19 entry daha
  • dış dünya, beyin, simülasyon kelimelerini görünce nasıl da heyecanlandım birileri aynı benim düşündüklerimi dile getirmiş diye; meğer kendime birileri olmuşum, hey gidi... neyse, halen devasa bir temsil sistemi olduğunu düşünüyorum zihnin (bkz: simüle edilmiş gerçeklik/@vulpius).

    devasa temsil sistemi konusunu biraz açmalı. (- neye göre devasa? - aklıma göre...) temsil sistemi, bir dış sistemin tasarımına sahiptir ve onunla asgari miktarda da olsa tutarlılık içindedir. wittgenstein'ın akıl yürütmesine bayıldım:

    -----*-----
    2.1 olguların tasarımlarını kurarız.
    2.11 tasarım, mantıksal uzam içinde, olgu durumlarını, olgu bağlamlarının varolmalarını ve varolmamalarını ortaya koyar.
    2.12 tasarım, gerçekliğin bir taslağıdır.
    2.13 nesneler tasarım içinde karşılıklarını, tasarımın ögelerinde bulurlar.
    2.131 tasarımın ögeleri, tasarımın içinde, nesneleri karşılarlar.
    2.14 tasarımı oluşturan, ögelerin belirli bir tarzda bağlantı içinde olmalarıdır.
    2.141 tasarım bir olgudur.
    2.15 tasarımın ögelerinin birbirleriyle belirli bir tarzda bağlantı içinde olmaları, şeylerin öyle bir bağlantı içinde olduklarını ortaya koyar. tasarımın ögelerinin bu bağlamına onun yapısı, bu bağlamın olanağına da onun tasarımlanma biçimi densin.
    2.151 tasarımlanma biçimi, şeylerin aralarında, tasarımın ögelerinin aralarındaki gibi bir bağlantı bulunmasının olanağıdır.
    2.1511 tasarım gerçeklik ile öyle bağlıdır; ona dek uzanır.
    2.1512 bir cetvel gibi gerçekliğin yanına konmuştur.
    2.15121 üzerindeki bölümlenme çizgilerinin ancak en uç noktaları ölçülecek nesneye dokunur.
    2.1513 bu bakış açısından, öyleyse, onu tasarım kılan tasarımlayıcı ilişki de tasarıma aittir.
    2.1514 tasarımlayıcı ilişki, tasarımın ögeleri ile şeylerin karşılıklı konumlarından oluşur.
    2.1515 bu karşılıklı konumlar, sanki, ögelerin, tasarımın gerçekliğe dokunmasını sağlayan duyargalardır.
    -----*-----

    gödel escher bach'tan hatırladığım bir örnek vardı: nesnelerin birer kopyasını görebilmemizi sağlayan bir ayna ya da bir televizyon, sizce bir temsil sistemi midir? bu soruya evet cevabını veriyorsak, temsil sisteminin ne olduğunu büyük ihtimal anlamamışız demektir. ayna ya da televizyon temsil üreten sistemler değildirler, yani dış gerçeklik ile herhangi bir temsil ilişkisine girmezler. onlardan yansıyan ışınları birer temsil olarak niteleyen şey ise yine bizim zihnimizdir. ayna gibi yansıtıcılar, ya da televizyon gibi aktarıcılar, dış dünyaya dair herhangi bir kayıt tutmadan, onu sembolleştirmeden, mevcudu doğrudan yansıtırlar. demek ki, bir temsil sisteminde dış gerçeklik, belirli sembollere dönüştürülüp ileride kullanılmak üzere kayıt altına alınmalıdır. bu durumda zihnin en temel yapı elemanlarından birinin bellek olduğu sonucuna varırız. bu sonuç, kaydetmenin bir dönüştürme işlemi olması nedeniyle "temsil" kavramıyla da uyumludur.

    yansıtmaktan kaydetmeye geldik, güzel. burada yeni yol açıcı sorumuzu soralım: herhangi bir kayıt sistemi, aynı zamanda temsil sistemi midir? doğru cevap yine "hayır" olmalı. üzerinde otuz bin yıllık resim taşıyan mağara, günlerin çentiklerle temsil edildiği hücre duvarı, bir elvis presley plağı ya da bir dvd, kendi başına bir temsil sistemi olamayacak kadar statiktirler. bunlar, ancak başka bir temsil sisteminin, insan zihninin yardımcı bellekleridirler. [bu noktada böyle giderse "temsil sistemi=zihin" totolojisi yapıyor olabileceğimden şüphe etmiş olabilirsiniz. şu anda nasıl bir yere varacağımı ben de bilmiyorum, bakalım.] demek ki, bir temsil sisteminde belleğin varlığı tek başına yeterli değildir, bu bellek aynı zamanda dinamik olmalı, dış dünyadan kendisine ulaşan yeni uyaranlara karşı yapılanmasını değiştirebilmelidir.

    belleğin dış dünya ile sürekli irtibatta olması ve yapısını değiştirebilmesi gerekliliğini ortaya koyduk. buna mukabil, "bir mağara resmi de nem gibi dış uyaranlara göre şeklini değiştirebilir" denilebilir. öncelikle, mağara resmi hayli yüksek mertebeden bir temsildir ve insan zihni haricinde bir yerde anlamlandırılabilmesi ihtimali çok düşüktür. bunun yanında, temsilin dinamiği dış şartların rastgeleliğine göre değil, temsil edilen nesne ile olan tutarlılığına göre kurulmalıdır. ama hemen hatırlayalım; temsil ile onun nesnesi arasında tam bir tutarlılık, değişimlerin birebirliği, aynada olduğu gibi hiçbir yere vardırmaz. dış koşulların her an değiştirdiği bir kayıt, aslında kayıt değildir. kayıttan bahsedebilmek için bir şeylerin sabit kalması gerekir. o halde, her an kayıtları değiştirmek yerine, kayıtlar sabit tutularak bunlar arasında bir ilişki tarif edilmeli, kaçınılmaz olarak bu ilişki de sistem içinde temsil edilmeli, yani kaydedilmelidir! **

    ama bu kayıt nasıl olacak? diğer kayıtlar gibi bir yerde sabitlenemez, ihtiyaç duyulduğunda çağrılmak üzere bir kenara bırakılmasına izin verilemez; aksine, her an faal olmalı ki gerektiğinde devreye girebilsin. şu durumda, iki tip kaydımız var: birincisi, şeylere dair statik temsiller, ikincisi de bu temsiller arasındaki ilişkisel temsiller.

    böyle bir yapı, kendi ürettiği temsiller üzerinden yeni temsiller de üretebilir; ve bu yeni temsillerin dış gerçekliği birebir doğrulukta temsil etme zorunluluğu yoktur. sonlu sayıda elemandan kombinasyonel yöntemle sonsuz sayıda yeni eleman elde edebilir, bilgileri birçok farklı katmanda depolayabilirsiniz. 5 dakika daha ısıttıktan sonra zihniniz servise hazır, afiyet olsun! *
127 entry daha
hesabın var mı? giriş yap