• eskişehirli olmama ve yıllardır önünden geçmeme rağmen anca bu gece gitmek nasip olmuş mekandır efenim.
    kafe olduğunu ise geçen sene öğrenmiştim.

    çok sevgili arkadaşım ege ile birer orta boy pizzayı mideye indirdikten sonra aklıma geldi ve benden yaşça büyük olan ege'ye kafeyle ilgili sorular sordum. en son "on sene" önce oraya gittiğini söyleyen ege ise hiç tekrar gitme taraftarı değildi. biraz onu tekrar götürme isteği, büyük oranda da merakım sayesinde bu gece yolunu tuttuk.

    kafe iki katlı.
    alt katı kafe- bar şeklinde kullanıma açılmış. her yer birbirinden ilginç, güzel posterler, enstrümanlar, aksesuarlar ile dolu. şöminesi var ve eğer isterseniz orada kumpir, sucuk ekmek vb. şeyler pişirip yiyebiliyorsunuz.
    masa-sandalyeler eski, dayanıklı ve bir o kadar da göze hitap ediyor. biz mutfağın önünde, köşedeki masada oturduk. bu arada mutfak amerikan diye tabir ettiklerimizden; içerde ne olup bittiğini görebiliyorsunuz. masamız camdandı ve camın altına çeşitli fotoğraflar serpiştirilmişti. misal, kedinin birinin kafasına bir fare çıkmış ve onu çekmişler. altında da "büyük riskler alın" yazıyordu. okudum, mutlu oldum.

    kafenin üst katı ise genelde sergi ve toplantılar için kullanılıyor. kapalı olmasına rağmen çıkıp gezdim ve birkaç marilyn monroe ile nazım hikmet posteri gözüme çarptı. ayrıca kafenin çeşitli yerlerinde atatürk posterleri de bulunuyor. ve bu posterleri genelde gülümseten, cesaret veren tatlı sözler süslüyor.

    bir de kafenin bahçesi var, elbette şu an kapalı soğuklardan ötürü. orada da kafenin sevgili köpeği "leidi" enikleriyle beraber yaşıyor. bahçeyi görmek amacıyla kapıyı açmamla beraber hepsi üstüme saldırdılar bugün. biraz canım yandı tırnaklarından ama o kadar enerji ve sevgi doluydular ki hiçbirine kızamadım. ha bu arada, enik dediysem hepsi bacağım kadar!

    kafede sanırım(görebildiğim kadarıyla) yalnız bir tane tuvalet var; uniseks elbet. ve en az evinizdeki kadar temiz. kare kare camları var tuvalet kapısının ve camlar aynadan. kapıyı açmaya çalıştığımda biraz duraksadım bu yüzden. lavabonun yanına da küçük bir yeşil tahta ve tozsuz tebeşirler koymuş kafenin sahibi sevgili mustafa abi. ben de önceki notu silip "ne mutlu gülmeyi, sevmeyi bilene!" yazdım. umarım okuyan mutlu olur.

    mustafa abi burayı 76 senesinde açmış. ağzının tadını bilen eskiler için gayet bilindik ve lezzetli bir mekan. üstelik herkesi de öyle kabul etmezmiş mustafa abi. zaten orayı evi gibi görüyor, herkesi kabul etmesi abuk olurdu. unutmadan, menüleri de çok sevimli notlar içeriyor buranın. kapağına kafenin sadık köpeği "leidi"nin fotoğrafını koymayı da ihmal etmemişler.
    ve ilginç bir nokta, bu kafenin bir kasası -yok-!

    eğer ki tıpkı benim yaptığım gibi "ben buraya daha önce hiç gelmedim, merak ediyorum" şeklinde dalarsanız, "buyrun dolaşın, oturun. bir şeyler içmek zorunda da değilsiniz" şeklinde bir karşılık alabilirsiniz.

    velhasıl, güzel, samimi bir dizayn, hizmet istiyorsanız, sakin yerleri seviyorsanız, müziğe ilginiz varsa bir uğrayın derim. benim kadar geç kalmayın ama sakın!
    unutmadan da ekleyeyim, biz birer kadeh kırmızı şarap içtik. yanında da mustafa abinin ikramı siyah üzümlerden yedik. tatlı muhabbeti de eklersek içine küçücük bir meblağ ödedik.
    geçirdiğimiz vaktin kalitesi ve zevki ise pahabiçilmezdi!
  • camekanında "içeride öcü vaaaarr!" yazan , bardakta mısır satma kervanına katılan eskişehir'in bir kafesi.
hesabın var mı? giriş yap