin surları önünde görülmeye başladı. otâğ-ı hümâyun, laxenburg'da tesis olunarak şehrin muhasarası için icap eden hazırlıklarla iştigal olundu. bir taraftan toplar muhtelif mevkilere sevk ediliyor, diğer taraftan kumandanlar icra edilecek harekâta dair gerekli görülen emirleri veriyorlardı. türkler viyana önlerindeydi.

    avusturyalıların harp hazırlıkları
    avusturya kralı ferdinand tarafından kanunî sultan süleyman'a gönderilen sefirlerin başarısız bir şekilde geri dönmeleri, ferdinand'ın pek ziyade endişelenmesine sebep olmuştu. bilhassa, sefirlerin avdeti esnasında sultan süleyman'ın ifade ettiği tehditkâr sözlerden osmanlıların savaş düşüncesinde olduğunu anlamış, bu seferin viyana surlarına kadar uzanacağına dair kanaatte bulunmuştu. gerçekten de sultan hüdâvendigâr gâzi'den başlayarak osmanlı sultanlarının icra etmiş oldukları mühim meydan muhârebeleri osmanlı devleti'ne sınır olan hükümetlerin hemen büyük kısmının osmanlı tabiiyetine girmesine ve sultan süleyman'ın büyük gayretleriyle osmanlı hududurun bir kat daha genişlemesine sebep olmuştu.

    osmanlıların bu askeri kuvvetinden istifadeyle viyana surlarına kadar yürüyecekleri tabiiydi. birinci ferdinand'ın bu düşünceler içerisinde kafasının meşgul olması büsbütün ümitsizliğe düşmesine sebep olmuş, memleketini osmanlı devleti'nden kurtarmak için her taraftan yardım ve istirhâmlarda bulunmuştu. keza osmanlıların seferberlik harekâtındaki maharetlerine de vâkıf olduğundan kendisi harp hazırlıklarına bir sene evvel yani 1528 senesi baharında başlamış, moravya * ve daha başka memleketler ricâlini kendi tarafına çekerek bunlardan 3000 nefer piyade, 200 süvari kadar bir yardımcı kuvvet almaya muvaffak olmuştu.

    ferdinand bu kuvveti topladıktan sonra prag şehrine gelmiş, buradan 6000 piyade ve 1000 süvariyle 1529 senesi ocak ayına kadar graz ve innsbruck şehirlerini dolaşarak askeri yardım kuvveti toplamaya gayret etmişti. ferdinand, innsbruck'dan speyer'e geldiği esnada macar taraftarı olan haysiyetli prenslerden bazıları ferdinand'a harp etmek düşüncesinden vazgeçirmek istemişler, fakat osmanlıların harp etmek niyetinde bulunmadıklarım beyan ederek gerçek duruma dair kesin bilgi elde etmesine gerek görmemişlerdi. hatta ferdinand, macar krallığını zapolya'ya terk etmesi durumunda harbin vukuuna meydan vermemek kabil olduğunu beyan ettikten sonra ferdinand'ın rica ve istirhâmlarına karşı pek çok şart dahilinde, cüzî yardımcı bir kuvvet vermekle iktifâ eylemişlerdi.

    bunun üzerine ferdinand speyer'den linz'e avdet etmiş, aynı teklifleri burada da ileri sürmüştü. haziran ortalarına doğru osmanlı ordusunun öncü kuvvetleri sava nehri civarına vâsıl olduğu haber alındığı zaman avusturya ordusunda harbe iştirak edecek olan prensleri regensburg'a * davet etmiş, alelacele yardım askerleri kumandanlığının rheinpfalz * * kontu friedrich'e ihale etmişti. friedrich gayet korkak ve mütereddit bir adam olduğundan kumandanlığı kabul edip etmemek için evvela bir müddet tereddüt etmiş, hatta bu tereddütle de kalmayarak osmanlıların hakikaten ilerleyip ilerlemeyeceklerini anlamak için hududa memurlar sevk etmişti.

    ferdinand, güney avusturya'da 149.000 flori kadar bir nakdî yardım toplamaya muvaffak olduktan sonra kardeşi şarlken'den de yardım istemişti. fakat papa, fransa ve venedik ile mütemadiyen harp etmekte bulunduğundan ferdinand'ın istirhâmına karşılık verememiş, bunun üzerine ferdinand büsbütün ümitsiz olarak, "osmanlılara karşı bir ordu tedariki zımnin da kendisine muavenet itmeleri içün umûm hıristiyanlık âlemine istirhâmnâmeler neşretmişdi".

    ferdinand bu suretle de bir maksat temin etmeye muvaffak olamayınca, memleketine kök salmış osmanlı kuvvetlerini geri püskürtmek için osmanlılarla sulh akdine teşebbüs etmişti. hatta temmuz sonlarına doğru nikola jurišic'i 10 sene müddetle bir muahede akdine ve osmanlı devleti'ne senelik 10.000 duka altını maaş verilmesi ve vezir-i azam ibrahim paşa'ya 40.000 dukalık bir hediye takdimi düşüncesiyle istanbul'a göndermişti. fakat nikola jurišic bu tekliflerin hiçbirini kabul ettirmeye muvaffak olamayınca carinthia'da bulunan modling'den ferdinand'a bir mektup göndermiş, osmanlıların bu gibi hediyelere iltifat etmediklerini bildirmişti.

    ferdinand harp hazırlıkları ve tedarikleri içinde bulunurken, osmanlı ordusu zorluk ve zahmetler içerisinde tuna boylarından ilerleyerek budin şehrini almış, zaferler kazanılan bu yol üzerinde karşılaşılan kale ve mevkiileri de birer birer alarak viyana * surları önüne dayanmıştı. viyana şehri vaktiyle romalılara pek çok zaman ordugâh olarak hizmet görmüş, doğu tarafından gelecek düşmanlara karşı almanya'nın müdafaası için en mühim stratejik nokta haline gelmişti. şehri çepeçevre kuşatan istihkâmlar, değişik zamanlarda büyük değişikliklere uğramış, büyük kısmı kral ottokar zamanından kalma surlarla mümkün mertebe genişletilmişti. bir müddet sonra şehrin etrafında birçok varoşlar peyda olunmuş, bunların müdafaası için surların genişletilmesine ihtiyaç görülmüştü.

    *birinci ferdinand, zikredilen meblağ için gururunu bir türlü yenemeyerek vergi tabîrini kullanmış.

    şehrin tuna nehrinin sağ sahilindeki stuben kapısı önündeki kısmı siperler ve hendeklerle çevrilmişti. bu kısım daha ileride nicholas kapısı ile de müdafaa olunmaktaydı. kärntnertor kapısıyla tuna nehri arasındaki kısmı da lászló kulesi civarında bir siperle müdafaa olunmaktaydı. st tibald civarında ve burgtor kapısı önündeki hanelerle st ulrich yakınındaki evler ve birçok kulelerle muhafaza edilmekteydi. schoten kapısı civarında ve sur dahilinde birkaç kilise mevcuttu.

    şehrin tahkimatı aslında fevkaladeydi fakat osmanlıların 1525 miladî senesinden itibaren macaristan'dan birçok şehirlerin alınması ve avusturya içlerine doğru ilerlemeye başlamaları avusturyalıları hayli endişeye sevk etmiş, viyana'nın mükemmel bir surette tahkim edilmesine gerek görülmüştü. bilhassa ateşli silahların imâl edilmeye başlanmasıyla avrupa ordularında kullanılmaya başladığı andan itibaren mevcut istihkâmların yeterli gözükmediği, bunların kısmen tamiri, kısmen de büsbütün inşasına lüzum hâsıl olmuştu. fakat avusturya hâzineleri nakdî kuvvetten mahrum bulunduğundan şehrin istenilen şekilde tahkimatının yapılması temin edilememişti. dolayısıyla şehri ileriden müdafaa için varoşlara ehemmiyet verilmiş, bunların kolay kolay osmanlı eline geçmemesi için lazım gelen tahkimatın icrasına teşebbüs olunmuştu.

    fakat 1529 senesi ilkbaharına doğru osmanlı ordusunun tuna boylarına ilerlediği haber alınır alınmaz şehrin kâmilen tahkimi mümkün görülmemiş, varoşlardan vazgeçilerek şehir merkezini müdafaa etmekle iktifa edilmişti. bütün varoşlar arasında nicholas varoşu tercih edilerek tahkimat sadece bu varoşta icra edilmiş, uzakta bulunan varoşlar savunmacıların tesirine mâni olmadığından bunlar için hiçbir tertibatın yapılmasına gerek görülmemişti fakat schoten kapısı ile kärntnertor kapısı arasındaki varoşlar savunmacıların ateşine mâni olacak bir vaziyette bulunduklarından bunların harp meydanından kaldırılmasına karar verilmiş, hatta bu fiiliyatın yapılması ve ahalinin şehri kâmilen tahliye etmeleri için yoktan yere vakit zâyi edilmişti yani harcanmıştı.

    *bugün viyana müzesi'nde bulunan viyana planı 1438:1455 senesinden kalmadır. bu planda bir sıhhat-i hendeseye mevcut olmayıp yalnız kiliselerle mebâni-i cesime gösterilmiş ve şehrin varoşlarıyla muhit-ı irâe olunmuştur. fakat muhasaradan evvelki halini gösterir hiçbir plan mevcut değildir.

    şehrin bütün taarruzlara mukavemet edecek olan kısmı etrafını çevirmiş olan surlardı. bu surlar 5-6 metre yüksekliğinde ve 3 metre genişliğinde olup muhtelif devrelerden kalmaydı. bunların bir kısmı esasen harap, bir kısmı da kulelerle donatılmış ve zayıf olan noktaları yeniden inşa olunmuştu. surun iç duvarlarında, savunmacıların ateş etmelerine imkan vermek üzere ahşaptan bir piyade kademesi mevcuttu. bu kademe, savunmacıların ateş etmelerini sağlayacak bir vaziyette olmakla beraber üzerine ancak dar bir merdivenle çıkılabiliyordu.

    surun üzerinde piber kulesi önünde bir tabya ile stuben kapısı civarındaki prediger kilisesinin önü bir siperle tahkim edilmiş, august manastırı'nın önüne bir tabya inşa olunmuştu. hendek dışına doğru aynen birçok çıkış kapıları mevcut olup bu kapılar sonradan yapılmıştı. surun tamamı piber kulesinden zaltes kulesine kadar suyla dolu bir hendekle çevrilmişti. sur içi ve dışından başka bir istihkâm inşa edilmediği gibi gizli yollar da mevcut değildi. şehrin tuna tarafından müdafaası ve nehrin sol sahiliyle olan bağlantısının muhafazası için hieronymus laski ve bir adamına daha küçük bir filo teşkil etmeleri emredilmişti.

    filo mürettebatının tamamı sahil ahalisinden teşkil edilmişti. çünkü almanlar yeni gemileri kullanmayı henüz öğrenememişlerdi. surların tamamının müdafaası için kullanılmak üzere şehir dahilinde kullanışlı 72 top mevcuttu. bu toplar muhtelif çapta ve sistemde bir takım ateşli silahlardan ibaretti. muhafaza askerleri kumandanlığına nicholas salm * tayin olunmuştu. az önce de zikredildiği gibi mohaç meydan muharebesinden evvel de başkumandanlığa getirilmiş olsa da scheuch'ta yetiştiğini beyan ederek istifa etmişti. fakat bu defa memleketini düşmüş olduğu tehlikeden kurtarmak ve osmanlı kuvvetlerinin yaklaşmakta olduğunu bildiğinden kumandanlığı mazeretsiz olarak kabul etmişti.

    *kupelwieser bu hendeklerin su ile memlu olmadığını beyan etse de, peçevî şöyle beyan-ı malumât veriyor; "kal'e-i mezbûre ise kemâl-i metânetle metin, hususen bir canibi nehr-i tuna gibi bir âb-ı derya misâl ile mahsûr kara canibinden burûc meşidesi ve hendek-i 'amîk hû âb ile memlu güya bir nehr-i sâil idi."

    nicholas salm'ın kumandan tayini halk arasında memnuniyetle karşılanması için bir kral emirnâmesi neşrolunmuştu. bu emirnâmede nicholas salm itimat edilmesi gerekli bir zat olması sebebiyle kumandanlığa lâyık görüldüğü beyan edilmiş, avusturya'nın muhafazası ve şerefi üstün gayret ve cesaretine yüklenmişti. gerçekten de nicholas salm gayet cesur bir kişiydi. kralın emirnamesi neşr olunur olunmaz osmanlıların harp harekâtına dâir bilgi toplamaya teşebbüs etmiş, bu konuda aldığı malumata göre icap eden tertibâtın hazırlanmasına girişmişti. şehrin müdafaa kuvvetlerini takviye etmek, donatmak ve başarılı olmak için gereken şartlara da sahip bir kişiydi.

    nicholas ilk olarak müdafaa tertibatının muntazam bir şekilde yapılması noktasının teminine gayret etmiş, johann katzianer, leonard von wales, nicholas von tourun ve paul bakits maiyetindeki kıtaların viyana'ya çekilmesini emretmişti. müdafaa tertibatı gayet çok olmakla beraber müdafaa kuvvetleri talim ve tertibe girmemişlerdi. bu kuvvetler etraftan toplanmış olduklarından şehir dahilinde hareketi temin ve askeri idare için kendisine feldmareşal wilhelm von roggendorf yardımcı olarak tayin edilmişti.

    *hammer kale derunundaki topların 72 miktarında ve müverrihin-i sâire ise 300 raddesine bâliğ olduğunu beyan ediyorlar.

    türklerin yaklaşması ağızdan ağza intikal ederek etrafta derin bir endişe meydana getirmişti. hatta büyük avusturya'nın doğrudan doğruya tehdit altında bulunan ahalisinin dikkatini çekmek için ağustos ayının 29. günü bir beyannâme neşrolunmuş, bu beyannâmede şöyle tenbih edilmişti:

    "osmanlı tehlikesi melhûz olmak hasebiyle bilcümle mahsulât ve emvâl-i menkûlenin en yakındaki şehir veya şatolara getirilmesi, ateş, duman veya top sadâsı görülür veya işitilir işitilmez çanlar çalınıp bütün ahâlinin silâh bedest olarak verilecek emirlere intizâren kâffe-i evâmiri icraya hazır bulunması"

    viyana'da müdafaa emrini üzerine alan zabıtanın mesuliyeti gayet büyük olduğundan bunlar icabında fevkalade tedbirlerin yerine getirilmesine de hazırlanmışlardı. genel müdafaa heyeti, kral ferdinand'a bir memur göndererek fevkalade durumların ortaya çıkmasında viyana'dan ahalinin çıkarılması, topların kaldırılması, erzakın tahrip ve şehrin her taraftan ateşe verilmesi için müsaade talep eylemişlerdi. düşmanın bu suretle hareket etmesine sebep, osmanlıların o kışı viyana'da geçirip gelecek ilkbaharda almanya'ya gitmelerine mâni olmak ve şehir osmanlıların eline düştüğü takdirde hayatları tehlikede kalacak olan ahaliyi kurtarmaktı.

    bu maksadın temini için ferdinand'ın bulunduğu linz şehrine iki kişi gönderilmiş, kraldan tahriri bir emir talep olunmuştu. müdafaa heyeti bu suretle gerekli tedbirleri aldıktan sonra şehrin surlarıyla kalelerini ve en ziyade istihkâmlar üzerinde bulunan sorunları çözmeye gayret etmişlerdi. hatta son haftalara doğru bunların yeniden inşası bile düşünülmüş, tahta ve şâir tedarik için civardaki orman sahiplerine gerekli emirler dahi gönderilmişti.

    *nicholas salm 1459 senesinde tevellüt etmiş ve 1483 senesinden itibaren avusturya harplerinde bulunmuştur.

    şehrin müdafaası için meydana getirilen tertibat esnasında erzak tedariki fevkalade bir ihtiyaç hissettirmişti; fakat bunun için para bulmak imkansızdı. avusturya mâliyesinin inanılmayacak bir fakr-u zaruret içinde bulunması en lüzumlu şeylerin ihmal edilmesine sebep olmuş, hatta bu yüzden yapılması gereken işler yarım bırakılmıştı. fakat bu ihtiyaç hükümetin hayatta kalması için gerekli bir mertebe teşkil ettiğinden, avusturya idarecilerinin onurunu rencide edecek tedbirlere tevessül olunmuş, paraca mevcut noksanı telafi için bilahare tazmin edilmek üzere ahalinin altın ve gümüşü ile mücevheratını toplamaya karar verilmişti.

    hatta kral tarafından bu meâlde belediye reisine gizli bir surette teklifnâmeler tebliğ olunmuş, fakat belediye reisi ahalinin çoluk çocuğunu toplayıp şehirden çıkmış, herkesin yükte hafif pahada ağır eşyalarını götürmüş olduklarını beyan etmişti. filhakika, viyana ahalisi eylül'ün 17'sine doğru ordu teşkil edebilecek büyüklükte kafilelerle firar etmişti ki, şehirde silahlı müdafaaya sarılabilecek 3500 kişiden ancak 400 kişi kalmıştı. bilhassa şehrin harp durumunda teslim olacağı hakkındaki şayia ahali arasında yayılmış olduğundan, büyük kısmı canlarını kurtarmak için firar etmişlerdi.

    eylül'ün 19. günü osmanlı akıncıları viyana âfaklarında görülmeye başladığı zaman, muhafaza askerleri başkumandanı nicholas salm, belediye reisi vesâire ile birlikte viyana ahvâl-i vaziyetine, müdafaa kuvvetlerinin miktar ve teçhizatına dair kral ferdinand'a bir mektup göndermişlerdi. bu mektupta askeri kıtalarla beraber şehir dışında bir ordugâh tesis edip, osmanlıları beklemeye ve orada bir meydan muharebesi vermenin mi, yoksa şehre doğru çekilip osmanlıların muhasara hareketine mukabele etmenin mi daha uygun olacağım kararlaştırmak üzere bir harp meclisi yapıldığı belirtilmişti.

    bu mecliste viyana surlarının gayet geniş ve gayr-i muntazam bir surette tahkim edilmiş bulunması ve askerin iaşesi için şehirde yeterli miktarda erzak bulunmamasından dolayı şehre çekilmek hususunda tereddüt edildiği de belirtilmiştir. böylece imdat kuvvetlerinin gelinceye kadar şehri işgal eylemeye karar verilmiş olduğu beyan edilmişti. tabyalar, yerleşim yeri, kuleler, tersane ve kapılar olmak üzere viyana ve civarında savunma cephesinin tertibatı şöyle oluşmaktadır:

    birinci mıntıka: kont philippe
    ikinci mıntıka: tyrol * askerleriyle von reischach
    üçüncü mıntıka: styria askerleriyle abel von halonen
    dördüncü mıntıka: leonard von walez
    beşinci mıntıka: avusturya ve ispanya askerleriyle von ebreichsdorf
    altıncı mıntıka: bohemya askerleriyle ernst von brandenstein

    bunun dışında harp meclisinin sonuna doğru paul bakits'in viyana'ya gelmesi, osmanlıların büyük ve muntazam bir kuvvet ile altenburg civarına varmış olması, osmanlı ordusunun mohaç'daki kadar kuvvete haiz bulunmadığı, viyana'ya ancak 5-6 günde gelebilecekleri, hatta yardımcı kuvvetlerden evvel viyana önüne varmalarının mümkün olduğu haber verilmiş ve şehri kurtarmak için ferdinand'ın mümkün olduğu kadar süratle imdat kuvvetleri göndermesi rica edilmişti. müdafaa kuvvetleri bu tedarikleri hızlı bir şekilde yerine getirmeye çalıştığı esnada osmanlı ordusu viyana surlarının önüne dayanmış olduğundan, osmanlılarla sahra harbi etmekten mecbur kalmadıkça uzak durarak şehrin müdafaasıyla iktifa eylemeye karar vermişti.

    bununla birlikte şehir dışında bulunan kıtaların tamamına yakını surlar gerisine getirilmiş, varoşlardan sadece stuben kapısı önündeki st nicholas manastırı işgal olunarak şâir varoşlar şehir ilerisinde osmanlılara himâye ve istinat vazifesi görmemek için kâmilen yıkılmıştı fakat o esnada viyana dahili karışık bir karargâh halini alarak yağmagirlik her tarafa sirayet etmiş, asker silahlı müdafaaya sarılacakken vatandaşlarının hanesini soymaya başlamıştı.

    eylül'ün 19. günü osmanlı akıncıları viyana civarında süratle toplanmaya başlamışlardı. uzaktan uzağa âfakı kaplayan siyah dumanlar osmanlıların vürûdunu * ihbar etmiş, öteye beriye perişan bir halde koşan ahali osmanlı ordularının yaklaşmasını dehşetle haber vermeye başlamıştı. hatta şehir civarındaki varoşlar avusturya askerleri tarafından yakıldığı esnada akıncılar şehre hayli mesafe yaklaşmışlardı. müdafaa tertibatı aralıksız yapılmaya çalışıldığı esnada 5 osmanlı neferi fedakârlık numûnesi sayılacak bir hamiyet harikası ortaya koymuşlardı.

    bu neferler, paul bakits tarafından icra olunan huruç * esnasında yakalanmışlar, birçok asker tarafından elleri bağlanarak şehre getirilmişlerdi. beşi de müdafaa heyeti huzuruna getirilerek osmanlı ordusu hakkında sorgulanmışlar, hiçbiri de ordusunun durumuna dair düşmana malumat vermemişlerdi. avusturyalılar bu kahramanca sûkut karşısında hiddet ve şiddetlerini yenemeyerek o beş kahramana ellerinden gelen meşakkati icra etmişler, fakat ordunun selâmetini her türlü saadete tercih eden bu kahramanlar fikirlerinden asla taviz vermemiştir. avusturyalılar bu fedakârlık karşısında zerre kadar hüsn-ü takdir göstermeyerek bu şanlı kahramanları iplerle bağlamışlar, hepsini de tuna nehrinde boğmuşlardır.

    eylül'ün 21. günü gelmesi arzu edilen yardım kuvvetlerinden 12 bölük yetişmişti. bunlardan ikisi rüzgârın muhalefetinden dolayı schloss hollenburg'da karaya çıkmış, sonra osmanlıların kontrolü altında ilerleyerek ayın 25. günü viyana'ya dahil olmuştu. passau'da harbe hazır bulunan askeri kıtalar gemilere bindirilmek suretiyle viyana'ya doğru gönderildiği esnada rheinpfalz kontu friedrich, linz'de birinci ferdinand'ın yanında 2 gün ikâmet etmiş, sonra graben'da gemi beklediği esnada osmanlı ordusunun viyana önlerine geldiğini ve şehre girmek için gerekli olan bütün irtibat yollarının tutulmuş olduğunu haber almıştı.

    keza bu sırada zuhur eden sis daha birkaç gün hareket etmesine mâni olduğundan frederich krems'de karaya çıkmış, daha sonra viyana'ya girmekten büsbütün korkmuştu. fakat friedrich'in tereddütler içinde bulunduğu sırada rheinpfalz kontu philippe, 100 süvariyle şehre girmiş, hatta fevkalade bir cesaretle şehre dahil olması halkın takdirini kazandığından muhafaza askerleri arasında bulunan avusturya kıtalarına kumandan tayin olunmuştu. savunmacıların, osmanlıların yaklaşmasından sonra da şehrin surlarının tahkimatı için faaliyetlerinden geri kalmamışlardı.

    tuna nehrinin sol sahilinden gelen firariler her ne kadar osmanlı donanmasının marchfeld'e kadar ilerleyerek burada mevcut kasabaları ateşe verdiklerini haber vermişlerse de, bu havadisler savunmacıların cesaretine asla halel getirmemişti. bir taraftan tuna sahillerine ahşap siperler inşa ediliyor diğer taraftan şehrin duvarları tedricen örülerek tahkimat yapımına devam ediliyordu. bu esnada sadece zaltes kapısı açık bırakılmıştı. bu kapıdan icabında huruç harekâtı icra edilecekti. şehrin tahkimatı muntazam bir surette icra edilmekle beraber iç inzibatın organize edilmesine de önem verilmişti.

    evvela, yangın zuhûruna meydan vermemek için ahşap çatılar, tamamen yıkılmışlardı. bundan başka tuna boyunda teşkil olunan donanma mürettebatı vürûd etmemiş olduklarından toplamı 28 adet olan gemiler kâmilen yakılmış, bu suretle zikredilen gemilerin osmanlılar eline düşmesine meydan verilmemişti. eylül'ün 23. günü sabahı fırtına ile geçen bir geceyi müteakip general hardegg 500 süvariyle stuben ve nicholas kapılarından bir ulaşım hareketi icra etmişti. fakat bunlar st marcus taraflarında bir osmanlı pususuna yakalanıp her taraftan taarruza hareket eder etmez 3 kişi telefat ve 7 kişi esir vererek ricat etmişlerdi. christian sardelic de bu esirler arasındaydı.

    sardelic tam firar edeceği esnada atı yuvarlanmış, elindeki bayrağı arkadaşlarına teslim ederek fevkalade bir cesaret ibraz etmişti. osmanlılar yaklaştıkça savunmacıların da müdafaa mıntıkasını bir kat daha güçlendirmeye gayret ediyordu. hardegg emrindeki birliklerin ricatını müteakip stuben kapısı önünde bulunan varoştaki muhafaza askerleri tamamen tahliye edilmiş, daha sonra osmanlılar eline geçerek manastırla birlikte ateşe verilmişti. eylül'ün 24. günü telef olan 3 nefer, 4 esirle beraber sultan süleyman'ın huzuruna getirilmişti.

    padişah bunları birer birer sorguya çektirdiği zaman tamamı muhafaza askerlerinin şehri son nefeslerine kadar müdafaa etmeye azmetmiş bulunduklarını haber vermişler, bütün müdafaa askerlerinin 20.000 piyade 2000 süvari olduğunu, kralın ise viyana'dan 25 mil mesafede bulunan linz şehrinde olduğunu söylemişlerdi. kanunî sultan süleyman savunma kuvvetleri hakkında gerekli olan malumatı aldıktan sonra kralın ordusu başında bulunmadığına hayret etmiş ve "kralınız her zaman nerede bulunuyor idiyse de yine orada bulunmalı idi." şeklinde bir hitapta bulunmuştur.

    esirlerden sadece sardelic alıkonulmuştu. diğerlerine üçer duka verilip viyana'ya gönderilmiş, şehre girdikleri zaman osmanlı ordugâhından, şehir teslim olunduğu takdirde sultan süleyman'ın hiçbir düşmanca bir tavır içerisinde bulunmayacağını, fakat aksi takdirde bütün muhafaza askerlerinin kılıçtan geçirileceğini halka tebliğ etmeleri kendilerine tenbih olunmuştu. on gün evvel yani eylül'ün 14. günü de osmanlı donanması kuzeye doğru ilerleyerek köprülerin tamamına yakınını ateşe vermiş, şehrin her taraftan irtibatını kesmeye muvaffak olmuştu.

    *sardelic'in binicilikteki mahareti, şecaat ve metâneti kanunî sultan süleyman'ın nazar-ı takdirini celp eylediğinden muhasara devam ettiği müddetçe sardelic hakkında fevkalade hürmet olunmuş; muhasara bitiminde fevkalade iltifata mazhar olunarak tekrar salıverilmiştir.
    peçevî beyanı: *"cümle donanma gemileri dahi asker ardınca bile giderler, donanma küçük gemilerden ve tonbazlarından gayri 160 gemi idi ve gelub eylül'ün 23. günü beç kalesini kuşatdılar",

    türkler viyana kapılarında
    kanûni sultan süleyman kuşatma hattını tazyik etmeden evvel muhafaza kuvvetlerine teslim teklifinde bulunmuştu. fakat bu teklife savunmacılar tarafından hiçbir cevap verilmediğini görünce, ordunun bir kat daha ilerlemesini, viyana etrafında ordugâhlar tesis olunmasını emretmiş, o günden itibaren her iki taraftan taarruz ve müdafaaya tam bir faaliyetle devam edilmişti. 25 eylül cumartesi sabahleyin iki bölükten ibâret olan yardım kuvveti viyana'ya dahil olmuş, tremauer ile tulln arasında avusturyalılardan çoluk çocuk 5000 firariye tesadüf etmiş olduklarını, civarda dolaşmakta olan osmanlı akıncılarıyla mücadelelerde bulunup külli miktarda kayba uğradıklarını haber vermişlerdi. iki bölüğün vürûdu savunmacıların kuvvetinin güçlenmesine sebep olmuştu. viyana önünde bulunan osmanlı ordusunun kuvveti 120.000 kişiye ulaşmış olduğu halde savunmacıların kuvveti 50.000 piyade, 1400 ağır ve 1200 hafif süvariyle 86 toptan ibâret bulunuyordu.

    *savunmacıların o esnada bu kadar cüzî bir kuvvete sahip olması imkân dışındadır. avusturya tarihçileri ile yabancı tarihçilerin hemen hepsi savunmacıların kuvvetini gayet az göstererek avusturyalıların kahramanlığını ispat etmek fikrinde bulunuyorlar ise de, istanbul muhasarası hakkında da esas ittihaz olunan bu taasup fikir hiçbir akıl sahibi ve azanın kabul etmeyeceği bir hakikattir. bundan başka taraflardan arzu edilen cihetin kuvvetini kasten az göstermekle o cihetin kahramanlığını ispata çalışmak, askeri hakikatlere sığmayacak bir muhakemesizliktir. harpte istihsâl-i muzafferiyet için esas kural, düşmandan fazla kuvvet toplamaktır. bu maksadı temin eden taraf harp kâidelerine ve binaenaleyh * sanat-ı muzafferiyete vâkıf, aksi surette hareket eden taraf ise, bu babdaki cahilliğini veya cesaretini mu'teref * * demektir.

    *bununla birlikte osmanlıların ekseri büyük seferlerinde cesîm kuvvetlerle hareket etmeleri şöhreti cengaverelerini tenkis değil, bilakis tezyit eder. bundan başka, viyana savunmacıların 17.000 kişi kuvvetinde olmadığı ekser avusturya tarihçilerinin de taht-ı itirafındadır. hatta peçevî merhum heltevî tarihinden naklen diyor ki; "sa'adetlü pâdişâh dahi gelub yanaşdı. bundan mukaddem bizim askerimizden * 80.000 yaya ve atlı gelub kaleye kapanmış idi. bunların 500 zî-ja safi temüre müsta'rik idi. amma büyük topları yok idi. duvar yıkacak toplar değildi."

    22 eylül pazar günü şehir tamamen kuşatıldıktan sonra osmanlı ordusu her tarafta mükemmel ordugâhlar tesis etmişti. otâğ-ı hümâyun şehirden bir mil mesafede kaiserebersdorf'ta tesis edilmişti. padişaha mahsus çadırın tezyinatı bütün şaşaasıyla görünüyordu. çadırın iç tezyinatı * sırmalarla işlenmiş, dış tarafında yaldızlı başlıklar bulunan üsküflerle tezyin edilmişti. bütün bu süslemeler uzaklardan parıldıyor, çadırın etrafında duran 500 kapıkulunun mızrakları güneş ışıkları altında parıltılar peyda ediyordu.

    otâğ-ı hümâyun ilerisinde osmanlı ordusunun en muntazam kısmım teşkil eden yeniçeriler bulunuyor, bunların gerisinde schwechat önlerine kadar uzanmak üzere anadolu beylerbeyi'nin çadırları yer alıyordu. simmering'den laherberg'e kadar vezir-i azam ibrahim paşa kuvvetleri ile levazım heyeti bulunuyor, bunların yakınında macarlarla birlikte ordû-yı hümâyuna iltihak eden gran piskoposu yerini almış bulunuyordu. st. marcus ile wienerberg arasında 300 toptan meydana gelen topçu parkı teşekkül edilmiş, bu topların cüzî bir kısmı ağır toplardan teşkil olunarak büyük kısmı yolların uygunsuz olmasından dolayı macaristan ve belgrad'ta bırakılmıştı.

    mevcut topların ise çapı ve cinsi gayet muhtelif olup, büyük kısmı kılanbur, şâhi, obüs ve havan vesâireden ibâretti. topçu parkını muhafaza için, ilerisinde bir hendek ve bir siper vücuda getirilmişti. parkın hemen yakınında cebecibaşı, top arabacıbaşı ve nakliye kumandam yerleşmiş bulunuyorlardı. wienerberg gerisinde öncü kumandan belgrad beylerbeyi küçük bâli bey bulunuyordu. daha önde klangbaum'dan vidin'e kadar uzanmak üzere demdar kumandân bosna beyi hüsrev bey, burgtor kapısı karşısında yer alan st ulrich mevkiinde rumeli beylerbeyi, döbling tarafında semendire beyi mehmed bey, heiligenstadt'da mostar beyi, stuben kapısı önünde amasya sancakbeyi, schwechat'dan schlossberg'e kadar tuna boyunca 160 gemiden mürekkep osmanlı donanması bulunuyordu.

    osmanlılar viyana'yı bu suretle kuşatmışlarlasa da kuzey tarafından kara ile olan irtibatı henüz kesmemişlerdi. osmanlı ordusu bu tertibatı aldıktan sonra taarruzu teshil edecek noktaların işgaline başlanmıştı. ilk olarak yeniçeriler kärntnertor kapısı önündeki varoşun hanelerini işgal etmişler, büyük kısmım aslî haliyle kalmış olan duvarlarda mazgallar açarak gerilerine top yerleştirmişlerdi. diğer taraftan birçok piyade avcıları hendek harici önlerine yaklaşarak kärntnertor kapısı karşısında hane enkazından siperler vücuda getirmişler, bu siperler gerisinde muntazam bir surette saklanarak şehre ok ve mermi yağdırmışlardı.

    o derecededir ki mermiler bütün çatılara yağmur gibi yağmış, kärntnertor caddesinde bir yandan öbür yana geçmenin imkanı kalmamıştı. eylül'ün 26. günü osmanlı ordusu tamamen meydana çıktığı zaman, savunmacılar da gerekli olan tertibatı almaya başlamıştı. bütün müdafaa cephesi şöyle 6 mıntıkaya taksim edilmişti:

    birinci mıntıka doğu'da kırmızı kule kapısından stuben kapısı ile kärntnertor kulesi arasındaki surun yarısına kadar uzanıyordu. 5000 piyade ve 100 süvariyle korunuyordu. kumandanı da rheinpfalz kontu philippe'di. piyadeler, her biri yedi bölüklü iki alaya taksim edilmişti. bu alaylardan biri gutsman'ın, diğeri de jacob von verden'in kumandasında bulunuyordu.

    ikinci mıntıka güneyde kärntnertor kapısında august manastırı'na kadar uzanıyordu. bu mıntıka tirol ve carinthia'dan gelen 3000 kişiyle işgal olunmuştu. kumandanı von reischach'dı. toplam kuvveti 6 bölüğe taksim edilmekle beraber osmanlıların taarruzuna en ziyade maruz bulunduğundan tüfekle donatılmış ispanyollarla bir derece daha takviye olunmuştu.

    üçüncü mıntıka güneybatı'da august manastırı'ndan burgtor kapısına kadar uzanıyordu. bu mıntıka 1000 styrialı ile işgal edilmişti.

    dördüncü mıntıka burgtor kapısından schwöten kapısına kadar olan mevkii kaplıyordu. bu mıntıka 2200 kişi ile müdafaa olunmaktaydı. kumandanı leonard freiherr von wales'di. bütün kıtaat * 7 bölüğe taksim edilmişti. bundan başka, yüzbaşı hans von gneisenau ile leonard hauser maiyetinde, silahlandırılmış ahali iki bölük teşkil etmiş olduğu halde bulunuyor, ahalinin diğer kısmı şehirde nizam ve intizamı muhafazaya ve belediye reisi ile hakimin idaresinde oldukları halde çıkabilecek yangınları söndürmek vazifesiyle görevlendirilmiş bulunuyorlardı.

    beşinci mıntıka kuzeyde schoten kapısından werder kapısına kadar uzanmış bulunuyordu. bu mıntıka 2000 avusturyalı ile işgal olunmuştu. kumandan von ebreichsdorf'tu. bu mıntıkada fazla olarak tüfekle donatılmış 7000 ispanyol mevcut idi.

    altıncı mıntıka werder kapısından zaltes kapısına kadar olan kısımda yer alıyordu. bu mıntıka bohemya askerleriyle işgal edilmişti. kumandanı miralay ernst von brandenstein'di. bu mıntıka dört bölüğe taksim olunmuştu. müdafaa mıntıkalarının gerisine, icabında huruç hareketi icra etmek için süvari kıtaları yeerleştirilmişti.

    bunlardan kärntnertor kapısı gerisinde johann katzianer askeri garnizonundan nestles sinich'in maiyetinde 160 süvari, lienhard löhner maiyetinde 200 süvari, bohemyalıların gerisinde john de haard'ın maiyetinde 50 süvari ile 32 macar bulunuyordu. geriye kalanlar da wolfgang von rugendorf ile nicholas von tourun, sigismund weichselberger ve paul bakits maiyetinde olmak üzere muhtelif mevkilere taksim edilmişti. süvari her ne kadar huruç icrası için ayrılsa da muhasara esnasında istifadeli bir surette istihdam olunmadığından siperler gerisinde piyade gibi vazife yapmışlardı. topçu ve cephâne kumandanlığı ulrich leiser'in uhdesine verilmişti. toplamı 86 adet olan toplar şehrin çeşitli yerlerine taksim edilmiş, top mevkileri muhasara esnasında icabına göre değiştirilmişti.

    viyana etrafındaki türklerin tertibatı
    1. otâğ-ı hümâyun ve anadolu beylerbeyi
    2. ibrahim paşa ordugâhı
    3. topçu parkı
    4. beldrad beylerbeyi'nin ordugâhı
    5. bosna beylerbeyi'nin ordugâhı
    6. rumeli beylerbeyi'nin ordugâhı
    7. semendire sancakbeyi'nin ordugâhı
    8. mostar beyi'nin ordugâhı
    9/10. donanmâ-yı hümâyun

    piber kulesi önündeki sipere schlagbuige'yi ateş altında bulundurmak için 3, kule üzerine 2 top konulmuştu. prediger manastırının bahçesindeki duvara dört mazgal açılarak 2 top, stuben kapısını ateş altında bulundurmak için kilise damına vesâire mahallere 4 top konmuştu. stuben kapısı ile kärntnertor kapısı arasında on mazgal açılarak 9 top konmuş ve kâffesi de karşıdaki evlere tevcih edilmişti. bu mazgallar daha sonra örülecek, toplar gerideki evlere yerleştirilecekti. bunlardan başka jacob manastırı'na 2, von reischach'in bulunduğu mıntıkaya 3 obüs ile 3 küçük havan ve 1 top, kärntnertor kapısı civarına 2, kulenin üstüne 6, st clara kilisesi'ne 1, damına 1, diğer mahallerine 5 top konulmuş, bu toplar bilahare osmanlılar tarafından o tarafta açılan gediklere tevcih edilmişti. august manastır'na 2 mazgal açılarak 3 top konulmuş, bu toplar osmanlıları varoşlardan çıkarmak için kullanılmıştı.

    fakat osmanlılar varoşlardan daha önce çıktıklarından bu toplardan hiçbir telefata dûçâr olmamışlardı *. yine o civarda hendek dışını ateş altında bulundurmak için burgtor kulesine 4, başka taraflarına 6, burgtor kulesi ile schoten kapısı arasına 1, duvarda açılan sekiz mazgala 3, schoten kapısına 2, önündeki tabyaya 2, juden kulesine 3, kale damına 1 top konulmuştu. keza regen sokağına da 2 top konularak tuna ile üzerindeki adaya tevcih edilmiş, werder kapısı ile zaltes kapısı 2 topla teçhiz olunmuştu. muhasara esnasında icap eden siper ve lağım kazma işinin sevk ve idaresi kralın inşaat memuru tschöscher'nin uhdesine tevdi olunmuş, bu işin komutanlığı da puck von leopoldsdorf ile jobst helgenberger'in nezaretine ihale edilmişti.

    bundan başka muhafaza askerlerinin büyük kısmı almanya, avusturya ve ispanya kuvvetlerinden mürekkep bulunduğundan her biri birer kıtaya taksim olunarak kendi prenslerinin maiyetine ilhak olunmuştu. osmanlıların tekmil harekâtının st stephan kulesinden tarassut etmek pek kolaydı. hatta osmanlıların hücum harekâtına başladıklarını ihbar için buraya bir bayrak çekilmişti. kıtaatın bu suretle taksimi bitirildiği esnada osmanlılar bütün tertibatı almışlardı. viyana etrafı büyük çadırlar, külliyetli arabalarla bir mahşer yeri haline getirilmişti. her tarafta allı yeşilli bayraklar dalgalanıyor, bu şanlı ordu viyana etrafında bir muzaffer ordu halini alıyordu.

    osmanlılar gerekli tertibatı aldıktan sonra surlara yaklaşmak için toprağın kazılması ve lağımlar açılması icrasına lüzum görüldü. august manastırından stuben kapısına kadar olan kısımda bir hareketlilik meydana gelmeye başladı. osmanlılar bu hat üzerinde ilk olarak tahrip olunan varoşlardan fevkalade istifade ederek, onları kullanılacak hale getirdiler. daha sonra kapatılan bu yerlerin gerisine toplar yerleştirerek verilecek emirler beklenilmeye başlandı. ordû-yı hümâyunun kuvveti kâfi miktarda olduğundan hücum kıtaatı daima değiştirilecek ve bu suretle hücum cephesinde taze ve yorulmamış kuvvetler bulundurmaya gayret edilecekti. tekmil hücum cephesinde daimî olarak 5000-6000 kişi istihdam olunacaktı.

    27 eylül pazartesi sabaha doğru osmanlı hücum kolları müteaddit taraflardan hücuma geçmek için gerekli tedbirlerin yerine getirilmesiyle meşgul oldu. 160 kadar osmanlı harp gemisi şehrin her türlü çıkışını kesmek ve adalar üzerinde yerlerini almak için nehir boyunca uzunköprü'ye doğru çıkmaya başlamıştı. bu taraflarda düşman donanmasının mevcut olmaması sebebiyle donanma ordusunun kuzeye doğru hareketi bir kat kolaylaştı. takriben 3000 kişi kuvvetinde 8 bölük piyadeyle 100 kadar süvari zaltes kapısından çıkarak schlossberg'den geçip adaya doğru çıktılar ve adada bulunan osmanlı askerlerini tekrar gemilerine girmeye mecbur etseler de tuna nehri üzerindeki köprünün tahrip edilmesine mâni olamadılar.

    şehrin müdafaası noktasından köprülerin hiçbir ehemmiyeti kalmayınca, çıkış yapan kıtalar köprüleri tahrip eylemeye başladılar. bunun üzerine osmanlı gemileri nussdorf'a doğru çekilerek burada yerlerini aldılar. çıkan kıtalar ise, geri döner dönmez schlossberg'yi * tahriple iktifa * ettiler. artık o andan itibaren tuna nehrinin sol sahiliyle olan irtibatı tamamen ortadan kalkmış bulunuyordu. sadece bir fedainin muhasara esnasında kral ferdinand ile muhafaza askerleri kumandan kont nicholas salm arasında haberleşme tesisi için nehri yüzerek geçmesiyle bir irtibat temin edebilmişlerdi.

    yine o gün rheinpfalz kontu friedrich, tuna nehrinin sol sahilinde bulunan krems mevkiinde karaya çıkarılmış olan kıtaları uhdesine alarak viyana'ya doğru harekete başlamıştı. fakat tuna nehri üzerindeki geçitlerin kullanılamayacak bir halde olduğunu görünce, derhal geri dönmüş ve şehir dahilinde vukua gelen durumlardan haberdar olmak için bisamberg'de bir gözetleme postası meydana getirilmişti. osmanlı kuvvetleri 28 eylül salı günü muhasara faaliyetiyle meşgul olduğu esnada müdafaa kuvvetleri burgtor kapısı ile kärntnertor kapısından 2500 kişiyle bir huruç hareketi icrasında bulunarak, osmanlılar üzerine şiddetle taarruz ederek iskender çavuş ile iki yayabaşı ve birkaç yeniçeriyi şehit ettiler.

    keza kendileri de üç kişi telefat vererek geri döndüler. öğleden sonra uzunköprü civarına karaya asker çıkarmak için nussdorf'tan sekiz kadar osmanlı gemisi gelse de werder kapısı civarında bulunan ispanyalılar bu teşebbüsü sonuçsuz bıraktıklarından zikredilen gemiler geldikleri yere geri döndüler. akşamdan itibaren şehir dahilinde çan sesleri, tüfek patırtıları, top gürültüleri gökyüzünü tutmaya başladı. hatta osmanlıların bu derece şiddetle tazyike başlamaları savunmacıları ikaz ettiğinden almanlar, bohemyalılar ve bilhassa ispanyalılar 30-100 kişiden mürekkep küçük kıtalarla zaltes kapısından ve diğer çıkış kapılarından schoten kapısı karşısındaki bağlara çıkmışlar, osmanlı kıtaatını heyecana sevk ederek bazı fertleri şehit ettikleri gibi kendileri de büyük miktarda telefata düşmüşlerdir.

    türkler 29 eylül çarşamba st michael günü * muhasara harekatına ara vermek istemişlerdi. fakat savunma tarafı osmanlıların bu istirahat düşüncesini osmanlı kıtaatını taciz için mükemmel bir fırsat olarak düşünmüşlerdi. savunmacıların arasında bulunan ispanyalılar, kumandanları maiyetinde oldukları halde osmanlı ordugâhına hücum ederek vezir-i azam ibrahim paşa ile maiyetindeki süvarileri atlarına binmeye mecbur bıraktılar. ispanyalıların bu taarruzu osmanlıları büsbütün gayrete getirdi. bütün askeri kuvvetler kükremiş aslanlar gibi ispanyalılara taarruz ederek tamamını geri dönmeye mecbur eyledikleri gibi sancaktarları antonio consarino'yu öldürdüler.

    *avusturya müverrihlerinden pesel ile hammer, bu huruç esnasında 200 osmanlının telef veya esir olduğunu hiçbir vesikaya müstenit olmayarak beyan etse de peçevî hakikati şu sözlerle ortaya koyuyor: "yevm-ü mezbûre de dahi cem-i kesir kaleden çıkub muhkem cenk olub yayabaşuardan iki bahadır âhen pûş ve dergâh-ı âli çavuşlarından farfara dimekle maruf olan iskender çavuş câm-ı şahadet ile dünyay-ı fâniyi ferâmûş eylediler." hammer'ın beyan etmek istediği huruç bu olsa gerek.

    bunun üzerine ibrahim paşa, surun en zayıf noktalarını keşif için bizzat dolaşmak istedi. her zaman sarmış olduğu sırmalı, beyaz sarığının yerine renkli bir şal sarıp viyana surlarına doğru ilerledi. muhasara faaliyetinin ne derece ilerlemiş olduğunu anladıktan sonra karargâha geri döndü. on gündür devam eden yağmurlara şimdi de şiddetli bir soğuk eklenmişti. havaların bu şekilde soğuması elverişli mıntıkalarda mücadele etmeye alışkın bulunan osmanlı fertlerinin zarar görebileceği bir surette devam etmesi büyük miktarlarda kayıp verilmesine sebep oldu. o günden itibaren şehir dahilinde erzak azalmaya başladı.

    levazım reisi puck von leopoldsdorf'un emriyle her bölüğe günlük bir sığır verildi. evlerde şarap, erzak, un, et ve yağ her ne varsa muhafaza askerleri için toplandı. 30 eylül perşembe günü havaların şiddeti bir müddet daha devam etti. yağmur ve fırtınalar bütün gece etrafı velveleler içinde bıraktı. bir taraftan şiddetli bir bora ağaçları kökünden sarsıyor, diğer taraftan bütün araziyi seller basarak her iki taraf kuvvetlerini fevkalade meşakkatlere maruz bırakıyordu. fakat osmanlılar düşmanı ansızın basmak için havaların olumsuzluğundan istifade eylemekten de geri durmadılar.

    bu cümleden olarak kuzeyde schlossberg civarında bulunan ulufecibaşı pervâne bey, muhafızlar üzerine şiddetli bir taarruz icra etti. bunlardan bir kısmım telef bir kısmım da geri dönmeye mecbur etti. pervane bey bununla da iktifa etmedi. tuna nehrinin sol sahiline yerleştirdiği toplar ve en ziyade gayet büyük bir topla şiddetli ateşler yaptırdı ki, schlossberg ile zaltes kulesi arasındaki kısmı hayliden hayliye sallamayı başardı. 1 ekim cuma sabahleyin muhasara hattı üzerinde fevkalade bir faaliyet görülmeye başlandığı esnada vezir-i azam ibrahim paşa şâir vüzera ile birlikte ebersdorf styria'da * bulunan otâğ-ı hümâyuna geldi.

    *ibrahim paşa bu vakayı 4 sene sonra avusturya sefirine kendisi nakletmiştir.

    sabaha doğru piber kulesi civarında savunmacılar tarafından bir osmanlı neferi görüldü. bu nefer kendisinin esasen hristiyan olduğunu iddia ediyor, şehre girmek için bin türlü istirhâmlarda bulunuyordu. savunmacılar, neferi derhal kalenin içerisine aldılar. neferin ifadelerinden osmanlıların kärntnertor kulesinin iki noktasına lağım suretiyle sur üzerinde gedik açmak fikrinde olduklarını haber aldılar. savunmacılar bu havadise evvela hiç ehemmiyet vermedi fakat osmanlı ordusunun kuvvetine dair malumat almak için neferi sıkıştırıp doğru olduğunu anlar anlamaz bu habere inandılar. savunmacılardan abel von halonen'in kumandasındaki mıntıkada bulunan john de haard, osmanlılar tarafından açılan lağımlara karşı mukabele lağım açmak arzusunda bulunduğunu beyan etti.

    müsaade üzerine lağım ameliyatına teşebbüs ederek osmanlı lağımlarından birini patlamadan bir saat önce bulmaya ve adı geçen lağımın etkilerini hiçbir zarar husule gelmeden ortadan kaldırmaya muvaffak oldu. artık o andan itibaren osmanlıların lağımlar meydana getirmek suretiyle sur ve kaleleri bertaraf etmek ve surlarda uygun gedikler açtıktan sonra şehre girmek fikrinde bulunduklan anlaşıldığından müdafaa kuvvetlerinin bütün dikkatleri osmanlının lağım faaliyetlerine odaklanmış oldu. gerçekten de, osmanlı ordusundaki kumandanlar lağım açma faaliyetlerine fevkalade ehemmiyet veriyorlardı.

    müdafaa kuvvetleri buna tamamıyla vâkıf olduklarından siperlere yakın bulunan evlerin mahzenlerine daimi topçular dikmişler, osmanlıların teşebbüslerinden bu suretle haberdar olmaya gayret eylemişlerdi. nöbetçiler ufak bir gürültüyü, cüzî bir hareketi haber vereceklerdi. hatta bu maksadı bir kat daha belirgin hâle getirmek için fevkalade gergin bir davul üzerine bukle koymuşlar, gayet büyük leğenlere su doldurarak bunların sallanmalarından lağım faaliyetlerini anlamak fikrinde bulunmuşlardı.

    savunmacılar dikkat çeken bir gürültü işitir işitmez derhal mukabil lağım meydana getirmeye teşebbüs ediyor, birçok lağımları açığa çıkarmaya, birçoklarını ortadan kaldırmaya muvaffak oluyorlardı. hatta bazen osmanlı lağımlarının içlerine girerek açılmış olan lağımların içeri viyana önünde osmanlılar sinde büyük çarpışmalardan daha fazla kan dökücü muharebeler icra ediyorlardı. fakat osmanlılar lağım faaliyetine pek erken başladıkları halde müdafaa kuvvetleri bunu pek geç haber alabilmişlerdi. sebebi de osmanlıların surlar önüne yıkılan hane mahzenlerinden istifade edip düşmanın görüş ve ateşinden korunmuş oldukları halde lağım faaliyetlerini buradan yürütmüş olmalarıydı.

    osmanlılar en başta august manastırından stuben kapısı ile kärntnertor kapısı arasındaki cepheye kadar olan kısmı asıl hücum mıntıkası olarak kabul etmiş, surları müthiş bir topçu ateşiyle dövdükten sonra asıl hücumu bu cepheden icra eylemeye karar vermişlerdi. müdafaa tarafının bu cephede bulunan kumandan von reischach'dı. osmanlılar, savunmacıların kararlılığına iki misli bir sebat ile karşılık vermişlerdi. hatta bu cephe üzerinde yıkılan hane enkazından istifade ederek gayet uzun mevziler meydana getirerek kademeli bir surette ilerlemişler, kendilerine düşman ateşine mukavemet edecek siperler meydana getirerek gerilerinde kullanabilecekleri mevkileri tam bir maharetle teşekkül ettirmişlerdi.

    topçu ateşini de en fazla st stephen kilisesi * ile şehrin en mühim yapıları üzerine yapmışlardı. osmanlı toplarının siperlerde meydana getirdiği hasarlar gayet azdı. ilk olarak büyük çaplı toplar belgrad'a bırakılıp muhasara faaliyetine iştirak etmek üzere yalnız küçük çaplı toplar getirilmişti. bunlardan külli bir tesir meydana getirilemiyor, fertlerin tecrübesizliği bu noksanlığını bir kat daha artırıyordu. mamâfih * osmanlılar savunmacıların sebat ve mukavemetini ortadan kaldırmak için son derece fedakâr faaliyetler ortaya koyuyorlar, lağım muhârebelerinde inanılmayacak başanlar göstererek müdafaa kuvvetlerini yorgun düşüren teşebbüslerde bulunuyorlardı.

    2 ekim'de osmanlılar tam bir faaliyet içerisinde lağımlar açmaya çalıştıkları esnada stuben kapısından birkaç kişi huruç icra ederek semendire beyi mehmed bey üzerine taarruz ettiler. fakat osmanlılar lağım ameliyatına devam etmekle beraber savunmacıların harekâtını gözetlemekten de geri durmadıkları için karşı mukavemet üzerine neye uğradıklarım bilmeyerek hezimete uğramış bir halde geri dönmek zorunda kalmışlardı. bu hurucun tamamlandığı esnada, müthiş bir gürültü işitilmiş, kärntnertor kulesinden peşpeşe edilen ateşlerin tesiriyle siperler yıkılmıştı.

    3 ekim pazartesi osmanlılar bir taraftan lağım açma faaliyetlerine devam ediyor, diğer taraftan gedik açmak için aralıksız topçu ateşi icra ediyorlardı. bu ateş kesin bir tesir meydana getirmek için uzun bir süre devam etti. osmanlılar bununla da iktifa etmediler. kärntnertor kapısı önündeki schlossberg'i * fevkalade bir fedakarlık ortaya koyarak yaktıkları gibi, düşmanla göğüs göğüse şiddetli çarpışmalar da icra eylediler. hatta subaşı kasım bey ile beraberindekiler bu müthiş çarpışmalar esnasında şehit oldular. 4 ekim salı günü osmanlılar savunmacıları zayıf düşürmek için hariçle olan bağlantısını kesmeye son derece gayret eyledikleri gibi siperleri topçu ateşi altında bulundurmaktan bir an bile geri kalmadılar.

    bu topçu ateşi 4 ekim gecesi sabahına kadar devam etti. fakat sabah olup da etraf ve havalı sisler içinde görülünce şehirden de büyük gürültüler işitilmeye başlandı. kärntnertor kulesi üzerindeki toplardan biri aralıksız yapılan ateşlere dayanamayarak kulak zarını dahi tahriş eden bir gürültü ile patladı. bu engellemeler ve talihsiz sayılabilecek vakalar, osmanlıların etkili ateşleri altında kalan savunmacıların tarafı 30 telefat ve 10 esir vermişlerdir. viyana önünde osmanlılar nevi kuvveti üzerine elim bir tesir bıraktı. savunmacılar osmanlıların duvarları aşmaya teşebbüs edeceklerinden korkarak bütün gün silâh altından ayrılmadılar.

    bilhassa mıntıka kumandanı von reischach, cesaretlendirici nutuklar atarak askerlerini teşvik eylemeye başladı. bu esnada, savunmacıların müthiş ateşlerine göğüs gererek hendeklere kadar ilerleyen yeniçeriler, kale mazgallarına osmanlı sancakları dikmeye teşebbüs ettiler. fakat savunmacıların huruç icra ettiğini görür görmez hiçbir telefata meydan vermeden geri çekilmeyi uygun gördüler. 5 ekim, osmanlılar düşmanın taarruzuna mukabele etmekten geri kalmadılar. bosna beyleri, maiyetleriyle lağım ameliyatı icra etmeye, hendekler doldurup hücum tertibatları kurmaya memur oldular. vezir-i azam ibrahim paşa ise bir taraftan batarya mevzilerini teftiş ediyor, diğer taraftan kıtaatın hücum istikametlerini tayinle uğraşıyordu.

    ibrahim paşa surlar yakınında taarruzu idare eylediği esnada savunmacılar tarafından tanındı. bütün düşman topçusu hücum hatlarına müthiş ateşler yağdırarak ibrahim paşa'yı müşkül bir vaziyette bıraktılar. düşmanın topçu ateşinden, o gün huruç icrasına hazırlandığı tahmin olundu. savunmacılar ise huruç icrası için daha akşamdan tertibat hazırlığına girişmişti. 6 ekim perşembe günü sabaha doğru savunmacıların huruç hareketi uzaktan uzağa belli olmaya baladı. alman, bohemyalı ve ispanyalı'lardan mürekkep 8000 kişilik bir kuvvetle şiddetli bir huruç hareketi icra olundu. bu kuvvet düşmanın en güzide kıtalarından meydana geliyordu.

    huruç icra eden kıtalar, ortalık ağarmaya başlamadan evvel gecenin karanlığından istifade ile zaltes kapısına kadar geldi. asıl maksatları, hendek boyunca burgtor kapısına kadar gelmek ve ortalık ağarmaya başlar başlamaz, hendek dahilinde bulunan osmanlı ameleleriyle bataryalarını basarak, osmanlıların irtibat hatlarını kesmekti. bu hareket başarıldığı takdirde osmanlıları külli bir telefata düşürecekler, aksi takdirde düşündükleri tehlikeye kendileri uğrayacaklardı osmanlılar düşmanın bu hareketlerini başlangıçta gözetlemekle olayların neticesini sonuçsuz bırakmaya son derece gayret ettiler. ilk olarak düşmanın ileri yürüyüşünü mümkün mertebe engelledikleri gibi kuvvetlerini de büyük telefata uğrattılar.

    bilhassa düşmanın yaklaşma hareketini icra etmeden önce güneşin doğmuş olması, bütün harekâtını gözler önüne serdiğinden osmanlılar hendek açma faaliyetinde bulunan efradı büyük bir ustalıkla geriye çektiler. daha sonra olanca kuvvetleriyle düşmana o derece şiddetli bir taarruz icra ettiler ki, düşman kuvvetleri bu âni taarruz karşısında neye uğradıklarını anlayamayarak tam bir hezimetle firar ettiler. birçoğu da birbirine karışarak kendilerini hendeklere atmaya mecbur oldular. mıntıka kumandanlarından yüzbaşı wolef, savunmacıların geriye dönüş hareketinde korunma tedbirlerine son derece gayret etti. fakat tehlikeye kendini duçâr ederek osmanlı kılıçları altında terk-i hayat eyledi. düşmandan pek çok kişi telef olduğu halde osmanlılardan pek cüz'i zayiât vücûda gelmişti.

    *huruç icra eden bu kuvveti 5000, pesel ile peçevî ve daha şâir müverrihler de 8000 kişi gösteriyorlar. bu kuvvet, yabancı müverrihlerin iddiasına göre savunmacıların yarısı demektir. halbuki müdafaa mıntıkalarından sadece birinde 8000 kişi bulunduğu takdirde diğer beş mıntıkada da bununla eşit kuvvetlerin bulunması lazım geleceğinden viyana savunmacıların herhalde 17.000 kişiden pek fazla olması ve bununla birlikte 50.000 kişiye yakın bulunması gerekir.
    *"hızır mübareğin üçüncü günü yine kaleden hayli kâfir çıkub bir münberid-i azîm udiler ki çeşm-i felek nazarin görmek vaki olmamış idi. ol gün cenk ve cidal bir mertebe iştigâl buldu kigazzan-ı islam küjfar-ı us'âd ile tamamen karışmışlardı."

    osmanlılar düşmanın geriye döndüğünü görünce firarileri şiddetle takip ederek onlarla beraber şehre girmek istediler fakat o esnada gedikler yeterli derecede açılmamış ve kapılar da kapatılmış olduğundan şehre kalabalık bir kuvvetle giremediler. böylelikle elde etmiş oldukları muvaffakiyeti katı bir şekilde temin için öğleye doğru develerle ot ve ağaç demetleri getirerek hendekleri doldurmaya gayret ettiler. savunmacıların ise osmanlıların bu faaliyetinden, kesin hücum etmek arzusunda bulunduklarına kanaat getirerek sabaha kadar müdafaaya hazır bulundular.

    savunmacılar 7 ekim cuma günü osmanlıların yukarıda zikredilen hazırlıkları müteakip taarruz etmediklerini görünce karargâhlarına çekildiler fakat bir müddet sonra hiç beklemedikleri bir zamanda osmanlı efrâdının siperlere doğru ilerlediklerini haber alır almaz, âni bir taarruza maruz kalmamak için 24 saat silah başında kalmaya mecbur oldular. osmanlı kuvvetlerinin maksatları surda gedik açmak ve şehre gediklerden dahil olmaktı. bunun için von reischach'ın bulunduğu mıntıkadaki surun altını kazmaya, buralara kilitli barut doldurmaya başladılar.

    operasyon tam olarak son bulup barutu ateşledikleri zaman, st clara civarındaki surun müthiş bir gürültüyle havaya uçtuğunu gördüler. gecenin karanlığı etrafı kapladığı zaman, savunmacılar şehri kurtaracaklarına kesin bir düşünceyle itimat eylemeye başlamışlardı. çünkü kral ferdinand ile rheinpfalz kontu friedrich'ten gelen bir mektupta imdat kuvvetlerinin yetişmek üzere olduğu, şehrin yakın bir zamanda kurtarılacağı bildirilmişti. savunmacılar bu ümitli haberi alır almaz şevk ve sevinçlerini belli etmek için toplar atmaya ve ateşler yakmaya başladılar.

    osmanlılar ise şehir dahilinde meydana gelen bu sevinç gösterilerinin sebeplerine vâkıf olmadıklarından sultan süleyman ile beraber bütün vezirler, savunmacıların huruç hareketi icrasına hazırlanmakta olduğuna kanaat getirerek efrâdı * at üzerinde bulundurdular. düşman 8 ekim cumartesi osmanlılara karşı taarruz hareketi icra etmese de ufak tüfek muharebeleri yapmaktan da geri kalmadı. hatta akşama doğru sur dahiline getirdikleri birkaç osmanlı esirinden padişahın 5 yerden gedik açmak teşebbüsünde bulunduğu, buna da ancak üç günde muvaffak olabileceğini, gedikler açılır açılmaz kesin hücum hareketinin icra olunacağını haber aldılar.

    sultan süleyman o gün gerçekten muhasara kuvvetlerinin hemen yarısını merdivenlerle teçhiz ederek surdan şehre dahil olmaya memur etmiş, zikredilen kıtalar dört beylerbeyinin kumandası altına verilmişti. 9 ekim pazar günü osmanlılar bu tertibatı yerine getirdikten sonra kärntnertor kapısı altındaki mazgallardan şehre dahil olmak istediler fakat bu hareketin tesirli topçu ateşleri altında icrasının mümkün olmadığım görünce, askerlere geniş bir galibiyet yolu temin etmek için surlarda gedik açmaya teşebbüs ettiler. lağım tertibatını ikmal eder etmez, kärntnertor kapısı ile st clara manastırı arasındaki sur kısmı üzerindeki iki lağımı ateşlediler. lağımların tesiri surlar üzerinde hâsıl olur olmaz çok hızlı bir şekilde ileri atıldılar.

    bu hücum tam olarak üç saat devam etti fakat bu hareketle gedikler arzu edildiği derecede açılamamış, hiçbir muvaffakiyet temin edilememekle beraber pek çok ferdin de hayatını kaybetmesine sebep olmuştu. lağımların ateşlenmesi esansında düşmandan da hayli kişi telef olunmuştu fakat bu telefât nispeten az miktardaydı. artık o andan itibaren savunmacılar, osmanlıların bu cepheden şehre girmek azminde bulunduklarına kanaat getirerek osmanlıların âni taarruzlarına mukabele etmek için surun bu kısmı üzerinde nöbet tutmaya başladılar. müdafaa kumandanlarından nicholas salm ve johann katzianer gibi en değerli askerler bu cepheyi gözetlemekle iktifa eylemişlerdi.

    osmanlılar ise, muvaffakiyetle neticelenemeyen bu taarruzu müteakip, savunmacıları yormak ve onların mukavemet kuvvetlerini ortadan kaldırmak için surlarda birbirini müteakip gedikler açarak taarruz etmeye, düşmanın heyecanını bir kat daha artırmaya karar vermişlerdi. osmanlıların bu suretle hareket etmelerine mevsimin çok büyük bir tesiri olmuştu. soğuğun şiddeti fertlerin bazılarının hareket edemeyecek derecede takatsiz bırakıyor, sultan süleyman ya şehri seri bir şekilde fethetmek ya da bu elde edilemediği taktirde beyhude yere zayiat vukuuna meydan vermeden geri çekilmek istiyordu. özellikle ferdinand'ın viyana'da bulunmaması, bu arzusuna bir kat daha kuvvet veriyordu.

    o gün müdafaa kumandanı nicholas salm krems'de bulunan palatinate kontu friedrich'e bir mektup yazmış ve bu mektupta osmanlıların pek uzak mahallere dağıldıklarını, bununla birlikte tulln ve wienerwald tarafından gelecek bir imdat ordusunun kesin bir tesir icra edebileceğini beyan etmişti. bundan başka, friedrich mektubu kral ferdinand'a acele bir şekilde göndermiş, elde bulunan müdafaa askerleri miktarının osmanlılara mukavemet edemeyecek derecede az olmasından dolayı, imdat kuvvetlerinin süratle yardıma gelmesini rica etmiştir. osmanlılar burgtor kapısı ile stuben kapısı arasında müteaddit lağımlar açmaya çalıştıkları için surun müdafaası mümkün olmamış, bu yüzden imdat askerlerinin süratle yetişmesine ihtiyaç hâsıl olduğunu bildirmişti. 10 ekim pazartesi osmanlılar hücum tertibatını aldıktan sonra surlar üzerinde gedik açmak için topçu ateşine sürekli bir surette devam ettiler.

    hatta surlar üzerinden şehre dahil olmanın gayet müşkül bir durum olduğunu bildikleri halde sadece müdafaa askerlerinin manevi kuvvetini azaltmak için şiddetli ateşler altında surlar üzerine çıkmaya gayret ettiler. osmanlıların bu kahramanca gayretleri üzerine düşman da mukavemette bulunmaktan geri kalmadı. her iki taraftan atılan lağımların gürültüsü, etrafı toz dumanlar, müthiş gürültüler içinde bırakıyordu. osmanlıların şiddetli hücumları karşısında düşman son çare olarak ifade edilebilecek gayretler ortaya koyuyordu. bir taraftan osmanlı toplarıyla açılan gedikleri tamire gayret ediyorlar, diğer taraftan st clara manastırı tarafında trampetler, borular ve davullar çaldırarak savunma askerlerinin şevk ve gayretini yükseltmeye çaba gösteriyordu.

    11 ekim sabahı etraf derin bir sükûnet içinde bulunduğu esnada müthiş bir gürültü, savunmacıların bütün heyecanını ortaya çıkarttı. osmanlı toplarının afâkı dumanlar içinde bırakan patlama gürültüsü savunmacıların üzerinde manevî kuvvetlerini sarsacak bir tesir husule getirmeye başladı. kärntnertor kulesinin damları * şiddetli gürültülerle yıkılıp altında bulunan 7 neferi bir anda mahvetti. bu inhidam, savunmacıların üzerinde gözle görülür bir tesir icra etti. etrafı kuşatan dumanlar arasında müthiş bir gürültü surların mukavemet kuvvetini titretiyor zannolundu. osmanlılar, kärntnertor kapısındaki lağımları ateşlemişler, şehre ateşler içinde bir hücum yapmak istemişlerdi. bu hücum bizzat sultan süleyman tarafından idare olunuyordu.

    osmanlı fertlerinin, kumandanlarının ateşler içinde müthiş kahramanlıklar ortaya koyduğunu görmeleri üzerine şevk ve gayretleri bir kat daha arttı. gayret ve fedakârlıkları birleşerek düşmanın top atışlarına karşı bir kahramanlık kararlılığıyla ileri atıldılar. bu hücum öğleye kadar devam etti. duvarlarda açılan gediklerin yeterli derecede olmaması, osmanlı kuvvetlerinden ancak birkaç kıtanın taarruzunu kolaylaştırabildi. yanya beylerbeyi lütfi bey ile avlonya beylerbeyi süleyman bey tarafından icra olunan bu taarruz, gediklerin kâfi derecede açılamamasından dolayı hiçbir netice vermedi. hücum kolları bu müthiş taarruz esnasında 1000 kişiye yakın telefat vererek ricat etmeye mecbur oldu.

    düşmanın telefatı ancak otuz civarındaydı. osmanlıların bu taarruzu düşmanı pek ziyade korkuya düşürmüştü. hatta o gün müdafaa kumandan nicholas salm öğleye doğru rheinpfalz kontu friedrich'e bir mektup göndermiştir. nicholas bu mektupta osmanlıların surda iki gedik açtıklarını, bu gediklerden icra olunan taarruzun gayet müthiş olduğunu, müdafaa askerlerinin osmanlı hücumları karşısında yorgun düştüğünü, erzak ve zahirenin * artık tükenmek üzere bulunduğunu, hatta bu ihtiyaçların her dakika arttığını, bütün bunlarla beraber imdat askerlerinin acil olarak gönderilmesine ihtiyaç duyulduğunu beyan etmişti. 12 ekim çarşamba günü osmanlıların manevî kuvveti bu başarısızlıklardan kesinlikle etkilenmemişti. askeri birlikler yerli yerine çekilir çekilmez bütün kumandanlar toplanmışlar, yeniden taarruz icrasına karar vermişlerdi. osmanlılar geceleyin savunmacıların çekilmesinden istifadeyle surun müteaddit noktalarına lağımlar açtılar.

    *bu mektubun vusulü hengâmında kral ferdinand, kont frederich'i çağırmış, tulln üzerinden viyana'ya doğru bir yürüyüş icrasına hazırlanmıştı.

    kärntnertor kapısı ile stuben kapısı arasındaki lağımları şafakla beraber ateşleyerek geniş bir gedik açmaya muvaffak oldular. sonra savunmacıları ansızın basmak için gedikten süratle hücum ettiler. müdafiin arasında bulunan ispanyollar bu hücuma şiddetle mukavemet eylediler. hatta sebat ve mukavemetlerini bir kat daha tezyit ederek osmanlıları geri çekilmeye mecbur ettiler. hücum esnasında vezir-i azam ibrahim paşa ile yeniçeri ağası ferhad ağa ve behram paşa gibi kumandanlar, askerleri teşvik ve cesaretlendirmek için fevkalade gayret ortaya koymuşlar fakat kesin bir tesir görmemişlerdi. surlar üzerine icra edilen ve hiçbir muvaffakiyetle neticelenemeyen bu birbirini takip eden hücumlardan bıkmışlar, erzak ve zahire yokluğundan dolayı da mukavemet kuvvetleri kesilir bir hale gelmişlerdi.

    o gün müdafaa başkumandanı nicholas salm, palatinate * kontu friedrich'e tekrar mektup göndermiş, bu mektupta müdafaa askerlerinin son derece sefalet içerisinde olduğunu, osmanlılara mukavemet etmenin imkânsız olmasından dolayı icap edecek mesuliyetin tamamen kendisine ait olduğunu beyan etmişti. hatta bütün müdafaa kumandanlarının kesin kararı şuydu ki, şayet imdat askerleri yetişecek olursa, vukua gelecek bir taarruzda osmanlılar behemehâl * muvaffak olacaklar, kendileri hayatlarını kurtarmaya, son mukavemet kuvvetlerini sarf etmeye mecbur kalacaklardı. düşman bu derece bir keşmekeş fikirler içinde bulunduğu esnada osmanlı ordugâhlarında hücum için hazırlıklar yapılıyordu.

    ibrahim paşa o gün öğlenden sonra bütün kumandanları etrafına toplamış, edilen harp müzakerelerinde kesin hücum icra etmenin artık vaktinin geçmiş olduğu, bilhassa yiyecek maddelerinin azalmış olması ve şiddetli soğukların tesiri muhasara harekâtının tamamlanmasına engel teşkil ettiğini beyan edilmişti. ayrıca, bu ana kadar icra edilen akınlar esnasında düşmana verdirilmiş olan hasarların ferdinand'a yeterli bir ceza olacağı, böylelikle ekim'in 14. günü son bir hücum daha icra olunarak bundan da muvaffakiyet elde edilemediği takdirde geri dönmenin daha münasip olacağı kanaatinde bulunmuştu. doğrusu osmanlı ordugâhındaki durum vahim bir dereceye varmıştı ki, ordû-yı hümâyunun muhasarayı kaldırmasına kesin bir mecburiyet hâsıl olmuştu.

    orduyla beraber getirilen erzak bitmiş, viyana civarında bulunabilecek yiyecekler tamamen sarf olunmuş, aralıksız devam eden yağmurlar, şiddetli fırtınalar, tesirsiz barutlar efrâdın ve hayvanatın mukavemet yapılarını sarsacak tesirler meydana getirmişti. bu tesir efrâdın maneviyatına kadar sirayet etmiş, yeniçeri safları arasında uygunsuzluklar ortaya çıkaracak zararlı mertebelere varmıştı. 13 ekim perşembe günü kanunî sultan süleyman yapılan harp müzakeresi neticesinde son bir hücum icrasına karar verdikten sonra bütün kıtalara yiğitliklerini coşturacak emirler verildi. fakat ilk olarak surlar üzerinde büyük gedikler sur içerisine girmek gerektiğinden, mevcut toplarla süren hücum kesin sonuç alınabilecek noktalara mütemadi ve şiddetli ateşler icra edildi.

    bu hazırlık kesin sonuç almaya yönelik olduğundan fevkalade tehlikeli durumla icra ediliyordu. top dumanlan, ateş parıltıları viyana etrafını bir keşmekeş haline getiriyor, kumandanlar saflar önüne geçerek fertleri teşvik ediyor, surlardan ilk evvel dahil olacak neferin subaşı ise sancakbeyi, sipahi ise subaşı olacağı, hatta hiç tımarı yok ise kendisine 30.000 akçe ihsan olunacağı müjdeleniyordu. bu müjdeler, efrâdın cesaret ve kahramanlığını bir kat daha artırıyordu. hücum hazırlıklarının bu önemli dönemi esnasında sultan süleyman da askeriyle beraber olmaktan geri kalmıyordu. bir taraftan gedikleri kontrol için atım kahramanca surlar üzerine sürüyor, diğer taraftan ordûyı hümâyuna muzafferiyet yolu meydana getiren bu gediklerin iyi niyetle açılmış bulunmasından dolayı ibrahim paşa'ya memnuniyetini beyan ediyordu.

    müdafaa tarafı ise, osmanlıların bu faaliyetlerinden niyetlerinin ne olduğunu anlamışlar, bu amacı elde edememeleri için bütün gayretlerini ortaya koymaktan geri kalmamışlardı. müdafaa kumandanlarının en tecrübelilerinden bir olarak görülen johann katzianer ile pavle bakic, müteaddit huruçlar icra ederek cesaretlerini ortaya koyuyor, osmanlıların müthiş tedariklerine karşı maiyetlerindeki efrâda cesaret numuneleri gösteriyorlardı. hatta bunlar semendireli mehmed paşa fırkasına karşı yaptıkları huruç esnasında bir nefer esir etmişlerdi. bu neferi son derece azap ve ızdıraba maruz bırakarak son hücumda muvaffakiyet elde edilemediği takdirde sultan'ın muhasarayı kaldırmak niyetinde bulunduğunu neferden haber almışlardı.

    14 ekim cuma günü muhasaranın son günü osmanlı ordugâhında büyük bir hareketlilik görülüyordu. bir taraftan toplar uygun noktalara yerleştiriliyor, diğer taraftan hücum kolları merdivenler vesâire ile son taarruz için hazırlanılıyordu. o gün sabaha doğru bütün asker, ibrahim paşa ile diğer beylerbeyleri maiyetinde oldukları halde kesin hücum icrasma hazırlandılar. efrâd arasında başarısız olunacağına dâir kanaat hâsıl olduğu görüldüğünden bütün kumandanlar, efrâdın kahramanlığını teşvik edecek nutuklar ifade ederek, efrâdın dini gayretini, fıtrî kahramanlığını pekiştirdiler. evvelâ büyük bir gedik açmış ve şehre bu gedikten girmek gerektiğinden kärntnertor kapısı civarında tanzim eyledikleri iki lağımı ateşlediler.

    fakat savunmacılar burgtor kapısı civarına yapılmış olan lağımı keşfettiklerinden bu taraftan gedik açmaya muvaffak olamadılar. osmanlıların hücum mıntıkası karşısından başkumandan nicholas salm ile solda von reischach bulunuyordu. hatta nicholas salm, lağımlardan sıçrayan bir parçayla kalçasından yaralanmış, komutasında bulunan kuvvetleri teşvik etmekten yine de geri durmamıştı. osmanlılar lağımları ateşler ateşlemez seri bir hareketle ileri atıldılar. fakat bu son hücum yeteri derecede şiddetli olmadığından kesin bir surette ilerlemeyi başaramadılar. düşmanın sabırlı ve dayanıklı karşı koymalarına metanetle göğüs gerdilerse de surları geçmeye bir türlü muktedir olamadılar.

    kanunî sultan süleyman bu hücumun da muvaffakiyetle neticelenmediğini görünce beyhude telefât vermemek için kıtaatın geri çekilmelerini emretti. böylece bu nihâi çarpışma da akım kalmış oldu. 80 metre uzunluğunda açılan bir gediğe karşı icra edilen bu taarruz esasen o derece kesin bir azimle yapılmış olmasına rağmen osmanlılar ancak 750 kişi kayıp vermişlerdi. fakat öğleye doğru osmanlı ordugâhında bir hareketlilik görülmeye başladı. bu faaliyet akşama kadar devam etti. gece, karanlık bir örtüyle gökyüzü kaplanmaya başladığı esnada ordugâhtan çıkan müthiş gürültüler etrafı dehşet içinde bıraktı.

    osmanlılar geri çekilmeye karar vermiş ve civarda bunan yerleri tahrip etmeye başlamışlardı. kanunî sultan süleyman o ana kadar meydana getirilen hasarları ferdinand'ı cezalandırmak için kâfi görmüş, ordunun budin üzerine çekilmesi için gerekli emri vermişti. dünya tarihinde daha doğrusu avusturya tarihlerinde bir dehşet sahifesi meydana getiren bu kahramanca teşebbüs esnasında osmanlılar 20.000 kişi kayba uğramışlar, sağlam surlar gerisine çekilen müdafaa kuvvetleriniyse 20.400 kişilik bir telefata uğramışlardı.

    *viyana muhasarası 20 gün devam etmiştir. bu müddet zarfında icra olunan müteaddit hücumlar esnasında osmanlılar ancak 20.000 telefat vermişlerdir. kantemir bu telefatın 80.000, istvánffi 20.000, andre luis 10.000, kupelwieser 50.000 olduğunu beyan etseler de müverrihin müdafaa kuvvetleri hakkındaki fikirlerini bu konuda da esas ittihaz eylediklerinden telefat hakkında verdikleri bu malumata itimat asla caiz olamaz.

    osmanlı ordusunun istanbul'a geri dönüşü
    ekim ayının 12. günü ordû-yı hümâyunda ricat hazırlıkları görülmeye başladı. osmanlıların bu hareketi savunmacıları büyük bir sevince gark etti. akşama doğru viyana dahilinde top sedaları, şevk ve sevinç sesleri etrafa yayılmaya başladı. ekim'in 16. günü osmanlı çadırları gözlerden uzaklaştığı esnada st stephen kilisesi'nde bir dua okuma merasimi yapıldı. bu dua esnasında kiliselerin bütün çanları tek bir ses olarak viyana havalisini velveleler içinde bıraktı. osmanlıların üst üste gelen hücumları o derece dehşete sebep olmuştu ki, sevinçten ne yapacaklarını şaşırmışlardı. hatta ferdinand'ın sefirlerinden buschbeck, osmanlı muhasarasından kurtulan viyana'nın, muhasaranın kaldırılmasını müteakip ahvâlini tasvir ettiği sırada şu suretle hislerini şöyle beyan etmişti:

    "karşımızda bulunan hasım kendimiz gibi değildi. karşımız da bulunanlar türklerdi. gayyûr *, mahir, kanaatkâr, muntazam, meşâkk-ı seferiyyeye mütehammil, ta'biye de mâhir, hidemât-ı 'askeriyye meta'abına alışmış askerlerdi. onlar bu gibi evsâf-ı celîle sayesinde muzafferiyetler kazanmışlar, birçok hükümetler arasından tarik-i galibiyet açmışlar, iran hududundan itibaren bütün memâliki kabza-i teshire almışlar, viyana'yı silah satvetleriyle * tehdit eylemişlerdi."

    osmanlı ordusu viyana önlerinden çekildiği esnada şehirde bulunan kumandanlar osmanlı ordugâhının perişan olmuş enkazı üzerine boğazlanmışçasına 17 ekim'de bir saldırı yapmışlardı. üç gün sonra 20 ekim'de krems'te bulunan pfalz kontu friedrich ile ferdinand tarafından tedarik olunan askerler, korkak bir şekilde şehre dahil oldular. şehir dahilinde inzibat temin olunur olunmaz ferdinand'a bir mektup göndererek osmanlı ordusunun geriye döndüğünü haber verdiler. ordû-yı hümâyun ricat hareketine muntazam bir surette devam etti. kanunî sultan süleyman, osmanlı efradının sebat ve tahammülünden fevkalade memnun kalmış olduğundan bütün birliklere biner akçe atiyye-i seniyye tevzi ettirdi. sultan, osmanlı askerlerini bu suretle taltif ederek leitha suyundan geçtiği esnada, vezir-i azam ibrahim paşa wienerberg'de mevkisini tutarak ordû-yı hümâyunun ricatını himâye eyledi. yine bu esnada viyana'dan murahhaslar gelerek esir mübadelesi teklifinde bulundular. osmanlılar bu teklifi kabul etti.

    *frederich'in krems'de bulunması viyana'nın müdafaası için vakiâ o derece bir ehemmiyete hâiz değildi; fakat frederich osmanlıların muhasarası hengâmında maraschke ve tolnerfeld cihetlerine icra olunan akınlara mâni olmak ve savunmacılara bu suretle hizmet etmek istemiştir.
    *"hazret-i padişah âtıfetnişânın kulları yanında merhamet ve şevkatleri der yayı temevvüc eduh mukâbele-i hidmetde yeniçeriye biner akçe inûm ve ihsan buyurub"
    *bu konudaki müzakerenin iyi hüsn-ü niyetle neticelenmediğini beyan ediyorsa da peçevî şöyle beyan ediyor: "kaleden bir kafir çıkub hazreti hüdâvendigâr'dan istimân * * edip mahbûs olan müselmanları salıverdiler." padişah dahi viyana'dan alınan 60 esiri azât ettiler. yabana tarihçilerin eserlerinde bu 60 esir 60.000 kişi olarak gösterilmektedir. hatta esirler arasında bulunan christian sardelic de iltifat-ı padişahiye mazhar olarak salıverilmiştir.

    ordû-yı hümâyunun istanbul'a dönmesi ordû-yı hümâyun ricat hareketini icra eylediği esnada da düşman zahmet vermekten geri kalmıyordu. hatta ordû-yı hümâyunun geçeceği geçitlerin hemen hepsini tutmuşlar, şiddetli kış ortasında rahatsız edici bir surette vukua gelen yürüyüşleri bu durum bir kat daha zorlaştırmıştı. kanunî sultan süleyman bu mahzurun ortadan kaldırılmasını müzakere için bir meclis toplanmasını emretti. bütün vezir ve komutanlar bu konudaki fikirlerini beyan eyledikten sonra hudut beylerinin kahramanlarından kasım bey, yeterli miktarda akıncıyla düşman memleketini târâc etmenin * ve düşmanı canını koruma endişesine düşürerek ordunun yürüyüşünü bu suretle kolaylaştırmanın daha uygun olacağını söyledi. kasım bey'in bu kahramanca teklifi memnuniyetle kabul edildi.

    derhal 12.000 akıncı kahramanı kasım bey maiyetine verilerek ederek almanya hudutlarına, avusturya dağlarına doğru ilerlemeye başladı. viyana civarına ayrılan bir müfreze, fischamend, schwechat, ebreichsdorf, simmering, st marcus, mauer, brunn *, schönbrunn, ottakring ve döbling şehirlerini talan ettikleri gibi baden şehrini ve daha sonra günther amedore ve t. kirschen, reisenberg, gleisdorf ve lübbersdorf şehirlerini tahrip ettiler. bir müfreze de lübbersdorf'tan ayrılarak pottenstein, altenmarkt *, kleinmariazell, kaimberg ve hainfeld üzerinden wilhelmsburg, höchstadt ve kirchberg'e kadar ilerledi. sonra kuzey taraflarına st pölten, kirchstetten ve pyhra taraflarının hasara uğratarak melk hududuna, buradan da 6000 kişi kuvvetinde olduğu halde inn nehri vadisini takip ederek salzburg'a ve daha sonra innsbruck ve daha güneydeki şehirlere kadar gittiler.

    hatta avusturyalıların osmanlı akıncılarına "reiner ondebrener" yani "koşucu ve yakıcı" namını verdiklerine ve innsbruck'un güneyindeki ovayı "branerfeld" yani "akıncı ovası" olarak adlandırdıklarına bakılırsa, kasım bey maiyetindeki akıncı müfrezelerinin buralara kadar ezici kuvvetlerini hissettirmiş oldukları anlaşılır. kasım bey müfrezesi, styria dağlarının ortasında iz bırakan fedakârlıklar ortaya koydukları esnada diğer bir kol wadelhoffen'dan geçerek ybbs'den geri çekilmiş, sonra wiener neustadt önüne gelerek mihaloğlu maiyetindeki müfrezeyle birleşmiştir.

    muhasara esnasında wiener neustadt, klosterneuburg ve regensburg civarını talan eden bu akıncılar, ordunun ricatı esnasında faydalı hizmetlerde bulunmaktan da geri kalmamışlar, ordû-yı hümâyunun selameti uğrunda kanlarının son damlasını styria vadilerinde akıtmışlardır. kasım bey'in liderliğinde kahramanlıklarla dolu olan bu akınlardan pek yararlı neticeler elde edilmiştir. düşman bununla beraber mallarının muhafazası derdine düştüğünden ordû-yı hümâyun suhûletle yürüyüşüne devam etmiştir. ekim ayının 17. günü otâğ-ı hümâyun simmering'den kaldırıldı ve leitha nehri civarına vâsıl oldu. birkaç gün sonra ibrahim paşa da ordû-yı hümâyuna katıldı. yağmurlar şiddetle devam ediyor, yollar geçilmez bir hâle geliyordu.

    nehir kâmilen taşmış, etraf bataklıklar içinde kalmıştı. at, eşek ve develer bu çamurlu araziden geçmeyi bir türlü başaramıyor, ordu erzak ve zahire azlığından büyük zorluklarla karşılaşıyordu. bu olumsuzlukları bir de şiddetli bir kar fırtınası takip etti. macaristan ovaları yağan karın fazlalığından bembeyaz kesildi. osmanlı ordusu bu kar fırtınaları arasında, bu bembeyaz sahralar ortasında kahraman bir ordu vakarıyla ilerliyor, azamet ve vakarlığını viyana surlarına kadar ilerlemekten kaynaklanan kahraman bir gururla yürüyüşüne devam ediyordu. ordû-yı hümâyun bu şiddetli kasırgalar, bu müthiş boralar içinde mosonmagyaróvár şehrine vâsıl oldu. toplarla cephâne arabalarının bir kısmı yollarda bırakılmış olduğundan geriye kalan parçaların buradan ileri götürmek mümkün olamadı.

    pargalı ibrahim paşa birkaç gün sonra mosonmagyaróvár'a vâsıl oldu ve geriye kalan topları gemilere bindirdi. diğer ağırlıkları ateşe vererek ordunun çekmekte olduğu zahmeti bu suretle hafifletti. harp gemilerinden birçoğu bratislava önünden geçerken düşman ateşine hedef oldu. ekim'in 20. günü kanunî sultan süleyman raab civarına vâsıl olarak ibrahim paşa'nın orduya kavuşmasını bekledi. ordudaki bu nevî sıkıntılar ve meşakkatler üzerine inzibatın bozulması, ibrahim paşa'nın şiddetli tedbirler almasına sebep oldu. ekim'in 25. günü sultan süleyman ordusu budin'e vardı. zapolya tarafından fevkalade bir hürmetle karşılandı. 28. günü peşte'de debdebeli bir divân-ı hümâyun kuruldu.

    zapolya'nın ve daha doğrusu macarların mevcudiyetlerinin temini için yapılan bu sefer-i hümâyunu, zapolya'ı derin bir minnettarlık hissine gark etmiş olduğundan, zapolya büyük bir hürmetle yapılmış olan seferi tebrik etti. ordû-yı hümâyun budin'den ayrılmadan önce, zapolya'nın istirhâmı üzerine macaristan'ın en eski bir krallık tacı olan krona, ibrahim paşa tarafından zapolya'ya verildi. ibrahim paşa zikredilen tacı pierre prenny ve louis gritti vâsıtasıyla zapolya'ya gönderdi. osmanlı ordusu budin'den ayrılıp tuna nehrini geçerek 7 gün sonra 6 kasım'da petrovaradin'e vardı. sonra kasım'ın 10. günü belgrad'a, 16. günü de dersaadet'e gelerek birinci viyana kuşatması'na bu suretle son verildi.

    sonuç viyana muhasarası, osmanlının askeri büyüklüğünü tam olarak ortaya koyan meşhur muhasaralardan biridir. askeri tarihimizde unutulmaz ibretli bir hatıra bırakan bu meşhur muhasara 20 gün devam etmiş, bu müddet zarfında vukua gelen huruç ve taarruzlar esnasında osmanlılar 20.000, avusturyalılar 2400 nefer telefata maruz kalmışlardır. viyana muhasarası kale muhasaraları tarihi bakımından özel bir ehemmiyete haizdir. lağım ameliyatlan bu meşhur muhasara esnasında başarıyla yürütülmüş ve topçu ateşleri faydalı bir surette yerine getirilmiştir.

    bilhâssa topçu ateşi ve lağımların tesiriyle surlarda gedikler açtıktan sonra genel hücum icra etmek, hendek dışında ise hane enkazlarından istifade ederek muhasarayı süslemek gibi döneminde yapılan kale muhârebelerinde de uygulama alanına konulan usulleri, bu muhasara esnasında yeniden ortaya koymak suretiyle tatbik edilmiştir. surlar üzerine osmanlı bayrakları dikmek gibi osmanlı kahramanlık göstergesinin yerine getirilmesiyse, bu meşhur muhasaranın seçkin misalleri arasında yerini almıştır. viyana muhasarasında başarısızlığı getiren sebeplerin başında, yolların müşkülatından viyana istihkâmlarının düşmesi için hazırlık görüşmelerinde yapılan mülakatlarının neticesi olarak büyük çapta topların getirilmemesi, kış mevsiminin olanca şiddetiyle hüküm sürmesi sayılabilir.

    büyük çapta topların getirilmemesi, gediklerin seri bir surette ve muntazam olarak açılamamış olması bütün taarruzların sonuçsuz kalmasına ve ordunun büyük kayıplara uğramasına sebep olmuş, şiddetli kış mevsimi ise fertler üzerinde menfî bir tesir ortaya çıkarmıştır. o derecedir ki fertler 20 gün devam eden bu mühim muhasara esnasında erzak ve yiyecek bulmakta çok zor durumlara düşmüş olduğundan senelerden beri osmanlı ordusunda değişmez birer kural haline gelen tertibat usullerinin bozulmaya yüz tutması, fertlerin bu inzibatsızlığının muhasara hareketinin başarısız olmasında diğer bir sebebi teşkil etmesine neden olmuştur.

    *burada verilen 2400 kişilik kayıp dizgi hatası sebebiyle yanlış olarak eserde yer almıştır. ahmed refik kendisi de eserin 119. sayfasında ordumuzun kaybının 20.400 kişi olarak ifade etmiştir. tarihi kayıtlar da kaybımızın 20.000 kişi dolaylarında olduğunu ortaya koymaktadır.

    bazı yabancı müverrihler, viyana muhasarasının başarısızlığını vezir-i azam ibrahim paşa'nın hatalı stratejisinin eseri olmak üzere kaydediyorlarsa da bu rivayetin kesinlikle gerçekliği yoktur. zaten kadîm osmanlı tarihleri, her türlü tarafgir şâibeden uzak olarak bütün vakaları sarih bir biçimde nakil ve rivayet ettikleri halde, muhasaranın sonucunu müteakip ibrahim paşa'nın bu suretle hareket ettiğine dâir zikredilen tarihî eserlerde de hiçbir kayda rastlanmaz. aynca bu konudaki rivayetler, muhasaranın iyice tahkik edilmemesi noksanından ileri gelen bir yanlışlıktır. zaten hammer ve daha diğer müverrihler bu gibi rivayeti katiyen tekzip ediyorlar. hâlbuki ibrahim paşa gerek muhasara esnasında, gerek muhasaradan sonra fevkalade kahramanlık numuneleri göstermiş, ordû-yı hümâyuna ibrâz eylediği sadık ve faydalı hizmetleri kanunî sultan süleyman'ın şahsî memnuniyetini kazanmasına vesile olmuştur.

    *"sultan süleyman'ın viyana'yı zabt edememesinin sebebi, erzakın kifayet miktarda bulunmaması, askerin iaşesi gayr-i mümkün olması, osmanlı sefaininin ferdinand'ın kumandanlarından saloy tarafından pressburg'da * zabt edilmesi, sultan süleyman'ın muhasara toplarını getirmemesidir." general horvath jeno, macar hudi.
    *sultan süleyman, "ferdinand viyana'da olmadıktan sonra muhasaraya niçün devam edeyim" dedi.

    viyana muhasarası avusturya kralı ferdinand'ın budin'i alması ve zapolya ile harp etmesinden dolayı macarların hukukunu himâye ve ferdinande tedip maksadıyla yapılmış bir seferden ve daha doğrusu osmanlı ordusunun büyüklüğünü göstermesine istinaden teşebbüs edilmiş zafer tecrübesinden başka bir şey değildir. aslında muhasaraya bir müddet daha devam edilmiş olsa, şehrin tam bir suhûletle fethi imkan dahilindeydi fakat erzak vesâirenin noksanlığı ordunun intizamsızlığına sebep olmuştu. bilhassa "gartekrârı asâkir vâsıtasıyla emr-i cezâ kemâ-yenbağî icra kılınmış olduğundan viyana'da mahbûs bulunan üserâ-i islâmiyyenin sebilleri tahliye kılınmak ve macar kralına taarruz olunmak üzere mahsurînin vuku bulan niyaz ve istid'âları mevkî-i kabulde vâki" olduğundan sultan süleyman muhasarayı kaldırmayı uygun görmüştür.

    bunun neticesi olarak da ordû-yı hümâyunun muntazaman ricat etmesini emretmiştir. bunun için viyana seferi her iki taraf için de kesin bir netice elde edilemeden bitmiştir. osmanlılar, hasımlarına karşı ezici kuvvetlerini kullanarak arzu ettikleri şartları kabul ettirmeye muvaffak olamasalar da viyana savunmacıları gayret ve fedakârlıkları nispetinde hiçbir netice de elde edememişlerdir. hatta avusturyalılar, askeri kuvvet ve kudretlerini intizam ve muhafaza etmiş olan osmanlı ordusunun az bir zaman sonra avusturya toprağına yeniden ezici kuvvetleriyle pây-endâz olacağına * emin olduklarından hem gerekli hazırlıkların yapılması için vakit kazanmak, hem de yeterli askeri kuvvet ve birçok istirhamlarla macaristan'ı osmanlılardan sulhen talep eylemek için muhasaranın bitmesini müteakip dersaadet'e bir sefir göndermişlerdir.

    binaenaleyh osmanlıların bu önemli sefer esnasında manen düşmana karşı büyük bir muzafferiyet elde etmiş oldukları zikredilen beyanatlarla sabittir. düşmanın bu suretle hareket etmesine, osmanlıların kuvvet ve askeri yönlerini bilhassa icra-i tesir etmiş olmasına hiç şüphe yoktur. osmanlıların o zamanki askeri gücü, ordularının nizam ve mükemmeliyeti etrafa dehşet vermiştir. ordu kumandanlarının mahareti fertlerin harp meşakkatlerine tahammülü, düşman ateşine karşı fedakârlıkla ileri atılmaları, komşu hükümetler üzerinde manevî kuvvetlerini sarsacak bir tesir meydana getirmişti. osmanlıların askeri toplanma stratejisinde maharetleriyse zafer kazanmada sağlam bir esas teşkil ediyordu. osmanlılar, eski seferlerde olduğu gibi bu önemli sefer esnasında da harekât hedefine varmak için en mühim hudut harekâtların takip etmişlerdir.

    gerilerinde düşman kuvvetlerinden hiçbir güç bırakmamak için budin ve daha birçok ehemmiyetli kaleleri birer birer almış ve dönüş güzergâhlarının güvenilir bir halde yürüyüşler yaparak viyana'yı hiçbir taraftan taciz edilmeden muhasara etmeye muvaffak olmuşlardır. o derecede ki, viyana civarında pfalzgraf kontu frederick maiyetindeki kuvvetler, muhasara ordusunun harekâtını taciz için hiçbir nümayişe teşebbüs edememiş, osmanlı akıncılarının seri çarpışmalarına karşı koymak için gerekli önlemlerin alınmasıyla meşgul olmuşlardır.

    fakat düşmanın osmanlılara karşı hiçbir manevra yapamayarak sadece kuru bir metanet ile mutlak bir müdafaa etmesinin sebeplerini, en ziyade avusturya ordusunun teşkilâtında, avusturya ordusu fertlerinin talim ve terbiyesinde aramak gerekir. avusturya ordusu zikredilen asır esnasında osmanlı ordusuna nazaran gayr-i muntazam ve iptidai bir haldeydi. orduda istihdam olunan askerlerin büyük kısmı yabancılardan ve bilhassa ücretli askerlerden meydana gelmekteydi. gerçekte bunlar cesaret ve sebatta tabiî fıtratlarını göstermekte olsalar da bunların sayısını artırma ve muhafazası için paraya ihtiyaç vardı.

    halbuki avusturya'da en ziyade bulunmayan bir şey varsa, o da paraydı. hükümet harp yapmak için gerekli olan parayı bulup da kıtaatı toplayıncaya kadar pek çok vakit geçer, o zaman osmanlı öncü kuvvetleri avusturya'nın kalbine kadar dâhil olmuş bulunur, avusturyalılar memleketlerini müdafaaya vakit bulamadan zafer kazanmaya tesir edecek pek çok menfî durum ortaya gelmiş olurdu. efrâd yani fertler, paralarını zamanında alamadıkları takdirde her türlü hissiyât-ı vatan pervaneyi ferâmûş ederek * silah altından kaçarlar, âlî memleket menfaatlerini şahsî çıkarlarına fedâ ederlerdi. daha doğrusu napolyon'un: "harb para, yine para, yine para!" gerçeği avusturya'da tatbik yerini tam anlamıyla bulan bir düstur-u hakikatten başka bir şey değildi.

    avusturya ve daha başka hükümetler ordusu bu gibi ilmî durumlar ve eksik teşkilatlar içinde bulundukları halde osmanlı ordusu teşkilatının mükemmelliği, efrâdının padişaha ve vatanlarına sevgileri, gaza faaliyetlerine iştirakleri ve zaferler kazanma gibi elzem askeri hususiyetleriyle donatılarak islam dirliğini fert riâyeti sayesinde, askerliğe numune olacak mükemmeliyetler ortaya koyuyorlardı. ferdinand ise ordû-yı hümâyunun bu kuvvet ve muhteşemliğini pek acı tecrübelerle takdir etmiş olduğundan viyana muhasarasının bütün dehşetlerini müteakip âsitân-ı süleymani'ye iltica eylemiş fakat yine birçok seneler memleketini osmanlı ordusunun muzaffer kuvvetleri altında ezilmesinden kurtaramamıştır.

    viyana seferi, irken münasebet ilişkileri bulunan macarlarla osmanlılar arasındaki ırkî bağlantılara ve dostane münasebetlerinin bir tarihî kanıtıdır. osmanlılar, avusturya nüfuzu altına girmemek, lisan-ı hürriyetlerini, millî mevcudiyetlerini ve şerefli geçmişlerini muhafaza etmek için senelerden beri kan döken, hürriyetlerini ve canlanı feda ederek korumaya muvafık olan macarların en cengâver, en candan bir hâmisi olmuşlar, fıtraten hâiz oldukları hasletleriyle her türlü müşkülata göğüs gererek tam iki defa viyana surlarına dayanmışlardır. bilhassa macaristan'ı baştan başa tarumar ettikten sonra macarların tek düşmanı olup osmanlı kuvvetlerinin azameti karşısında viyana surları gerisine iltica eden ferdinand ordusuna şiddetli bir darbe-i tedip vurduktan sonra budin sahralarında bir saltanat-ı civanmerdane * ile zapolya'ya macar kraliyet tacını giydirmişlerdir.

    daha doğrusu “biz, muhâfaza-i hukuk ve haysiyetiniz içün viyanalara kadar gitdik. düşmana şiddetli bir darbe-i tedip urduk. işte bu da tâc-ı kraliyeniz. aramızdaki münasebet-i cinsiye ve revâbıt-ı samîmanenin bir nişanesi olmak üzre sizi hakk-î muzafferiyetimiz olan bu memlekete kral nasb idiyoruz" beyanatını imâ edecek bir satvet-i celile ortaya koymaları, macarlarla osmanlılar arasındaki dostane bağların ve samimi münasebetlerini ilelebet payidar edecek kahramanlıklardan biri olarak sayılabilir. viyana seferinin önemini diğerlerinden ayıran bir diğer özelliği de, pek büyük oranda yapılan osmanlı alanlarıdır.

    avrupa'nın iç noktalarına kadar ilerleyerek etrafı dehşetler içinde bırakan bu akınlar, bazı müverrihlerin rivayetleri suretiyle, sırf ganimet elde etmek ve gittikleri beldeleri tahrip etmek maksadına mebni icra edilmeyip, ordû-yı hümâyunun geri dönüşünün güvenliği ve aslında kazanılmış olan bir seferin başarıyla sona ermesi için yapılan askeri harekâtlardan sayılabilir. sultan süleyman'ın ordusu viyana muhasarasıyla meşgul olduğu esnada düşmanın kont friedrich ve kral ferdinand maiyetinde bulunan ve krems * şehrinden fırsat kollayıp şehre girmelerini engelleyerek, civar hükümetlerden yardım kuvvetlerinin yetişmesine mâni olmak, aynı zamanda muhasara ordusuna erzak ve yiyecek tedarik etmek ve daha doğrusu "harp harbi besler" kaidesine riayet eylemek için hudut beylerinden mihal-zâde maiyetindeki akıncı müfrezesiyle viyana civarına müteaddit akınlar icra edilmiş, ordunun serbest bir surette muhasara harekâtına devam etmesi uygun bir şekilde yerine getirilmiştir.

    özellikle ordunun muhasarayı kaldırmasını müteakip almanya ve avusturya içlerine doğru icra olunan akınlar, askeri tarihte misline tesadüf olunamayan cesaret ve fedakârlıklar ihtiva eden faaliyetlerle doludur. osmanlıların üstün kahramanlıkları ve vatan muhabbetlerini ispat eden bu cesur hareketler, 1860'da amerika generalleri, 1877'de de gorgo, rus-japon seferi'nde miçenko tarafından icra edilen akınlar gibi askeri bir stratejiye dayanmaktadır. bilhassa bu durum ordunun galibiyetini temin ve selameti namına pek büyük bir vatanperverliğe şahitlik eder. osmanlıların bu akınları icra etmelerine diğer bir sebep de, müdafaada bulunmuş bir tarafla muhasarayı kaldıran taraf ordusuna karşı hasmın tacizlerde bulunmasını önlemek ve ordunun dönüş harekâtını zor bir durumdan kurtarmak içindir.

    osmanlı ordusu şiddetli kış sebebiyle muhasarayı kaldırıp budin'e doğru ricat eylediği esnada düşmanın bazı kuvvetleri ordunun kullanacağı geçitleri tutmuş, osmanlıların harekâtını sekteye uğratmak istemişlerdir. sultan süleyman, bu mahzurun ortadan kaldırılması için harp müzakere meclisi toplanmasını emretmişti. bu harp meclisinde akıncı beylerinde kasım bey, düşmanı başka noktalardan sıkıştırmak ve ordunun geri dönüş harekâtının kolaylaştırmak için bu akınların gerekliliğinden bahsetmiş, o almış olduğu emr-i padişahı üzerine 12.000 osmanlı kahramanıyla bu müthiş akınları yerine getirmiştir.

    bu sebeple ki, kasım bey maiyetinde bulunan bu 12.000 kahraman, şanlı ordularının hareketinin selâmeti uğrunda içlerinden hiçbir fert kalmayıncaya kadar canlarını feda ederek styria dağlarına, inns membalarına, almanya içlerine girmişler, celadet ve hamaset namına icra eyledikleri kahramanlıklarıyla askeri tarihimize bir şanlı sayfa kaydetmişlerdir. bununla birlikte ordumuzun kahramanlık destanlarına bir yiğitlik manzumesi ilave ederek bin türlü müşkülât ve eziyet içinde, kanının son damlasını akıtıncaya kadar osmanlılık ve kahramanlık nâmına canlarını fedâ eden, styria ovalarında, viyana hudutlarında, almanya içlerinde şehit olan bu osmanlı kahramanlarını şanlı tarihimize uygun bir şekilde yâd etmeliyiz.

    faydanılan çeşitli kaynaklar:
    war and religion: an encyclopedia of faith and conflict [3 volumes] * * *
    ahmed b. lütfullah, sahâ'ifü'l-ahbaç ci-iii, matbaa-i amire, istanbul 1285.
    a magyar nemzet története t.v.
    afyoncu, erhan; sorularla osmanlı imparatorluğu, c iii, yeditepe yay., istanbul 2003.
    general schröder, viyana muhasarası.
    danişmend, i. hami; izahlı osmanlı tarihi kronolojisi i-iv, türkiye yayınlan, istanbul 1971.
    defter-i havadis der-zaman-ı süleymân han. nuri osmaniye, nu. 2259.
    dethier, osmanlılarda topçuluk.
    develioğlu, ferit; osmanlıca-türkçe ansiklopedik lügat, ankara 1978.
    gazavat-ı sultan süleymân han, ayasofya, nu. 3119/9.
    gaver, jul van; türkiye.
    hammer, j. tarih-i devlet-i osmâniye., geschichte des osmanischen reiches., wiens erste belagerung.
    hoca saadeddin efendi, tâcü't-tevârih, istanbul 1279.
    hoca saadeddin efendi, tacü't tevârih, c i-v, (haz. i. parmaksızoğlu), ankara 1999.
    huber, avusturya tarihi kretschmayr, heinrich; "viyana kapısında türkler", (çev. halit ilteber), batı dillerinde osmanlı tarihleri, istanbul 1971, s. 217-260.
    kul, ömer; 15-16. yüzyıllarda köprülü kazası (1453-1544), yüzüncüyıl üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü, (basılmamış yüksek lisans tezi), van 2000.
    kupelwieser, leopold; die kämpfe österreichs den osmanen vom jahre 1526-1537, (osmanlılarla avusturyalılar arasında muhârebât), wien, braumüller 1899.
    lavale de sable madeleine, türkiye, cii.
    lefaivre, albert; les magyars sous la domination ottomane.
    martens, allgemeine geschichte der turkenkriege in europa 1356/1812.
    mehmed neşri, kitâb-ı cihan-nümâ (neşri tarihi), (haz. f.r. unat-m.a. köymen), ttk yay., ankara 1987.
    montecocolli, hatırât, c iii.
    mustafa nuri paşa, netâyicü'l-vukuat i-ii, (yay. neşet çağatay), ankara 1979.
    mükremin halil, "müverrih ahmed refik", milli mecmua, s 39, istanbul 1341.
    feridun bey, münşa'ât-ı es-selâtin, ciii, istanbul 1274/75.
    örenç, ali fuat; yakın dönem tarihimizde rodos adası, (i.ü. sos. bil. enst. basılmamış doktora tezi), istanbul 2001.
    özcan, abdülkadir; "ahmed refik altınay", dia, c ii, istanbul 1989, s. 120-121.
    pakalın, m. zeki; osmanlı tarih deyimleri ve terimleri sözlüğü, c i-iii, milli eğitim basımevi, 2. baskı, istanbul 1972.
    peçevi ibrahim efendi, peçevi tarihi, (haz. b. sıtkı baykal), ankara 1992.
    paul pesel, viyana muhasarası.
    paul von rahm, viyana muhasara ve müdafaası.
    refik, ahmet; meşhur osmanlı kumandanları, istanbul 1335., bizans karşısında türkler, (haz. fahamettin başar), kitabevi yay., istanbul 2005, s. vii vd.
    reşad ekrem koçu, ahmed refik, istanbul 1938.
    rocoles, vienne deux fois assiégée par les turcs.
    roznak, marnek; serbest günş kraliyet şehri muhasarası, 1532, viyana 1789.
    solakzâde tarihi, (haz. vahit çubuk), ankara 1989.
    stoye, john; viyana kuşatması, (çev. selahattin atalay), istanbul 1983.
    süleymânnâme, esad efendi, nu. 2284.
    şemseddin sami, kamûs-i türkî, istanbul 1317.
    şimşirgil, ahmet; "kosova'da verilen kurban", tarih ve medeniyet, s. 50, mayıs 1998, s. 12-17., "söğüt'te doğan güneş", tarih ve medeniyet, s. 58, ocak 1999, s. 08-13., birincil kaynaklardan osmanlı tarihi, kayı, tarih düşünce kitapları, istanbul 2004.
    tarih-i ibrahim paşa (927-1049).
    tarih-i sultan süleymân.
    taufel, kari; viyana önünde osmanlılar.
    tevarih-i âl-i osman, anonim.
    tietze, a.; "ahmad rafik", e p i, 302-303.
    ukza, tarih-i devlet-i osmâni.
    ulrich, geschichte der ersten türkischen belagerung
    ulrich, viyana'nın ilk muhasarası tarihi.
    unat, faik reşit; hicrî tarihleri miladî tarihe çevirme kılavuzu, ttk yay., ankara 1940.
    uzunçarşılı, i. h.; osmanlı tarihi, i, ankara 1972.
    wagner, george; "osmanlı imparatorluğu ve avusturya", (çev. cemil ziya şanbey), türk kültürü araştırmaları, c iii-vi, ankara 1966-69, s. 269-289.
    yeno, ronai horvath; magyor hodi kronika.
    muhteşem süleyman'ın viyana kuşatması - ahmet refik
  • kuşatma videolarının sultanından yeni bir yapım: https://www.youtube.com/watch?v=q4ed2dvegmq
hesabın var mı? giriş yap