aynı isimde "sınav (film)" başlığı da var
27 entry daha
  • araç mı yoksa amaç mı olduğu hep karıştırılan, sonucunda genellikle başkalarının sizin adınıza karar verdiği kavram.

    hayatımda bir sınava hazırlanmak amacıyla elime test kitabı verildiğinde ilkokul üçüncü sınıfa gidiyordum ben. 9 yaşındaydım. günde bilmem kaç tane soru çözmek zorundaydım. sistem sürekli değiştiği için takip edemiyorum, o yüzden şöyle bir açıklama yapayım; benim zamanımda ilkokuldan sonra kolej ve anadolu lisesi sınavlarına giriliyordu. bu döneme ait maratonun en büyük hazırlayıcısı genelde baba ya da anne (genelde annedir) olur. sınavın sonucunda büyük adam olma hayalini kurmanız takriben beş saniyenizi alır. çünkü hemen aklınıza bahçedeki bisikletiniz gelir. annelerin her okul aile birliği toplantısından sonra artan hırsı sizi de bir süre sonra etkileme başlar ve kıskançlığı, sınıfınızdakilerle yarışmayı öğrenirsiniz. "anadolu lisesi sınavına girerken aklımda sadece sınavdan sonra gideceğimiz piknik vardı" demişti bir arkadaşım. sanırım durumu yeterince açıklayıcı bir örnek..

    ben iyi kötü kapağı bir anadolu lisesine atmayı başardım. hazırlık sınıfında girdiğim ilk ingilizce sınavında nasıl çuvalladığımı gayet net hatırlarım. e annenin babanın karşısına şimdiye kadar takdirle gelmiş biri olarak söyleyemiyor insan "anne bak 1 diye de bir not varmış dünyada" die. ilk yalanım aldığım bu; 1 ve arkasından gelen diğer 1 lerin eve raporunun 4-5 olarak aktarılması.. annemin bir gün okula habersiz ziyaretine kadar gayet de eğlenceliydi aslında..

    üniversteye hazırlanmak kavramı bütün bir ortaokul lise dönemini kaplıyor aslında. size bilgi olarak yapılan her yatırım o 3 saatlik sınav için. ve siz bunca sene boyunca farkında olmadan sadece sınava odaklandığınızdan sınav sonrası ne yapacağınızı neye karar vereceğinizi kestiremiyorsunuz. o an hayatınızın en önemli kararlarında birini verdiğinizin kesinlikle farkında değilsiniz. not ortalamanız yettiği için fen-matematik bölümünde okudunuz belki, ve sistem size fen-matematik çıkışlıyken radyo-televizyon yazamasın, yazarsan puanından keserim diyor... e siz 0,2 puanı hesapladığınız için mevcut koşullar altında tercih yapıyorsunuz. türkçe-matematik çıkışlısınız, öss de tahmininizin üstünde gelen puanla gözleriniz parladı. tercihte ilk sıralara döşediniz hukuk fakültelerini. hukuk fakültesi 2. sınıfa geçtiğinizde o tercih formunu işaretleyen parmaklarınızla o parlayan gözlerinizi oymak isteyeceksiniz, çünkü hukukla sizin hiç alakanız yok*. siz bölümünüz dahilinde yazacağınız en yüksek yerlerden biri olduğu için yazdınız o bölümü. yıldız makine (bilmiyorum, atıyorum, ikinci öğretim belki) tam senin puanına göre iken, sırf itü die metalurji mühendisliği yazdınız ve tutturdunuz... oysa ki metalurji ne demek bilmiyorsunuz bile..vs. çünkü, şimdiye kadar girdiğiniz bütün o sınavlarda koşullarınız dahilinde yapabileceğinizin en iyisini yapmayı öğrendiniz. kendinizi tanımanız için fazla fırsatınız olmadı. ne istediğinizi, hayattan ne beklediğinizi çok düşünemediniz ve hep sınavdan sonraya ertelediniz. kendi başınıza karar alma alışkanlığınız da fazla olmadığı için, bu kararı alırken de yine aileniz ve gittiğiniz dershanenin sizi gerçekte çok az tanıyan rehberlikçisi eşliğinde alacaksınız. okullardaki rehberlik saatlerini de boş ders olarak geçirdiğiniz için kimse size bunlardan bahsetmeyecek.

    insanı robotlaştıran, kendini tanımasını engelleyen, kişinin üzerinde eğreti duran bir kimlik edinmesini sağlayan her türlü sınava karşıyım efendim.
78 entry daha
hesabın var mı? giriş yap