5140 entry daha
  • köklü ağaçlar ve tekli berjer
    hep bir şeyleri bir şeylere benzetmeye çalışıyoruz. böyle anlatmak hem bize daha kolay geliyor hem de karşımızdakinin bizi daha kolay anlayacağını düşünüyoruz. betimleme hastalığı diyorum buna kendimce ve bu hastalıktan o kadar muzdaribim ki.
    misal ( bakın başladım yine) geçenlerde bir arkadaşla yazışıyoruz o kadar çok üzülmüş ki bir konuya. beni dinlemediler , anında yaftalayıp yaşanan güzel anılara falan bakmadan çektiler kapıyı gittiler dedi. ben de yaktım tabi gemileri. artık ne dost ne arkadaşlar gelseler de kapıyı açmam. ama üzgün içi cız ediyor anlıyorum. dokunuversem ağlayacak. başladım teselliye. elimden başka ne gelir ki? keşke acısını yüreğinden alıp kundaklara sarıp kırkını uçurabilsem ama yapamam ki. yaradan vermemiş böyle bir şey. acı transferi mümkün değil. ya paylaştığını belirtmek için teselli vereceksin ya kendi haline bırakıp zamanın iyileştirici gücüne dua edeceksin. ben ikisini de yaparım.
    aklıma o an birden bire insanların birer ağaç olduğu , ruhumuzun köklerde vücudumuzun gövdede, çevremizin dallarda, çevredeki insanların yapraklarda olduğu; çevremiz ne kadar çeşitliyse ( iş hayatımız, okul hayatımız , hobilerimiz , akrabalarımız , sosyal medya hesaplarımız, komşularımız , hizmet alıp verdiğimiz kişiler... hepsi bizim dallarımızdaki yapraklar. tabi her ağaçta olduğu gibi yapraklar dönem dönem dökülür yerine yenileri gelir ve biz yine kökten uca sağlıklı biz oluruz. sende en yeşil ve belki de güçlü sandığın yapraklar hastalanmış sararmış buruşmuş sen de almışsın eline budama makasını onları güzelce temizlemişsin. bunu yaparken amacın hastalığın yayılmasını engellemek ve kendini korumak. bunun nesi kötü? oraya bir yarabandı kapat ve güneşe bak daha binlerce yaprağın var. herkese ve her şeye hakim olamayız iyi ki de olamayız düşünsene ne yorucu olurdu her şeyin, herkesin kontrolünün sende olması. ben istemezdim şayet. belki garip kaçacak ama tanrı bile bize akıl fikir vermiş. bakmış ne yapacak yarattıklarım? sonra ben bunların hesabını sorarım demiş. yani o bile biz insanlar konusunda her şeye de ben karar vermeyeyim olasılıkları koyayım onlar oynasın ben de güleyim demiştir belki de :)
    sen kalbine , ruhuna ve bedenine dikkat et gerisi hallolur. bak bana ne üzdüler ne kırdılar bir daha kalkamam dedikten sonra kaç kez daha düştüm burnum aka aka yine kalktım. şimdi gelseler affetmem belki ama arkalarından benim şimdiki ben olmam için taktığınız çelmelere teşekkür ederim gerizekalılar derim belki. ( yani şu cümleden sadece gerizekalıları çıkarırım sanırım) yakışmıyor çünkü ağzıma öyle b*ktan kelimeler sansürsüz*)
    sonra bir sürü daha konuştuk o arkadaşla. şaşırdım kendime. halbuki ne zamandır konuşasım gelmemişti kimseyle. dedim konuşasın varmış da konuşulacak adam yokmuş. sen de gediğini bulunca sızıvermişsin. az zaman geçti aynı arkadaş bir şey yazmış. benzetmelerle ilgili. hatta benden alıntı yapmış. burada kötü anılarımı yazmak sifon çekmek gibi , yani bıra bir nevi hayatımın lavabo gideri demiştim onu kullanmış okurken bir hoşuma gitti anlatamam. birbirimizin edebi yönünden beslenip yepisyeni çiçekler oluşturup birbirimize koklatıyoruz. sözlerimiz adeta bir toprak onları işleyip muazzam çiçekler yetiştiriyoruz :)( bu da az evvel geldi aklıma)
    neyse ona tekrar yazdım. bunu okuyunca. ay ben bunun altına imza atayım kesinlikle haklısın dedim. sonra da ekledim bu ara burası lavabo giderliğinden tekli berjerliğe intikal etti dedim. artık tekli berjer ne mi bilmiyordu yoksa ne kast ettiğimi mi anlamadı bilemiyorum. ikinci ihtimal daha kuvvetli. çünkü zeki kadındır berjeri bilmese bile googlelar öğrenir. sonra ben de açıkladım. bu ara hayatımdaki insanlar ve olaylarla o kadar ilgisizim ki bir sinema eleştirmeni edasıyla film izleyip onları yorumlayıp yazıyorum. bir de kendi hayatımın sıkıcılığından bunaldım kitap okumaya sardım. okuyup okuyup onları yazıyorum. bunları yaparken de sanki altımda tekli bir berjer var ve bunlara anbean tanık oluyor. işte yazdıklarımın berjere intikali de bu şekilde dedim. sonra araştırdım berjer kelimesini fransızcadan ithal kelimemiz çobandemekmiş. diğer koltukların ya da eşyaların başında çobanlık ediyor diye sanırım. çok da ağır bir duruşu var mesela kendi evimde ilk alacağım eşyalardan biri de bu zaten diğer ikisi de kitaplık lambader ve çift kişilik yatak. işte bu berjeri soğuk kış gecelerinde şöminenin karşısına koyuyorlarmış oturan insanın sırtı falan üşümüyormuş bacaklara da at bi battaniye ele de ver 500 sayfalık bir klasik adamcağız bir gecede alim olur inş. ( tamam bir gece olmasa da tüm kışı böyle geçiren adam alim olur herhalde. alimlikten evvel fıtık olur o kesin de neyse) bir de bu berjerin fiyat politikası var yani bir kişinin kurulacağı şeyin bu kadar uçuk fiyatlandırılması garip değil mi? ya da bencil olmayın alın bir üçlü koltuk evdeki herkes bacak bacağa tepişe tepişe kullanın mı demek istiyorlar anlayamadım. gerçi öyle bir şey yapacaksam l koltuk alırım o daha şık hem ayaklarımı da uzatırım mis gibi. berjere de puf alıp aynını yapabilirsin dediğinizi duyar gibiyim o kadar param yok. olsa da kitaba veririm koca kitaplık berjer belasına boş kaldı.
    ilk öykümsünün yaşanmasına sebep olan heyheyhey e ithaf ediyorum.( vergiden yırtmak için)- sonuna da ya kebikeç yazalım da haşerat kemirmesin- :)
1938 entry daha
hesabın var mı? giriş yap