• coca-cola dayı oğlumun şirketi olduğu için yıllık karını sağa sola kafasına göre bağışlayabilen bir firmadır. hissedarları filan yok, her ülkede ayrı ayrı vergi ödeyip, ortaklarına para kazandırmakla yükümlü değil. 2006 yılı karını pkk'ya, 2007 yılı karını asala'ya, 2008 yılı karını bahçelievler çocuk tiyatrosuna, 2009 yıllık karını mars için özerlik platformuna ve en önemlisi 1940-1945 yıllarının karını stalin'e bağışlamıştır.

    eğer fazla tüketirseniz mallık yapabilir. en iyisi az için hatta içmeyin. belli ki dokunuyor.
  • üzerinden kapitalizm muhakemesi yapılabilecek kadar kapitalizm sembolü, daha doğrusu kapitalizmin zaferinin sembolü olmuş marka.

    kapitalizm lafını görünce aklımıza "kahrolsun!!!" kelimesi geliyor ya hani, işte iş oralara gelmeden çok önce...
    komünizmden pek de farklı olmayan ideal kapitalizmin -en azından gözümdeki- sembolü coca-cola.

    çünkü neden? çünkü mesela andy warhol diyor ki: "what’s great about this country is that america started the tradition where the richest consumers buy essentially the same things as the poorest. you can be watching tv and see coca-cola, and you know that the president drinks coke, liz taylor drinks coke, and just think, you can drink coke, too. a coke is a coke and no amount of money can get you a better coke than the one the bum on the corner is drinking. all the cokes are the same and all the cokes are good. liz taylor knows it, the president knows it, the bum knows it, and you know it."

    öyle bir ürün düşünün ki, hem inanılmaz lezzetli, hem de oldukça ulaşılabilir olacak. ve abd başkanından ingiltere kraliçesine, taçsız kral pele'den nadya komenaçi'ye herkes bunu içecek. isterseniz dünyanın en zengin adamı olun, o paranızla mahallenizin manavının içtiğinden daha iyi bir kola alamayacaksınız. ve mahallemizin manavı olunca evimize gireceğiz ve yatağımızda düşüneceğiz, bileceğiz ki ve abd başkanı bizimle aynı şeyi tüketiyor.

    şimdi bunda "çok kötü bişi abi ya.. harbiden" dencek bir durum yok. zaten pek bir komünist açıkçası. ha devlet sizin maaşınızdan kesip içeceğiniz içeceği sizin evinize teslim etmiş, ha o parayı size vermiş ve siz yine en uygun şey olduğu için gidip o ideal ürünü almışsınız.

    coca cola da kapitalist toplumsal eşitliğe en çok yaklaşılan yerdi bence. ideal kapitalizm sıçmadan önce bayağı bir gelecek de vaad ediyordu açıkçası. ne demişti ford; "olabilecek en düşük maaliyetle, olabilecek en yüksek maaşı ödeyerek, olabilecek en kaliteli ürünü yapmalıyız." işçileri ağzından kan gelene kadar çalıştırıp sonra cebine bir dolar koyup gecekondusuna yollamak yoktu idealist kapitalistin defterinde. "bu adam benim için çalışıyor, model t üretiyor, para kazanıyor, o parayla bir de kendine model t alsa, hayat bayram olsa" diye uykuları kaçıyordu ford'un şerefsizim. sonuçta onun verdiği para ona geri dönmeyecek mi? benim kârımdan vazgeçip ona harcadığım para da bana geri dönmeyecek mi? yöntem farklı evet, ama sonuç komünizmle elde edilenden pek farklı olmayabilirdi. "siyah olduğu sürece insanlar istedikleri renkte model t alabilirler" diyordu üstelik ford amcamız (selam sscb).

    para döndükten, mallar üretilip tüketildikten sonra ne fahiş fiyatlara, ne de açlıktan kırılan işçi kitlelerine gerek vardı. üretirdik, tüketirdik, çark dönerdi... ama tüketilmesi lazımdı işte paranın dönmesi için. abd'yi derin ekonomik soğumalarından birinden kurtaran adımı atan şeyin petrol artıklarından üretilen ve 1 dolara (kapış kapış) satılan hulahop mudur ne karın ağrısıysa işte onlar olduğunu biliyor muydunuz? yani para el değiştirecekti sadece, bugün benden çıkan 20 dolar, eğer herkes benim gibi vefalı bir harcayıcı olursa bana 3 gün sonra geri dönecekti zaten kendi üretimimi satınca, elimde fazladan o 20 dolara aldığım ürün olacaktı bir de.

    ve en iyi kısmına daha gelmedik! hiç kimsenin bu sistemin dışında kalması, sokaklarda uyuyup çöple beslenmesi için bir sebep yoktu. yeter ki çalışsındı, ve o kazandığı parayı harcasındı. work 8 hours, play 8 hours, sleep 8 hours. öyle sürekli parka gidip sırtını ağaca dayayıp gökyüzüne bakıp arkadaşlarımızla sohbet ederek eğlenmeyecektik mesela. hani para harcadın mı ki? olmazdı, çatırdardı sistem, yasaktı. gidip bir ayakkabı alacaktık hep beraber. herkese birer çift, zaten çok ucuz. veya şöyle gece çıkıp sinemalar, yemekler, barlar... "oh lord, won't you buy me, a night in the town?" diye şarkılar söyleyecektik, bundan ala bir hayal olmayacaktı.

    düşünün, abd'nin ekonomisi almanya'nın 5 katı kadar. ama almanya'nın ihracatı abd'den daha fazla. nereye gidiyor bu mallar? florida'da kasiyere diyorsunuz ki "pardon, benim kola küçük olacaktı." o ne diyor? "bu zaten küçük beyefendi :)" diyor yarım kilo kola elinde.

    ama bir ülkenin böyle olması, o ülke ne kadar büyük (bir pazar) olursa olsun yetmezdi. yılda 40.000 dolar harcayabilen 300 milyon tane adam tek başına bir hiçti. sonra andy warhol dünyaya baktı ve dedi ki: "tokyo'daki en güzel şey mcdonald's. stockholm'deki en güzel şey mcdonald's. moskova ve pekin'de ise henüz güzel bir şey yok." tokyo'da ve stokholm'de neden güzel bir şey vardı peki? çünkü abd, ikinci dünya savaşı'ndan sonra, tarihin gördüğü en büyük ileri görüşlülüklerden biriyle savaş çıkartıp bütün kıtayı yerle bir eden almanya'ya (=avrupa'ya) ve iki gün önce kafasına iki atom bombası attığı japonya'ya tonla para vermiş, sony, mercedes, ford gibi markalar hediye etmiştir. "alın şu parayı da bizim sattıklarımızı satın alırsınız, bugün sen yarın ben" demiş ve bu tüketim kültürünü bir sonraki seviyeye taşımak istemişti.

    bunun bir ufak çaplısı birinci dünya savaşı'nın sonunda denenmişti aslında. wilson idealizmi adıyla. hani şu self-determinasyon hakkı, her ulus kendi devletini kurabilsin buna karşı çıkmayın filan. hatta ermenistan şöyle olsun burdan şuraya kadar uzansın diye harita çizmişti hatırlarsanız. bu ne abd'deki ermeni lobisinin türkiye üzerinde oynadığı bir oyundu, ne de idealist wilson'ın "ah bir gün yüzü görmedi şu zavallı ermeniler" diye uykuları kaçmasının sonucuydu. wilson idealizminin yalnızca "hadi ne devlet kuracaksanız kurun da ticaretimize bakalım" temalıydı. ağrı dağı yok ermenistan'daymış yok türkiye'deymiş, sonuçta sınırın iki tarafında da coca-colamızı yudumlayıp peluş kutup ayılarımıza sarılacaksak pek de bir önemi yoktu değil mi? hem zaten herkes bilir ki mcdonald's bayisi olan ülkeler birbiriyle savaşmaz.

    zaten ekonomik eklemlenme dünyayı bambaşka bir hale sokacak, ah şu tesadüfe bakın ki, tıpkı komünizm gibi, insanlar ulus üzerinden tanımlanmaktan vazgeçecekti belki de. eh hal böyle olunca da gün gelecek coca-cola'nın ceo'su beni tc cumhurbaşkanı'ndan daha çok alakadar eden bir şahıs olacaktı. ve böyle bir dünyada damarını kesseniz kanı serbest akacak hardcore liberallerin hayali gerçek olacak ve devlet, allah kahretsin yine şu tesadüfe bakın ki, tıpkı ideal komünizmin öngördüğü gibi hayatımızdan yavaş yavaş çekilecek ve bizi ideal toplumumuzla başbaşa bırakacaktı.

    tek bir pazar, tek bir yürek, tek bir vücut olacaktık belki dünya olarak. abd başkanı da, vietnam'da nike için ayakkabı üreten adam da işten eve gelince kolasını yudumlayacaktı, bir oh çekecekti. ama olmadı, olamadı. abd başkanı anca ortalama abd vatandaşıyla eşit olabildi böyle sembolik hususlarda, vietnamlı çocuksa onlara ayakkabı yetiştereceğim derken öldü.

    clemenceau fransız devrimi için şöyle demiş: "fikir güzeldi, ama işin içinde insan vardı."

    ben de aynı şeyi kapitalizm için söylüyorum. sen de aynı şeyi komünizm için söyleyebilirsin.

    coca-cola'ya dönecek olursak, new york times'ın haberine göre usame bin ladin'in evinde bulunmuş onu öldüren harekat esnasında. dayanılmaz ve elde edilebilen bir lezzet olması... kim bilir, belki bir gün hep birlikte içeriz.
  • üzerine sıradan bir meşrubattan daha fazla misyon yüklenen, şeytan icadı mı yoksa hayat suyu mu belli olmayan içecek.

    tarihçesi ilk olarak hazımsızlık ilacı diye piyasaya sürüldüğünü, eczanelerde gördüğü müthiş rağbet sonrası meşrubata dönüştürüldüğü şeklinde anlatılır.

    her ülkenin damak tadına göre şeker miktarı ayarlanır. kilo aldırır. sıcak havalarda buz gibi içilmesi zevktir. ishale iyi geldiği söylenir. metal parlattığı iddia edilir. israil'e kızınca sokaklara dökülür. müslümanlara karşı hristiyanlara sponsorluk yaptığı sanılır. her ramazan ayında orucu coca cola'yla açtıracak kadar iki yüzlüdür. pepsi'nin kan davalısıdır. çerezlerin en iyi dostudur. sözde içeriğinde böcekten fareye, kokainden zehire her bok vardır. yersen formülü dünyanın en korunaklı kasalarında saklanır vs vs.

    dediğim gibi üzerindeki misyon, kendi kullanım amacından fazladır.
  • bu nesneyi kötülemek için kaynatan tipler var!

    (bkz: https://www.youtube.com/watch?v=3sszt75ia-4)

    arkadaş bu kadar süre boyunca tabiatın bağrında yetişen portakalı da kaynatsan katran olur, geri zekalı!

    öteki lavaboya döker, temizlermiş... limon da, sirke de temizler ona bakarsan!

    bu bir içecek, bir icat. endüstriyel bir başarı, kimine göre. içinde şeker var bol miktarda, glikoz şurubunun neredeyse ilk kullanım alanı...

    dersin ki bunu içerseniz dişleriniz daha hızlı çürür, şekere karşı hassas bir bünyeniz varsa şeker hassasiyeti artar, kalbe vurur, böbreğe vurur, hiperaktiviteye sebep olur çocuklarda ... falan filan.

    başka maymunluğa gerek yok!
  • üniversite yıllarımda 2.5 litrelik coca cola'ların doluluk oranları arasında bariz bir fark olduğunu keşfetmemle birlikte o gün bugündür cola'ları seçerek alırım. ilk zamanlar bu keşfim zararsızdı. süpermarkete cola almak için girdiğimde cola reyonunun önüne gelir, eğer reyon aşağıdaysa domalır, reyon kafa hizamdaysa da reyonda yan yana dizilmiş bütün cola'ların doluluk oranına pür dikkat bakar ve en dolu olan cola'yı satın alırdım. zamanla bu fikrimi arkadaşlarımla paylaştım. bana güldüler, "her bir cola'nın doldurulma oranı standart değil, farklı. ben buldum!" dediğimde ise beni alaya aldılar. halbuki ben, o vakte kadar aldığım cola'ların, daha az doldurulan cola'lara oranla hemen hemen 1 bardak fark ettiğini onlara söylemiş ve yıllarca bu fikrimin arkasında durmuştum. her dahiye ilk anda inanılmadığı gibi, bana da inanmadılar. bir kişi de çıkıp "haklısın batu, cola'ların doluluk oranları birbirinden farklı" demedi. kendimi hep cola'ların doluluk oranıyla kafayı bozmuş bir meczup, eşit seviyede doldurulan cola'ları farklı gören şeşbeş olduğumu düşündüm... ta ki bugüne kadar. çünkü yıllardır savunduğum düşünce bugün somut bir şekilde karşıma çıktı. markette ağzına kadar dolu olan cola'yı görmemle birlikte ağzım kulaklarıma vardı. yıllardır savunduğum bir gerçeğin gün gibi karşımda durması beni çocuklar gibi sevindirdi. market çalışanının "10 yıldır bu markette çalışıyorum, böyle bir şey ne gördüm ne duydum" demesi ise ayrıca göğsümü kabarttı. ve ben, gözümden bir yaş süzülürken bu anı ölümsüzleştirdim. nobel ödülü olmasa da, yılın en dolu keşfi konusunda bir ödül beklemiyor değilim.

    entrylerimiz fotoğraf hediyelidir: https://www.dropbox.com/s/5motyppmm9j33u6/cola.jpg
  • yurtdışında bu şekilde söylüyorum getiriyorlar paşa paşa. kok koak deyip elin amerikalisina güldürmem kendimi aha yarak istiyomuş diye el diyarinda.
  • özcan deniz'li son reklamı sebebiyle tiksindirmeyi basarmis meşrubat markası
  • coca-cola... yüz yılı aşkın bir zamandır insanların keyifle içtikleri alkolsüz içecek...19uncu yüzyıl'ın sonlarında dr. john pemberton tarafından icat edilen, ve bugün, saniyede 8000 şişe gibi muazzam bir tüketim rakamına ulaşmış sihirli içecek...

    icat tarihi : 8 mayıs 1886
    yeri : atlanta
    mucidi: dr. john styth pemberton (atlantalı eczacı-eski konfederasyon subayı)
    amacı : ağrıkesici icat etmek
    formulü: (bilinenler) limon, tarçın, su, kafein, fosforik asit, vanilya, çeşitli yağlar ve esanslar, koka yaprakları ve kola fıstığı. aslında coca-cola'ya o özgün tadı veren 7 bilinmeyen madde daha var. bu yedi maddeyi, söylendiğine göre dünyada sadece iki kişi biliyor. bu yedi maddenin listesi bir bankanın kasasında saklanıyor. http://www.sodafountain.com/ gibi sitelerde bu formülün ne olduğuna dair bir takım listeler bulunmakla birlikte bunun gerçek formül olup olmadığını bilmenin kesin bir yolu mevcut değil.

    ilk ticari satış noktası: jacob's pharmacy
    http://www.thecoca-colacompany.com/…g_idea_left.jpg
    fiyatı: 5 cent
    logo tasarımı ve ticari adın isim babası: frank m. robinson “pemberton'un muhasebecisi”
    notlar:

    pemberton coca cola’yi evinin arka bahçesinde, üçayak üzerine yerleştirdiği çeşitli malzemeleri karıştırdığı pirinç bir çaydanlıkta icad etti.
    ***
    coca-cola ilk günlerinde beyin ve sinir sistemine iyi gelen bir içecek olarak lanse ediliyordu. bu dönemde günde ortalama dokuz şişe civarında bir satış hacmine ulaşmıştı.
    ***
    1886'nın yaz aylarıydı. fena halde başı ağrıyan bir müşteri, eczaneden içeri girdi ve eczacı kalfasından bir şişe coca-cola istedi. etkisini çabuk göstereceğine inandığından olsa gerek, kalfadan, hemen orada bir şişe coca-cola hazırlamasını istedi. kalfa karışımı hazırladı ama üşendiğinden, dükkanın öteki tarafındaki içme suyundan kullanmak yerine hemen elinin altındaki sodadan faydalandı. başı ağrıyan müşteri bu yeni karışımı içti ve çok beğendiğini söyledi. kalfanın üşengeçliği sayesinde modern anlamda gazlı, köpüren coca-cola doğmuş oldu.
    ***
    dr pemberton, şirketin bir kısmını asa candler adlı bir işadamına sattı. sağlık durumu kötüydü ve paraya ihtiyacı vardı. coca-cola'nın toplam reklam ve tanıtım masrafları 76,96$ tutmuş ama elde ettiği total kâr 50$'da kalmıştı. pemberton'un ölümünden sonra coca-cola'nın tamamı, candler tarafından satın alındı. coca-cola, candler'a sadece 2300$'a mal olmuştu.
    ***
    candler, coca-cola'ya sahip olduğu dönemde büyük atılımlar gerçekleştirdi.

    1884'te ilk seri üretim dolum tesisini hizmete açtı.

    31 ocak 1893'te coca-cola adını tescilledi.

    1894'te joseph biedenharn, biedenharn candy company of vicksburg, mississippi'nin patronu cocacola'yı ilk şişeleyen kişiydi. candler'in bu şişeleme işine başlangıçta hiç aklı yatmamıştı.

    şişeleme sayesinde satışlar artınca chandler 1899'da büyük bir dolum ve şişeleme tesisinin açılışını yaptı.

    1900 yılında chandler'in büyük oğlu tarafından ilk defa avrupa'ya tanıtıldı

    1903'te coca-cola'nın çeşitli rahatsızlıklara iyi geldiğine yönelik reklamlara son verildi.

    root glass company'ye, bugünkü klasik cam şişenin tasarımını yaptırdı.

    sürekli olarak gazetelerde ve ilan panolarında coca-cola'nın reklamını yaparak ürünün tanıtılmasını sağladı. gazeteler aracılığıyla halka bedava coca-cola kuponları vererek halkın bu yeni içecekle tanışmasını sağladı.

    1914 yılına gelindiğinde asa candler, bu içecek sayesinde tam 50 milyon dolarlık bir servetin sahibi olmuştu.
    1919'da chandler atlanta georgia'ya belediye reisi olunca coca-cola'yı, ernest woodruff adlı bir girişimciye, 25 milyon dolar'a sattı.
    1923'te, ernest woodruff, şirketi oğlu robert'a verdi. robert woodruff, 1955'e kadar şirketin yönetim kurulu başkanlığını bizzat yürüttü.

    robert woodruff zamanında ilk altı şişelik karton ambalaj piyasaya verildi. 1929 yılında coca-cola'yı otomatik makinelerden alıp içmek mümkün hale geldi.

    1930, radyolardan coca-cola reklamlarının başladığı tarih oldu. tv reklamları ise 1950'de başladı. günümüzde, tüm dünyada 500 tv istasyonunda coca-cola'nın reklamları yayınlanmakta.

    ***

    "coke" kelimesinin marka olarak şişelerde kullanılmaya başlamasının tarihi ise haziran 1941.

    1955'te coca-cola, teneke kutuya girdi. teneke kutudaki coca-colalar özellikle abd ordusu için tasarlanmıştı.

    12 temmuz 1944'te şirket 1 milyarıncı galonu (yaklaşık 4.5 milyar litre) üretti. ocak 1971'de yedi milyarıncı galondan sonra galon rekorları o kadar hızlı kırılmaya başladı ki şirket artık bu konuda bir açıklama yapmaktan vazgeçti.

    1978 yılında iki litrelik cam şişeler piyasaya verildi. 1978, pet şişelerin de ilk kez kullanıldığı yıl oldu.

    ***

    1985'te coca-cola, kendine pahalıya mal olacak büyük bir hata yaptı. diyet cola'nın üretilmesi için yoğun bir çaba harcayan şirket bu arada klasik cola'nın formülünde de değişiklik yapılabileceğine kanaat getirdi. yeni formülün bulunması için 4 milyon dolar harcama yaptılar. yeni formülün, yapılan testlerde olumlu reaksiyon alması şirketi yöneticilerini yüreklendirmişti.

    bu değişimin altında yatan önemli bir neden şirketin patronu robert woodruff'un ölümüydü. çünkü woodruff, hayatta olduğu sürece coca-cola'nın formülünü değiştirmeme sözü vermişti. diğer bir neden ise şirketin pazar payında dört yıl içerisinde yüzde 2.5'luk bir gerileme yaşanmasıydı. bu gerilemenin parasal ifadesi ise 500 milyon dolar'dı. şirket kurulduğundan beri ilk kez formül değiştirme yoluna gidiyordu.

    yeni formüllü coca-cola basına ve halka 23 nisan 1985 günü düzenlenen bir basın toplantısı ile tanıtıldı.

    abd nüfusunun yüzde 81'i, 24 saat içinde, bu formül değişikliğinden haberdar olmuştu. değişikliğin duyurulmasından sonraki bir haftada şirketin 800'lü müşteri danışma hattına gelen telefon sayısı günde bin çağrıya fırladı. arayanların çoğu yeni formül karşısında şok olduklarını, hayal kırıklığına uğradıklarını ve pepsi içmeye başlayacaklarını söylüyorlardı.

    duyurudan sonraki altı haftada gelen telefon sayısı günde altıbine ulaşmıştı ve hemen hepsi de yaşadığı düş kırıklığını dile getiren insanlardan gelen sitemkâr telefonlardı. şirkete ayrıca kırkbinin üzerinde sitem dolu mektup gönderilmişti. bu mektupların her biri, içlerine birer de yeni formüllü coca-cola kuponu konulmak suretiyle yanıtlandı.

    halkın tepkisi, coca-cola yöneticilerini zor bir karar almak durumunda bıraktı. coca-cola'nın eski formüle dönüşü, isa'nın yeryüzüne ikinci kez gelmesine benzetilerek "ikinci geliş" olarak adlandırıldı.

    başkan roberto goizueta bir açıklama daha yaparak önce yeni formülü beğeni ile içen kesime teşekkür etti. daha sonra da eski formülü isteyen kesime bir müjde vererek klasik coca-cola'nın tekrar üretilip satışa sunulacağını bildirdi.10 temmuz 1985'te, yani yeni coke'un tantılmasından seksenyedi gün sonra klasik coca-cola tekrar sevenleri ile kucaklaştı.

    coca-cola yöneticileri sonraki günlerde hata yaptıklarını itiraf ettiler. 99 yıllık milli bir tadın değiştirilmesinin ülkeye ve halka ihanet olduğunu söyleyenler bile çıktı.

    halk bu geri adıma çok sevindi. 800'lü hatta 18000 teşekkür telefonu geldi. şirketin borsadaki işlem fiyatı da tavan yaptı ve son 12 yılın en yüksek düzeyine fırladı.

    ***
    coca-cola, marka olarak dünyanın en bilinen markası olma özelliğini de elinde bulunduruyor. dünya nüfusunun yüzde 94'ü, coca-cola markasını tanıyor. her saniye yeryüzünde 8000 şişe ya da kutu coca-cola tüketiliyor. 140 ülkede 5.8 milyar insan tarafından içilen coca-cola'nın borsa değeri 58 milyar dolar civarında. bu rakam türkiye'nin iki yıllık ihracat rakamı kadar. şirket, uzun yıllardır olimpiyat oyunları'nın sponsorluk da yapıyor. şirket, memleketi olan atlanta'ya büyük miktarlarda bağış yapıyor; öğrencilere burslar veriyor; derneklere yardımlarda bulunuyor.

    atlanta'daki "world of coke" müzesi gezildiğinde şirketin köklü geçmişi ve muazzam büyüklüğü hakkında daha iyi fikir edinilebiliyor. sprite ve fanta markalarını da üreten şirket, dünyanın en büyükleri arasındaki yerinii sıkı rekabet ortamına karşın halâ korumayı sürdürüyor.

    "hayatın tadı" olmadan önce cocacola

    -- 1886 "drink coca-cola"
    -- 1904 "delicious and refreshing"
    -- 1922 "thirst knows no season"
    -- 1927 "around the corner from anywhere"
    -- 1929 "the pause that refreshes"
    -- 1936 "it's the refreshing thing to do"
    -- 1938 "the best friend thirst ever had"
    -- 1939 "whoever you are, whatever you do, wherever you may be, when you think of refreshment think of ice cold coca-cola"
    -- 1948 "where there's coke there's hospitality"
    -- 1952 "what you want is a coke"
    -- 1956 "coca-cola - makes good things taste better"
    -- 1958 "the cold, crisp taste of coke"
    -- 1963 "things go better with coke"
    -- 1970 "it's the real thing"
    -- 1975 "look up america"
    -- 1979 "have a coke and a smile"
    -- 1982 "coke is it!"
    -- 1987 "you can't beat the real thing"
    -- 1993 "always coca-cola"
    --2001 : life tastes good
    --2003 : coca-cola real
    --2005 : coke light, have a great break
    --2006 : taste the coke side of life
    --2006 : great taste, zero sugar
    --2007 : make every drop count
    --2008 : live on the coke side of life
    --2009 : open hapinness
    kaynaklar
    http://www.gotrice.com/…apers/business/cocacola.htm
    http://www.angelfire.com/…ycoclowndawg/cokethe.html
    http://www2.netdoor.com/~davidroy/cocacola.html
  • daha düne kadar şişelerinde kendi ismini arayan insanların bugünlerde boykot ettiği asitli içecek.
  • gencler ve genc kalanlar, size case'in kendim oldugu bir case study'den bahsetmek icin buradayim: kendimi bildim bileli kola, dieti ciktigindan beri de diet kola iciyorum. sisip kalmaktan memnunum, aspartama gonul vermis biriyim. kendimi bildim bileli de sabahlari bes dakika daha fazla uyku icin yuklu miktarda para odemeye hazirim, bu yasa geldim, hala bazen haftasonlari saat kurup uyanip "ayy bugun is yok i-hi-hi" diyerek maloz gibi geri uyuyorum. hani basucuma kivanc tatliyanak gelse, yanagini yanagima dayayip pro askindan yandim kavruldum dese, obur yana yuvarlanirken noolur bes dakika daha derim. sen de bu yanlis anlamasin mi ben bes dakika daha deyince? ondan sonra pehlivanlar gibi sen giy bir al don, ben giyeyim bir kara don, al takke ver kullah. hayallerde yasiyor'un kadin versiyonu da yapilsin.

    neyse, sindirim sistemime iyi bakicam gayesiyle kola, ginger ale, her turlu gazli icecegi biraktim son birkac aydir. sevgili romalilar, uykuya doyamama, kendini uykulardan alamama hali cat diye bitti. cidden abartmiyorum, eser kalmadi. tum hayatimda toplasan bu kadar gun boyunca sabahin altisinda bu kadar dinc ve mutlu kalkmamisimdir, artik uyanmak sifir problem. kendimi de yokluyorum bunun disinda baska bir sey mi yaptim, baska bir seyi mi degistirdim diye, baska degisim de yok. sevgili kopek endorfin reseptorlerimi gozlerinden opuyorum, omur boyu agzima bir daha kola koymayacagim gibi, kivancla da omur boyu bir mutluluga evet diyorum. yemmin ediyorum cagira cagira, paralel evrende yarata yarata benim olacak tatliyanak, bakin buraya yaziyorum. sabahin altinsinda kalkan dinc ve gurbuz, boncuk gozlu sarisin cocuklar, derken kivanc azra'ya donuyor, ben uc cocukla ve stresle tekrar sigaraya baslyorum kolayi da dayiyorum, hooop dondun mu basa? gene uyan uyan geri yuvarlan. olmadi kivanc, sagligimi bozduguna o azra denen kuguya geri dondugune degdi mi soruyorum? fakat bir yandan da amaaan her ask bitiyordan yola cikarak dusunursek, taliyanak'ta iyi para var, saglam nafaka alsam hayat boyu on ikiye kadar uyusam da olur. boyle kalsin.
hesabın var mı? giriş yap