32 entry daha
  • turkiye'de son derece guclu olan bir dusmanlik turudur. fakat bunu egemen gucun hayal kirikliginin tezahuru olarak ele alma fikrinin tam olarak butuncul oldugu kanaatinde degilim.

    turkce karakter kullanamadigim bu yazi icin uzgunum, gozlerinizi kanatmak istemezdim ama icinde oldugum sartlar ne yazik ki beni buna mecbur birakiyor.

    fizikten ve leibniz'ten analojiler yaparak baslamak istiyorum. gaz dinamiginde sicaklik ve basinc onemli ve bir o kadar ilginc kavramlardir. bunlari ilginc kilan aslinda hep mikro olcekte hem de makro olcekte tanimlanabilmeleridir.

    bu yaziyi okudugunuz odanin icindeki havanin sicakligi yani sizin hissettiginiz makro olcekteki sicaklik odanin icindeki havada bulunan butun gaz molekullerinin toplam etkisinin bir sonucudur. cunku molekuler duzeyde sicaklik bir molekulun anlik kinetik enerjisidir. dolayisiyla bir odanin sicakligi 25 derece celcius iken anlik olarak 1500 derece celcius sicakliga sahip tek bir molekulun olma ihtimali bile vardir.

    basinc ise birim hacimdeki kinetik enerjidir. odanin makro olcekteki basinci 1 atm olabilir ama molekuler duzeyde birim hacim daralttikca pekala farkli basinclar molekuller tarafindan hissedilecektir.

    lokal-molekuler acidan bu tarz farkliliklar olsa da, makro duzeyde bunlarin hepsi belli bir zaman araligi icin teke indirgenir. cunku makro duzeyde hissedilen aslinda tek tek butun molekullerin sahip oldugu konumlarin istatistigi tutuldugunda olma ihtimali en yuksek olan mikro durumdur.

    yani icinde bulunulan makro kosullar olmasi en mumkun olan mikro durumun dikte ettigi kosullardir. leibniz biraz da teolojik bir zaviyeden bakarak icinde oldugumuz evrenin olabilecek en iyi evren oldugunu soyler. ben bunu ulkenin icinde bulundugu sartlardan ve gaz dinamiginden mulhem bir sekilde ele alarak biraz degistiriyorum. icinde bulundugumuz durum olma ihtimali en yuksek olan durumdur.

    makro olcegi toplum ve devletin kendisi, mikro olcegi de molekullerden mulhem her bir turkiye cumhuriyeti vatandasi olarak ele alirsak; icinde oldugumuz sartlar hepimizin eylemlerinin bir sonucu olarak ortaya cikmis ama bireyler olarak hepimizin farkli hissettigi kosullardan mutesekkildir, hep basinc hem de sicaklik olarak. yani hem para hem de ozgurluk olarak.

    maarri'yi takip etmem fatih harbiye yazisiyla baslamisti. edebi yeteneginin benim son derece mekanik benzesimlerimin yaninda son derece guclu kaldigi muhakkak fakat hakikat gercekten bu mu yoksa bizim icinde oldugumuz kosullarda hissettigimiz mikro duruma bizim verdigimiz reaksiyon mu bu? eger ikincisiyse bu ilk durumu da guclendiren bir yon tasimali zira bu pekala her mikro bireyin davranisi olabilecegi icin yekunde bunun da yansimalari olmasi gerekir cunku eylemlerimizi sekillendiriyor.

    bana cok kizan oluyor her seyi tarim toplumu, sanayi devrimi uzerinden ele aldigim icin fakat meselenin daha temelinde bir yerde aslinda enerji var. fizikte bildigimiz anlamiyla enerji ve onu kullanabilme/kontrol edebilme becerisi butun bu catismalari da aciklayabiliyor eger benimle ayni yerden bakarsaniz.

    bugun bizi 17. yuzyilda yasayan herhangi ortalama bir insandan daha mureffeh yasatan sey nedir?

    cevap tabii ki teknolojidir ama aslinda teknolojiden de ote enerjiyi istedigimiz forma sokabilme kolayligidir. bu yaziyi yazdigim bilgisayar, sabah su kaynattigim isitici, kullandigimiz araba, konustugumuz telefon ve saire bunlarin enerjiyi bizim ihtiyaclarimiza gore istedigimiz forma istedigimiz miktarda sokarak yasamimizi kolaylastirir.

    turkiye ne tam sanayilesmis ne hicbir sanayi altyapisi olmayan bir ulkedir. arada hibrit bir yerde kendine ozgu kosullarda bulunan bir ulkedir. bu yonuyle din ve sekulerlik arasinda, tarim donemi aliskanliklariyla sehir hayati arasinda bir yerde coklu toplum yapisina sahip bir ulkedir. bu yuzden anlamaya calisirken bu iki toplum pratiklerini daha genis bir acidan ele almak gerekir.

    sanayi devrimi en kisa haliyle uretimde kas gucunun disina cikilmasidir. tarim toplumunda kismen hayvanlarin kas gucunden de faydalanildigini dile getirsek dahi tarim toplumunun arti degeri cok buyuk olcude insanin kas gucunden turemistir. bu hiyerarsik bir baglami cok daha kolay kurmaya yarar. osmanli'nin yaptigi da bundan baska bir sey degildir aslinda.

    dogu ile bati arasinda cok ciddi farkliliklar mesela ama bunlar sanayi devriminden once de vardi. buradaki temel neden ise ticaret ve tarimdir. tarima elverislilik dedigimizde, birim alandan elde edilebilen mahsulun kalori degerinden bahsedebiliriz. baska bir deyisle uretimde ne kadar az insan kas gucu kullanip ne kadar uzun sure tok tutacak mahsulu yetistiriyoruz.

    gerek iklim, gerek gece gunduz saat farki nedeniyle olsun, mezopotamya ve nil deltasinin zirai verimi bize kita avrupasi kadar genis imkanlar sunmuyor. buna bir de akdeniz limanlari ve cin-avrupa ticaret aksinin bu bolgeden gecisini ekleyin. hem uretimin hem ticaretin yuksek miktarda dondugu bir yer olarak zihninizde canlanir ortadogu.

    boyle bir yerde para da cok dondugu icin haliyle en ufak hirgurde insanlar birbirine giriyor. bu hirgurden de en cok ticaret etkileneceginden dolayi bir duzen arayisi hasil oluyor ve surekli din dedigimiz olusumlarla toplumlari kontrol altina almaya calisiyoruz. sanayi devriminden sonra bunun bir benzerini ulus devletlerle yapmaya calistik.

    tarim toplumu doguda da batida da benzer toplum yapisi yaratiyor ama batida tarimsal uretim kapasitesi sinirli oldugundan dolayi ozellikle roma imparatorlugu zayifladiktan sonra irili ufakli bir suru kucuk devlet oluyor cunku hicbirinin digerini baski altina alacak kadar riza uretemedigini goruyoruz.

    bu nedenle tarim odakli imparatorluklar doguda daha debdebeli ve buyuk olabiliyor. tabii bu durumu yanlislayacak bircok olusum da var. buyuk iskender'den roma imparatorlugu'na kadar. yine de medeniyeti eski yunan'dan bile baslatsaniz isin ozunde ticaretin kolay tarimin rahat oldugu yerler olmasi yatiyor.

    fakat insanlarin rizasini uretmek sanildigi kadar da kolay bir is degil. tarim donemi bile olsa cok siktiginiz zaman insanlari kontrol edemiyorsunuz. yine onlara bir ozgurluk alani vermek zorunda kaliyorsunuz ki aslinda bu da enerjiden baska bir sey degil. en basit haliyle tarlada calisana mahsulden pay vermek bunlardan biridir.

    aynisini sanayi toplumunda ve modern devlette riza uretmek icin de yapmak zorundasiniz fakat olcekleri farklilasiyor. sanayi devriminin kritik noktasi uretimde kas gucunun iptaliydi. bu oldugu zaman toplumdaki bireylerin uretebildigi enerji miktari da degisiyor. dolayisiyla insanlarin hem birbirine dusmesini hem de sisteme karsi ayaklanmasini engellemek icin yeni onlemler gerekiyor.

    anti entelektuelizm de iste bu onlemlerden biridir. demek istedigim devletleri insanlar gibi dusunmemek gerektigidir. cumhuriyet ve osmanli tarihi onlarca savas ve katliamla doludur. insanlari birbirini surekli kiskanan bir ulke oldugumuz icin devleti de insanlastirmak istiyoruz.

    ornek vermek gerekirse, devlet tinisi hosuna gitmedigi icin kurtceyi yasaklamadi, modaya aykiri oldugu icin bas ortulu ogrencilere universiteleri yasaklamadi, gicik kaptigi icin okumus insanlari hapislerde curutmeyi secmedi. hesap her zaman dogru olmayabilir ya da tutmayabilir ama hesabin temelinde duygular degil duzen insa etme arzusu vardir. hesap her zaman tutmaz ama mesela firavun'un hayati zindan ettigi koleler sonra onu tahttan indirmistir, ya da dayatilan universitelerde bas ortusu yasagi bugun artik yoktur.

    turkiye fakir bir ulkedir fakat bir ulkenin fakir olmasi bir insanin fakir olmasi gibi degildir. turkiye fakir bir ulkedir cunku sanayi alt yapisi yeteri kadar yuksek know how sahibi degildir. nitelikli ara eleman/muhendis/doktor yetistirecek okullari nufusuna gore cok azdir. yetisenleri de ulkeden gitmenin derdindeler.

    bu sartlar altinda anti entelektuelizmin gelismesi toplumsal acidan kolaydir. cunku zaten insanlar mutsuz oldugu icin ofkesini cikartacak yer arayisindalar. senelerce iyi kotu okuyana sunulmus imkanlara sahip olamayan milyonlar zaten ofkeli ve bir de bu durum ciddi kultur farki yaratmis.

    fakat bu durum basta da verdigim ornekteki gibi toplumu kendi kucuk toplum parcamizdan mutesekkil sanmaktan ibaret bir durum. evet turk modernlesmesinin basindan beri bir laik-musluman, modern-sekuler artik adina ne derseniz bir kulturel fay hatti var bu ulkede ama bunu ortaya cikaran sartlari aramamiz gereken yer devlet iyi devlet kotu, islam iyi islam kotu, turkler salak bati bizi kiskaniyor gibi kisa yollar degil cunku bu yollarin hepsi birer cikmaz sokak.

    sartlar boyle olmasaydi bugun baska bir sey yasiyor olabilirdik. james watt buharli motoru bulmasaydi bugun belki de hala osmanli vardi biz de tarlada calisiyorduk. belki de baska bir evren vardi. anti entelektuelizm bu ulkede var hem de osmanli'dan beri var ve hep de olacak cunku turkiye geliskin bir demokrasi olabilecek kadar zengin bir ulke degil. yikilacak kadar da fakir bir ulke degil.

    bu tip meselelerde tek bir zaviyeden bakip bir zanli yaratmak ve insanlari bunun karsisinda birlestirmek bir tercih ama sorunlari gidermiyor. tek bir zanli aramak dogru degil. ille de arayacaksak ben sallayayim bir tane o halde. tum bu yasadiklarimizin sorumlusu james watt, yavsak bok vardi o motoru icat edecek.
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap