2 entry daha
  • sabahlayıp bitirdim. gözlerim dolu dolu yazıyorum. klasik yapmacık "hepimiz engelli adayıyız." saçmalığına girmeyeceğim. çünkü bu insanlarla empati kurmamız için engelli olmaya veya engelli olacağımıza ihtimal vermeye gerek duymamız dâhi iğrenç derecede aşağılayıcı. engelli adayı olduğumuzu hatırlamamıza gerek yok. insan olduğumuzu bilsek, yeterli.

    --- spoiler ---

    neler yok ki bu belgeselde, her şeyden önce saf gerçek! oyuncu yok, senaristin keyfekederliği yok! ne yaşandıysa o! willowbrook gibi yerler vardı, hâlâ var! engelliler için ödenek ayrılması teklifine "kaç kişi kullanacak? masraf etmeye değmez." diye burun kıvırıp dünyanın öbür ucuna milyar dolarlar yatırıp sakat veya eroinman olarak dönecek gençleri postalayan nixonlar, calafinolar vardı, yine var!

    ama sadece bunlar yok! mesela serebral palsi hastası, girdiği cinsel ilişki sonrası bel soğukluğu kapıp hastaneye ağır karın ağrısı şikâyetiyle yatırılan ama cerrah tarafından doğru dürüst muayene yapılmadığı için tahmin yürütülüp sapasağlam apandisiti alınan, bunun üzerine insan cinselliği üzerine yüksek lisans yapan bir kadın var!

    aynı yıllarda hemen hemen aynı ayrımcılıktan muzdarip zencilerin ve eşcinsellerin ve işçilerin engelli hakları hareketine kol kanat gerişi var!

    üç aylık yaz kampından sonra ailesini özleyip güle oynaya evine döneceği yerde hüngür hüngür ağlayan, bu düşler ülkesi'nden hiç ayrılmak istemeyen engelliler var!

    onca imkânsızlığa aldırmadan sağlık bakanlığı şubesini bir aya yakın işgal eden körler var, sağırlar var, sakatlar var! fbi telefon hattını kesince işaret dili bilen sağırlar yardımıyla dışarıya mesaj gönderen eylemciler var!

    ülkedeki binlerce kişiyi ilgilendiren devasa hareketi görmezden gelen ulusal medyaya karşı küçücük bir yerel kanalın tek başına hareket eden muhabiri ve kameramanı var!

    ve üst katın çocukları var. bodrum kattaki çocukların ulaşabilmek için kuyu duvarlarını tırnaklarıyla kazıdığı.

    "engelli çocukların sınıfları bodrumda, diğer sınıflar üst kattaydı. engelsiz çocuklara 'üst kat çocukları' adını vermiştik. birkaçı cuma günü inip törene gitmemiz için yardım ederdi. yanımıza gelmelerine, bizimle tanışmalarına, tekerlekli sandalyemizi itmeye izinleri vardı."

    ve filmin sonunda dediği gibi, yasayı geçirmek yetmez, toplumun tutumunu değiştirmeden hiçbir şey başarılmış sayılmaz. filmin son sahnelerinde mahalledeki evlerden bazılarının girişinin tekerlekli sandalyeye uygunken diğerlerinin hâlâ dimdik ayakta duran merdiven basamakları işte buna vurgu yapıyordu. engelli birini yasada kabul etmek yetmez, kendi hayatına kabul etmediğin sürece!

    --- spoiler ---

    izleyin, anne babanızla izleyin, çocuğunuz 15 yaşından büyükse açın birlikte izleyin. ister türkçe seslendirmeli izleyin, ister altyazılı izleyin.

    ama izleyin! devrimin ne şartlarda yoğrulup pişen bir ekmek olduğunu sakın unutmayın!
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap