• 16 yıldır düzenli spor yapan biri olarak bu benim sanırım. avantajlar tabii ki dezavantajlardan ağır basar, konuyu bir kaç yönden değerlendiriciğim efenim. spor demek enerji demek, bunu akıllardan çıkarmamak gerek bir kere. yani herkesin uyumaya yeltendiği saatlerde şahsımda hala barlarda zıplama enerjisi bulunduğu dönemlerde, "kızım yorulmadın mı hala" diyenlere, "kilometrelerce koşuyorum, topunuz gelse dinlemem" tarzı cevapları yapıştırırdım. o zamanlar daha gençtim tabii, körpe, dinç vs... ama o 18 yaş enerjisini spor yapan insan, spor yaptığı sürece bünyesinde taşır. hele ki koşuların sonlarına eklenen deparlar yok mu, sanırım bunun keyfini ancak yaşayan bilir. spor, kesinlikle mutlu eder. iyi, kondisyonu yüksek bir idmandan sonra dünyayı farklı gözlerle görürsünüz. yeniden doğmak gibi bir duygudur bu; şu hayattaki en büyük zevkim mesela 90 dakikaya varan sporun ardından gelen koca bir bardak su, duş ve uzun bir kahvaltıdır. bundan vazgeçemediğim için içinde bulunduğum koşulları değiştirmeye cesaret edemiyorum, sırf spor yapabilme özgürlüğüne sahip olabilmek için, o vakti bulabilmek için. ikinci en önemli avantajı tabii ki kilonuzu daha rahat kontrol edebilme imkanı vermesidir. yani çok spor yapan kadınlar hiç bir zaman manken gibi olmazlar, zira spor dolayısıyla kemik ve kas yapısı daha gelişkin olur, gövde kuvvetlenir, bu kuvvetin kaynağı da kaslardır. vücutta kas-yağ dengesi sağlıklı oranlarda olur, ama incecik görünmek istiyorum diyenler düzenli spor yapmak yerine, düzenli aç kalmayı tercih etsinler. çünkü spor ve inceciklik birbiri ile pek de bağlantılı değil. ama spor yapıyorsanız yediğinizi yaktığınız için yağlanmaya maruz kalmazsınız, tabii ki sporu düzenli devam ettirdiğiniz sürece. gözleriniz ışıl ışıl bakar, başkalarının arabasız, metrosuz, otobüssüz yapamadığı mesafeleri yürüyerek gider gelir ve hayatta daha verimli, daha dinamik, daha güçlü olur, güçlü durursunuz.

    dezavantajlara gelince; sporun bağımlılık yaptığı unutulmamalı. düzenli spor yapmak demek, spor yapmazsa ölecek hastalığına yakalanmak gibidir ve o düzen bir kere kuruldu mu bir daha bozulmayı asla kabul etmez. yani düzenli spor yaparken sakatlanır veya tembellik eder de sporu bırakırsanız; a) aniden şişmanlarsınız b) depresyona girersiniz c) kendiniz hımbıl, tembel bir yaratık gibi hissedersiniz.

    ama erkek olsun, kadın olsun spor yapan insanın duruşu, bakışı, yürüyüşü ve dahi gülüşü farklı oluyor. stresini sporla atan insandan kimseye zarar gelmez diyecek kadar da naifim bu konuda. herkes düzenli spor yapsa, şiddet azalır yeryüzünde bence. zaten makinelere tutsak olduğumuz, doğadan ve doğal olandan giderek koptuğumuz bu yaşam tarzı içinde sanırım spor ve dolayısıyla hareket insana varlık nedenini hatırlatan bir eylem. köylerde yaşayıp, tarlalarda çalışsaydık spora ihtiyacımız olmayabilirdi, ama gün boyu otururken ve yaptığımız tek eylem ekrana bakmakken nasıl bir mutluluktan bahsedebiliriz ki? o nedenle bence hareket biraz da bu gidişata karşı duruş ve başkaldırıdır. insanın özüne yaklaşmasıdır da diyip, felsefik bi şekilde noktalayayım ve akşam spor salonu sözleşmemi yenileyeyim.

    edit: şu entriyi yazma nedenim de, amann kim kıçını kaldıracak şimdi dediğim üşengeç dönemlerimde, şahsıma sporun faidelerini bir kez daha anımsatmasıdır, belirtile...
  • yaklaşık 3 aydır hergün spor yapan bir kadın olarak fitness ve arada yüzme ile 3 ayda ne mi değişti hep beraber bakalım sevgili yazarlar.

    kollarımda kıvrımlar oluştu, artık bıngıl bıngıl değiller.

    kanatlar da çıkmaya başlamış, arkadaşın yalancısıyım.

    göbek - mide çevremde yuvarlak bir hat belirginleşti. yakında six pack olacak onlar.

    bacaklarım diz üstünden başlayarak yavaş yavaş yukarı doğru dirileşmeye başladı.

    son olarak kalça, başını kaldırıp gökyüzüne bakmaya başladı diyebilirim. tempra olacak o da. ehehe :)

    ama en önemlisi çok mutlu, enerjik, omuzları dik duran, kendine güvenen, sorunları çok da umursamayan bir insan oldum.

    insanların enerjinize hayran kalıp iltifat etmeleri de egoyu tavan yapıyor.

    bol su içip, bütün negatifliği ter ile atmak da cabası. yapın, yaptırın.

    ilk önce kendinize değer verin ki, çevrenizdekiler de size değer versin. sağlıklı yaşamlar :)
  • ben de kendini bildi bileli hayatını sporla geçiren bir insan evladı olarak birkaç paylaşımda bulunayım. spor gerçekten herkesin vazgeçilmezi olması gereken bir aktiviteler bütünü. ama ne yazık ki ülkemizde böyle bir kültür yok. ortaokul, lisede beden dersleri boş geçen derslerdir. oysa tam tersi, en hareketli olunan dönemde özellikle de kızların bir kenara geçip oturması tamamen vücutlarına, sağlıklarına zarar. insanlar çok küçük yaştan spora alıştırılmalı. çünkü herhangi bir spor aktivitesi kanınıza girdi mi, onu asla bırakamazsınız. ben ailem sayesinde küçücük bir çocukken yüzmeyle başladım bu maratona. o nedenle boş geçen beden derslerinde bile asla yerimde duramayıp erkeklerin basket oyunlarına karışırdım. bu uğurda futbol bile oynadığım oldu. hatta ki ilerleyen zamanlarda sporu aşırı abartıp sakatlandım. ama hiçbir zaman vazgeçmedim. ben bunun tamamen çocuk yaşta spora başlamamdan kaynaklandığına inanıyorum. o nedenle elinizden geldiğince çocuklarınızı bu şekilde yönlendirin. ama siz de yapın ki çocuk görerek özensin.

    sporun güzel taraflarına gelince, hakikaten saymakla bitmez. bir kere çok dinç hissedersin kendini, kolay kolay yorulmazsın. kondisyonun oldukça yüksektir. vücudun güçlüdür. kolay kolay hastalanmazsın. spor yapan insan otomatik olarak sağlıklı da beslenir zaten. çünkü ne kadar zamanda ne kadar kalori yaktığını görürsün. bilinçlenirsin. 30 yaşına merdiven dayamış bir insan olarak 17 yaşında, pek spor yapmayan bir erkekten daha kondisyonlu olduğuma eminim. bu da kendine güveni beraberinde getirir. çıt kırıldım olmazsın. hayata karşı da daha güçlü olursun. hele de yoga gibi alternatifleri de yapıyorsan. sağlıklı beslenirsin, ama bazen de ipin ucunu kaçırabilirsin. tek yapman gereken ertesi gün biraz daha fazla spor yapmaktır. böylece kadınların baş belası olan kilo kontrolünü kolayca sağlayabilirsin. ayrıca kas insanı olduğundan daha ince gösterir. sıfır beden insanların sağlıksızlığının yanında sen ince (ama aşırı ince değil, çünkü deri ile kemiğinin arasında kasın var), dinç ve sağlıklı gözükebilirsin. bu duruş yaptığın spor çeşitlerine bakar. kimisi insanın vücuduna hantal bir görüntü verirken kimisi zarif bir duruş sağlayabilir. mesela hayatını basketbol oynayarak geçirirsen, biraz hantal gözükebilirsin, ama pilates gibi kasları uzatan bir spor yaparsan, buna çeşitli kardiyo aktiviteleri de eklersen o zaman zarif bir duruşa sahip olursun. ayrıca o kadar fazla spor çeşidi var ki, içine daldıkça insanın başı döner. yani asıl mesele üşenmeden birine başlayabilmektir. gerisi gelir zaten. hem bu kadar çeşit arasından illa seveceğin bir dal bulabilirsin. ayrıca spor insana gerçekten mutluluk veriyor. o gün yorgun ve bitkinsen, spor yaptığın anda ruh halin değişiverir. cinsel açıdan da, evet son derece aktif olabilirsin. çünkü yorulmazsın. vücut güzelliği açısından da çok önemlidir, zira bana göre kası olmayan bir kadın veya bir erkek zitsen güzel gözükemez. çünkü kas insanı sıkı gösterir, sağlıklı gösterir. yüzüne pembelik getirir. kan akışını hızlandırır.

    sonuç olarak, bütün bunlara değmez mi? bence kesinlikle değer. umarım spor yapmayan veya yapmaya üşenen herkes bir gün sporun ne kadar keyifli bir şey olduğunu ve aslında neleri kaçırdığını fark eder.
  • tıpkı düzenli spor yapan erkek kadar zor bulunur memleketimizde. hele de kadınların kas yapmaktan ödleri kopar. iki hareket edince kas yapacağını zanneder. oysa spor candır, kandır, sağlıktır.
  • son 6 yildir götünü kaldirip bakkala gitmeye bile üsenen, son 2 yildir haftanin 5 günü yemeksepetinden beslenen, tatlinin, sekerin, kremanin dibine vuran bir insan olarak 15 gün önce kendimi aynada görmemle olmaya karar verdigimdir.

    ayni zamanda diyete de basladim tabi. yalniz diyete ve spora saglikli olmak icin basladim cünkü her yemekten sonra gögsümde bir agirlik hissetmeye baslamistim yani diyet yapip cok zayif olayim diye degil.

    ilk 1 hafta yalan söylemiyim cok büyük acilar cektim. bacaklarim kopacakmis, nefesim kesilecekmis gibi hissediyordum ki tek yaptigim yarim saatlik en kolay kardiyo hareketleriydi. sonra evde yürümeyle ilgili videolar buldum falan. hic evden cikmadan her sabah kardiyo, yürüyüs yapmaya basladim.

    su an 15. günüm ama kadinlar inan bana o eskiden tembellikten hicbir sey yapmak istemeyen ben gitti yerine bambaska bir sey geldi.
    her seye kolaylikla sinirlenebilen ben 15 gündür en fazla bir kez sinirlenmisimdir.
    hergün biraz daha hafiflemis hissediyorum.
    nefes alislarim daha düzenli.
    kendimi daha güzel, daha mutlu hissediyorum.
    en önemlisi su icmeyi sevmeye basladim.
    kahvalti etmek benim icin büyük bir mutluluk haline geldi.
    artik hergün bir bahane bulup bir yerlere yürüyorum. yürümeyi seviyorum.
    hergün spordan sonra ilik bir dus almak gibisi yok.
    bütün gün enerjik oldugunuz icin hani o cok üsendiginiz bulasiklar icin artik hic üsenmiyorsunuz :)
    eger beslenmenize dikkat ederseniz artik uyandiginizda neredeyse o ilk baslarda hissettiginiz acilari hissetmiyorsunuz vücudunuzda.
    ayrica sporun en büyük katkisi kadinlari daha esnek ve daha güclü yapmasi. yatakta kesinlikle cok daha aktif oluyorsunuz.
    her gecen gün kendinize olan güveniniz artiyor ve kendinizi daha seksi hissediyorsunuz.

    en güzeli de `tüm bunlar icin tekbir kurus bile ödemenize gerek yok`. hatta disarida spor yapmaya cekiniyorsaniz dedigim gibi evden bile cikmaniza gerek yok.

    bunu buraya yazmamin nedeni, eger birgün herhangi bir nedenle sporu birakmaya karar verirsem bu yaziyi okuyup motivasyonumu geri kazanmaktir.
  • etrafımdaki birkaç kişiye birazdan anlatacağım kadından bahsedip durduğum için en sonunda, "git evlen bari, yeter lan" tepkisi aldım. maalesef bu kadın evli, hem de bir erkekle. geçen gün karşılaştığımız vakit set arasında bana evli olduğunu söyledi ve başımdan aşağı kaynar sular döküldü. ismini hâlâ bilmiyorum. tahmini 60'lı yaşların ortasında. 10 yıldır düzenli olarak spor salonuna gidiyormuş. allah'ıma kitabıma, kadın cep herkülü adeta. 55 kiloyla 3x10 lat pulldown yapıyor. çalıştığı minimum dambıl ağırlığı 10 kilo. bence akıllı olsun ya da olmasın bana ne.

    yanıma geldi. ya ben çok yoruluyorum dedi, neden diye sordum. baksana şu omuzlarıma, fazla ağırlık çalışıyorum ondan diyo. bu cümleyi kurarken üç top olmuş omuzlarını sıkıp bana gösteriyor ve hayır dostlarım hayır, o toplar bugs bunny'nin kasları gibi yer çekiminin etkisiyle aşağı düşmüyor. salondaki abilerden daha çok hareket edip ağırlık kaldırıyor. kimseye salça olmadan, "ahh uhh" deyu anırmadan egzersizini tamamlıyor. valla ben, işini iyi yaptığının farkında olan insanlara bayılırım. umarım kocasından boşanır ve tez vakitte evime yerleşir. "abblamm, bas" dese bana keşke. kurban olurum shshs.

    ben o yaşa geldiğimde götümü tutamayabilirim. rol modelimi buldum galiba... sugar mamam, gönlüme hoş geldin.
  • çirkindir.

    çoğunlukla incecik beli, baseni olur.
    yüksek topuklu ayakkabının bacaklara kattığı görsel güzelliğe yalın ayak da sahiptir.
    esnektir, terleme eşiği yüksek, nabzı düşüktür.
    uzun süre yorulmadığı için sevişirken gerçek anlamda zamanı ve mekanı unutabilirsiniz.
    çok kolay hasta olmaz, acıya karşı dayanıklıdır.
    planlı, programlı ve disiplinli olmak zorunda olduğunun bilincindedir
    sağlıklı beslenir. bol su içer. cildi ışıl ışıldır, teni ipeksi.
    yumuşak olması gereken yerler yumuşacık, diğer yerler sıkıdır.
    yaşlanma süreci uzun vadeye yayılır ve oldukça yavaştır.
    50 yaşına basmış uzun zamandır spor yapan bir kadını arkadan, sağdan, soldan, uzaktan, yüzüne bakmadan 25 yaşında sanabilirsiniz. miyopsanız 18.
    yaşlılığında temel bazı hastalıklarla uğraşma oranı oldukça azdır.
    kendine güvenir, kendini güzel ve çekici bulur dolayısıyla daha az karmaşık bir iç dünya ile daha mutludur.
    çevresindeki insanları görsel açıdan mutlu ettiği gibi, duygusal erezyonlara da minumum seviyede uğratır.
    sigara içmez, meltem kokar; bahar sabahları çiçekleri öpüp gelen...
    alkol kullanmaz, içiyorsa da bir kere bile kusma eşiğine gelmemiştir.
    hormonları düzenlidir, ne fazla ne eksik salgılanır.
    pms nedir bilmez. adet sancısı çok daha hafif olur.
    giydiği her şey özel terziden çıkmış gibidir.
    herkese istediği kadar balık yakalatıp, ayıklatacak güce sahiptir fakat gider kendi balığını kendi yakalar.

    çirkindir.

    ne giymiş, kimle sevişmiş diye hayran hayran baktığınız o mankenler, onun gibi olmak istediğiniz tüm o oyuncular, farını, rujunu, parfümünü, çorabını, donunu aldığınız ünlüler inanın her gün en az bir saat popolarını sizin sahip olduğunuzun iki bin katı daha rahat koltuklarından kaldırıp, genlerine meydan okuyarak spor yapıyor.

    istediğiniz gibi görünmek şans ile, büyülü bir tılsımla, genlerinizle değil her gün diliniz dışarıda sırılsıklam kendinizi duşa atarak oluyor. kaza eseri değil.
    18 yaşındaki kızlara bakıp ''ah zamanında...'' ile başlayan cümleler kurmayın.
    her yaş sizin zamanınız olsun.

    düzenli spor yapan kadın o kadar eşsizdir ki, keşke dünya üzerinde nefes alan her erkeğe çirkin gelse de evereste çıkıp orda oynasam. himalayaların etekleri zil çalsa.
  • özünde kendine değer veren kadındır.

    aslında her kadın düzenli spor yapmanın faydalarını bilir pek tabii ki. ama çeşitli sebeplerden düzenli spor yapmak gibi bir alışkanlığa sahip olamayanlardanız belki de. her ne kadar bu faydaları bilsek de bu farkındalığa ancak ve ancak ve spor yaparak sahip olunabilir tam olarak. bunun için bazen bir vesile gerekebilir hayatta.

    yeni taşındığım bir şehirde* yapacak pek bir şeyim olmadığından spor yapmaya başladım ben. yaklaşık 10 aydır düzenli olarak spor yapmaktayım. sporu hayatınıza soktuğunuzda gittikçe derinleşen bir dünyanın içine giriyorsunuz aslında. bir süre sonra vücudunuza hakim olabiliyorsunuz bu çok güzel bir duygu. aynaya baktıkça vücudunuzdaki değişimi gözlemlemek başlı başına mutluluk verici bişi. ilk başlarda acaba kas yapar mıyım, çirkin bir görüntüm olur mu diye endişelenebilirsiniz. ama hepsi yersiz endişeler. zaman içinde zaten kas yapmanın hiç de kolay olmadığını görüyorsunuz ve bi de aksine kas yapmak için çalışan biri olarak buluyorsunuz kendinizi.

    bu kadının hayatındaki diğer bir güzellik de bilinçli yiyecek tüketimi ve düzenli yemek yemek oluyor. bilinçli yemek tüketiminden kastım, yiyeceklerin besin değerlerine dikkat ederek ve öğün atlamadan yemek yemek esasında.

    tüm bunların sonucunda; yağ oranınızın azalıp kas oranınızın arttığını hissetmek, çevrenizden aldığınız olumlu tepkiler*, kendinizi daha zinde hissetmeniz, aynaya baktığınızda yüzünüzün gülmesi, kendinize güveninizin gelmesi paha biçilmez oluyor. tabii spor yapmazsa ölecek hastalığına yakalanma gibi bir sonucu da olabiliyor ama bunlar güzel ve zararsız şeyler*.
  • bunu denemeye çalışan kadın sabah erken saatte kalkar. mesela 5:30 gibi. sahile iner koşar, yürür eve gelir duş alır, hazırlanır işe gider ve üç fincan kahvede içse "acaba revire gidip iki saat uyusam mı" diye düşünür. birazdan kafam klavyenin üzerine düşecek :(
  • afedersiniz ama enfes bir gotu vardir...
hesabın var mı? giriş yap