• can yayınlarının klasikleşmiş kapak tasarımını değiştirerek çıkardığı ilk kitap

    bir ayfer tunç hayranı olarak kitabı aldım ve 2 günde okudum. yazarın yeşil peri gecesi'nde olduğu gibi bu romanda da mesajı "hiç bir sır gizli kalmaz" ancak bu romanda biraz daha ileri gidiyor ve "gizli kalsa da o insanın hayatını cehenneme çevirir" diyor.

    (bkz: weltschmerz)

    başlarda durgun olan ama sonradan açılan roman, bir türlü hayata yerleşemeyen, geçmişte yaptığı hatanın ağırlığından kurtulamayan bir adamın toplumsal trajedilerle örülmüş hikayesi.

    --- spoiler ---

    " güzel şeyleri de unutmak istiyor. güzel şeylerin ertesi günü mahveden, yıkıcı bir tarafı var" (s.12)

    "suç böyle bir şey diye düşündü, asla kendisiyle sınırlı kalmaz, geçmişi de ortaya döker, yeniden yazar, kuyruğuna başka şeyler takılır, devasa bir günah haline gelir." (s. 92)

    "yaşamanın bir sebebi yok. ... sebebi biz uyduruyoruz. yaşamak bu demek, hayat denen bu şeyi sürdürebilmek için bir sebep yaratmak." (s. 105)

    "insanın yaşlandıkça kısalmasının nedeni bu, kemiklerin kısalmasıyla ilgisi yok, yerçekimi denen şey dünyanın yorgunluğu aslında, bizi yere çeken şey dinmeyen bu yorgunluk. (s.111)

    "ama unutmak diye bir şey yok, unuttuğunu sanmak var, çocukluk mazeret olamıyor. (s.122)

    "nihayetinde hepimiz aynı toprağa gireceğiz... müslümanların gireceği toprak özel imalat değil" (s.152)

    "insanın kendi kanından canından varlıklarla doldurulmuş yalnızlığı en büyük tutsaklık" (s. 194)

    " intiharın kendisi haber değildir diye düşündü". intiharın türü haberdir. biri intihar ettiğinde önce nasıl öldü diye sorulur. ... ne kadar vahşice öldürürse kendini insan, o kadar büyük haber olur." (s.228)

    " insan kendini asmamalı, güzel ölmenin bir yolunu bulmalı... uykusunda ölen adam mesela. yüzündeki huzurdan anladım öldüğünü. öldn mü öyle öleceksin. bir rüyaya girer gibi. rüyanda öldüğünü görüyorsun, hakikaten ölüyorsun. sonsuz bir rüya gibi ölüm." (s.260)

    "günahı işlemiş olmak belki bağışlanabilir ama insanın işlerken hissettiği aşağılık duygular ne olacak?" (s. 317)

    --- spoiler ---
  • bir ayfer tunç romanı; vücudumuzda bir yerlerde bir şeyler ters gitmeye başladığında hissettiğimiz sancının dünya'ya dair hali. dünya'da bir şeyler ters gidiyor; ayrımcılık var, biz-siz var, hep ben'le dolu dolu bencillik var. cinayet, tecavüz, işkence var. hep daha fazlasının hırsı ve belki de en kötüsü de toplumsal cinnet; linç var.
    buna rağmen dünya ağrısı denen şeyi herkes hissetmiyor. bu ağrı geçmişten hasar almayıp günü yakalayanlar, güçlüler, algıları sezmekten ziyade hedefe kilitlenmişler için değil. ağrı zayıfı vuruyor, hassas olanı. algıları sezmeye açıkları, günü yakalayamayanları. 'böyleyse gün dediğin, istemez sağol' deyip, gittikleri yerden eli boş dönenleri.
    eller boş ama göğüs kafesi dolu; dünya ağrısı hep orada.

    bu romanı sadece bir roman olarak değerlendirmek pek mümkün değil bence. bir kere içinde alev alev maraş katliamı ve öldürülmüş çıplak kız çocuğunun bugün nette hala görülmesi mümkün olan cesedinin fotoğrafı var. fotoğrafın gerçekliği, romanın sayfalarının yakanıza yapışan ellere dönüşmesine sebep oluyor.

    bu kadar karanlık değil aslında roman, daha doğrusu karanlık da, anlatımındaki zenginlik gerçekte simsiyah olan bu tablonun en kuytu köşelerini bile görünür kılacak kadar iyi.

    peki ya mürşit? mürşit doğru yolu gösteren demek, kamil insan demek. mürşit'in yenilgisi üzerine düşünmek lazım. mürşit olmak bir ayrıcalık, aydınlık bir yerde duruyor o. oysa kasaba, türkiye ve dünya bu aydınlığı yutacak kadar karanlık.

    romanda kadınların hayattaki yerleri üzerine de çok anlamlı bulduğum değerlendirmeler var. birini buraya alıntılayıp bu enrtyi de bitirelim yoksa bitmeyecek;

    ''derdim dünya şükran. dünya bende ağrı yapıyor, anladın mı? anlamadın. anlamazsın, çünkü kadınsın, dünya'dan şikayet etmek bir lüks ve bu lüks kadınlara tanınmamış. senin varlık sebebin şu berbat hayatımızın çarkını çevirmek, ama sen bu çarkı bir durdursan var ya dünya göçer, inan.''

    son bir ekleme: kapak tasarımı çok güzel. tasarım utku lomlu'ya aitmiş. romanın atmosferi ile verdiği his, insanın belleğinde bıraktığı tat ile birebir örtüşüyor.
  • ayfer tunç'un son romanı.

    --- spoiler ---

    yazarın bundan önce okuduğum kapak kızı adlı romanı trende geçiyordu. dünya ağrısı ise bir otelde geçiyor. otellere edebiyatta ve sinemada çok aşina olduğum için belki de roman beni bir şeyleri tekrarlıyormuşum gibi hissettirdi. yani anayurt oteli ve zebercet varken mürşid'e ne gerek var gibi hissettim.

    bir de romanın sonlarına doğru otele gelen kadın masumiyet filmindeki uğur'u hatırlattı. otele gelen senarist de nedense zeki demirkubuz'u.

    velhasıl güzel bir roman, keşke çok tekrara düşmese, zaten birçok okuyucunun hissedebileceği şeyleri uzun uzun tasvir etmeseydi.

    son olarak atlantik'te madenci ile bir bira da ben içip uzun uzun susmak isterdim.

    --- spoiler ---.
  • bazen bir kitap biter ve kitap bittiği halde o kitabı okumaya devam edersiniz.

    yazar öyle güzel ince noktalarınızı yakalamıştır ki, yakaladığı yerlerden içinize sızar ve düşüncelerinizi kontrol etmeye başlar. artık yazar sizin düşüncelerinizi çekimler, sözcüklerinize imgeler yükler. hayatı onun bakış açısıyla yorumlarsınız çünkü zaten aynı yerden bakıyor olursunuz olaylara. böyle bir anı yaşamadıysanız eğer, sizin adınıza gerçekten üzülüyorum.

    ayfer tunç son kitabı dünya ağrısı ile bunu öyle güzel başarıyor ki, kitabı bitirdiğim andan itibaren yaşadığım, gözlemlediğim, gördüğüm, işittiğim ve duyumsadığım her şeyi onun diliyle havsalama kaydedip öyküleme masamda onun diliyle anlatıyorum. ve bu öyle hoşuma gidiyor, bir yandan da kitabın bıraktığı etkileşimin sürmesi öyle canımı sıkıyor ki ‘ne boktan hayattayız’ düşüncesi ile doluyor her yanım, adımlarım bile.

    bu etkileşimi seviyorum, yazarın beni yakalamasını, beni tutup sürükleyip istediği yere çıkartıp oradan aşağıya bırakıp ve tam da onun istediği gibi yere çakılmamı başarmasını seviyorum.

    okuyunuz efendim. ayfer tunç, dünya ağrısı insanın içinde saklamayı başardığı ağrıları gün yüzüne çıkartıyor. ruhani ağrılarınızla yüzleşeceksiniz.

    "--- spoiler ---

    insan bir uçurumdur
    --- spoiler ---."
  • "serin bir rüyanın hatırınadır, çektiğim dünya ağrısı" diyor şair.
  • --- spoiler ---

    "gençliğini dolduran gelecek hayalinin gerçekleşeceği ülke hiç var olmamış. var sanmıştı. varmanın yıllarını alacağını ama sonunda hiçbir şey yapmasa bile varacağını sanmıştı. yanıldığını anlaması için yaşlanması gerekti."

    "insanın yaşlandıkça kısalmasının kemiklerin kısalmasıyla ilgisi yok, yer çekimi denen şey dünyanın yorgunluğu aslında, bizi yere çeken şey dinmeyen bu yorgunluk."

    --- spoiler ---
  • insanın içine gelip yerleşen, hayata baştan "yenik" başlamasına neden olan iç sıkıntısını, sadece oralarda bulunmak zorunda kalanların farkına varacağı ayrıntılarla işleyerek okurun önüne koyan bir kitap bu. insan okudukça bir yandan o iç sıkıntısını hissediyor, bir yandan aynı detaylara takılan bir başkasının varlığını da bilerek yalnız olmadığını hatırlıyor.
  • ayfer tunç'un insan ruhunun karanlıklarını anlattığı romanı.
  • ayfer tunç'un edebiyattaki yirmi beşinci yılında, 2014 ocak ayında çıkaracağı yeni romanı.
  • yaz aylarında okunacak bi kitap değil, insanın yüreği dağlanıyor okurken. acıyı gerçekten güzel hissettiriyor yazar. ama ben iç sıkıntısının esin verdiği kitaplara doymuş olabilirim, başka bir duygu iyi edebiyata ilham verebilir mi onu da bilmiyorum. ayfer tunç'tan okuduğum ilk kitaptı, gerisi gelir.
hesabın var mı? giriş yap