• görünce madem çiminiz bu kadar kıymetliydi, ekmeseydiniz diye düşündüğümüz uyarı yazısı. üstelik kaba da.

    sağdan soldan gelen maillerde bolca rastlanan “yarın çok güzel”, “yaşama sevinci”, “gülümsememiz el çırpmalı”, “çocuk gözüyle hayat”, “sevgi çitlembiği” tadında naif bir yazı yazalım bakalım. hem zarif olsun hem de doğru mesaj versin.

    çim, yürümeyi yeni öğrenmiş bir çocuğun her üç acemi adımından sonra kahkahalarla üzerine yuvarlanacağı eşsiz bir halıdır.
    çim, ilkokula giden abinin pancar gibi olmuş yanağı, arkadaşlarıyla üzerinde güreştiği minderdir
    çim, liseli ablanın yaz sıcağında ayakkabısını çıkarıp, ıslak ıslak üzerinde yürüdüğü serin kumsaldır
    çim, üniversiteli abinin elinde kitap üzerine yatıp, hem ders çalıştığı hem de binbir türlü şey düşündüğü yataktır
    çim, yürümeyi yeni öğrenmiş çocuğunun kendine doğru düşe kalka gelişini gururla seyreden bir annenin oturduğu dünyadır
    çim, bütün gün ofisinde toz ve sigara soluyan babanın, üzerine yattığında burnuna kokusu gelen topraktır
    çim, pazardan dönmüş babaannenin, çıplak ve yorgun ayaklarını sıcak sıcak ovalayan güneştir
    çim, üzerine oturup bir ağaca yaslanan dedenin, okşadığında memleketini hatırladığı tarladır
    çim, genç sevgililerin üzerine uzanıp, gelecekle ilgili hayallerini konuştukları buluttur
    lütfen çimlere basınız.

    (bkz: batna ciladır corba)
  • türkiyenin tek çevre politikası... o da yanlış... herkes bilir ki çimlere basıldıkça büyür, gürleşir.
  • bu faideli uyarı "basmayınız" kısmındaki birkaç harf silinince zıddı anlama bürünür; hatta düpedüz emir halini alır.
    gelin uygulamalı olarak yapalım birlikte; "basmayınız" kelimesini oluşturan yapışkan harflerden önce "m" kopartılır, ardından ise "nız" kısmı.
    sonuçta ne kaldı elimizde? okuyun bakalım bi : "çimlere bas ayı"
    - peki abi, emredersin.
  • mantıksızlığın dik alası.

    çim gibi güzel yeşil bir görüntü veren ama su ihtiyacı çimin 10'da biri kadar olan bir sürü bitki türü var. *****
    çimin ise bunlara karşı tek artısı basılabilir oluşu. eğer basılmaması gereken bir mekansa oraya zaten çim ekme, boş yere su da israf etme.
  • her yere beton döküp bütün insanları sert zeminlerde yürümeye, oturmaya zorlayan; yeşili ise sadece izlemek için tasarlanan bir obje olarak gören zihniyetin cümlesidir. karşı villanın bahçesindeki çimin üzerinde değilsem, parklar kamusal alan ise ve o kamusal alan bana ait ise "ister basarım ister basmam" diye cevap yapıştırmak gerekir.
  • doğaya değer veren yöneticilerin sorumlu olduğu hiçbir park ya da bahçede göremeyeceğiniz uyarı. çünkü doğayı seven biri, doğayı sadece seyretmek değil yaşamak da ister. yani çimin varlık nedeni sadece görüntüsü olmamalıdır. ayrıca çimlere basmak, oturmak, yatmak, üzerinde oyun oynamak hatta tepinmek ona zarar vermez. hatta faydalıdır bile. çime zarar veren şeyler farklıdır. mesela, çim üzerindeki “çimlere basmayınız” levhaları hem çimlere zarar verir hem de görüntü kirliliği yaratır, özellikle eğri büğrü ve paslı olanlar. ayrıca sivri topuklu ayakkabı veya üzerinde eşek bulunan nallar da çimler için iyi değildir tabii, ama çime basmaktan kastedilende bunlar değildir. en önemlisi, çim bakımını(ekme, sulama, presleme, gübreleme, biçme, vs) beceremiyorsanız, hiçbir zaman güzel bir çiminiz olmaz, sizde suçu çimde oynayan çocuklara atarsınız. bir de kestirme olduğu için yoğun yaya trafiği olmuş yerlerde çimeni kurtarmanın çaresi yoktur. böyle yerlere kesme taştan patika yapmak şık ve tek çözümdür. çimlere, hele de ıslaksa arabayla basmak... hele bir de patinaj yaptırmak... evet işte bu gerçekten ayıp, günah ve yazıktır; basan hödüktür. çimlere basmayınız tabelasını zevkle odun niyetine kullanabilirsiniz.
  • üst düzey bir yetkilinin" lütfen çimlere basınız" diyerek, saçma yasağı dile getirdiği motto..çimene basılmayacaksa o çimen neden vardır,yaşamayı bilmeyen, sadece karşıdan seyreden bir populasyonun düşünmeden sözde uyduğu yasak.
  • bi de çimleri konuşturan versiyonları vardır; "beni ezme", "de get yoldan yürü" gibi.
    hemen evimin önündeki parktakilerden bitanesi -abartmadan- : "bana vereceğiniz zarar, çocuklarınızı sakatlar"*
  • türkiye sınırlarında daha caydırıcı olması amacıyla lütfen mayınlara basmayınız tabelası ile değiştirilmesi gerekli tabela ve içindeki yazı. araya cidden de bir-iki mayın yerleştirmek gerek ki ciddi olduğumuz anlaşılsın.
  • özel mülkiyetin ve kamu binalarının önündeki alanlarda çim yetiştirme fikri orta çağın sonlarına doğru fransız ve ingiliz aristokratlarının şatolarında doğdu. modern çağın başlarında bu alışkanlık kök salarak asaletin sembolü haline dönüştü.

    bakımlı çimler, özellikle çim biçme makinaları ve otomatik sulama sistemlerinin olmadığını devirlerde çok fazla zahmet ve emek gerektirdiği halde karşılığında hiçbir ürün vermiyordu. çim yemedikleri için üzerinde hayvan bile otlatanmıyordunuz. yoksul köylülerin "değerli toprakları" ve zamanlarını çimlere harcayacak lüksü ise hiç yoktu. şatoların girişindeki bakımlı çim alansa kimsenin taklit edemeyeceği özel duruma oldukça yaraşır bir statü sembolüydü. "o kadar varlıklı ve güçlüyüm ve o kadar çok toprağım, hizmetlarlarım var ki bu yeşil fantaziyi karşılayabiliyorum" demenin aleni bir beyanıydı. çim alan ne kadar bakımlı ve büyükse hanedan o kadar zengin ve güçlü demekti. bir de dükü ziyaret ettiğinizde çimleri bakımsızsa onun sıkıntı içinde olduğunu bilirdiniz.

    asil saraylar ve şatolar çimleri bir otorite sembolüne dönüştürdüler. modern dönemin sonunda kralların kafası uçurulup dükler giyotine yollanırken, yeni başbakan ve başkanlar çimleri korudular. bugün bile sayısız saray, hükümet binası ve kamu alanlarındaki tabelalarda " çimlere basmayınız " uyarısının sebebi aslında aynı statü göstergesinin sürdürülmesidir.

    bir yandan çimler spor dünyasını da ele geçirdi. binlerce yıldır akla gelebilecek her türlü zeminde oyun oynayan insanlar, ne hikmetse son 200 yıldır başta futbol, tenis gibi önemli oyunları çimlerde oynamaya başladı. tabi sadece parası olanlardan bahsediyoruz. brezilya'nın, afrika'nın gençleri toprağın çamurun içinde eğreti toplarla oynarken, zenginler çim üzerinde keyiflerine bakıyorlar. ülkemize bakıyorsun kaliteli çim sahalar zengin kulüplerimizde varken anadolu kulüplerinin hali perişan. 2000li yılların başında bile galatasaray'ın patates tarlası halindeki ali sami yen stadındaki maçları hala hatırımda. benzer mantıkla süper ligteki takımların statlara bakın ardından birincilikteki ligdeki takımların statlarına, sonra üçüncü ve dördüncü liglerdeki takımların statlarına ...

    insanlar, ortaçağ'dan beri çimleri siyasal güç, sosyal statü ve ekonomik varlıklarla ilişkilendiriliyor ve benimsiyor olmasına şaşmamalı. önceleri dükler, krallar bu zevke sahip iken sanayi devriminin başlarından itibaren bankacılar, avukatlar ve sanayiciler özel mülkiyetlerinde çim alan kullanabiliyordu. sonra orta sınıf genişlemeye başlayıp çim biçme makinaları ve sulama sistemleri de gelişince milyonlarca aile bir anda çim masrafını karşılayabilmeye başladı. çim artık orta sınıfın lüksünün ve statüsünün sembolüydü. öylesine ki komşunun bakımsız çimleri evinde bir terslik olduğunun belirtisiydi.

    çimler sadece bir avrupa ya da amerikan çılgınlığı olarak kalmadı. dünyanın her yerinde insanlar çimleri güç, para ve prestijli ilişkilendirdiler. uçsuz bucaksız diyarlara yayılan çimler, şimdi de islam dünyasını kalbini çalıyor. katar'da yeni inşa edilen islami sanatlar müzesinın çimleri@ xıv louis'in versay saray'ını anımsatıyor* ve **. arap çöllerinin ortasında 100.000 metre² den fazla yer kaplayan alanın yeşil kalabilmesi için her gün akılalmaz miktarlarda su harcanıyor. beyaz entariler kara çarşaflar olmasa kendinizi ortadoğuda değil amerika'da, ingiltere'de olduğunuzu zannedersiniz.

    kaynak: yuval noah harari, sapiens
hesabın var mı? giriş yap