• ilkokul dördüncü sınıfta hayatımıza giren lise son sınıfta hayatımızdan çıkan derstir. aynı zamanda türkiye'nin hala demokrat ve seküler olamadığının ispatıdır. bu dersi başımıza musallat eden, onu zorunlu hale getirense kenan evren'dir. fethullah gülen boş yere bu canavar için cennetlik demiyor. sonuçta onun sayesinde bu günleri gördüler, bu kadar güçlendiler. neyse konudan sapmayalım.

    bana kalırsa din kültürü eğitimi mecburi eğitim döneminde mutlaka olmalı. liseyi bitirmiş bir insan ateizm nedir, teizm nedir, islam nedir vs bunların hepsini bilmeli. buraya kadar her hangi bir sorun yok. ama bu ders öyle bir şekilde işleniyor ki evlere şenlik. ilkokul dördüncü sınıfta adamlar başlıyorlar sure öğretmeye sonra utanmadan bunları sınavlarda soruyorlar. sizde çocuksunuz tabi mecbur ezberliyorsunuz. ders öylesine saçma bir şekilde işleniyor ki adeta mümin yetiştirme akademisi. sizin önünüze dinleri objektif bir şekilde koymak yerine ben nasıl bunları azılı bir sunni yaparım kafasıyla üzerinize çullanıyorlar.

    öyle bir anlatıyorlar ki, islam öyle güzel öyle tatlı bir din ki tadından yenmez minvalinde; siz de çocuk aklınızla yiyorsunuz bunları tabi.el ele verip teletabi kafasıyla barış ve huzur içinde yaşayacağız zannediyorsunuz. sonra dünyada ki en güzel din zannediyorsunuz, namaz kılıp, oruç tutuyorsunuz falan.

    sonra yıllar geçiyor. din sizi kendine çekiyor bir şekilde merak ediyorsunuz. ulan ben sunniyim anasını satayım deyip açıp kuranı bir okuyayım diyorsunuz. sonra dakka bir gol bir. birde bakmışınız ki hiçte öyle anlatıldığı gibi değilmiş bu din.

    size bir çok şeyin kasten anlatılmadığının farkına varıyorsunuz bunların farkına vardıktan sonra sindirmekte hiç de öyle kolay olmuyor. çünkü inandığınız değerler bütünü inanılmaz bir şekilde içinize işlenmiş. doğan bu çatışmada kafanız iyice karışıyor.

    sonra farkına varıyorsunuz onlar size islamiyeti öğretmek yerine ezberletmişler. bir çok şeyi anlatmamışlar kasten, çünkü o kitapları yazanlar da biliyor gerçeği. gerçekleri insanlara olduğu gibi sunmanın yaratacağı sonuçları bildikleri için atlaya atlaya, eğerek bükerek anlatıyorlar.

    hiç bahsetmiyorlar kölelikten,cariyelikten, muta nikahından, kadına biçilen değerden, diğer dinlere gösterilen "daha doğrusu gösterilmeyen" hoşgörüden vs...

    tarihsel perspektiften dinlere bakarsak eğer, bir ülkede ne zaman din ağır bastıysa o ülkenin sonu geldiği tarihte ayan beyan ortadır. koca roma dayanamadı, osmanlı dayanamadı ama hala ders alınmadı. batı dünyası yıllarca karanlığa gömüldü kaldı. adamlar ne zaman dini bir tarafa koydu o zaman başladılar gelişmeye.

    bugün islam ülkelerine veya islamiyete inanan insanların sayıca fazla olduğu ülkelere bakarsak bunlar içinde en gelişmişinin türkiye olduğunu görürüz. işte durum bu kadar vahim.

    ve inanın türkiye'nin ikinci ligde zirve yapmasının yegane sebebi mustafa kemal'dir. çünkü o miras olarak akıl ve bilimi bıraktı ama şimdi onun mirasına el birliğiyle tecavüz ediliyor.

    edit:imla
  • süper bir derstir. vücudumdaki idrar değen yerlerin öbür dünyada ateşten bir sopa ile oyulacağı gibi mikkemmel ve faideli bir bilgiyi daha ilkokuldayken öğrenmemi sağlamıştır.
  • genelleme yapmayı sevmeyen bir insan olsam da anekdot olarak belirtebilirim;
    babası çalışmak için rusya'ya gitmiş olan 13-14 yaşındaki bir sınıf arkadaşıma "rusya'da cici annen var mı bakalım?" diye sorabilen çok ahlaklı hocalar tarafından verildiği görülür bu dersin.
  • hatun kısmı olarak adet olduğumuz günlere denk geldiğinde "hocam ben bugün okumayayım" deyip dua ezberinden utana sıkıla geçtiğimiz, bir arkadaşımızın ayakkabılarını çıkarıp öğretmen masasında örnek olarak namaz kıldığı, sınavlarında daha namazın ne olduğunu bile bilmeden iki sayfa rekat ezberleyip tablo halinde çizdiğimiz, din kavramının ne olduğunu anlatmak ve sevdirmek yerine din korkusu aşılayıp "günah, ayıp, cehennemlik" kelimelerini kafamıza kazıyan, "iyi bir insan olmak önemli değil onlar bonus(!) yapmasan da olur sevabı yok önce farz olanları yapın" diyen hocaları sayesinde daha 13 yaş civarında soğuduğum, o dönemlerde hocaların ne dediğini fazla sorgulamadığımdan ötürü büyüdükçe ne kadar aptal şeylerle korkutulduğumu anladığım, tamamen gereksiz olduğunu düşündüğüm ve kaldırılması gerektiğine inandığım ders.

    en azından ilköğretimdeki çocuklara kesinlikle gösterilmemesi gerekir bu dersin, öyle kötü şekillerde etkilenebiliyorlar ki kafalarına kazınanları aydınlatmanız ve onları rahatlatmanız çok çok zor oluyor.
  • lisedeki sınıfımızda kağıt üstünde 1 hristiyan, 1 musevi ve 24 müslüman olarak 6 yıl boyunca aldığımız ders.

    hristiyan ve musevi arkadaşımızın ortaokulda ilk sömestr'deki şaşkınlığını hala hatırlarım. ailelerinin onlara öğrettiği şeylerle taban tabana zıt bir dersi almak ve başarıyla vermek zorundaydılar. arkadaşlarının öğretmenin de müfredat gereği eli mahkum uymak zorunda olduğu kurallar dolayısıyla kürsüye tırmanıp bütün sınıfın önünde namaz kılmaya zorlanması sonrası veli toplantısında 2 arkadaşın aileleri şikayet etti tabi. ''habire muhammed diye birini anlatıp duruyorsunuz, biz o adama inanmıyoruz, kızımızın da bu derse girmesini istemiyoruz, bize dersin bu şekilde olacağını söylememiştiniz'' gibisinden çıkışmıştı babası. ve o 2 gayrimüslim arkadaş aylar süren mücadeleden sonra okul yönetiminin milli eğitime karşı gelmek pahasına inisiyatif almasına sebep oldu. dersten kağıt üstünde sorumlu, ama pratikte muaf tutuldular. din dersi sırasında başka sınıfın beden eğitimi dersine girdiler, müfettiş geleceği haber alındığında ise öğretmenler apar topar tekrar bizim sınıfa yolluyorlardı çocukları.

    tabi biz 24 uyanık ''müslüman'' boş durur mu? iki arkadaşın dersten muaf tutulduğunu öğrenince neredeyse tamamı ailelerine şikayet edip aynı gayrimüslimler gibi muaf olmak istediler. kalıbımı basarım, en az yarısı dayak yemiştir. ben fena halde azarlanmıştım, günah işlemekle suçlanmıştım, cehennemde yanacaktım anneme göre.

    din hocamızı insan olarak seviyordum ama ben o olaylardan sonra tüm arkadaşlarım gibi bu dersten soğudum. duaları ezberledik, muhammed'in hayatını zibilyonuncu kez tekrarladık, ta ki liseden mezun olana kadar. ondan sonra da ver elini bilim yuvası, üniversite. yaşasın özgürlük. hem kravat da yoktu artık, şükela...
  • artık adının sünni müslümanlık ve islam bilgisi gibi bisey olmasi lazım bence.
    çünkü fiili olarak işlenen konu bu.
    kızım 4. sınıfta, 9 yasinda ve haftanın 2 saatinde zorunlu sünni islam propagandasına maruz kalıyor.
    na al bak, sınava hazırlık soruları diye dağıttıkları sorular bunlar
    görsel
    görsel
    görsel

    nüfus kağıdındaki din hanesini boş bırakarak nüfus kağıdı çıkarmamıza rağmen; okul ancak dava yoluyla, mahkeme kararıyla din dersinden muaf olabileceğini söylüyor çocuğun.

    anlaşılıyor mu bilmiyorum, eskinin resim dersi (şu an görsel sanatlar) bile haftada bir (1) saatken, bizim gibi ateistlerin, deistlerin, hadi alevilerin inançları ve gerçekleriyle hiçbir alakası olmayan bu şeylerin, koskoca bir topluma zorunlu ders olarak dayatilmasini ben hazmedemiyorum arkadas ya. yıl 2021!

    isteyen icin okul ek ders koyar, talep eden çocuklar için okul saatleri dışında ve ücreti dahilinde dersi kursu açılır yani bunun.
    ne hakla müfredatta tutuyorsun bunu yahu?

    çocuğa haftada 1 saat insan hakları dersi veriyorsun. o derste o çocuğa din ve vicdan hürriyetinin anayasal bir hak olduğunu anlatıyor, sonra da haftada 2 saat o çocuğu zorunlu sunni müslümanlık propagandasına maruz bırakıyorsun.

    ya bsg, kurudum qmk
  • avrupa'nın çoğu ülkesinde "dinler bilgisi" veyahut "felsefe" dersi şeklinde verilmektedir, "din dersi" şeklinde verilen çoğu ülkelerde de tüm velilere çocuklarını bu derslerden muaf tutma özgürlüğü tanınmıştır, herhangi bir mahalle baskısına maruz bırakılmaksızın (tabi bu olayın siyasi değil sosyolojik boyutu).

    şimdi aslında böyle bir defansif tepki vermeyi elbette hiç istemezdim, zira şöyle bir şey var: tu quoque, ki, sağolsun, ahmet turan alkan da yazısında buna değiniyor:
    " “başka ülkelerde de mecburi ama” gerekçesini de pek sağlam bulmam çünkü konu doğrudan inanç ve fikir hürriyetleri kapsamına giriyor."

    yok, ille de "avrupa da avrupa!" demekte ısrar edecekseniz, şu an avrupa'nın tam 8 ülkesinde (ki, bu rakam artacaktır) eşcinsel evlilik ve tamamına yakınında vicdani ret meşrulaştırılmış durumda. biraz da o tarafını örnek almaya ne dersiniz?
  • 1927-1931 yıllarında, ilkokulların ve köy mekteplerinin 3., 4. sınıflarında okutulan ilk din dersleri kitaplarımız ibretliktir. bu ülke bir asır önce de aynı yobazlıkla cebelleşiyordu, hala da devam ediyor. hatta kola dökeni, starbucks basanı derken günümüzde daha da kötü hale gelmiş durumda.

    allah sevgisi

    allah'a en büyük ibadet, onu sevmek, hayırlı bir insan olmak, milletimize, vatanımıza, sonra da bütün insanlara faydamızın dokunmasıdır. yoksa namaz kılmak, oruç tutmakla hiç kimseye bir hayır etmiş olmayız.

    ben bir türküm ve müslümanım, allah'ımı severim, hükümetime, milletime yardım etmek, büyüyünce verilen işe dikkat etmek benim vazifemdir. herkese hayırlı olacağım; milletimi cehaletten, bağnazlıktan kurtaran, medeniyetin nuruna kavuşturan cumhuriyeti yaşatacağım. milli ve dini imanımla yaşayacağım...

    yaşasın türklük ve cumhuriyet!..

    kimsenin inancına karışmamak

    biz, herkesin inandığı şeye hürmet edersek, başkaları da bizim inandığımız şeylere hürmet eder. hiç kimsenin inancına karışmaya hakkımız yoktur. milletimize, vatanımıza zararı dokunmayan her inanca ve her fikre hürmet ederiz. zaten allah da "kimsenin yaptığı şey, kimseden sorulmaz" demiştir.

    mesela birisi namaz kılmıyor; vazifesini ihmal etmezse onun namaz kılmamasına, tabiidir ki, karışamayız. namaz kılan da, kılmayanlara karışamaz.

    iman, fikirden doğar. herkesin düşüncesi serbesttir. milletimizin menfaatına zarar vermedikçe her fikir kutsaldır. işte doğru bir müslümanın düşüncesi ve hareketi böyledir.

    anladınız ya çocuklar, şunun bunun imanına, inancına, giyinmesine, kuşanmasına karışan, kötü sözler söyleyen adamlar, kendilerine müslüman adını veren yalancılardır. böyle adamların sözlerine bakılmaz. çünkü yalancıdan adama hayır gelmez.

    peygamberimiz de "imanla yalan bir arada bulunmaz" demiştir. böyle adamlar, kara kuvvet dediğimiz kör bağnazlığın kara suratlı çığırtkanlarıdır. cumhuriyet devri, hakiki müslümanlık zamanıdır. artık bu adamların sözlerine bakacak kimse kalmamıştır. herkesin imanı kendisine aittir. herkes, düşüncesinde hürdür. hakiki müslümanlık da bundan ibarettir.

    kitabın yazarı, muallim abdülbaki, soyadı kanunu'ndan sonraki adıyla abdülbaki gölpınarlı'dır.
  • hiçbir şekilde kanıtlanma imkanı olmayan, farazi kavramlar üzerine verilen "ders".

    dört büyük meleğin şunlar olduğunu "farz ediyoruz"
    dünyada biz hüküm sürmeden önce cinler hüküm "sürüyormuş"
    ölünce sırat köprüsü denen yerden "geçecekmişiz"

    ve bir dolu karın ağrısı daha...

    evrenin sonundaki duvarın diğer tarafında pembe kanatları olan filler varmış
    hiçbir zaman ulaşamayacağımız uzaklıktaki bir galakside deniz kızları renkli istop oynarmış
    biz var olmadan katrilyon yıl önce küp şeklindeki domatesler yönetiyormuş dünyayı

    buyrun bu da benim din kültürü ve ahlak bilgisi kitabımdan alıntılar.
  • üstümüze tüküre tüküre ilahi okumaktan ders anlatmaya vakti kalmadığı için bize o "zaten türkler islama yatkındı, şappadanak kabul ediverdik islamı", "islam hoşgörü dinidir" yalanlarını atmaya pek vakit bulamamış olan bi hoca tarafından verildiğinden fazlaca zarar almadan, hatta eğlenerek atlattığım derstir.

    sahiden, hangi ulus şappadanak din değiştirmiş yaaaaaa şaka mısınız siz sevgili din hocaları? inanıyo musunuz kendi anlattıklarınıza siz?
hesabın var mı? giriş yap