• "...van’da yaşanan depremde her zaman olduğu gibi gerici tarikatlar kendilerini göstermeye çalıyor. doğal bir afet olan depremin suçlusu olarak üniversite öğrencilerinin ‘fuhuş yapmasını’ sebep göstermeye çalışan gericiler, kurtarma çalışmaları sırasında propaganda yapıyor.

    dün van erciş’te depremi kendi gerici propagandalarına destek sağlamak için kullanan gericiler, enkaz çalışmaları sırasında bekleyen vatandaşlara seslenerek depremin nedenini üniversite öğrencileri gelişi ve fuhuş yapılması olarak göstermeye çalıştı.

    depremin en büyük etkisini gösterdiği ve adeta yıkılmadık evin kalmadığı erciş’te ortaya çıkan sarıklı, cüppeli tarikat üyeleri vatandaşlara “bu şehre öğrenciler geldi bu şehrin kaderi değişti. bu şehirde fuhuş yaşandı ve allah belamızı verdi” diye seslendi..."

    http://haber.sol.org.tr/…-nedeni-fuhus-haberi-47718

    bu zeka 2. cumhuriyetçilerin dostları,
    bu zeka libya ve suriye işgaline destek olanların,
    bu zeka çocuk yaşta evlenmeyi kabul eden zeka...
    bu zeka yetmez ama evet çilerin sivilleri

    edit: "...fuhuş yeryüzünde yaygınlaşınca yer sarsıntıları (depremler) olur...."
    http://www.nurnet.org/bela-ve-musibetlerin-sebebi/
  • yapılan fuhuş esnasında git gellerin toprak yapısını bozup faydaki canlanmaya neden olabileceğini düşünürsek, doğru bir çıkarım olduğunu söyleyebileceğim bir önerme.

    şaka şaka. bu, iq'larının rakamlarının toplamıyla çarpımlarının toplamı çift hane etmeyen zeki kardeşlerimizin bir uydurması. atraksiyona gerek yok.
  • http://ercismyo.yyu.edu.tr/

    erciş meslek yüksekokulu
  • başbakanın 3 çocuk kriterini yerine getirmeye çalışıyorlardır, dokunmayın yavrucuklara...
  • ilkel toplumlar cevabını bilmedikleri sorulardan güneşi, ayı ve tanrıları sorumlu tutarlarmış. depremin nedeni bir bilinmeyen değil. fay hattının kırılması. bu kadar basit. bazı insanlar da tanrıyı insanları gütme aracı olarak kullanmak isterler. buna dair tom robbins'in güzel bir yazısı vardır.

    ''toplumlar ancak, doğaüstü bir öteki dünyaya inanmaya ikna edildiği sürece baskı altında tutulabilir ve denetlenebilir. insanlar, sonunda bu dünyadan kurtulup gökteki, cankurtaranların gereksiz olacağı ve havuzların hiç kapanmayacağı bir tatil köyüne gideceklerine inanırlarsa her türlü zorbalığa, yoksulluğa ve kötü muameleye katlanabilirler. üstelik inançlı insanlar genellikle, hükümetlerinin gireceği her türlü askeri macerada postlarını deldirmeye gönüllüdür. altıncı tül düşerse ölmeye gidecek asker konusunda çok büyük bir eksiklik olacaktır.

    ekabirler de bundan muaf değil. öteki dünya kavramı kitleleri yönetilebilir kılarken, efendilerini de yıkıcı kılar. yaşamın, daha değerli ve sahici bir öteki dünya için bir sınavdan başka bir şey olmadığına inanmış bir dünya lideri, bir nükleer katliam başlatma riskine girerken daha az tereddüt edecektir. kudüs'ten kalkacak bir sonraki uçağa vasıl olmanın vecdini bekleyen bir siyasetçi ya da bir şirket yöneticisi okyanusları kirletmeyi yahut ormanları yok etmeyi pek fazla dert etmeyecektir. niçin dert etsin ki?
    yani, öteki dünyadaki yaşamı vurgulamak, yaşamı inkar etmektir. kafayı cennete takmak, cehennemi yaratmaktır.''

    (bkz: skinny legs and all)
  • http://www.yeniasya.com.tr/yazi_detay2.asp?id=3884

    26.10.2011

    "elbette ilâhî ikaz
    felâket ve musibetler için yapılan “ilâhî ikaz” yorumunu her duyduklarında kanları donan veya kan beyinlerine sıçrayan ya da beyinlerine artık kan yürümediği için düşünme ve muhakeme kabiliyetleri iyice körelip dumura uğrayan birileri yine sahnede.
    bir kez daha hop oturup hop kalkıyorlar. "

    "...tıpkı bundan on iki yıl önce 17 ağustos depremi için “ilâhî ikaz” denildiğinde yaptıkları gibi.
    20 bine yakın insanımızın can verdiği o felâketi 28 şubat kaynaklı zulümlerle irtibatlandırarak seslendirilen o yorum, o zaman da birilerini fena halde rahatsız ve tedirgin etmiş, panikletmişti.
    o halet-i ruhiye ile medyada alabildiğine çirkef ve provokatif yayınlar yapılmış; sonra dgm savcıları harekete geçirilmiş; gözaltı, tutuklama ve yargılamalarla iş iyice çığırından çıkarılmıştı.
    verilen ve hattâ bir kısmı infaz edilen mahkûmiyet kararları ise, mehmet kutlular ve cevher ilhan örneklerinde görüldüğü gibi, aihm’den dönmüş, türkiye tazminata mahkûm edilmişti.
    aihm, türk yargısının verdiği ceza kararlarını “ifade özgürlüğünün ihlâli” olarak görmüştü.
    öte yandan, deprem için yapılan ilâhî ikaz yorumu birilerini öylesine ürkütmüştü ki, camilerde işin aslının öyle olmadığını ve bu yorumun “hurafe” olduğunu iddia eden sipariş hutbeler okutturulmuş ve ders kitaplarına bu çeşit açıklamaların yapıldığı özel bölümler ilâve edilmişti.
    ama bunların hiçbiri, toplumun büyük çoğunluğundaki “allah musibetlerle bizi uyarıyor” inanç ve kanaatini değiştiremedi. yapılan her anket, bu fikrin ne kadar yaygın olduğunu gösterdi..."

    "...deprem, sel gibi musibetlerde elbette çoğu zaman masumlar da zarar görüyor. ama bizim inancımıza göre, o masumların can ve mal kayıpları, sonsuz rahmet sahibi yaratıcımız tarafından, ebedî âlemde çok fazlasıyla telâfi edilecek..."

    "..hele kur’ân’ın “öyle bir musibetten çekininiz ki, geldiği zaman sadece zalimleri değil, masumları da vurur” mesajı karşımızda duruyorken..."
hesabın var mı? giriş yap