• o kadar yoğun yaşanmışlıklardan sonra seni yazmasam olmazdı endonezya ...

    2001 yılı sonlarında, hong kong'daki işlerim henüz bitmemişken, vize süremin dolması yüzünden bir gir çık yapmam icap ediyordu. nereye gideyim diye düşünürken, msn messenger'da online olduğunu gördüğüm, endonezya'nın lombok adasında yaşıyan bir dostumun "neredesin?" mesajına cevap vermem hayatımı değiştirdi.

    evet, artık nereye gideceğimi biliyordum. istikametim endonezya olacaktı. iki-üç gün gezinip dönecektim. maksadım sadece buydu. ama nereden bilebilirdim bu ülkenin hayatımın büyük bir bölümünü kaplayacağını?

    hakikaten, müstesna bir ülkemiz var. memleketimizle övünürüz, cennet gibi vatanımız var deriz. ama endonezya'yı gördükten sonra, herhangi bir ülkenin doğal güzellikleri ile ilgili pek de cennet mennet diye iddia etmemeli diye düşünüyorum artık. eğer gerçek cennet, her türlü sonsuz güzelliğin , nefasetin ve ihtişamın olduğu , yaratıcının iyi insanlara mükafat olsun diye yarattığı başka bir boyutta yer alan hediyesi ise, endonezya , cennetin bildiğin süper kopyası , adeta sahte cennet olmalı.

    tamı tamına 633 etnik grubun yaşadığı , rengarenk ve devasa bir çiçek buketi gibi endonezya.

    aynı zamanda aktif olarak 726 adet yerleşik dil konuşuluyor burada. doğu endonezya eyaletlerinin çoğunda ülkenin ana dilini bilmeyenler var ve hemen hemen her bölgenin insanının konuştuğu en az 2 dil var. resmen çok çarpıcı!

    17,504 adet ada bir araya gelmiş, ortaya endonezya çıkmış. bu adalardan 9364 tanesinin resmi olarak ismi yok.

    bakın burası, endonezya'nın, papua yeni gine devleti ile paylaştığı papua adasının batısında kalan `iriyan jaya` eyaletine bağlı raja ampat bölgesi. hayatımda gördüğüm en muhteşem yer burası olabilir, inanın bana.

    maldivler'de 3-5 günlük bir tatil için 3-5 bin euro ödeyenler, maratua adalarında aynı güzelliği 200 euro'ya bulabilirler. covid-19 ile başlayan seyahat sorunları bitsin, kirişi kırıp gidecegim ilk yer olacak.

    doğası ve kültürü ile dünyanın en güzel yerlerinden biri olan bali adası beni hayrete düşürmüştü mesela. bu kadar güzellik küçük bir adaya nasıl da doluşmuştu acaba? deniz, orman, dağcılık, gece hayatı, rengarenk bir kültür, aşk-ihtiras , ne ararsan var!

    sulawesi adasının toraja bölgesinde böyle garip adetler olsa da yine de bölge bir tabiat ve kültür cenneti. salgın sonrası güvenli seyahat imkanı bulabilecek olan gezginler, burayı wishlist'lerine eklerlerse pişman olmazlar.

    gördüğüm en güzel şelalelerden bir tanesi de bu ülkede. lumajan waterfall! . dünyaya ve doğaya sahip çıkmaktan vazgeçmemek için çok sebebimiz var. bu mekan da o sebeplerden bir tanesi. anılarım, sevinçlerim, gözyaşlarım bu mekanlarda kendisine hayat buldu hayatımın son yıllarında.

    siz belki adını bile duymadınız ama ben karış karış gezdim. burası da maluku adaları! burada güneşlendiğim bir plaj, kıyıdan 3 mil açığa kadar uzuyor bir yılan gibi, denizin orta yerine kadar yürüyorsunuz resmen. bir ressam olsam ve hayalimdeki bir plajı çizecek olsam, ancak böyle birşey hayal ederdim.

    komodo ulusal parkının güzelliklerini mi yoksa yeryüzünün tek ejderini mi görmek istersiniz? o da bu ülkede mümkün!

    ilk etapta göze ve kulağa pek hoş gelmese de luwak isimli misk kedisinin dışkısından toplanan kahve çekirdeklerinin işlenmesi ile yapılan kahve, dünyadanın çeşitli yerlerinde kilosu 2-3 bin dolara varan rakamlarda alıcı buluyor. kedinin midesindeki enzimler cafeini emiyor, ortaya kafeini azalmış, harika içimli bir kahve çıkıyor. kahve çekirdeği yemek ve onları sıçmak dışında sürekli uyuklayan tembel kediye bakarken kahvenizi yudumluyor ve karanfilli kretek sigaranızı tüttürüyorsunuz.

    şu ana kadar yazdıklarım belki seyahat acentası reklamı tadında oldu ama ben buraları yaşadım, her seferinde aynı heyecanla ziyaret ederim ya da aynı duygularla hatırlarım bu sahte cenneti.

    cennet demişken, eğer yeryüzünde bir cehennem varsa, onun da ta kendisidir bu ülke.
    -toplamda 500 civarında yanardağ var burada, 129 tanesi aktif volkan ( yanardağ) .
    -bunların 70 tanesi sürekli öksürür , patlar.
    -sumatra adasında 30 adet, jawa adasında 35 adet, bali adası ve nusa tenggara bölgesinde 30 adet, maluku adalarında 16 adet ve sulawesi adasında da 18 adet aktif yanardağ, bir biri, bir öteki ya da bazen aynı anda koro halinde patlar dururlar. patlamalar volkanik depremler yaratır kimi zaman. halk alışkındır. yeter ki , bir yanardağ patlaması , örneğin 2018 aralık ayında krakatau yanardağının aktivitesi sonucu tsunami oluşturduğu gibi bir tsunami oluşturmasın. ülke zaten çok riskli bir deprem kuşağında. deprem , volkanlar ve bunların sebep olduğu tsunamiler, bu ülkenin vatandaşlarına , yeryüzünde cehennem azabının provasını yaptırıyor gibi.

    kendime bir aile kurmamın hikayesi de endonezya merkezli bir depreme dayanır. yeryüzünün son yıllarda gördüğü en büyük felaketlerden birisine sebep olmuştu bu deprem. 2004 aceh depremi ve ardından yaşanan tsunami...
    9.3 şiddetinde ve 10 dakikaya yakın süren bu deprem ve ardından oluşan tsunami , bölgeyi ve 14 adet diğer başka ülkeyi etkilemiş , ben ve arkadaşlarım, yardımımız dokunsun diye bölgeye gitmiştik. bütün ev eşyalarımı, devletin ücretsiz tahsis ettiği konteynere yüklemiş ve bölgeye göndermiştim. dünyanın dört tarafından yardıma koşan insanlarla birlikte organize olmaya çalışırken, bu yardımsever kişilerin içinde yer alan eşimi de ilk defa orada tanımıştım . dahası, canım kızım ana rahmine orada düşmüştü.

    benim için çok özel bir ülkedir endonezya. cennetin de cehennemin de demolarını adama yeryüzünde yaşatır. tadı bal, huyu zehir!
  • adamlar hem asyalı, hem zenci, hem fakir üstüne bi de müslüman. yaşamı hard mode da oynamak gibi.
  • bu sefer de nüfusunun %87'sinin müslüman olduğu endonezya genelinde çoğunluğu extrem olan yerleşmiş yemek alışkanlıklarına değinmek isterim. işte, sadece böyle yoğun müslüman bir nufus için değil, tüm dünya medeniyetleri için bile oldukça uçlarda sayılabilecek endonezya yemekleri!

    nasi, yani pilav bizdeki ekmek kültürünün yerini alır bu ülkede. genellikle pilava tavuk ya da balık eşlik eder. her tabak, yanında sambal isimli acı sos ile gelir. salata niyetine bir parça lahana, 1-2 adet yeşil fasulye ve birkaç yaprak nane... işte bu kadar. görsel

    benim asıl bahsetmek istediğim tür ala-endonezya yemek alışkanlığı ise yukarıda belirttiğim tavuklu-balıklı menü değil. gerçi bunlar tavuğu bile doğru dürüst yiyemiyorlar. bu kişiler plastik ya da bizim naylon olarak tabir ettiğimiz torbaları kızartma yağına karıştırıan akıllara sahipler. amaç daha crispy hale gelmiş kızarmış tavuklar elde edebilmek. ama bundan da çarpıcı olanı, kendilerinin atalarından geldiğini söyledikleri, geleneksel dedikleri, vahşi hayvanları besin olarak tüketiyor olmaları. işte örnekleri:

    kedi... binlerce yıldır yiyorlar. bıkmadan, usanmadan, tenkitlere hiç aldırmadan.

    köpek... çoğumuzun sadık dostu kuçu kuçular, endonezya'nın genelinde çok popülerdir. özellikle sulawesi eyaletinde ve diğer birçok doğu endonezya eyaletlerinde neredeyse sokakta bir tane bile köpek görmek mümkün değildir. köpek etini bol acılı pişirirler ve sıklıkla eğlence yahut davetlerde, düğünlerde tüketirler.

    kediyi, köpeği yiyen sıçan'ı yemez mi? elbette yiyorlar. zahmetli birkaç çeşit pişirme yöntemleriyle hem de.

    dünyayı ayağa kaldıran ve pandeminin çıkış noktası olarak görülen yarasa! köpek eti ile birlikte en popüler olanlardan birisi de işte bu yarasa desem yeri var. siz çorbasını duymaya alışıksınız ama köri ile pişirileni mi dersin, mangalda mı pişeni mi, yoksa kızartması mı? hepsi mevcut. pandeminin başlarında endonezya hükümeti satıcılardan göstermelik yarasa topladı ve doğaya saldı. yasak olarak nitelendirmeden, dünya kameraları görsün diye bunu yaptı üstelik. ama şimdi gelinen noktada eyalet hükümeti ve fedaral hükümet , bu ekstrem pazarlar ile ilgili önlemler ve duyurular yayınlamıs. duyurunun ana fikri kısaca şu;" pazarda satılan yarasalardan kan örnekleri aldık, incelemelerimizi tamamladık, yarasalarda virüs yok. satıcılarımızı ve halkımızı temiz ve sağlıklı bir yaşam tarzını benimsemeye çağırııyoruz. bu nedenle, yılan ve yarasa etlerini güzel ve uzun süre pişirin!"
    (bkz: aq)

    yılan demişken, evet! gayet popüler bir başka endonezya tabağı. videodaki köri soslu pişirileni. ama her türden pişiriyorlar. bu videoda ise başkent jakarta'nın göbeğinde bir sokak satıcısı hem kızartmasını, hem mangalını yapıp hem de `yılanın keselerinden birisinin içerdiği kanlı sıvı ile` yerel içki olan "arak beras"'ı karıştırıp afrodizyak niyetine kakalıyor müşterilerine.

    maymun da bu çılgınlııktan nasibini aldı. bu insanlar, hayvanın besi hayvanı olup olmadığına bakmaksızın, "eti varsa yenir" mantığı ile her bulduklarını yerler. maymun da bunlardan sadece bir tanesi. en sevdikleri maymun eti pişirme yöntemi ise "rica", yani bol acılı pişirme.

    bu videoda da insanların çöp şiş usulü bir tür eti pişirip yediklerini görüyorsunuz. bana inanabilirsiniz, videodaki eti mangalda cızırdayan bu hayvan bir ayı. orada ayıya "beruang" derler. bu da bol acılı ve fıstık soslu gider. biraz da ekstra acı biber ve soya sosu.

    bu devasa kertenkeleler de hem haşlama, hem mangal hem de köri ile ayrı ayrı pişirilebiliyor. kalimantan, bali, jawa, sulawesi, maluku eyaletleri kertenkelelerin en yaygın olarak yemeğe dönüştükleri yerlerden.

    havuzlu bir villada oturan prezentabl bir aile düşünün. marketten aldıkları bir indomie noodle ile birlikte böcü börtüyü, kurdu, hamam böceğini pişirip yesin! endonezya'da mümkün.

    bu videoda da hem anlı şanlı bir oklu kirpi'nin hem de bizim yusufcuk olarak adlandırdığımız ve tüm dünyada dragonfly olarak bilinen kanatlı böceğin yemek olup midelere yuvarlandığına şahit olacaksınız.

    endonezya genelinde seyahat ederken karşınıza çıkan vatandaşlara "neden bu tür garip ve besin olarak algılanması zor canlıları tüketiyorsunuz?" diye sorduğunuzda şu cevabı alırsınız : "biz karadaki tren, havadaki uçak ve denizdeki gemi dışında herşeyi yeriz. o canlılar biz yiyelim diye var!" bu cevaba şaşmamak lazım, zira yeryüzünde yaşayan son insan yiyen cannibal kabile endonezya'nın irian jaya bölgesinde ikamet ediyor halâ.

    hacca gitmiş yakınları olanlar bilir. mesela, zaman zaman izdihamların bile yaşandığı hac ibadeti sırasında en mülayim, en geçimli, kimseyi itip kakmayan hacı gruplarının endonezya grupları olduğunu dile getirirdi benim anneannem. derdi ki "iran hacıları çok kaba. endonezya hacıları ne kadar da kibarlar, bizim türk müslümanlarına huy olarak en çok benzeyenler endonezyalılar." ben ise bu gördüklerimi ona hiç anlatmadım. anlatsam da "yürü git, senin başka işin gücün yok mu?" diyecek.

    tüm bu garip ve toplumun çoğu için kabul edilemez yemekler bir yana, benim çok sevdiğim ve afiyetle yediğim bir geleneksel endonezya - padang mutfağı yemeği olan rendang ve diğer padang yemekleri ile yazımı bitireyim de çirkine çirkin derken güzele güzel demeyi ihmal etmediğimiz bilinsin. finalde yenebilir olanlardan gidelim. temiz güzel bir padang lokantasında hem gözünüz hem mideniz doyar.

    ilahi endonezya! tadın bal, huyun zehir.
  • çok değişik ve bol katmanlı etnik grupların yaşadığı bir ülkedir endonezya. 2010 yılında bu ülkede bps isimli kurumun sayımına göre 1340 etnik grubun yaşadığı tespit edilmiş.

    cava ( java ) , endonezya'daki en büyük etnik gruptur ve toplam nüfusun% 41'ini oluşturur. cava halkı çoğunlukla java adasında yaşıyor. bu etnik grubun üyeleri artan nüfus ve hayat şartları dolayısı ile diğer takımadalara yahut malezya , singapur ve hatta surinam gibi ülkelere bile göçmüş. renkli ve bir o kadar acaip adet ve törelerle bezeli , görülesi, tanınası bir etnik gruptur. ve ayrıca belirtmek gerekir ki, endonezya'da gelmiş geçmiş tüm başkanlar java bölgesinden çıkmıştır.

    endonezya, borneo adasını malezya ile paylaşır. adanın endonezya tarafında kalan kısma kalimantan denir. aynı şekilde papua bölgesinin de bir tarafı papua yeni gine'ye, diğer tarafı endonezya'ya aittir. papua ve kalimantan'daki birçok uzak kabilenin sadece yüzlerce kişilik küçük nüfus grupları vardır. bölgesel dillerin çoğu austronesian dil ailesine aittir , ancak papua'daki çok sayıda kabile papuan veya melanezya dil ailesi olarak sınıflandırılır .

    endonezya'daki etnik grupların bölünmesi, nüfusun yerinden edilmesi, kültürlerin karışması ve karşılıklı etki nedeniyle mutlak ve belirsiz değildir; örneğin, bazıları cirebon halkının özel bir lehçeye sahip ayrı bir kabile olduğunu iddia ederken, diğerleri onların bir bütün olarak cava kabilesinin alt etnik grubu olduğunu savunuyor. aynı şekilde, diğer yandan onları tüm sundan kabilesinin bir parçası olarak gören baduy ve banten kabileleri var. etnik grupları karıştırmanın bir başka örneği de , batavia'ya gelip yaşayan çin ve arap takımadalarından çeşitli etnik göçmenlerin bir karışımının sonucu olan betawi kabilesidir .

    cava kabikesinden sonraki bir diğer devasa etnik grup sundan kabilesidir. 275 milyon nüfuslu ülkenin nüfusunun yüzde 14'ünü oluştururlar. cava adasının batısında konuşludurlar.

    batak isimli etnik grup sumatra adasının kuzeyine aittir. halen eski geleneklerini koruyarak yaşarlar. ülkenin genel nüfusuna oranları yüzde 3.5 dur.

    madura takım adalarının sakinleri madurese etnik grubu olarak adlandırılır. heyecanlı yapılarıyla en fazla cinayet işleyen etnik endonezya grubu bunlar olabilir. endonezya nüfusunda oran olarak yüzde 3 yer kaplarlar.

    betawi isimli etnik grup yine cava adasının batısında konuşludur ve genel nüfusa oranları yüzde 2.8 dir. endonezya'nın en meşhur iki çorbasından bir tanesi bu kabilenin geleneksel çorbası olan betawi çorbasıdır.

    minangkabau bir diger etnik gruptur. sumatra adasının batısı ve riau takım adalarında yaşarlar. ilginç mimarileri ile ülke kültürüne renk katmışlardır. malezya ve singapur'a olan coğrafi yakınlıktan dolayı bu ülkelere göçmüş çok sayıda minangkabau yerlisi vardır.

    değişik bir diğer etnik grup ise bugis kabilesidir. endonezya nüfusunun yüzde 2.6 sını oluştururlar. her büyük hasattan sonra ölülerinin cesetlerini alıp sehirde gezdirme, onların elbiselerini değiştirme ve evde birkaç gün onlarla beraber vakit geçirme gibi garip adetler bu gruba mahsustur. sulawesi adası sakinleridirler.

    malay kabilesi sumatra ve kalimantan ; özellikle jambi , bengkulu , güney sumatra , lampung , doğu sumatra , riau , riau adaları , bangka-belitung ve batı kalimantan'da karşımıza çıkarlar ve yüzde ikilik bir nüfus oranına sahiptirler.

    arap asıllı bir etnik grup da vardır tüm endonezya'ya yayılmış durumda olan. sömürge dönemlerinde gelip çeşitli adalara yayılmışlar ve kadim bir etnik grup haline gelmişler. jakarta , batı java , orta java , doğu java , kalimantan ve sumatra adalarında kendilerine rastlanılır. geneli yemen asıllıdır. yüzde 2 gibi bir nüfusa oranları vardır. arapça'dan devşirilmiş kelimeler ile endonezce'nin paçal edildiği bir dil konuşurlar.

    banten kabilesi yine batı java bölgesi etnik unsurlarındandır ve renkli bir gruptur. genel nüfusun yüzde 2 kadarını oluştururlar.

    bir diğer bilindik etnik grup banjar kabilesidir. nüfusa oranı yüzde 1.7 olan bu kabile güney borneo'da yaşar. günümüzün endonezya'daki en radikal islamcı gruplarındandırlar. bölgedeki elmas, altın ve kömür rezervlerinden dolayı epeyce zengin olmuşlardır.

    ve bali... bu kadar etnik grubun içinde dünya güzeli bali'yi ve bali kabilesini saymazsak olmazdı. günümüzün en popüler tatil beldelerinden birisi olan bali adası sakinleri aynı zamanda bali kabilesi diye adlandırılır. nüfusun tamamına yakını hindu'dur. 2020 yılında bile geleneklerinden vazgeçmeden her gün ayinlerine devam ederek yaşarlar. genel nüfusa oranları yüzde 1.6 dır.

    bir diğer kabile sasaklardır. sasak etnik grubu lombok ve sumbawa bölgesinde yaşayanlardan oluşur. genel nüfusa oranları yüzde 1.3 olarak gerçekleşti 2010 yılı verilerine göre. özellikle manda hayvanı günlük hayatlarında önemli yer tutar. kız alıp vermede, hediyeleşirken, mal ve hizmet karşılığı ödeme yapmada bile mandayı kullanırlar.

    kalimantan bölgesinin sakinlerinden dayak kabilesi hayatlarını halâ eskisi gibi geleneksel ve ilkel birçok inanışı devam ettirerek sürdürürler. büyü ve sihir bu kabilenin günlük hayatının tamamında yer eder. endonezya'nın diğer unsurları , dayaklar ile karşılaştıklarında sorun yaşamamak ve büyüye maruz kalmamak için dikkatli davranırlar. genel nüfusa oranları yüzde 1.20 dir.

    endonezya'da sömürge dönemlerinde oluşmuş arap etnik grubu gibi bir de çin etnik grubu bulunur. aynen arap asıllı endonezya unsurları gibi çin asıllı endonezyalı etnik grup da, mandarin ile paçal edilmiş kendi dili, çin kültürü tandanslı disiplinli iş ve günlük hayatları ile başarılı insanların bir arada bulunduğu ve geneli katolik hristiyan , az bir kısmı da budha dinine mensup , yemek kültürü olarak da çin mutfağını tercih eden insanlardır. hemen hemen endonezya'nın tüm coğrafi bölgelerine yayılı olarak yaşarlar. genel nüfusa oranları yüzde 1.2 dir.

    güney sulawesi bölgesinde yerleşik makassar kabilesini de saymadan olmaz. endonezya mutfağına ismini kazımış birçok yemek bu etnik grubun kültüründen çıkagelmiştir. aynı zamanda balıkçılık ile uğraşırlar. genel nüfusa oranları yüzde 1 kadardır ve tarih boyunca deprem, tsunami gibi felaketlerden çok etkilenmişlerdir.

    bütün bunlardan sonra , ülkemizin de bölücü unsurlardan başının çok ağrıdığı bir konjonktürde, ülkemizin sahip olduğu etnik unsurların kat kat fazlasına sahip olan endonezya'da , bu etnik grup çeşitliliğinin özerkleşme ya da bölünme-ayrılma gibi taleplere ve ülke genelinde oluşturdukları siyasi-sosyal krizlere de değinmeden geçemeyeceğim.

    endonezya gibi çok kültürlü, coğrafi olarak büyük bir alana yayılmış 17 binden fazla adadan oluşan bir ülkede, altyapının eşitsiz gelişimi, eğitim, sağlık ve teknoloji imkanlarının yahut tesislerinin gelişimi ve paylaşımı düzensiz , özensiz ve adaletsiz olunca sorunlar kaçınılmaz oluyor. çoğunlukla sosyal kıskançlıklar çatışmalar başlatıyor ve ordu bu çatışmaları bir şekilde bastırıyor.

    kimi bölgelerdeki doğal kaynakların sermaye sahipleri yahut merkezi yönetim tarafından alınması, lakin bu kaynaklardan yerel halkın bir fayda elde edememesi gibi bazı ekstra konular halk ile yönetimin arasının açılmasına katkı sağladı. halk ve hükümet arasındaki karşıt emellerden biri, halkın kendi toprakları için bağımsızlık talep etme hareketidir. eski başkan habibi'nin yönetimi döneminde endonezya, topraklarından birini, yani şu anda doğu timor ülkesi olarak bildiğimiz doğu timor eyaletini kanlı çatışmalardan sonra kaybetti. bundan sonra, birkaç yıl geçti ve endonezya'dan ayrılmayı ve kendi hükümetini kurmayı talep eden başka bölgesel hareketler de ortaya çıktı.

    popüler hareketlerden biri gam (serbest aceh hareketi). bu hareket sonunda özerk bir aceh eyaletinin ortaya çıkmasına sebep oldu ve aceh kendisini şeriat ile yönetmeye başladı. hafif cezaların tamamı cambuk isimli kırbaçla halka açık şekilde verilmeye başlandı.

    ek olarak, bölgeleri için bağımsızlık talep eden diğer bir ayrılık hareketi , batı papua olarak bilinen iriyan jaya bölgesindeki yerel papua topluluğu tarafından yürütülen papua hareketidir. batı papua, endonezya'nın geniş bir alana sahip illerinden biridir. papua, geniş yüzölçümünün yanı sıra doğal kaynakların bol olduğu bir yer aynı zamanda. sadece ormanlar çok yoğun değil, aynı zamanda çok bol ve güzel olan deniz zenginliği de var. bunun dışında papua toprakları bol miktarda altın madeni barındırıyor. bazı diğer çeşitli madenlerin içeriği de hiç bitmeyecekmiş gibi çok bol.

    ancak bunun dışında papua bölgesinin gelişimi diğer bölgelere göre daha yavaş görünüyor. batı papua, endonezya'nın yoğun nüfuslu bölgelerinden düzenli göçmen akışı nedeniyle kendisini dezavantajlı hissediyor. papualılar, komşu papua yeni gine ve doğu pasifik'teki diğer ülkelerle endonezya'ya nazaran daha güçlü bir kültürel ilişkiye sahip olduklarını düşünüyorlar. bölgelerindeki bol doğal zenginliklerle kendilerini bağımsız olarak idare edebileceklerini düşünüyorlar.

    endonezya'dan bağımsızlık ve ayrılma talebinde batı papua'yı destekleyen nedenlerden bazıları bunlar. ancak, bu çabanın birleşmiş milletler tarafından reddedildiğini biliyoruz ve endonezya da batı papua topluluklarıyla, bir zamanlar ülkemizde de görülen çözüm süreci benzeri birtakım görüşmeler sürdürüyor. fakat her tür çabaya rağmen bölgede sıklıkla çatışmalar yaşanıyor.

    enteresan bir ülke endonezya. bu ülkeyi yakından tanıdığım için çok mutluyum. bir yandan bu ülkenin dehşetengiz kültürel zenginliğine şapka çıkarıyor, diğer yandan gelişmeleri de takibe devam ediyorum.
  • * camilerin hiç birinde din görevlisi bulunmaz. cemaatten biri imam olur. cuma günleri ülkenin iki büyük dini cemaatinin görevlendirdiği kişiler camilerde namaz kıldırır.

    * namaz kılma oranı çok yüksektir. sokakta mini etek açık elbise ile gezen bir kadın bile vakti geldiğinde mescide gider ve uygun elbise giyerek namazını kılar.

    *cuma hutbeleri bizdekine göre çok uzun sürer. cuma günlerine özel elbiseler vardır ve onlar giyilir.

    *endonezya'da namazların sadece farzları kılınır. sünnet kılınmaz.

    *belediye teşkilatı yoktur.

    *endonezya isim koyma konusunda oldukça rahattır. alfa beta gama diye üç kardeş tanırım ismi yaris olan bir arkadaşım var, otomobilden mülhem. babası maradona hayranı olan bir arkadaşım bu ismi taşıyor. müslüman olanlar da çok rahatlıkla hristiyan ismi kullanabiliyor.

    *endonezyalılar ölüm hadisesine biz türklere göre daha metanetli yaklaşırlar. feryat figan ağlamalar, yas tutmakta olmaz. hatta cenaze sahibi ya da yakınları gelenleri gülümseyerek karşılayabilir .

    *kadınların makyaj yapması çok yaygındır. açık kapalı, genç ihtiyar hemen her kadın makyaj yapar.

    * elektrik saatleri ön ödemelidir . marketlerde satılan ya da banka aplikasyonları ile alınan elektrik kontörleri ile bir kod verilir , bu kod elektrik sayaçlarına kontör bitince elektrik kesilir.

    *endonezyada her üniversite öğrencisi 2 ay boyunca köyde kalmak ve köylüye yardım etmek zorundadır. köy çocuklarının eğitimine yardımcı olmak, köyün temizliği ya da çiftçilik . bu görevi tamamlamayan öğrenci diploma alamaz.

    *her şehirde mutlaka alun-alın denen büyük meydanlar bulunur. bu meydanda cami, hapishane , okul bulunur.

    * endonezya'da çorap kullanımı yaygın değildir. ayrıca umumi wc ve banyolara da çıplak ayakla girilir.

    * tavuk kafası ve ayakları çok sevilen iki yiyecektir.

    * islam dini tarafından uygun karşılanmayan müslüman bir bayanın gayrimüslim birisi ile evlenememe kuralı bu ülkede çok uygulanmaz. doğan çocuklar anne ya da babasının dinini kendi iradesi ile seçer.

    *endonezya ve malezya halkları akrabadır ve dilleri azerbaycan türkçesi -türkiye türkçesi kadar yakındır.

    *maalesef bu iki halk birbirinden çok haz etmez. malezyalılar endonezler hakkında "köylü", endonezyalılar da diğeri hakkında "kibirli" olarak düşünürler.

    *malezya'da ingilizce çok iyi konuşulur ve yabancıların malayca konuşması hoş karşılanmaz. siz malayca konuşsanız bile onlar sizinle ingilizce konuşur.

    * bu ülkede düğünler kız evinde yapılır.

    * tolerans o kadar gelişmiştir ki ayni ailenin bir çocuğu hristiyan diğeri müslüman olabilir

    *endonezya'da köpek görmek neredeyse imkansızdır. halk olarak köpekten nefret ederler. en ağır küfürleri birine köpek demektir. süs olarak bazı yabancıların besledikleri hariç köpeklere pek rastlanmaz.

    * bu ülkede birisinin başına dokunamazsınız. büyük saygısızlık hatta taciz olarak algılanır.

    * peynir ve yoğurt bilinmez ve kullanılmaz. hakeza zeytin de öyle. ilk defa deneyenler de hoşlanmazlar.
    -alıntıdır-
  • özellikle tsunami felaketinden sonra, aceh eyaletinde radikal islami anlayışın sivrildiği ülke. bu felaketin ardından, allah'ın buyruklarına uyulmamasını olayın bir sebebi olarak görenler eyalette şeriat yasalarının hakim olması ve ahlak polisleri tarafından kurallara uyulup uyulmadığının 24 saat takip edilmesi yönündeki yeni kararları kabul ettirmeyi başarmışlar. geçen gün izlediğim, national geographicte yayınlanan don't tell my mother (türkiye'deki haliyle anneme nerede olduğumu söylemeyin) adlı programın sunucusu diego bunuel, son ziyaret ettiği yer olan acehte, söz konusu ahlak polisi ile beraber bir gece devriyesine katıldı. bunuel, dünyadaki sorunlu bölgelere yaptığı ziyaretlerle ve turistik geziden ya da evcil, oryantalist belgesel yapımlarından uzak, gerekirse işin illegal boyutunu da gözler önüne seren çekimlerle tanınıyor ki; programın ismi de zaten buradan geliyor. aceh'teki söz konusu devriye sırasında, önce belli bir saatten sonra yeterince aydınlatılmamış yerlerde olmaması gereken kadınlar avlandı(!). içlerinde mini etekli bir kadınla beraber türkiye için bile fazla muhafazakar sayılacak biçimde örtünmüş bir kız da vardı. söz konusu mekanlardan asla bir erkek toplanmadı. kızlar mutlu değildi. erkekler mutlu değildi. ekibin amiri gözaltına alma sırasında "bu saatte evlerinde olmaları gerekir." diyordu. bunun ardından yeterince aydınlatılmamış mekanlara yönelik av devam etti, bu sırada bunuel, ekibin üyesi olan genç polislerle konuştu. "hepiniz gençsiniz, bu şartlar altında kızlarla tanışmak için ne yapmanız lazım?" diye sordu. söz konusu gençlerden biri "önce ailesi ile görüşmemiz gerekir, bu durumda bile sadece ellerini ve yüzünü görebilirsiniz" dedi. genç polisler mutlu değildi. yol üstünde ekibin amiri olan bıyıklı ve orta yaşlı polis ile de ropörtaj yaptı buunel. polis, felaketin ardından (tsunami yüzünden 250 bin kişinin yaşamını yitirdiği düşünülüyor) ailelerini yitiren gençlerin ahlaki kuralları yeterince öğrenemediğinden söz ediyordu. çakı gibi giyinmiş üniformalı genç polislerin aksine bıyıklı polisin üstünde alakasız ve kirli bir tişört vardı. yüzü bir kez gülmedi, mutlu değildi. derken ekip yeterince aydınlatılmadığını düşündükleri seyyar bir hamburgercinin yanında durdu. (türkiye'deki köftecilerin, nohut pilavcılarınkine benzer bir seyyar araba, yanında da tüple yanan bir lamba ile müşteriler için 4-5 plastik sandalye) seyyar aracın sahibi iki tane lise öğrencisi gençti. müşterilerin hepsi korkup kaçmıştı. dikkat edin, müşteriler yemeklerini bırakıp hesabı da ödemeyip kaçmışlardı. sanırım hepsi büyük suçlular olmalı. müşteriler mutlu değildi. gençler, ekibe olan öfkeleriyle açılmış gözlerinden umutsuzluk akarak konuşmaya başladılar. tüm ailelerini depremde kaybetmişlerdi ve tek geçim kaynakları bu arabaydı. gençler mutlu değildi. polisler seslerini yükselten gençleri gözaltına aldı. emniyet merkezi olduğunu sandığım yerde saçlarını çekip aşağıladılar ama aşağılayanların gözlerine dikkat ettim, onlar da mutlu değildi.

    bu programı şeriat geliyor, öcü dinciler, türkiye endonezya olur mu fikirleriyle izlemedim. benim gördüğüm, söz hakkı olmayan mutsuz gençler ile onlar adına karar alan mutsuz yaşlılardı. bu tabloda mutlu olan da yok değil tabi. 3. dünya ülkelerinde yöneticileri ile kanka olunabilinecek baskı yönetimlerinin varlığından hiç mi hiç rahatsız olmayan gelişmiş, özgür ülkelerinden her yıl aceh'e milyonlar halinde gelen turistler. bir tek onlar mutluydu.
  • devlet dairelerinde kurulu tam 50.000 lisanssiz windows konusunda microsoft'la anla$an ulke..

    windows ba$ina $1 odeyerek lisanslarini satin almi$tir.
  • bütün halkı facebook'ta poker oynuyor bunların.wkwkwkwkwkwkw şeklinde gülüyorlar.
  • neyin kafasını yaşadığını anlayamadığım ülke. zira dünyada google'a google yazıp en fazla aratan ülkedir. hayır varsa komik bir şey anlatın da biz de gülelim gençler.

    edit: 2018 itibariyle tahtını tunus'a kaptırmıştır.

    https://trends.google.com/trends/explore?q=google
  • ayni anda bir deprem, bir yanardag patlamasi ve bir tsunami gecirmis ulke.

    ne sans arkadas.
hesabın var mı? giriş yap