• yemin ile dünya yansa umurumda değil.
    kurban olduğum allah'ım şu mübarek günde bana ölmeden banu alkan kafası, bülent ersoy tribi yaşatsın.
    cidden beynim açıldı, kafam boşaldı.
    yalnız..
    sunucu mehmet ali erbil.. olmalıydı. safiya soyman çok soft takılıyor onun yerine de huysuz virjin olacaktı ki yemin ederim yüz sene sonra bu program konuşulurdu..
    gerçi huysuz virjin bu pacozlara beş numara büyük gelirdi ama.. olsundu.
  • seyfi dursunoglu huysuz virjin olarak katilsa bombastik olabilecek program
  • gelecekteki herhangi bir bolumunde afrikadaki bir kabileye giderlerse bülent ersoyu tanrıları falan sanabilirler.
    başıma birşey gelmeyecekse kadroyu çok iyi bulduğum program, doğal olup, acun vari kurgu ve fake işler yapmazlarsa çok izlenirler.

    edit: kurgunun ve samimiyetsizligin dibine vurdular ve program kaybolup gitti...
  • herkes zaten bülo'nun rezillenmesine değinmiş ama ben ufacık bir şey söyleyip kaçıcam:

    kendisine edilen hakaretlere göğüs gerip güler yüzle karşılayan banu alkan'ın, konu merhum sevgilisine gelince 'yaşlı ve şeker hastası' lafına bile tahammül edemeyip itiraz etmesinde, arkasından hiçbir şekilde konuşturtmamaya çalışmasında beni duygulandıran bi'şeyler var.
  • şu fani dünyada içten içe neler yaşadığını, nasıl hissettiğini en çok merak ettiğim kişilerden biri bülent ersoy'dur. kendisiyle uzun uzun samimi bir sohbet etmeyi çok isterdim.
    o kadın ki, oğlunu askere göndermeyeceğini söyleyecek kadar cesur, ben ermeni değilim diye bağıracak kadar cahildir.
    hem türkiye'de bir transeksüel olarak pek çok tabuyu yıkmış, hem de efemine bir yarışmacıya kırık diyebilecek kadar homofobik tavırlar sergilemiştir.
    kenan evren'e diktatör diyerek ateş püskürürken oyunu akp'ye verdiğini gerine gerine açıklamıştır.
    gezi döneminde polisin orantısız güç kullanımını eleştirip, amerika'dan hocaefendinin de bu işe artık dur dediğini söyleyecek kadar ne şiş yansın ne kebapçı tavırlar göstermiştir.
    ancak hiçbiri beni dün akşam izlediğim korkunç televizyon programındaki cahilliği, pervasızlığı ve görgüsüzlüğü kadar tiksindirmemişti.
    önce hinduların eve gelen misafir için yaptıkları bir ritüel esnasında, yalnızca allah'a inandığı için hindu tanrılarıyla ilgili bir seromonide yer almak istemediğini, özellikle vücuduna asla bir şey sürülmesine izin vermeyeceğini, bu seromonide bulunmanın dahi dini inancına ne denli aykırı olduğunu belirterek cehalette hangi mertebelere eriştiğini bizlere sergiledi.
    bu zaten türk toplumunun genelinde görülebilecek bir tepki olduğu için fazla önemsemedim. ancak ardından gelen parayla böbürlenme faslı insanlığımdan utanmama vesile oldu.
    kendisinin kral dairesinde, diğerlerinin normal otel odasında kaldıklarını, her kıyafetinin ayrı takısı, çantası ve ayakkabısı olduğu için bu kadar çok bavulla seyahat ettiğini ve bir giydiğini üstünde bir daha kimsenin göremeyeceğini belirtme ihtiyacı duyduğu gereksiz kısımların ardından bir yemek masasında banu alkan'ı aşağılama merasimi düzenledi.
    banu alkan'ı savunmuyorum, ona acımış da değilim. sessiz sakin zararsız bir kadın olarak da görmüyorum kendisini. bu gördüğümüz her zamanki haliyse tedaviye ihtiyacı var demektir, televizyon personası ise de çok başarısız, niteliksiz ve yok olması gereken bir tiplemedir.
    yorumumu bize gösterilen banu alkan'ın gerçek bir kişi olduğu fikrini doğru kabul ederek yapıyorum.
    bu durumda banu hanım çok ciddi sorunları olan, muhtemelen hem okb hem manik depresif muzdaribi, maddi zorluklar çeken, vücuduyla barışık olmadığı halde öyleymiş gibi yapan, ama koca göbeğini sürekli elinde çanta tutarak veya tuhaf kumaş parçalarını vücuduna acayip bir biçimde dolayarak saklamaya çalışan, sahip olduğu psikolojik rahatsızlıkların bir sonucu olarak saç, cilt bakımı, makyaj, hijyen gibi basit öz bakımını bile bakmaktan aciz, vaktiyle kısa bir dönem yaşadığı şaşaalı hayatı unutamamış ve kendi gerçeğine yabancılaşmış bir avare.
    bu tipin abuk subuk konuşması da, sahip olmadığı şeylerden sürekli bahsederek insanlarda bir algı yaratmaya çalışması da çok normal. bu kadın karşınıza ciddi ciddi alınıp laflarla dövülmeye çalışılacak şirret biri değil.
    ancak bülent ersoy'un onu rezil etmeye çalışırken ortaya saçtığı kendi görgüsüzlüğü içler acısı bir durum.
    banu alkan'a çantasının ne şirin olduğunu söylemiş, kadın da çocuk mağazasından aldım demiş tamamen komplekssiz bir şekilde. bülent ablam gelmiş yemek masasında bunu 600 tane çantam var diyen banu hanım'ı aşağılamak için kullanıyor. banu alkan da tutmuş ayakkabısını çıkarmış, bütün ayakkabılarım bu marka diyor, zaten bütün kavga boyunca bir marka geyiğidir gidiyor. bu paçozluğun hangi literatürde nasıl bir tanımı var bilemiyorum.
    hasılı, insan çok pahalı çok büyük şeylerin sahibi olabilir, 5000 dolarlık bir elbiseyi, bunu alıyorum dedikten sonra yere fırlatacak kadar umursamaz da olabilir, böyle bir para hikayesini barındıran sahnenin programında yayınlanmasına da müsaade edebilir, en iyi giyinen en çok kazanan kadın olduğunu da iddia edebilir, meydan okuyabilir, hava atabilir, eyvallah hepsine.
    ama insan karşısındaki aklı beş karış havada insana, ne biçim bir yerde oturduğunu bildiğini haykırarak üstünlük taslarsa sandığı gibi vezir değil, düpedüz rezil olur.
    şimdi senin o çok övündüğün musiki eğitimin, aile terbiyen, kaya gibi güçlü karakterin, sarsılmaz inancın, ne acılardan geçip dimdik ayakta duruşun falan ne oldu, bir kadına beş kuruşu olmadığını hatırlatayım derken beş paralık oldu.
  • buram buram kurgu koksa da inanılmaz eğlenceli harika bir program:)
    maymunun çantasını çalması da yalan konsolosun çantayı bulması da hatta yılan sokması da kavgaları da
    ama yine de inanılmaz komik
    burcu esmersoy sırıtmış sadece keşke onun yerine fatih ürek olsaydı kobralarla dans ederdi
    ya da ahu tuğba
  • konsepti anlamadım ama deli işi. amacın ne olduğunu anlatmazlarsa reyting rekoru gelir. güzellik kavgasında banu alkan haklı. onun güzel olduğu yıllarda bülent ersoy erkekti.
  • burcu esmersoy yerine nur yerlitasolsaydi tam bir combo olacak program.
  • fuları, papyonu bir kenara koyarak değerlendirilmesi gereken programdır. çok çabaladım. irite olmak istedim. beğenmemek için izledim. bülent ersoy'un çantasını çalan maymunun eşgalini soran polise, türkçe "ay ben ne bilim maymun işte...nikahima mı alacağım?" cevabına koltuktan düşerek tepki verdim.
    kasmayın arkadaşlar. şimdilik eğlenceli giden programdır. izliyoruz.

    edit: artık tahammül edilemeyen programdır. ilk bölümü çok eğlenceliydi. şimdi denk gelirse 2-3 dakika bakabiliyorum o kadar. bülent ersoy için ilk bölüm görüntülerini izleyince bugüne kadar yanlış tanımışız demiştik. banu alkan'ı maddi sıkıntıları yüzünden aşağılamasını izleyince "yoo aslında bildiğimiz bülent ersoy buydu' dedik.
  • bir insanı maddiyat üzerinden aşağılamaya çalışmaktan daha iğrenci, bir transseksüelin kalkıp bir kadını 'namus' üzerinden aşağılamaya çalışması.. eğer bu ülkede bir cinsel devrim yaşanacaksa; ezan okuyarak var olmaya çalışan transseksüellerden ziyade, onlarca filmiyle hafızalara kazınan banu alkan gibi gerçek devrimciler ve asiler sayesinde yaşanacak.

    kimliğiyle ve kendi pozisyonuyla barışmamış bir tavır sergiledi bülent ersoy, ama bir gün birileri de çıkar 'dön bir aynaya bak' derler ona.. hiç hoşlanmıyordum ama tiksinmiyordum, ilk kez açıkça tiksindim kendisinden.
hesabın var mı? giriş yap