• kocaman bir çarpıtma bana kalırsa.
    allah'la kul arasında olan inançtır, bir insanın iman sahibi olup olmadığını allah (ya da tanrı, ya da her neyse mutlak güç sahibi) bilir. oysa din, öğütledikleriyle, öngördükleriyle, kurguladığı yaşam biçimiyle devasa bir kültürdür.
  • başkalarının dinlerine inanclarina karisan insanlara verilebilecek en iyi cevaptir.
  • eğer ki bu ifade kuran'da geçen bir ifade ise kastedilen kul peygamber olmalı, zira henüz bana allah'tan doğrudan mesaj gelmiş değil. bana bizzat vahiy gelene kadar allah'la aramda kendisine gelen vahyi bana ileten en az bir kişi var demektir. tabi onu da bizzat tanımadığıma göre onu tanıyanların kayıtlarını tutup çoğaltıp yayınlayıp bana ulaştıran ve öğretenleri de saymak icab ediyor. aradan geçen bin yılı göz önüne alırsak allah'la aramda iyimser bir ifadeyle binlerce kişi olduğunu rahatça söyleyebiliriz. din allah ile kul arasında olduğuna göre allahla benim aramdaki bu binlerce kişiye "din" diyebilir miyiz? tabi diyebiliriz. o halde evet, allah ile kul arasında "din" vardır.
  • islam hosgoru dinidir kadar buyuk bir zirva. islam, nasil allah'in yasak ettiklerinin musluman tarafindan yapilmasini hos gormezse, yine sadece kul ile tanri arasindakileri degil, muslumanlar arasindaki munasebetleri de oldukca detayli bir sekilde belirler. bunun boyle algilanmayip islamin kisi ile tanri arasinda bir inanc sistemine indirgenmesi -yani bir anlamda hristiyanlik gibi olmasi- icin turkiye'de ve bugun ayaklanmalarin yasandigi ulkelerde son yuzyilda cok ciddi caba sarfetti bati. zira kul hakki, zekat, asiriliktan kacmak ve luks yasamin haram olmasi kavramlarini (bkz: #21632257) icsellestirmis topluluklari modern kapitalist sistemin bir parcasi haline getirmek ya da onunla eklemlendirmek mumkun olmayacakti. burada bir islam inanc sisteminin getirdigi ahkamin ona inanmayanlari da bagladigini zannederek fasizm iddiasinda bulunanlar ya da ozelde islam inancinin, inanca sahip kimselerin ayni sosyal orutuntuyu olusturmasi gerekliligine yol actigini sananlar, bir darul aceze ziyareti yapip biraz daha islam tarihi okusun. zira daha o donemde tanimlanmamis olsa da ismen, bugun fasizm dedigimiz sey peygaber tarafindan en cok lanetlenenlerin basinda gelir. anayasalar toplumsal sozlesmelermis, yersen.
  • din ile allah arasinda sıkısmıs kullarin anlamadigi sozdur.
  • "din, öğrenci ile ösym arasındadır" şeklindeki hali daha doğru olacak önerme.
  • aa öyle şey olmaz! ne demek allahla kul arasında, herkes her şeyi sorgulamak zorundadır. kim namaza gitmiş, kim gitmemiş, kim ne giymiş, kim ne içmiş; bunlar herkesin meselesidir. aslında allahla kul arasında olan kısmın ne olduğundan, yani vicdanen, kalben inançlı olmaktan çoğunun haberi yoktur; kalp gayya kuyusu gibi olabilir, içi karanlık, böceklenmiş, küflenmiş olabilir; yeter ki şekle uyulsundur. yeter ki görüntüde din olsundur. örneğin namaz kılmak, kurban kesmek, hacca gitmek (kimisi defalarca gidiyor hatta) yeterlidir; milletin malını zimmetinize geçirmiş olmanız, yetim hakkı yemeniz, hile hurdayla kazanç sağlamanız falan sizin affedilebilir kusurlarınızdandır. ne de olsa dinin check list'inde işaretlidir tüm görüntüye yönelik eylemler. yani insan kanı bile içebilirsiniz, ancak üzüm kanı içmenizdir sakıncalı olan. kişiyle allah arasında belki de hiçbir şey yoktur; ama bu bizi ilgilendirmez. din kişiyle diğer kişiler arasındadır, din bir yargılama aracıdır, gerekirse başkalaştırma aracıdır çünkü. tabi, evet.
  • her iki kavramı da kendi gerçekliğinden, nesnel durumundan soyutlarsak doğru, olması gereken gibi görünen bir şeydir. öyle ya dinsel inanç kişi ile tanrı arasında diğer tüm unsurları dışlayan özel bir alandır. görünüşte laikliği de tesciller, onu destekler görünmektedir.

    ancak biraz derinine baktığımızda, yani her iki kavramı da belirli bir nesnel yapı olarak, dogmalıktan çıkardığımızda işler değişir.

    örneğin din salt bir inanç mıdır? ideolojik bir işlevi yok mudur? dünyayı algılayış ve anlamlandırma ihtiyacımıza cevap vermemekte midir? iyi-kötü, doğru-yanlış, haklı-haksız çehresini çizmez mi? belirli tarihsel koşullarda ortaya çıkmakta, zorunlu olarak toplumda yönetenler ile yönetilenlerin ilişkisini de değinmemekte midir? o zaman hayatı açıklayan bir şey, varolanı çoğu zaman meşru kılan şey nasıl "kişisel" bir alan olur?

    allah da tarihsel bir bağlamdan uzak mı olmalı? onun sosyolojik, psikolojik, antropolij, örüntüleri nelerdir? hangi nesnel ihtiyaçlara cevap vermiştir? daha da önemlisi kul ve allah diye kurduğumuz hiyerarşik bağlantıda acaba taraflardan birisi gerçek değilse ne olacak?

    kulun kendi vicdanıyla mı? kulun kendi "baba sorunsalıyla mı"? kulun topluma tapınmasıyla mı?

    yani insan sosyal bir varlık iken, onun yaşamını şekillendiren şeyler asla masum, özel, kişisel şeyler olarak kalmaz. her daim daha büyük bir parçanın işlevidir ve amacına hizmet eder.
hesabın var mı? giriş yap